Mahfi Eğilmez*
Sayın Başkan, Yönetim Kurulunun Saygıdeğer Üyeleri,
Bir yıl kadar önce tarafınıza bir açık mektup yazarak devşirme oyunculara dayalı takım kurma modelinin gerek tek tek alınan oyuncuların bir araya geldiklerinde takım ruhu oluşturamaması gerekse çok pahalı bir yöntem olması ve kulübün maddi imkânlarının elvermemesi nedeniyle terk edilmesi gerektiğini yazmıştım. Bu modelin yerine birkaç deneyimli oyuncunun alınması ve yanlarına genç oyuncuların monte edilmesiyle kurulacak bir takım modeline geçilmesini önermiş, mevcut modelin sürdürülemez olduğunu vurgulamıştım. Ne yazık ki tam tersi yapıldı ve yine birçok üçüncü sınıf futbolcu dünyanın parası ödenerek alındı ve takıma monte edilmeye çalışıldı. Sonuç tıpkı önceki yılda olduğu gibi tam anlamıyla bir facia oldu. Bir örnek olarak Adil Rami’ye değinmeme izin verin. Büyük umutlarla ve paralar ödenerek alınan bu oyuncu birkaç maç oynadı ve negatif katkı yaparak (bir maçta takımın gol yemesine neden olmuştu) ayrıldı gitti. Fenerbahçe takımında an itibariyle benim hayalimdeki Fenerbahçe’de oynayabilecek tek bir oyuncu yok. Hayalimi de öyle Avrupa düzeyi filan gibi yüksek tutmuyorum. Ona karşın bu takımdaki tek bir oyuncu böyle bir hayalde yer alamıyor ne yazık ki.
İkinci bir mesele Obradoviç’in ayrılması meselesi. Her ne kadar Obradoviç bunu kendi arzusu gibi sunmuş olsa da ben bunun kendisine yapılan teklifin ve verilmesi planlanan bütçenin yetersiz olmasıyla ilgili olduğu kanısındayım. Sanırım birçok kişi de benimle aynı kanıda. Fenerbahçe Spor Kulübünün tarihindeki en büyük başarısına imza atmış olan bir koçu yollamak ancak ve ancak maddi imkânsızlık gerekçesiyle haklı gösterilebilir. Buna karşılık basketbol takımının maliyetini yarı yarıya düşürerek sağlanacak 10 – 15 milyon Euro tasarruf yine geçen sezondaki gibi üçüncü sınıf futbolculara harcanacaksa basketbolda yapılanın çok büyük bir yanlışlık olarak değerlendirileceği açıktır.
Ne yazık ki spor kulüplerimizde başarı ve toplumsal ilgi büyük ölçüde futbola endeksli bulunuyor. Oysa son yıllarda Avrupa’da ve dünyada takım oyunlarında alınan sonuçlar açık biçimde gösteriyor ki Türklerin basketbola, voleybola olan yeteneği futbolun çok üzerinde. Ne var ki futbola olan ilgi nedeniyle bu konuda ne desek boş olacak.
Sayın Başkan, Yönetim Kurulunun Saygıdeğer Üyeleri,
Bu benim sizlere yazdığım son mektuptur. Son olmasının iki nedeni var: İlki aynı şeyleri sürekli tekrarlamanın anlamsız hale gelmesi. Yönetiminize bunları yazmamla Türkiye için yapısal reformları yazmam arasında pek bir fark yok. İkisi de havada kalıyor ne yazık ki. İkincisi ise bu mektubumu da dinlemeyip aynı hataları yaparsanız artık hata yapacak kadar maddi imkân kalmayacak olması. Herkes Max Kruse’nin aylık ücretlerini alamadığı için takımı terk edip ülkesine dönmesine kızdı. Ben tam tersini düşünüyorum ve bunu Fenerbahçe’ye yapılmış bir iyilik olarak görüyorum. Fenerbahçe, Kruse’nin bu davranışından ders çıkarıp yukarıda yazdığım gençlere dayalı modeli yaşama geçirebilirse Kruse’den ettiği zararı bir süre sonra çıkarabilir.
Fenerbahçe, futbol takımının maliyetini bugünkünün dörtte birine düşürmeden sürdürülebilir bir finansal yapıya kavuşamaz. Yönetim kurulunuzda bunu benden çok daha iyi bilecek üyeler var. Geçen yıl kurduğunuza benzer bir takım kurarsanız ne finansman sorunlarını çözmeniz ne de başarıyı sağlamanız mümkün olabilir.
Son olarak birkaç yıldan beri yaşama geçirdiğiniz ağabeylik müessesinin yanlışlığına değinmek istiyorum. Bu tür düzenlemeler oyuncuların kafasını karıştırır. Teknik direktörle oyuncu arasında hangi sıfatla olursa olsun birileri varsa oyuncu kime bakacağını, kimden talimat alacağını şaşırır. Bir teknik direktörün danışacağı kişiler elbette olmalıdır ama bu kişiler oyuncularla aynı yerlerde olmamalı. Sizler hepiniz şirket yönettiniz ya da yönetimlere danışmanlık yaptınız. CEO olduğunuz bir şirkete patron iki tane ağabey yollasa ve o ağabeyler şirketteki çalışanlara talimat verse, tavsiyede bulunsa CEO olarak sizin otoriteniz zedelenmez mi? Şirkette çalışanların kafası karışmaz mı? Bu her yerde böyledir. Bunları da sizler benden daha iyi bilirsiniz. O nedenle bu ağabeylik müessesini zaman geçirmeden kaldırın ve oyunculara onların tek muhatabının teknik direktör olduğunu söyleyin.
Saygılar sunarım.
Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel blogundan alınmıştır