T24 - Cumhuriyet Gazetesi Yazıişleri Müdürü Güray Öz, T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın'ın "bugün Türkiye medyasının dizlerini titreten korkunun sadece iktidar baskısından kaynaklandığını öne sürebilir misiniz?” sorusunu köşesine taşıyarak, bugün iktidar baskısından çekinmeden eleştiri oklarını hükümete yöneltenlerin "içeride" olduğunu söyledi.
Güray Öz'ün Cumhuriyet gazetesinde "Marko Paşa" başlığıyla yayımlanan (7 Eylül 2011) yazısı şöyle:
Marko Paşa
Marko Paşa basın tarihimizin deyim yerindeyse medar-ı iftiharıdır. Geçen günlerde iki önemli yazı nedeniyle bir kere daha andık Marko Paşa’yı. İyi de oldu; çünkü medyanın durumunu değerlendirme fırsatı elde ettik. İki yazı da hem Marko Paşa ile hem de birbiriyle ilintili. Benim şimdi deneyeceğim yazı da, bu iki yazıya mütevazı bir dip not olma niyetindedir.
***
Ama önce Sevgili Doğan Akın kardeşimi ikinci yılını dolduran T24 başarısı nedeniyle kutlamam gerek. Gerçekten de pek yeni bir mecra olan internet gazeteciliğinde “fikri hür vicdanı hür” bir sayfa açtılar. T24’ün ikinci yılı nedeniyle Doğan’ın yazdığı yazı da ufuk açıcı ve düşündürücüydü. Doğan, Marko Paşa örneğinden yola çıkarak bugünkü medyayı eleştiriyor ve şöyle diyor: “Misal, bugün bütün bir Türkiye medyasının toplamı, Marko Paşa’da milli şef İsmet İnönü’yü hicveden ‘sağır kemancı‘ başlıklı yazının cesaret, belagat ve cezalandıran mizahının mertebesine ulaşamıyor.”
Gerçekten de Mehmet Saydur’un büyük bir özenle hazırladığı ‘Marko Paşa Gerçeği’ adlı eserde hikâye edildiği gibi Marko Paşa Türk basın tarihinde bir destandır. Örnekliği de, çektikleri bir yana, bağımsızlığından, pervasızlığından, eleştirilerini sistem eleştirisiyle birleştirebilen cesaretinden gelir. Herhalde herkes biliyordur, Marko Paşa’yı çıkaranlar, onu inatla yaşatanlar sosyalist aydınlardı. Onların dizleri Doğan’ın da söylediği gibi titremedi. Zaten Doğan da soruyu buradan soruyor.
“Peki, diyor, Marko Paşa yıllarına bakarak bugün Türkiye medyasının dizlerini titreten korkunun sadece iktidar baskısından kaynaklandığını öne sürebilir misiniz?”
Burada tıpkı Doğan’ın da yaptığı gibi medya patronlarıyla, onlara ve iktidara ilişik olanlarla, gazetecileri, düşüncelerine korkmadan medyada yer bulmaya çalışan aydınları birbirinden ayırmamız gerekecek herhalde. Doğrusu onların dizleri titremiyor. Zaten pek çok gazeteci aydın da bu nedenle içeridedir. Ama gazete patronlarıyla, yükselen dalgalarda sörf yapan “gazeteciler” için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Onların dizleri gerçekten de titriyor ve Erdoğan devrinde iş yapabilmenin, para kazanabilmenin koşulları da epeyce değişmiş durumda.
***
Buradan ikinci yazıya, Hasan Cemal’in yazısına geçebiliriz. Bu arada herhalde yine herkes biliyor, Hasan Cemal de Doğan Akın gibi eski bir Cumhuriyet çalışanıdır. T24’ün başyazarı kadim dostum Aydın Engin de öyledir. Ben de şimdi herkes bilmez ama, Aydın Engin’in sandalyesinde oturuyorum Cumhuriyet’te.
Hasan Cemal’in yazısının başlığı çok uyarıcıdır: “Erdoğan’ın medyadaki eli...” Medyada bir kesimin hiç ikirciksiz “evet öyledir” diyeceği bir saptaması var Hasan Cemal’in. “Tayyip Erdoğan’ın medyadaki eli ve nüfuzu çok güçlüdür. Ve Erdoğan’ın siyasal gücüyle medya üzerinde koyulaşan gölgesinden yola çıkarak, demokrasileri asıl demokrasi yapan muhalefet alanının daraldığı söylenebilir.” Hemen arkasından “Ne kadar dik duruyoruz? Ne kadar dik durmaya çalışıyoruz? Bu iki soruyu gazeteci milletinin, ama özellikle gazete sahiplerinin kendilerine sorması gerekir diye düşünüyorum” diye yazıyor Hasan Cemal.
***
Gazete patronlarının evvel eski iktidar sahiplerinden korktuklarını, çekindiklerini, en “bağımsız” ve “demokrat” olanının bile Ankara’dan “hoşgörü”, destek, bir zamanlar kâğıt tahsisi ya da şimdi ihale beklentisi içinde yaşadıklarını basın tarihimizden biliyoruz. Bu babda değişen bir şey yoktur. Değişen, muktedirin kimliğidir. Gazete patronlarından dik durmalarını beklemek de doğrusunu isterseniz abesle iştigaldir. Basınla ilgili nesnel bir tahlil yapacaksanız, sistemle ilgili sıkı bir eleştiriye girişecek, Marko Paşa’ları örnek alacak, ekonomik, politik sistemin mütemmim cüzü olan ve dizleri hep titreyen patronlarla hesabınızı sendika, grev gibi mücadele silahlarıyla görecek, onları editoryal bağımsızlığı kabule zorlayacak, sert eleştiri oklarını ise her yolu deneyerek medyayı baskılayan güce yönelteceksiniz. Bu arada hapiste yatan gazetecileri unutmayacaksınız.
Çünkü onlar cesur gazeteciler, günümüzün Marko Paşa’larıdır...
Ve dizleri titremediği için içeridedirler.
Doğan Akın: T24 ve korkuyu satın alan medyaHasan Cemal: Medyayı korkutan iktidar mı, para mı?Sanem Altan: Medya, maaş bordrolarına yapışmış yazarlarla dolu