Mardin'in 'Büyükşehir belediyesi' statüsüne alınmasından sonra kurulan Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu'nun 2014 yılında aldığı ve Süryaniler'e ait çok sayıda kilise ve manastır tahsisini Diyanet İşleri Başkanlığına yapılmasını öngören kararı iptal edildi.
Aynı komisyonun Pazartesi günü aldığı karar ile Diyanet İşleri Başkanlığına yapılan tahsis işlemi iptal edilirken, sorunun kesin çözümü için yasal değişikliğin şart olduğu ve bu değişiklik yapılana kadar şuanki mevcut durumun geçerli olduğu belirtildi.
Midyat İlçesi'ndeki Mor Gabriel Manastırı Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün, böyle bir karar alındığını doğrularken, durumun kendileri açısından çözülmediğini ve söz konusu malların vakfa devrinin yapılması gerektiğini söyledi.
2014'te komisyon karar almıştı
Mardin'in 'Büyükşehir' statüsünde olması ve ardından köylerin resmi olarak mahalleye dönüştürülüp İl Özel İdaresi'nin bağlanması nedeniyle, Mardin Valiliği bünyesinde Devir Tasfiye Paylaştırma Komisyonu kurulurken komisyonun Mardin'in Midyat ve Nusaybin İlçes'nde Süryaniler'e ait çok sayıda kilise, manastır, mezarlık gibi mülkleri kamu kurumlarına devrettmişti.
Komisyonun 2014 yılında aldığı karar ile köy tüzel kişiliğinde olan Kilise ve Manastırların tescili Hazineye, tahsisi ise, Diyanet İşleri Başkanlığına yapıldı.
Mezarlıklar ise Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na tahsis edildi. Komisyonun aldığı kararı Mor Gabriel Manastırı Vakfı mahkemelere taşırken, Mardin Valiliği Devir Tasfiye Paylaştırma Komisyonu Pazartesi günü yeniden toplandı.
2014'te alınan karar iptal edildi
Konunun kamuoyunda tartışılması ve özellikle kilise ve manastırların tahsisinin Diyanet İşleri Başkanlığın'a yapılması üzerinde gelen tepki ve eleştiriler üzerine Mardin Valiliği Devir Tasfiye Paylaştırma Komisyonunun Mor Gabriel Manastırı Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün'ün de bulunduğu toplantıda, 2014'te alınan karar iptal edildi.
Karara göre, manastır ve kiliselerin Diyanet İşleri Başkanlığı'na yapılan tahsisi iptal edilirken, tescilinin halen Hazine'de olduğu belirtildi. Kararı değerlendiren Mor Gabriel Manastırı Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün, tahsis kararının iptal edildiğini ancak tescil kararının halen durduğunu belirterek, Süryani cemaatine ait manastır, kilise ve mezarlık tapularının vakfa verilmesi gerektiğini söyledi. Vakıf Başkanı Ergün, hukuki anlamda verdikleri mücadelenin de süreceğini söyledi.
Mardin Valiliği yetkilileri ise, 2014 yılında yasal mevzuat nedeniyle alınan tahsis kararının iptal edildiğini, tescil kararının iptali için yasal değişiklik gerektiğini, Süryani cemaatine ait yerlerin kullanımının mevcut hali ile devam edeceğini söyledi. Zamanında Kadastro çalışymaları yapılırken, gerekli itirazların yapılmaması nedeniyle böyle bir sorun ile karşılaşıldığını belirten yetkililer, sorunun kesin çözümü için yasal değişikliğin zorunlu olduğunu hatırlattı.
Lozan hükümleri hatırlatılmıştı
Mor Gabriel Manastırı Vakfı avukatlarınca hazırlanan tescil ve tahsis kararlarının iptali için hazırlanan dava dilekçelerinde, kadastro tespitlerinin yapıldığı dönemde, muhtelif nedenlerle fiili zemin üzerinde sağlıklı kadastro tespit çalışmalarının yapılmadığı kaydedilerek, "Bu vesile ile bu derece bariz hata sonucu, Müvekkil Vakfın çok önemli ve bünyesinde bulundurduğu taşınmaz malların öncesinde Köy Tüzel Kişiliği, akabinde de Maliye Hazinesi adına tescil edilmiş olunması, müvekkil Vakfın Anayasa'mızın 35. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1 numaralı protokolünün 1'inci maddesi ile korunan mülkiyet hakkının açık bir şekilde ihlaline neden olmuştur" denilmişti.
Dilekçede, Lozan Anlaşması'nın 42/3'üncü maddesindeki, 'Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara (gayrimüslimlere) ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı yükümlenir. Bu azınlıkların Türkiye'deki vakıflarına, din ve hayır isleri kurumlarına her türlü kolaylıklar ve izinler sağlanacak ve Türk Hükümeti, yeniden din ve hayır kurumları kurulması için, bu nitelikteki öteki özel kurumlara sağlanmış gerekli kolaylıklardan hiç birini esirgemeyecektir' bölümü de hatırlatılarak, bu hatalı mülkiyet durumunun, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu anlaşmasına olan Lozan Anlaşmasını da açıkça ihlal ettiği öne sürülmüştü.