DW Türkçe: Kuzey Irak'taki referandum sonrası, IKBY Başkanı Mesud Barzani'nin planladığı gibi bir tablo ortaya çıkmamışa benziyor. Siz bu fikre katılıyor musunuz? IKBY'nin şu an içerisinde olduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Renad Mansour: Bence referandum her zaman bir kumar olarak görüldü. Başkan Barzani sadece Irak'taki merkezi yönetimin, Türkiye'nin, İran'ın değil, ABD ve İngiltere'nin de aralarında olduğu uluslararası toplumun büyük bir kısmının isteğinin aksine bir davranış sergiledi. Bu nedenle riskleri çok olan büyük bir kumar oynandı. Bence bu kumarın karşılığını alamadılar. Çok kısa süre içerisinde ABD ve İngiltere'nin Irak hükümetine ve Irak'ın toprak bütünlüğüne destek çıktığını gördük. ABD, referandumun ertelenmesini istedi. Ancak Barzani, referandumu kendi mirasının bir parçası haline getirdi. Bu nedenle şu an içeride çok sayıda zorlukla ve yanıtlaması güç soru ile karşı karşıya.
DW Türkçe: Geride bıraktığımız birkaç gün içerisinde Kürtler, Kerkük'te peşmergenin kontrolünde olan topraklarının yüzde 40'ını kaybetti. Sizce bu durum Barzani'nin ve IKBY'nin geleceğini nasıl etkiler?
Mansour: Bu bölgelerin çoğu 2014'te ve sonrasında alındı. Bence Barzani'nin en büyük kaybı Kürtlerin kendi Kudüs'ü olarak gördükleri Kerkük oldu. Bu şehir Irak petrolünün yüzde 12 ila 13'üne sahip. Ayrıca doğal gaza sahip. Bu nedenle bir kayıp. Bazı Kürtler Irak hükümetine öfkeli, bazı Kürtler ise kendi yönetimlerine öfkeli ve hayal kırıklığı içerisindeler. Bu noktaya gelmelerinden Barzani liderliğini sorumlu tutuyorlar. Özetle referandum sonuç getirmedi. Özellikle mirasını düşünen Barzani için zor bir dönem olduğu belirtiliyor. Yaşı ilerledi. Milliyetçi hareketi başlatan babasının mirasını aklına getirip, bunun da kendisi için dönüm noktası olacağını düşünüyordu.
DW Türkçe: Şu an Erbil'deki siyasi tabloyu da sormak istiyorum. Referandum sizce Kuzey Irak'taki rakip partiler KDP ve KYB arasındaki çekişmeyi nasıl etkileyecek?
Mansour: Bu referandumun temel amacı Kürtleri birleştirmekti. Erbil and Süleymaniye arasında hep sorunlar oldu. Kürdistan bölgesindeki parlamentonun iki yıl boyunca toplanamaması ile bu sorun büyüdü. Özetle çok fazla gerginlik vardı. Barzani bu referandumla durumu düzeltmeyi umuyordu. Bugün sadece Erbil ve Süleymaniye arasında değil, diğer partiler arasında da parçalanma görüyoruz. Referandum, Kürdistan bölgesinde derinlerde yatan sorunları gün yüzüne çıkardı diyebiliriz.
DW Türkçe: Kerkük'te Kürtler petrol sahalarından da çekilmek zorunda kaldı. IKBY, petrol olmadan var olabilir mi?
Mansour: Kürdistan bu petrol ve doğal gaz sahalarını ele geçirdiği dönemde de ekonomik olarak sıkıntı içerisindeydi. Büyük bir borca sahip. Uluslararası şirketlere ödeme yapamıyor. Bu nedenle sorunuzun cevabı; çok zor olacak. Ayrıca çok sayıda soru gündeme gelecek. Kürt elitleri arasında yolsuzluk bir süredir var. İnsanlar acı çekerken, onlar fayda sağladılar. İnsanlara maaşları ödenmedi, elektrik hizmeti alamadılar. Referandumun çözüm olacağı yönünde bir umut vardı. Bağımsızlık olduğunda ekonomik çözüm üretebiliriz diye düşünülüyordu. Ancak çok açık bir şekilde bu gerçekleşmedi.
DW Türkçe: Rus enerji devi Rosneft geçtiğimiz hafta Erbil yönetimi ile bir petrol üretim anlaşması imzaladı. Referandum öncesinde de boru hattı için anlaşma sağlanmıştı. Rusya'nın IKBY'ye yönelik adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mansour: Bence Rusya'nın son yıllarda Ortadoğudaki politikası ABD'nin güç kaybettiği alanları doldurmak. Kuzey Irak'a yönelmelerinin temel amacı ise petrol ve doğal gaz. Kürdistan bölgesinin bağımsızlığını tanımıyorlar. Rosneft gibi şirketlerle bölgedeki ekonomik faaliyetlerini artırmak istiyorlar. Yani hem ekonomik, hem de Suriye ve Irak'ta etikisini artırma amacı taşıyor.
DW Türkçe: ABD'nin Kuzey Irak konusundaki son dönem politikasını nasıl özetlersiniz?
Mansour: ABD, açık bir şekilde Kürdistan bölgesini güvenilir bir müttefik olarak görüyor. Ancak Irak'ın toprak bütünlüğü, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray için en önemli konu. Burada iki unsur var. Biri IŞİD sonrası süreç. IŞİD'e karşı son yıllarda kazanılan zaferleri sarsacak hiçbir şeyi istemiyorlar. Özellikle ABD Dışişleri Bakanlığı, Irak Başbakanı Haydar el İbadi'yle muhatap olmayı tercih ediyor. Bir sonraki seçimlerden eski Başbakan Nuri el Maliki gibi İran'a yakın isimler yerine İbadi'nin çıkmasını tercih ediyorlar. Bu nedenle İbadi'ye zarar vereceği için de referanduma karşı çıktılar. Genel olarak bakıldığında Kürtlerin toprak bütünlüğü içerisinde hareket etmesini istiyorlar.
DW Türkçe: Bazı analistler bu denklemde kazanan tarafın İran olduğunu savunuyor çünkü bölgedeki etkinliğini artırdı. Siz bu fikre katılıyor musunuz?
Mansour: Bir noktaya kadar... İran, ABD'nin hatalarının ve yetersizliğinin bir sonucu olarak çok güçlendi. Ancak son yıllarda Irak'ta, Şii İraklıların arasında dahi, İran'ın isteklerini kabul etmede isteksizlik var. İran'ın bölgede etkinliği var. Özellikle Haşdi Şabi adı altında toplanan paramiliter gruplar yolu ile askeri olarak etkili. Ancak İran'a karşı direniş de var. Başbakan Haydar el İbadi, Irak'ın kurumlarını güçlendirecek ve İran'a olan bağımlılığı azaltacak kişi olarak görülüyor.
DW Türkçe: Peki, Türkiye tüm bu tablonun neresinde yer alıyor?
Mansour: Iraklı Kürtler, özellikle Mesud Barzani'nin partisi KDP, Türkiye ile güvene dayalı bir ilişki kurmayı başardı. Bu ilişkide ekonomik çıkar gördüler. Ancak Türkiye bağımsızlığın neden gerekli olduğunu göremedi. Türkiye, Kürdistan'la yakın ilişkilerden fayda sağlıyor. Petrol ve doğal gazın yanı sıra Türk ürünlerini ve inşaat şirketlerini göndermek için büyük bir pazar var.
DW Türkçe: Son olarak, Almanya'nın peşmerge güçlerine eğitim vermeyi askıya alma kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mansour: Kürtlerin çok rahat bir şekilde bu referandumu düzenlemesinin bir nedeni de ülkelerin, onlarla ikili düzeyde muhatap olduğunu fark etmeleri oldu. Almanya, merkezi yönetimi gözardı ederek peşmergeyi eğitmeye ve silahlandırmaya başlamıştı. Peşmergenin yapılanması çok güçsüzdü. Ancak bu IŞİD'e karşı mücadele için alınmış bir önlem. Peşmergeye eğitimin askıya alınması referanduma yönelik bir işaret olarak görülebilir. Ancak IŞİD'le mücadelede de sona geliniyor. Artık acil desteğe ihtiyaç duyulmuyor.
Özge Artunç
© Deutsche Welle Türkçe