Gündem

Markar Esayan: Hükümet HSYK ve internet adımlarını seçmen iradesini korumak için atmak zorunda

Markar Esayan: Daha önce 'Çankaya'dan bir Brütüs çıkmaz' başlıklı bir yazı ile konuyu ve öngörülerimi yazmıştım; Gül üzerine kurulan hayaller İnternet Yasası'nı onaylaması ile boşa çıkmış durumda

20 Şubat 2014 14:08

Markar Esayan / Yeni Şafak gazetesi yazarı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül üzerine kurulan hayaller son Macaristan gezisinde yaptığı açıklamalar ve İnternet Yasası'nı onaylaması ile boşa çıkmış durumda. Erdemli insanlar üzerine ilkesiz hayaller kurulmaması gerektiğini bir kez daha deneyimlemiş oluyoruz. Daha önce 'Çankaya'dan bir Brütüs çıkmaz' başlıklı bir yazı ile konuyu ve öngörülerimi yazmıştım. Güç zehirlenmesi ve büyük hayallerin cazibesine kapılan insan ve gruplar, tüm dünyayı yönetebileceklerini, etkileyebileceklerini düşünürken, başkalarının da kendi tabi oldukları dünya içinde yaşadıklarını düşünüyorlar. Ama öyle değil.

Cumhurbaşkanı Gül, 17 Aralık operasyonu sonrası oluşan tabloyu, hükümetin yaptığı yer değiştirmeler ve HSYK yasasını bakın nasıl değerlendirmiş:

'(...) devlet görevi söz konusu olduğunda devletteki hizmetleri servisleri söz konusu olduğunda sadakatlarını anayasa, yasa dışında amirleri dışında herhangi bir dayanışma ve dürtüyle hareket edilirse, herhangi bir karar olursa böyle bir şey olamaz. Hiçbir devlet de buna müsaade etmez. Bu tip şeyle hareket edilen çeşitli olaylar doğrusu olmuştur. Hukuk çerçevesinde bunların hepsi düzeltilir. Hiçbir devlette böyle bir şey olmaz. Hükümetleri rüştüne ermemiş gibi, onlara karşı 'bu doğru değil, bu doğru' şeklinde bir hükümet komiserliği gibi davranılırsa bu olmaz, kabul edilemez.'

'HSYK ile ilgili yasalar hep beraber çalışılarak yapılmıştı. Kıymeti bilinemedi, birden bire gruplaşmalar çıktı. Saklayacak halimiz yok. Demek ki toplum olarak hala o olgunluğa gelmemişiz. Çok hüzün verici... Bir şey... İyi niyetli olarak ve en gelişmiş AB hukuku çerçevesinde... Ama birden bire... Olamaz. Dediğim gibi idarede olabilir, ama adalet dağıtanlar arasında asla böyle bir şey olamaz. Güven bunalımı varsa, oldu mu olmadı mı ispatı gerekir. Keyfi olamaz... Böyle bir durum varsa da tedbiri almak gerekir. Üzülerek söylüyorum, öyle. Bakın (HSYK) toplanamıyor. Eskiden başka türlü oluyordu, şimdi başka türlü. İdari yerlerde su götürür, kimseyi suçlama içerisine girmem, nihayette böyle bir durum ortada var. Sıkıntılı bir durum var.'

Gül hem yargı ve emniyet içinde özelleşen bir grubun vesayetçi bir tutuma girdiğini tesbit ediyor, hem de bu vahim duruma devletin önlem alması gerektiğini açıkça ifade ediyor.

Hükümetin İnternet ve HYSK yasalarını kendisini korumak için hazırladığı ifade edilebilir. Ancak bu gerçeğin sadece küçük bir bölümünü tarif etmek olur. Bundan da öte, bir hükümet bu adımları seçmen iradesini korumak için atmak zorundadır. Bu bir yükümlülüktür, ihtiyari bir icraat değil.

Tabii bunları yaparken evrensel hukuk kaideleri içinde hareket etmek, acilci olmamak, daha sonra başka benzer krizlere kapı aralamamak gerekir. Bu manada Cumhurbaşkanı Gül'ün tavsiyelerinin yasa tasarılarına yansıması, muhalefetin yapmaktan imtina ettiği katkıyı sağlamakla bir sigorta görevini ima ediyor. Hükümet bu konuda doğru bir yol izliyor. HSYK konusunda da böyle bir ince ayar gerekebilir.

Keşke anamuhalefet partisi CHP ve MHP bu süreçlere ilkesel ve günlük siyasi hesapların üzerinde kalarak katılabilseydi. Vesayetçi müdahalelerin üzerine atlamak yerine, ilkesel bir tutum sergilenebilse muhalefetin geleceği için bir ümit olabilirdi. Aynı anda hem vesayetçi hamlelere karşı çıkmak, hem de hükümeti sertçe eleştirmek mümkündü. Anayasa Komisyonu'nun üzerinde çalıştığı HSYK maddesini bir anayasa değişikliği olarak Meclis'ten geçirmek, muhalefete ancak ve ancak itibar sağlardı.

Ama sanırım bu bir bardaktan vazo gibi davranmasını beklemek olur.

Düşünün ki, daha iki küsur sene önce partinizin lideri bir kaset komplosu ile düşürülmüş, partiniz dizayn edilmiş. MHP'nin de başına aynı durum gelmiş ve bu operasyonlar internet üzerinden tatbik edilmiş. Sıradan vatandaşlar ise Allah bilir ne mağduriyetler yaşıyor. Bu türden operasyonları önleme amacı taşıyan bir yasayı 'sansür' gibi yüzeysel bir kategorizasyon ile reddetmek kadar tutarsız bir tavır olabilir mi? Millet bu partilere nasıl güvensin? Kendi partinize sahip çıkamaz, kapanın elinde kalan bir mezat malına dönüşmesine gözlerinizin içi parlayarak müsaade ederken, hangi slogan, hangi söylem bu aczi kamufle edebilir?

HSYK Yasası şüphesiz akut bir önlem. Demokratik kültürümüz yeterli olsaydı, ne MİT, ne de HSYK yasa düzenlemelerine ihtiyacımız olmayacaktı. Her inanç, ideoloji, ırk, cinsiyet ve cemaatten yurttaşların tüm devlet kurumlarında görev alabilmesinin önü kısmen açıldı ve bu gerekliydi. Ancak bunu eski zihniyet hastalığı ile başka bir vesayet fırsatı olarak kullanmak, emaneti hor görmek anlamına geldi.

Başka türlüsü olabilir miydi? Hizmet Hareketi daha olgun davranabilir miydi? Bu pek mümkün değil. Bu anakronik teklif, henüz sahip olmadığımız bir demokratik kültürü ima ediyor. Belki de Yüzüklerin Efendisi filmindeki yüzüğün tılsımı gibi, gücü eline geçirenler ülke için en doğrusunu bildiğini düşünüyor. Dün de böyleydi, bugün de böyle. Ama yarın böyle olmaması için bu krizlerden ders çıkarmak şart.

Şunu da not olarak ekleyelim... 17 Aralık operasyonu muvaffak olsaydı da, bu oyun yine tutmazdı. Erdoğan hal edilebilir, ama bu düzen 'bin yıl' sürmezdi. Sadece gereksiz yere bedel ödemiş olurduk.

O nedenle, sevgili Bekir Berat Özipek'in harika tesbitiyle, Hizmet Hareketi'nin bu yönde hareket eden kesimi için bu noktada halkın tokadı ile değil de 'Erdoğan'a yenilmek' yarın onların da 'İyi ki böyle oldu' diyecekleri en münasip seçenektir.

Çünkü tek telafi yolu bu şekilde açık kalabilir.