Gündem

Mardin'de Süryanilere ait çok sayıda mülk kamu kurumlarına devredildi!

Mor Gabriel Manastırı Vakfı, tapu kayıtlarının Hazine’ye tesciline karşı Mardin Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı

23 Haziran 2017 14:18

Mardin Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu, Süryanilere ait pek çok çok sayıda kilise, manastır, mezarlık gibi mülkleri kamu kurumlarına devretti. Mor Gabriel Manastırı Vakfı karara itiraz etti. Ancak tasfiye komisyonu itirazları reddetti.

Mardin’in büyükşehir olmasının ardından yasa gereği köyler resmi olarak mahalleye dönüştürüldü ve il idaresine bağlandı. 2012 yılının sonunda yapılan yasal değişikliğin ardından Mardin Valiliği tarafından tasfiye komisyonu kuruldu. Tasfiye Komisyonu kentte, tüzel kişiliği sona eren kurumların mülklerini paylaştırmaya başladı. Devir ve tasfiye işlemleri halen devam ediyor.

Agos Gazetesi’nden Uygar Gültekin’in haberine göre, 2016 yılı içinde Mardin Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu, Mardin’in ilçelerinde bulunan, Süryani cemaatine ait çok sayıda kilise, manastır, mezarlık ve başka diğer arazileri başta Hazine olmak üzere ilgili kamu kurumlarına devretti. Mor Gabriel Manastırı Vakfı bu karara itiraz etti. Ancak geçtiğimiz Mayıs ayında tasfiye komisyonu itirazları reddetti. Mülkiyeti hazineye aktarılan kilise, manastır ve mezarlıklar Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi.

Mor Gabriel Manastırı Vakfı şimdiye kadar yaptığı incelemelerde onlarca kilise ve manastırın Hazine’ye devredilip Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsis edildiğini tespit etti. Mezarlıklar da Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmiş durumda. Kilisenin ve manastırların bazılarının bakımı hali hazırda Mor Gabriel Manastırı Vakfı tarafından yapılıyor ve belirli günlerde ibadete açılıyor. Mezarlıklar da halen ziyaret edilen, defin işlemlerinin aktif olarak yapıldığı ve Süryani halkı tarafından aktif olarak kullanılan yerler. Süryaniler kararın iptali için Mahkeme’ye başvurdu.

Süryaniler dava açıyor

Mor Gabriel Manastırı Vakfı Başkanı22, dava açmaya başladıklarını ancak bir yandan da tespitlere devam ettiklerini söyledi. Ergün, 30’a yakın tapu kaydının iptali için Mahkeme’ye gideceklerini belirterek “Şimdiye kadar 20’ye yakın tapu için dava açtık. 30’a yakın tapu için de dava açacağız” dedi.

Tescil sorunu

Mor Gabriel Manastırı Vakfı, tapu kayıtlarının Hazine’ye tesciline karşı Mardin Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Dava dilekçesinde, dava konusu olan mülklerin kadim zamandan beri Vakfın mülkiyet ve zilyetliği altında bulunduğu ve Mor Gabriel Manastırı’nın önemine dikkat çekilerek şöyle denildi:

Tarihi geçmişi M.S. 4. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Manastır dünyanın halen faal en eski manastırlarından olup, 1600 yılı aşan tarihiyle Süryanilerin ve dünyanın en eski din merkezlerinden biridir. Midyat Süryani Deyrulumur Mor Gabriel Manastırı Vakfı, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Padişah Abdülmecid Han’ın 1267 Hicri (Miladi 1851/1852) tarihli fermanı ile kurulmuş ve 13.06.1935 tarihli 2762 sayılı Vakıflar Kanunu uyarınca tüzel kişilik kazanarak statüsü yeniden belirlenmiştir. Vakıf, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2002 yılında yayımlanan Yönetmelikle “cemaat vakfı” olarak kabul edilmiş ve aynı yıl yapılan Cemaat Vakıfları Listesi’ne alınmıştır. Bu listede yer almayan vakıflar, cemaat vakfı olarak kabul edilmemektedir.

Vakfın açtığı davanın dilekçesinde, Hazine adına tescili yapılan mülklerin şimdiye kadar korunması ve bakımının vakıf tarafından yapıldığı kaydedildi.

Lozan’ın ihlali

Dilekçede ayrıca, Hazine adına yapılan tescilin Lozan Antlaşması’nın ihlali olduğu vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:

Lozan Anlaşması’nın 42/3 maddesine göre Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara (gayrimüslimlere) ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı yükümlenir. Bu azınlıkların Türkiye’deki vakıflarına, din ve hayır isleri kurumlarına her türlü kolaylıklar ve izinler sağlanacak ve Türk Hükümeti, yeniden din ve hayır kurumları kurulması için, bu nitelikteki öteki özel kurumlara sağlanmış gerekli kolaylıklardan hiç birini esirgemeyecektir. Keza Lozan Anlaşması’nın 37. maddesine göre; Türkiye, 38. maddeden 44. maddeye kadar olan maddelerin kapsadığı hükümlerin temel yasalar olarak tanınmasını ve hiç bir kanunun, hiç bir yönetmeliğin (tüzüğün) ve hiç bir resmi işlemin bu hükümlere aykırı ya da bunlarla çelişir olmamasını ve hiç bir kanun, hiç bir yönetmelik (tüzük) ve hiç bir resmi işlemin söz konusu hükümlerden üstün sayılmamasını yükümlenir. Görüldüğü üzere bu hatalı mülkiyet durumu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşmasına olan Lozan Anlaşmasını da açıkça ihlal etmiştir.

Dilekçede, Yargıtay Hukuk Dairesi’nin emsal kararlarına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve sözleşmenin ek protokollerine de atıf yapıldı.