Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyduğu Akşam gazetesi, özellikle Türkiye'nin Suriye politikalarına muhalif yazılarıyla bilinen Hüsnü Mahalli'yle yollarını ayırdı.
Akşam yazarı Hüsnü Mahalli'nin yazılarına bugün son verildi. TMSF'nin el koyduğu ve genel yayın yönetmenliğine Mehmet Ocaktan'ın getirildiği Akşam gazetesi, özellikle Türkiye 'nin Suriye politikalarına muhalif yazılarıyla bilinen Hüsnü Mahalli'yle yollarını ayırdı. Gazetede daha önce de Tuğçe Tatari ve Sevim Gözay'ın yazılarına son verilmişti.
Karar üzerine Solportal'e açıklamalar yapan Mahalli, kararı beklediğini ve "ilk atılan olmak unvanını almak isterdiğini hatta TMSF'nin Akşam’a kendisi yüzünden el koyduğunu düşündüğünü" söyledi. Mahalli gazeteden gönerilmesini şöyle annlattı, "Bugün benim yazı günümdü. Tam bitirdim yazıyı ve bir okuyayım, düzelteyim 5 dakika sonra gönderecektim ki o arada gazetenin insan kaynaklarından aradılar. Yıllardır beraber çalıştığımız değerli bir arkadaş, sesi üzgün ve ağlamaklı olarak 'talimat gereği sözleşmeyi feshediyoruz' diyerek işten çıkartıldığımı söyledi. Ben de 'yapacak bir şey yok, üzülme, size bu görev verilmiş' dedim.
Mahalli ayrıca yeni Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan'la eski arkadaş olduklarını, Yeni Şafak’ta birlikte çalıştıklarını ve atılma kararını kendisinin arayıp bildirmesini beklediğini söyledi. Mahalli şunları söyledi, “Ocaktan, 'Ya Hüsnü kusura bakma biliyorsun durumu' diyebilirdi, insani bir mesele bu ancak bu arkadaşlar bu özelliklerini kaybettiler, bu konuda tek üzüldüğüm şey bu diyebilirim"...
Mahalli'nin açıklamaları şöyle:
"Yeni Şafak’tan da AKP iktidarı zamanında atıldım, TV Net’ten de Akşam’dan da AKP tarafından atıldım. Dördüncü defa İslamcılar tarafından atılmış oldum. Ben dış politika yazarıyım, doğru yaptığı zamanlar AKP’yi destekliyordum ancak son 3 yıla kadar doğru çizgisinden saptı, Suriye’yle düşman, Irak’la düşman İran’la düşman tek dostu radikal İslamcılar! Biz buna karşı olmalıyız.
Akşam beni gazeteden çıkartmasına hiçbir gerekçe belirtmedi, gerekçe belirtemezler ki. Türkiye’de medya şu koşullardayken hangi gerekçeyi arıyoruz? Sadece bizim sektörde, tüm ülkede bu böyle uygulanıyor. İsterim, yaparım diye düşünüyorlar ve bana yapılan şeyde de gerekçe aramıyorum. Otosansürle, korkuyla yazacaksan gazeteci değilsin, başka bir şeysin, diğer gazetelerde onlardan bolca var televizyonlarda da öyle. Biz onlardan değiliz. Olmam da. Bedeli ne olursa olsun. Bedel ödemeye hazırız. Mücadele başka türlü olmaz, doğruları söylüyoruz. Biz bu coğrafyayı seviyoruz, biz savunmayacağız da kim savunacak? Gerekçe bu.
Yazdığım her şey gördüğüm, yaşadığım şeylerdir, Ortadoğu uzmanı, akademisyen değilim. Kimse de iddia edemez, şunu yazdın şu yalan diye. Televizyonlarda binlerce kez konuştum, çıkıp biri de söylediklerime abartı diyebilsin. Tek suçum buysa evet, atılmayı hak ediyorum. AKP’nin dış politikasına yüzde yüz karşıyım ve açıklıkla, korkmadan yazdığım, söylediğim için de 1,5 yıldır televizyonlarda yasaklıyım, Akşam’dan çıkartılmamı 1,5 yıl önce de bekliyordum. Bugüne kadar bir kere bile yazıma müdahale edilmedi, bu açıdan gazetedeki arkadaşlarla gurur duydum.
Şu anda hiçbir şey yapmayı düşünmüyorum ama elbette yazmaya devam edeceğim. Suriye’de radikal İslamcılar insanları öldürüyor, kadınlara tecavüz ediyor, insanların yüreğini bıçaklayıp çıkartıyorsa ve buna benzer birçok vahşet yaşanıyorsa ben bunları görüp de nasıl yazmayacağım? Mısır’da Mursi’nin 1 yılda yaptıkları ortadayken nasıl görmemezlikten geleceğim? Katar şeyhinin Ortadoğu’ya demokrasi getireceğine beni kim inandırabilir? Suudi krallığı gibi bağnaz yönetim mi Ortadoğu’ya demokrasi getirecek?
Türkiye bunlarla el ele tutuşmuş, oyun oynuyor Şii-Sunni diye ve bu coğrafyayı kana bulayacaklar. Ben bu coğrafyanın insanıyım, 30 yıldır gazeteciyim, beni yasaklıyor çünkü onun yalanlarını açığa çıkartabildiğim için. Tecavüze uğrayan kadınlarla konuşup onlar için göbek atıyorlardı diye yazamam. Önce insanım, sonra gazeteciyim, sonra Hüsnü Mahalli’yim. Yazmaya devam edeceğim."