T24 – Agos gazetesi, Beyazıt Kütüphanesi'nde ulaşılan Osmanlı Dahiliye Nazırı ve Halep Valisi Celal Bey'in anılarına ilişkin olarak önemli bir makale yayımladı. Rober Koptaş'ın kaleme aldığı makalede, Ermeni tehcirini eleştiren Celal Bey'in “Maalesef, meseleyi inkâr ve çarpıtmaya imkân yok. Maksat imhaydı ve imha edildiler” ifadesi de yer alıyor.
Amberin Zaman, Habertürk'teki köşesinde Agos'la aynı gün yayımlanan (30 Temmuz 2010) makaleden alıntılar yaptı. Zaman'ın Celal Bey'in sözlerine atfen, “Türkler ve Müslümanlar, bu cinayetlerden dolayı kan ağlıyor” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Amberin Zaman'ın bugün (30 Temmuz 2010) yayımlanan yazısının tam metni şöyle:
Bugün Agos Gazetesi'nde yayımlanan Rober Koptaş imzalı yazının başlığı bu. Makale bir yandan 1915 olaylarına ışık tutarken Türk-Kürt kavgasının körüklendiği bugünler açısından mühim dersler barındırıyor. Yazının asıl içeriği, 1915 trajedisine bizzat tanıklık etmiş ve kendi çapında yüzlerce Ermeni'yi mutlak ölümden kurtaran eski Dahiliye Nazırı ve Halep Valisi Celal Bey'in kaleme aldığı anıları.
Celal Bey'in "Ermeni Vakay'i Esbab ve Teşiratı" başlıklı hikâyesini Beyazıt Halk Kütüphanesi'nde bulan Koptaş'ın ifade ettiği gibi "bu vicdanlı Osmanlı bürokratı" ve benzer şekilde 1915'te İttihatçı önderlerin emirlerine karşı gelen "iyi Türkler"in varlığı, her iki taraftaki milliyetçilerin ezberlerini bozuyor. Türk milliyetçileri açısından Ermenilerin kurtarılması mağduriyetlerini tescillerken, Ermeni milliyetçileri açısından da Türklerin birer kana susamış soykırım makinesi olmadığını kanıtlıyor.
Resmi tarihi sorgularken Celal Bey gibi kişiler, gerçeklerle yüzleşmemizi daha kolaylaştıracaktır. Evet canice
davranan yöneticilerimiz vardı ama onlara direnenler de vardı. Başka bir ifadeyle, bir dönem iktidarı elinde tutanların günahları topyekûn bir halka mal edilemez. Ama bu bizleri, o günahları gün ışığına kavuşturmak ve bir şekilde telafisini yapmak sorumluluğundan azletmiyor.
Erzurum Valiliği'ne atandığına ilk kez Ermenileri yakından tanıma fırsatını yakalayan Celal Bey, "Erzurum Ermenileri arasında vatan düşüncesiyle kalpleri titreyen ve memleketin geleceğiyle cidden alakadar olan pek çok tüccar tanırdım. Bu adamların hiçbiri bugün hayatta değildir" diyor ve ekliyor: "İstisnasız cümlesi ya Erzincan'ın ıssız izbelerinde veya Diyarbakir'in dikenli çöllerinde elim ve feci surette terki hayat etmişlerdir. (...) Bu cinayetler ve bir de Suriye'de tatbik edilen çılgınca siyaset olmasaydı, mağlup olmakla beraber, dünya medeniyetine ve insaniyetine karşı bu derece elim ve zor bir durumda bulunmazdık."
Harp başladığında daha önce Edirne Valiliği'ni de yürüten Celal Bey, Halep Valiliği'ne atanıyor ve "her taraftan Ermeni techiri" başlıyor.
Tehcir emirlerine inatla direnen Celal Bey, bu uygulamadan vazgeçilmesi için devlet yetkililerini sürekli uyarıyor. "Ermenilere yapılan muamelenin mukaddes vatanın yüksek menfaatlerine her açıdan zıt olduğunu, devamlı olarak, telgraf ve yazılarla Babıâli'ye yazıyordum... Ermeni kavmi, memleket nüfusunun ehemmiyetli bir kısmını teşkil eder. Genel servetin mühim bir kısmı Ermenilerin elindedir ve memleketin ticari teşebbüslerinin yarısına yakınına onlar sahiptir. Onların mahvlarına çalışmak, memleket için asırlarca telafisi mümkün olmayacak derecede büyük bir zarardır. Bütün dünyadaki düşmanlarımız toplanıp aylarca düşünseler, bize bundan büyük bir fenalık edemezler... Yazılarımın hiçbiri dikkate alınmadı."
Bu tespitler Güneydoğu ekonomisinin çöküşünün temellerine işaret ediyor. 1990'11 yıllarda uygulanan zoraki köy boşaltmaları benzer bir darbe vurmamış mıydı?
Celal Bey "birtakım Ermenilerin" düşmana yardım ettiklerini ve "çeteciliği mebusluğa tercih ederek birçok cinayet" işlediğini de yazıyor anılarında. Ancak onları cezalandırmak yerine Ermenilerin toplu imhasına gidildiğini iddia ediyor sanki."Ermenileri (Der) Zor (çölüne) emir veren hükümet, bu biçarelerin oralarda Arap göçebe kabileleri arasında meskensiz, gıdasız nasıl barınabileceklerini düşündü mü?" diye soran Celal Bey şu cevabı veriyor: "Maalesef, meseleyi inkâr ve çarpıtmaya imkân yok. Maksat imhaydı ve imha edildiler."
Anılarda en ilginç ayrıntılardan biri Celal Bey'in Erzurum'da şahit olduğu Türkler ve Kürtler ile Ermeniler arasındaki güven ve dostluk: "Hamallık, bekçilik etmek üzere İstanbul'a, İzmir'e giden Kürtler çoluk çocuğunu, komşusu Ermeni'nin himayesine, ticaret için Rusya'ya, Amerika'ya giden Ermeniler de ailelerini Türklerin ve Kürtlerin himayesine bırakıyor ve iki taraf da bu emanetleri güzelce korumaya çalışıyor." Bugün "Kürtler ve Türkler ayrılsın" diyen herkesin Koptaş'ın aydınlattığı bu anıları okumalarında büyük fayda var.