(1) GSYH büyüme oranı, önceki çeyreğe (% 5,7) göre hız kesmiş görünse de geçen yılın aynı dönemine (% 2,5) ve geçen yılın tümüne (% 4,0) göre artış sergilemiş bulunuyor. Dünyada krizin devam ettiğini, ihracat yaptığımız bölgelerin ekonomik sıkıntıda olduğunu düşünürsek bu gelişmeyi olumlu bir gelişme olarak görebiliriz. Büyümenin itici gücü bu çeyrekte hanehalkı nihai tüketim harcamalarında görülen yüzde 6,9 oranındaki artıştır. Hanehalkı nihai tüketim harcamalarının GSYH’da yüzde 70 yer tuttuğunu düşünürsek büyümenin asıl olarak bu tüketim harcamalarındaki artıştan kaynaklandığını söylememiz mümkündür. Tüketim harcamalarında görülen bu hızlı artışın temelinde de asgari ücrette yapılan yüzde 30 oranındaki artış yatmaktadır. Bu konuya henüz asgari ücret artışı yapılmadan önce aşağıda linkini verdiğim yazımda dikkati çekmiştim.
(2) Yüzde 10,7’lik işsizlik oranı hala çok yüksek bir işsizlik oranı olarak kabul edilse ve geçen yılın son çeyreğine göre pek bir değişme sergilememiş olsa da geçen yılın aynı çeyreğine göre gerileme göstermiş olması olumludur.
(3) Öteden beri başarılı giden bütçe dengesi 2016’nın ilk çeyreğinde iyice olumlu bir havaya geçmiştir. İlk çeyrek 46 milyon TL fazla söz konusudur. Bu sonuç, öncekilerin hepsine göre önemli bir pozitif sonucu ifade etmektedir.
(4) Cari denge geçen yılın ilk çeyreğine göre düşüş sergilemesine karşın son çeyreğine göre değişmemiş görünüyor. Bu da bize büyümedeki toparlanmayla birlikte cari açıktaki gerilemenin sonuna yaklaşıldığı yolunda bir ipucu veriyor.
(5) Yılın ilk çeyreğindeki ortalama aylık enflasyon geçen yılın tüm dönemlerindeki ortalamalara göre daha iyi bir gidişe işaret etmektedir. Bunun temelinde yatan olgunun baz etkisine ek olarak kurdaki gelişme olduğunu düşünüyorum. Geçen yılın ilk çeyreğinde TL, sepet kura (½ USD + ½ Euro) karşı yüzde 5 değer kaybetmişken bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 2 değer kazanmış bulunuyor. Bu nedenle enflasyonda gerileme söz konusu oldu.
(6) Merkezi yönetim borcunda bir artış söz konusu. Ama bu artışı önemli bir olumsuzluk olarak değerlendirmek bu aşamada doğru değil.
Özetle söylemek gerekirse ekonominin ilk çeyrek performansı; küresel krizin etkileri, ihraç alanlarımızdaki durgunluk, gereksiz ve anlamsız Rusya krizi ve onun yarattığı gelir kayıpları, yaratılan gereksiz siyasal sıkıntılar, dış politikada yapılan hatalar ve hepsinden önemlisi yapısal reformların yapılıyor gibi sunulup da yapılmaması gibi çeşitli sıkıntılara karşın oldukça başarılı görünüyor.
Bu noktada kafa karışıklığı yaratan bazı noktalara da dikkat çekmekte yarar görüyorum: Türkiye, çok uzun zamandır hem bütçe açığı vermeden hem de cari açığın düştüğü bir ortamda bu kadar yüksek bir büyüme oranı yaşamamıştı. Genellikle bizde büyüme ya bütçe açığının artmasıyla ya da cari açığın artmasıyla ivmelenir. İlk çeyrekte ikisi de yok. Enflasyonda artış var mı diye bakıyorum orada da tam tersine düşüş var. Yatırımlar ne yönde gelişmiş diye bakıyorum, o da eksi olmuş. Demek ki büyüme özel kesimin asgari ücret artışlarına ilişkin ödemelerinin tüketime yansıtılmasından kaynaklanıyor.
Şimdi de önümüzdeki döneme bakalım:
(1) Asgari ücret artışının yarattığı harcama artışı, ilk çeyrekteki kadar olmasa da talebi yukarı itmeye devam edecek. Bu etki büyüme üzerinde tüketim artışı kaynaklı etki yapmaya devam edecek. Bu etkiyi azaltacak gelişme zorunlu BES uygulamasına geçilmesi ve bu nedenle harcamaların düşmesi şeklinde çıkabilir. İlk çeyrekte sanayi üretimi artışı yüzde 4,8 ile GSYH büyümesine adeta bire bir damgasını vuran gelişme idi. Buna karşılık ikinci çeyreğin ilk ayında sanayi üretimi artışı yüzde 0,7’ye gerileyerek ciddi biçimde hız kesmiş görünüyor. Her ne kadar bir aylık performansa bakarak değerlendirme yapmak doğru olmasa da eğer bu eğilim devam ederse ikinci çeyrek büyümesi ilk çeyreğin oldukça gerisinde kalabilir.
(2) Önümüzdeki dönemi etkileyecek temel gelişme TL’nin yabancı paralar karşısındaki durumu olacak. Bu konuda da en belirleyici etken Fed’in faiz kararı veya sözlü açıklamaları olacak. TL, rezerv paralara karşı geçen yılki kaybının yarısı kadar bile değer kaybederse bu gelişme birçok göstergeyi olumsuz biçimde etkileyebilir. Bunların başında enflasyon geliyor.
(3) Büyümenin hız kesmesi ve TL’nin hızlı değer kaybetmesi durumu ortaya çıkarsa işsizlikte başlayan olumlu gelişme de tersine dönebilir.
(4) İlk çeyrekte düşük bir fazlayla sonuçlanan bütçe dengesi Mayıs ayında önemli bir fazlaya dönüştü. Ocak – Mayıs döneminde 9 milyar TL’lik bütçe fazlası gerçekleşti. Burada da asgari ücretin önemli etkisi olduğunu düşünüyorum. Yine yukarıda değindiğim geçen yılki yazımda da belirttiğim gibi asgari ücret artışı vergi gelirlerinde artışa yol açarak bütçenin fazla vermesine yol açmış görünüyor.
(5) Cari açığın ikinci yarıdan itibaren artık küçülmeye devam edemeyeceğini düşünüyorum. Hatta büyüme performansına bağlı olarak artışa geçeceğini tahmin ediyorum.