Ergenekon iddianamesinde varlığı iddia edilen örgütün, Türk mafyasının eskere bağlı olarak yeniden organize edilmesi gerektiğini savunduğu öne sürüldü.
İddianamede yer alan "Octobus (State organized crime) Mafia (La Cosa Nostra) İstanbul-Eylül 2000" isimli dokümanda, Türk Genelkurmay’ının denetiminde yeni bir mafya yapılanmasının kurulması öngörülüyor.
İddianamede bu konuyla ilgili bölümün tamamı…
Ergenekon’un sivil yapılanma alanındaki temel belgesi olan Lobi - Aralık 1999 İstanbul isimli dokümanda “ … Mafya gruplarının tümüyle yeniden gözden geçirilmesi, deneyimli mevcut grupların karşısına yeni ve güçlü bir grup oluşturularak denetim ve kontrol altına alınmasının sağlanması gerektiği…” saptamalarına yer verilerek, çıkar amaçlı suç örgütleri ile ilişki içerisinde bulunulması, bunların yeniden yapılandırılması, kontrol altında tutulması, hatta güçlü bir grup oluşturulması anlayışı benimsenmiştir.
Ergenekon ve Lobi dokümanlarında gösterilen bu hedef doğrultusunda hazırlandığı anlaşılan Octobus (State organized crime) Mafia (La Cosa Nostra) İstanbul-Eylül 2000 isimli örgüt dokümanının bazı bölümlerinde ise özetle;
“Sunuş” başlığı altında; “…Tüm ülkelerdeki organize suç örgütlerinin state organized crime yani devletçe örgütlenmiş suç örgütleri olarak anılması gerektiği… , … Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli sorununun Mafia oluşumlarının kökünün kazınması olmadığı, asıl sorunun emperyalizm karşısında Kurtuluş savaşıyla başlayan ve halen sürmekte olan entrika savaşları olduğu, bu savaşı sürdürürken Türkiye’deki mevcut tüm oluşumların teker teker ele alınarak yeniden değerlendirilmesi, deneyimli grup ve liderlerinin tasfiye edilirken onlardan azami ölçüde yararlanılması ve narko/ekonomi/politik yapının 21.yüzyıla uygun ve sağlıklı bir biçimde yeniden yapılandırılarak şifrelendirilmesi gerektiği…”
“Ezilmiş ve horlanmış insanların ortak gücü: Mafia !” başlığı altında; “…Bu gün Türkiye Cumhuriyeti mevcut rejimi ve Kemalist ideoloji etnik ve fundamentalist terör örgütleriyle çepeçevre sarmalanmış ise bunun nedenleri arasında Türk Mafia yapılaşmasının önemli bir faktör olduğu…”
'Yepyeni bir mafya'
“Yeni dünya düzeni” başlığı altında; “…Şu halde Türk Mafia’sının çökertilmesi, yok edilmesi yerine re-organize edilebilmesinin Türkiye’nin çıkarları için gerekli olduğu…,…bu nedenle öncelikle bir zamanlar Pentagon’un yaptığı gibi Türk Genelkurmay’ının denetiminde yepyeni bir Mafia örgütlenmesinin yapılması gerektiği…”
“Mafia’ nın yeniden yapılandırılması” başlığı altında; “…Türkiye’de Mafia’ nın yeniden yapılandırılmasının mutlaka askeri bir girişim olarak ele alınması gerektiği, Türk Mafia’ sının dağılan Sovyet Rusya örneğinde görüldüğü gibi istihbaratçılardan oluşturulmasının Türkiye’ye zarar vereceği, Türkiye’de istihbarat birimlerince kurulan tüm örgütlerin başarısız olduğu…, …Türkiye’de doğrudan Genelkurmay’a bağlı sivil bir kurul tarafından Mafia yapılanmasının oluşturulması, bu sivil kurul üyelerine yasalar önünde kaldırılması olanaksız bir dokunulmazlık zırhı verilmesi, oluşturulacak sivil kurul üye sayısının 3 kişi olması, bu üyelerden birisinin kurye, birisinin teorisyen, diğerinin ise ulusal mafya liderliği rolünü üstlenecek kişi olması, bu kişinin kısa zamanda uluslararası Mafia ailesinde yer alabilmesi gerektiği…” belirtilmiştir.
'Ulusal mafyayı Sami Hoştan yönetsin'
Octobus (State organized crime) Mafia (La Cosa Nostra) İstanbul-Eylül 2000 isimli örgüt dokümanının “Mafia’ nın yeniden yapılandırılması” başlığı altında, mafya yapılanmasını oluşturacak “sivil kurul” üyelerinden birisinin “ulusal mafya liderliği” rolünü üstlenecek kişi olması gerektiği ve bu kişinin kısa zamanda uluslararası mafia ailesinde yer alabilmesi gerektiği belirtilmiştir. Soruşturma kapsamında toplanan delillerden Ergenekon yapılanmasının Sami HOŞTAN’ın ulusal mafya lideri olmasını öngönrüğü, Veli KÜÇÜK’ ün bu nedenle birçok mafya grubunu Sami HOŞTAN üzerinden kontrol ettiği anlaşılmıştır.
Veli KÜÇÜK, Sami HOŞTAN’ı 1983 yılından itibaren tanıdığını, kumarcılık yaptığını öğrendikten sonra uzaklaştığını, sadece birkaç telefon görüşmesi yaptığını söyleyerek Sami HOŞTAN ile ilişkisinin asgari düzeyde bulunduğunu, ayrıca Susurluk kazasını Sami HOŞTAN’ ın telefon ile kendisine bildirdiğini söylemiştir. Soruşturma kapsamındaki iletişim tespitleri ise 2007 yılında da bağlantılarının devam ettiğini, Sami HOŞTAN’ın yaşadığı sıkıntıları Veli KÜÇÜK ile paylaşacak samimiyette olduğunu göstermektedir. Kutlu SAVAŞ’ ın hazırladığı Susurluk raporunda Sami HOŞTAN’ın 1996’da yedi ay içinde Veli KÜÇÜK ile 34 kez görüştüğünün tespit edildiği belirtilmiştir.