Gündem

Levent Gültekin: AK Parti çürümüşlüğün içinde

"Köleliliği kabul ettikleri takdirde herkesi davet edebilir"

07 Ekim 2017 16:24

Gazeteci Levent Gültekin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın AKP'ye yönelttiği "metal yorgunluğu" eleştirileriyle ilgili olarak "İtaat esas olduğu için de bir çürüme meydana geliyor. Çünkü itaatin olduğu yerde düşünce olmaz, itiraz olmaz, sadece onay vardır. Ve böyle yerler çürürler. AK Parti bu hale geldi" dedi. 

Deutsche Welle'ye konuşan Levent Gültekin'in açıklamaları şöyle: 

AKP'de yolunda gitmeyen ne?

Artık parti diye bir şey yok. Tek adam rejimine dönüştüğü için bütün ülke, parti de tek adamın şahsında varolmaya çalışıyor. İlkeleri, prensipleri, görüşleri yok. Tek bir kişinin kanaati onun öncelikleri, onun tercihi ve yönetim anlayışı bütünüyle partinin kimliği haline geldi. İtaat temel esas oldu, liyakat değil. Liderin söylediklerini itiraz etmeden yapan bir organizasyon haline geldi.

Kadro partisi olarak kurulmuştu...

Gültekin: Evet, şimdi vardığı nokta tek adam partisi. İtaat esas olduğu için de bir çürüme meydana geliyor. Çünkü itaatin olduğu yerde düşünce olmaz, itiraz olmaz, sadece onay vardır. Ve böyle yerler çürürler. AK Parti bu hale geldi. Bunu kendince kişileri değiştirerek aşabileceğini zannediyor, ama zihniyetin değişmesi lazım. Sadece çürümeyi geçici olarak atlatmaya çalışıyorlar ama ben başarılı olacaklarına inanmıyorum.

Erdoğan'ın "Makama getirirken iyi, görevi boşaltın dendiğinde neden yadırganıyor" diye açıklama yaptı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Vardığı nokta acı, dramatik bir tablo. Ortada demokrasi yok, seçmen iradesi yok. "Ben getirdim" gibi bir zihisel yapıya dönüştü. Bu Erdoğan'ın vardığı nokta açısından korkunç bir şey.  O zaman niye seçim yapıyorsun ki? Bir kere demokrasiyi katlediyor burda. Darbeyi asker yapınca, seçilmişin elinden görevini alınca büyük bir suç, fakat cumhurbaşkanı darbe yapıp seçilmişlerin elinden görevini alınca makul sayılıyor.

Girdiği her seçimi kazanan bir parti oldu AKP, şu anda da oylarında düşüş olduğuna dair kamuoyuna yansıyan bir anket yok...

Gültekin: Çünkü muhalefet kötü. AK Parti seçmenini ben yakından biliyorum. Önemli bir kısmı 'ne yapalım kime verelim' pozisyonunda. "Diğerleri bundan daha mı farklı, daha mı demokrat, daha mı özgürlükçü, daha mı iyi yönetecekler?" diyolar. Muhalefet kötü olduğu için AK Parti alternatifsizlikten dolayı bir şekilde kazanıyor ve toplum bu kutuplaşmadan dolayı bir kampın esiri haline gelmiş.

Buna rağmen Erdoğan'ın endişeli olduğu gözleniyor, bir değişime ihtiyaç duyuyor. Buna ne dersiniz?

Çürümüşlüğü kişilerden zannediyor. Halbuki çürümüşlüğün tek bir kaynağı var, kendisi. Tek adamlık anlayışını değiştirmediği sürece, Ahmet gitmiş Hasan gelmiş hiç farkı yok. Şundan korkuyor eğer 2019'da belediyeleri kaybederse onun için büyük bir sıkıntı, o nedenle bu isimleri değiştirerek kendince bir yenileme yapacağını düşünüyor. Ama itaatin esas olduğu hiçbir kurumun ayakta kalma şansı yok.

Erdoğan, bu zamana kadar dava arkadaşlığına çok önem verdi. Başlarından belki de istifa gerektirecek birçok olay geçmiş olan isimleri tüm gücüyle savundu. Şimdi neden tavır değiştirdi?

Gültekin: Çünkü bütün devrimler kendi çocuklarını yer. Değişmez bir kuraldır. İdeolojik hareketlerde liderler bir süre sonra ideolojinin kendisi haline gelirler. Liderin karizması, varlığı tek bağlayıcı hale gelir. Kendi varlıklarını sürdürebilmek için herkesi, her şeyi harcamayı normal görmeye başlarlar. Çünkü toplumu tüketirler, ülkeyi tüketirler sonra kendi çevrelerini tüketmeye başlarlar, en son da kendileri tükenir.

Şu ana kadar istifa ettirilen veya adı geçen hiçbir belediye başkanından bir itiraz gelmedi, dahası görevi neden bıraktıklarını dair bir açıklama da yapmadılar. Bu nasıl olabiliyor?

Gültekin: Otoriter yönetimlerin olduğu, baskının olduğu yerlerde toplum düşünmez. Bunun en önemli örneği de Hitler Almanyası'dır. Ne mahkemeleriydi, filmi de vardı, şimdi adını unuttum…

Nürnberg...

Gültekin: Evet, Nürnberg mahkemelerindeki itiraflarda "Hiç düşünmedik, biz sadece bir verilen emri yapıyorduk o zaman" diyorlardı. Tüm otoriter, tüm baskıcı rejimlerde toplum bir anda düşünmeyi kaybeder. Rehin pozisyonuna gelirler. Türkiye'de de benzer bir durum var. O baskıcı yönetim anlayışı, 'bütün dünya bizi yok etmeye çalışıyor' diye bir savunma psikolojisi yaratmaya çalışıyor. Bu süreçte de kimse sorgulamaya geçmez çünkü liderin bir bildiği vardır, lider her şeyi doğru yapıyordur, lider ülkenin iyiliğini istiyordur, düşmanlar ülkemizi yıkmaya çalışıyordur. Bu mantıkla baktıkları için milyonlarca oy almış belediye başkanlarının istifa ettirilmesi yadırganmıyor. Halbuki korkunç bir durum var. Hukuk devlerinin kuralları konunları bellidir. Yolsuzluk yapmışsa yargıya gider, suç işlemişse cezasını çeker, görevden alınma sistemleri bellidir. Ama burası bir hukuk devleti olmaktan çıktığı için bütün bunlara bakmıyor toplum, sadece liderin ağzına bakıyor.

AKP seçmeninde bir memnuniyetsizlik gözlüyor musunuz, en çok neden şikayet ediyorlar?

Gültekin: Onlar da bu ülkede yaşıyorlar, ekonomi kötüye gidiyor, adalet yok olmuş, hukuk yok olmuş, tek adam rejimi var. Aklı başında olanlar işin kötüye gittiğinin farkında, çünkü ceplerine yansıyor. Ekonomi, işsizlik, eğitim… Eğitim çökmüş durumda, onların çocukları da okullarda eğitim alamıyor. Hatta en büyük zararı onların çocukları görüyor. Çünkü iktidarın gücü onlara yettiği için onların çocuklarını zorla imam hatipe yazdırıyor. Ekonomide en çok zararı onlar görüyor çünkü orta sınıf onlar. Sonuçta kendi iktidarlarının hayatlarını cehenneme çevirdiğinin farkındalar. Hukuksuzluk, adaletsizlik, haksızlık, eğitim, turizm, tarım… Her tarafta büyük bir çöküntü var, yolsuzluk had safhada… Buna rağmen muhalefet oy alamıyorsa oturup düşünmesi lazım. Neden bana güvenmiyorlar diye.

Neden güvenmiyorlar?

Gültekin: Demokrat değiller çünkü. Sahici değiller, özgürlükçü değiller, AK Parti'den daha iyi değiller. Türkiye'yi daha iyi yöneteceklerine dair sözden başka hiçbir şeyleri yok. Sözde demokratlar. Türkiye muhalifken demokrat, iktidardayken faşist olanların ülkesidir zaten. Bu sadece bir iktidar partisinin sorunu değil ki. Partilerin tümü inanç, kimlik ve mezhep üzerinden kadrolaşmışlar.

Konu dışına çok çıkmak istemiyorum ama Meral Akşener'in partisi de böyle mi olacak sizce?

Gültekin: Evet ülkücülerin partisi olacağız diyorlar zaten. "Ben ülkücüyüm bundan vazgeçmem" diyor. Sen vazgeçmiyorsan, ben niye vazgeçeyim İslamcılığımdan. "Ben ideolojimden vazgeçmiyorum ama başkalarına da hoşgörülü davranacağım". AK Parti de aynısını yaptı kuruluş aşamasında. "Biz dindarız ama dindarların partisi değiliz" deyip herkesi topladı gücü ele geçirene kadar, sonra da herkesi kapının önüne koydu. İdeolojinden vazgeçmezsen beni yanına çağıramazsın, ben misafir olarak gelmek istemiyorum, ortak olmamız lazım.

Tekrar AKP'ye dönecek olursak. Şimdi Afyon kampı başladı. Partinin kuruluşu da böyle bir kampta Afyon'da gerçekleşmişti. İyimser olanlar, 'AK Parti bu kampta kuruluş felsefesine dönebilir, yenilenme gayretinde olabilir' diyor. Siz böyle bir şey bekliyor musunuz?

Bu çocukça bir yorum. Çünkü AK Parti'nin kurucu anlayışına dönmesi demek kendini feshetmesi demek. Demokrasiye mi dönecek, özgürlüğe mi dönecek, adalete mi dönecek? Adalete döndüğünde ilk yargılanacak olan onlar. Özgürlüğe döndüklerinde ilk tartışılacak olan onlar. Çünkü insanlar soru sormaya başlayacak, "Bir dakika sen niye bu kadar insanı hapse attın?" diyecek.  O yüzden AK Parti'nin fabrika ayarlarına dönmesi mümkün değil. Bu intihar etmesi demektir.

Kurucu kadroda yer alan bazı isimlerin yeniden yol arkadaşlığına davet edilmesini bekliyor musunuz?

Köleliliği kabul ettikleri takdirde herkesi davet edebilir.