Mahfi Eğilmez*
100 yıl önce toplanan Sivas Kongresi bu ülkenin bağımsızlık mücadelesinin somut biçim aldığı kongreydi. Sonrasında çok zorlu yollardan geçerek bağımsızlığına ulaştı bu ülke.
Atatürk’ün bu ülkeye getirdiği en büyük yeniliklerden birisi kendi kararlarını verebilen ve uygulayabilen bir yönetim şekliydi. Bilimde mucizeye yer yoktur, ama eğer mucizeye benzer bir şey varsa Osmanlı’nın başka devletlerin güdümüne girmiş sultanlarından, başka devletlerin yönetimine terk edilmiş mali yapısından, başka devlet tüccarlarının biçimlendirmesine tabi kalmış ticaret yapısından böyle bir yapıya geçmek mucizeye benzer bir şeydi.
Bağımsızlık böyle bir şeydir. Eğer kendi kararlarını kendin verebiliyorsan, kararını verirken kimsenin sana bir şey empoze etmesine izin vermiyorsan, başkalarıyla görüşmen talimat almak şeklinde değil de danışma şeklindeyse o zaman bağımsızsın demektir. Osmanlı’nın emperyalist güçlere bağımlı yapısından çıkıp Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken Atatürk’ün en fazla üzerinde durduğu şeydi bu.
Bağımsızlık sadece bir ülkenin bağımsızlığı biçiminde çıkmaz ortaya. Bazen kurumların veya piyasaların bağımsızlığı biçiminde de karşımıza çıkabilir. Mesela Merkez Bankası’nın bağımsızlığı böyledir. Merkez Bankası, siyasal iktidarların para basma yetkisini kötüye kullanmasını önlemek için bağımsız kılınmıştır. Merkez Bankası’nın para disiplinini sağlamak için uyguladığı para politikasına siyasal iktidar karışmaya başlarsa bu bağımsızlık elden gider. Merkez Bankası’nın bağımsızlığının gitmesi belki para arzını artırmaz ama ülkenin itibarını düşürür, risklerin ve dolayısıyla CDS priminin düşmesini engeller.
Piyasalar da benzer durumdadır. Piyasaların bağımsızlığı daha çok kendi başına hareket etme genişliğiyle ölçülür. Eğer piyasalara, ekonomi politikasının kuralları ve araçları dışında karışılıyorsa, örneğin talimatla faizler belirleniyor, krediler biçimlendiriliyorsa o zaman piyasa devletten bağımsız olamaz. Piyasaların bağımsız olmadığı yerde göstergeler anlam taşımamaya başlar.
Üniversiteler bağımsız değil özerktir. Devlet üniversiteleri ücretsiz olduğu için masraflarını devlet karşılar. Eğer devlet verdiği bu paralar karşılığında üniversitelerin bağımsız fikir üretme, bağımsız tartışma ve bağımsız yayın yapma yetkisi onların elinden alırsa artık özerlikten söz etmenin olanağı kalmaz. Devletin bu işi kendi başına yapması da şart değildir. Bir kurum kurarak ona da yaptırabilir. Ve o zaman üniversiteler bilim üretemez hale gelir. Bilim üretilemeyen yerde genellikle hurafe üretilir.
Eğer bir ekonomide Merkez Bankası’nın, bağımsız kurumların, piyasaların, üniversitelerin bağımsızlığı elden gitmişse orada önce yargı bağımsızlığı kaybolmuş demektir. Çünkü yargı bağımsızlığı gitmeden ötekilerin gitmesi pek de mümkün değildir.
Onun için böyle durumlarda sistemi düzeltmek için önce yargı bağımsızlığını yeniden oluşturmak gerekir.
Ne diyor Atatürk? “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.”
Bu ilkeyi topluma benimsetemediğimiz sürece ne merkez bankası ne piyasalar ve ne de yargı bağımsız olabilir. Ve onlar bağımsız değilse ülke de bağımsız değil demektir.
*Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel blogundan alınmıştır.