Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa vatandaşlarına hitap eden bir açık mektup yayımladı. Avrupa Rönesansı'nı tanıttığı mektupta, Macron, Avrupa vizyonu ve savunma projelerinden bahsetti. Macron, Brexit'i vurgulayarak, birliğin durumunu değerlendirdiği mektupta özgürlük, gelişme ve güvenlik konularını ele aldı.
Macron’un Avrupa vatandaşlarına hitap ettiği mektubu şu şekilde:
Avrupa vatandaşları,
Sizlere doğrudan hitap etme özgürlüğüne sahipsem, bu sadece tarihin ve bizi tanımlayan değerlerin hatrına değil, acil bir durum olduğu içindir. Birkaç hafta içinde yapılacak olan Avrupa seçimleri geleceğimizi belirleyecek.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa, hiç bu kadar önemli olmadığı gibi, bu kadar tehlikede de olmamıştı.
Brexit bir sembol, modern dünyada yaşanan sorunlara karşı insanların ihtiyaçlarına yanıt verilemediği Avrupa’da yaşanan krizin sembolü. Aynı zamanda Avrupa tuzağının sembolü. Tuzak, Avrupa’ya aidiyet değil, onu yok edebilecek olan yalanlar ve sorumsuzluklar. Britanyalılara Brexit sonrası yaşanabilecekleri kim söyledi? Kim onlara Avrupa pazarını kaybetmelerini önerdi? Kim İrlanda’daki barışı riske atacak geçmiş sınır krizini hatırlattı? Milliyetçı yanıt bu sorulara cevap vermiyor; bu, çözümsüz bir ayrılık. Ve bu tuzak bütün Avrupa’yı tehdit ediyor; öfkeli sömürgeciler, yanlış bilgilendirmeler, her şeyi ve tam tersini vadediyor.
Manipülasyonlara karşı dik durmalıyız. Gururlu ve uyanık olmalıyız. Öncelikle “Burası Avrupa” diyebilmeliyiz. Tarihsel bir başarı öyküsü bu; yorgun düşmüş bir kıtanın kurtuluşu, bir barış, zenginlik ve özgürlük projesi. Bunları asla unutmamalıyız. Bu proje bugün hala bizi korumaya devam ediyor; aramızda hangi ülke büyük güçlerin tehditlerine tek başına karşı çıkabilir? Sayısal devlere karşı hangimiz tek başına ayakta kalabiliriz? Birliğimizin gücü olan Euro olmadan, kapitalizmin finansal krizleriyle nasıl başa çıkabiliriz? Avrupa aynı zamanda, topraklarımızı etkileyen binlerce günlük proje anlamına geliyor. Yenilenen liseler, yapılan yollar, internet hızı ve daha bir sürü şey. Bu mücadele her gün için verilen bir taahhüt. Fransa adına, Avrupa’nın gelişmesi ve bu modelin korunması için elimizden gelen her şeyi yapacağımızı söylüyorum. Bir zamanlar imkansız olduğu düşünülen, Avrupa’yı koruyan ve ortak bir savunma sistemi oluşturan ortamın oluşturulmasının imkanlı olduğunu hep birlikte gösterdik.
Fakat bütün bunları yaparken daha hızlı olmalıyız. Çünkü bir başka tuzak daha var; var olan durum ve bunun terkedilmesiyle ilgili. Dünyada yaşanan felaketleri gören vatandaşlar bize soruyor: Avrupa nerede? Avrupa ne yapıyor? Vatandaşların gözünde Avrupa ruhsuz bir piyasa birliğine dönüşmeye başladı. Avrupa yalnızca bir piyasa değil, aynı zamanda bir proje. Bir fikir olarak güzel ama bizi biz yapan değerleri koruyan sınırları unutmamamız gerekiyor. Milliyetçiler Avrupa yerine kimlikleri korurken hataya düşüyor, çünkü bizi birleştiren Avrupa medeniyeti bizi aynı zamanda özgür kılıyor ve koruyor. Fakat “hiçbir şey değişmesin” diyenler de hata yapıyor çünkü demokrasilerimizle ilgili insanlarda oluşan şüpheleri gözardı ediyorlar. Bölgemiz için kritik olan bir noktadayız, bu öyle bir nokta ki, her birimiz, Avrupa’nın politik, kültürel medeniyet özelliklerini yeniden yaratmalıyız. Bölünme tehditlerini de göz önünde bulundurarak her birinizden üç hedef üzerinde yoğunlaşacak bir Avrupa Rönesansı’na katılım bekliyorum; Özgürlük, koruma ve gelişim.
Özgürlüğümüzü korumak
Avrupa modeli, bireylerin özgürlüğü, fikir çeşitliliği ve yaratılması üzerinde duruyor. Temel özgürlüğümüz, demokratik özgürlük; yabancı güçlerin müdahale etmeye çalıştığı oy pusulalarında kendi yöneticilerimizi seçmek. “Avrupa demokrasilerini koruma ajansı” kurulmasını teklif ediyorum. Bu ajans, Avrupalı uzmanlar yetiştirerek, her bir üye ülkenin vatandaşlarının oy güvenliğinin sağlanmasını sağlayacak. Seçimlerde siber saldırı ve manipülasyon tehditlerini ortadan kaldırmayı amaçlıyorum. Bu bağımsızlık ruhuyla birlikte, Avrupalı siyasal partilerin finansmanlarının dış güçlerle bağlantısının yasaklanmasını öneriyorum. Aynı zamanda, internet üzerinde Avrupa kurallarına ters düşecek tüm nefret ve hakaret söylemlerinin, kişiliğe saygı ve medeniyetin gururu açısından yasaklanması gerekiyor.
Bölgemizi korumak
Bölgesel uzlaşma kapsamında Avrupa Birliği, dünya gerçeklerine odaklanmayı unuttu. Ya da hiçbir grup kendi güvenliğini tehdit edecek sınıra gelmedikçe, tehditlere dikkat etmedi. Sınır, güvenlik özgürlüğü demektir. Bu sebeple Schengen bölgesini tekrar ele almalı, ve bu bölgeye dahil olmak isteyenlerin tüm sorumlulukları karşılayacağına emin olmalıyız. Ortak bir sınır polisi ve Avrupa sığınma kurulu kurmalıyız. Kontrol şartları sert olmalı ve her ülke, Avrupa İç Güvenlik Konseyi ışığında buna katkı sağlamalıdır. Bütün göçlere rağmen Avrupa’nın kendi güvenliği, değerleri ve sınırını koruyabileceğine inanıyorum.
Bütün bu önlemler aynı zamanda savunma anlamında da uygulanmalı. İki yıldır gelişme görülse de sorumluluklarımızın belirlendiği bir savunma ve güvenlik anlaşmasına ihtiyacımız var. Avrupa savunma harcamalarımızı arttırmalı, bir üye ülke saldırıya uğrarsa diğerlerinin yardıma gideceğini içeren bir ortak savunma maddesi konmalı, savunma konusunda ortak kararlarımızı almak için İngiltere ile de işbirliği içinde olacak Avrupa Güvenlik Konseyi oluşturulmalı.
Avrupa standartlarında stratejik çıkarlarımız, çevre standartları, veri güvenliği, temel kalite kriterleri gibi standartlara uymayan, değerlerimizi baltalayan şirketlerin yasaklanması ya da cezalandırılmasını öneriyorum. Ayrıca, tıpkı rakiplerimiz Çin ve ABD gibi, stratejik endüstri alanlarında ve kamu piyasalarımızda Avrupalı firmaları tercih etme politikasını belirlemeliyiz.
Gelişme ruhunu yeniden yakalamak
Avrupa ikinci seviye bir güç değildir. Avrupa, tarihi boyunca gelişmenin kurallarını belirlemiştir. Bu yüzden, Avrupa kendi içinde rekabet değil amaç birliği politikası izlemelidir. Sosyal güvenlik kavramının yaratıldığı Avrupa’da Her işçiye, aynı iş yerinde aynı ücretin verilmesi sağlanmalı ve her bir ülkeye uyarlanan ve her yıl topluca tartışılan bir Avrupa asgari ücretinin belirlenmesi" gibi kriterleri içeren bir ‘sosyal kalkan’ oluşturulmalıdır.
Gelişme ruhunu yakalamak aynı zamanda ekolojiyi de önemsemek anlamına geliyor. İklim problemlerini dikkate almazsak gelecekte çocuklarımızın yüzüne nasıl bakacağız? Avrupa birliği, amacını belirlemeli; 2050’de sıfır karbon, 2025’te pestisitlerden arınma olmalı ve bu yönde politikalar belirlemelidir. Avrupa İklim Bankası ekolojik dönüşümü finanse etmeli ve Avrupa Sağlık Birimi de beslenme şekillerimizi kontrol edebilir, lobiler tarafından yaratılan tehditleri bağımsız bilimsel araştırmalar ışığında açığa çıkarabilir. Sağlığı ve iklimi tehdit eden faktörleri ortadan kaldırmak, motivasyonumuz bu olmalı. Merkez Bankası’ndan Avrupa Komisyonu’na her bir kurum iklimi göz önüne alarak politikalar belirlemeli.
Gelişme ve özgürlük, bu çalışarak yaşayabilmek anlamına geliyor. İstihdam sağlanmasına Avrupa’nın katkısı olmalı. Dijital devleri denetlemek için bir Avrupa gözlem kurumunun kurulmalı ve rekabet kurallarına uymayanların hızla cezalandırılması için yeni kurumların oluşturulmalıdır.
Dünyaya dönecek bir Avrupa, “Afrika Gelecek Anlaşması”nı imzalamalı ve yatırım ve işbirliğini artırmalıdır. Ortak bir gelecek hayaliyle, Afrika’da genç kızların eğitimi, ortak üniversiteler ve yatırımlar yapılmalıdır.
Özgürlük, koruma ve gelişme:
Bütün bu kavramları Avrupa Rönesansı bakış açısıyla ele almalıyız. Milliyetçilerin çözüm bulmadan toplumda öfke yaratmasına izin vermemeliyiz. Uzaklaşmış bir Avrupa’ya karşı uyurgezer davranamayız. Rutinde kalarak olan biteni gözlemleyemeyiz. Avrupa’nın her yerinde vatandaşlar değişim istiyor. Bu sebeple bu yılın sonunda, Avrupa kurumlarının temsilcileri ve devletlerle birlikte bütün değişimlerin ele alınacağı bir Konferans yapacağız. Bu konferansta, vatandaş panelleri ve üniversiteli seyirciler, sosyal ortaklar, dini kurumlardan temsilciler yer alacak. Avrupa’nın geleceğinin ele alınacağı bu toplantılarda, farklı ritimlerle gelişecek bir Avrupa mı istiyoruz yoksa aynı şekilde kalmayı mı, buna karar vereceğiz.
Bu yeni Avrupa’da insanlar kendi geleceklerinin kontrollerini tekrar ele alacaklar, bu Avrupa’da Birleşik Krallık da eminim kendine yer bulacak.
Avrupa vatandaşları, Brexit hepimiz için bir ders. Bu tuzaktan çıkarak, gelecek seçimlere anlam verip projemizi hayata geçirmeliyiz. Avrupa, sahip olduğu gelişim değerlerine bağlı kalacak mı seçim sizin. Avrupa Rönesansı’nın yolunu hep birlikte çizmekte karar sizin.