Gündem

'Özel'den Erdoğan'a: Reformu kendimiz yaparız'

Lale Kemal: Askerî vesayeti tamamen sonlandıracak bir yol haritasının, salt hükümetten değil ilk kez parlamento zemininden gelmiş olması sevindirici zira diğer partilerin de demokratikleşme adına teşvik edici rol üstlenmeleri gerekiyor

21 Kasım 2012 17:34

 

  Lale Kemal

( Taraf 22 Kasım 2012 )

Özel'den Erdoğan'a: Reformu kendimiz yaparız

Hep yazıp çiziyoruz ama yeniden hatırlatmakta yarar var; Reformları kurumun kendi içinden yapması beklenmez. İktidar yol haritasını belirler, Parlamento üzerinden yasaları çıkartır ve ilgili kuruma tebliğ eder, “Yetkilerini demokrasi dışı işler için kullanma, millet iradesini temsil eden parlamento kararına uy,” der. Ne var ki, hükümet, TSK’nın siyasi iradeye bağlanması için hazırladığı yol haritasını rafa kaldırdığı yetmezmiş gibi bu kurumdan gelen, kimi sembolik jestlerle yetinegeldi. Bu jestler, siyasi iradeye saygılı olması gerektiği bilincinde olan Orgeneral Özel’in, 2011 YAŞ toplantısında Genelkurmay Başkanlığı’na atanmasıyla yapılmaya başlandı. Önce, Başbakan Erdoğan, YAŞ toplantılarında tek başına masanın başına oturtulmaya başlandı. Zaten böyle olması gerekirken, eski düzende askerî vesayet sisteminin bir göstergesi olarak masanın başında hem başbakanlar hem de genelkurmay başkanları otururdu. TSK’nın zaten başkomutanı olduğu hâlde, subayların diploma törenlerinde alkışın bile esirgendiği Cumhurbaşkanı Gül, 30 Ağustos Zafer Bayramı tebriklerini, genelkurmay başkanı yerine karargâhta kendisi kabul etti ve bunu gibi daha birçok jest yapıldı.

Bu sembolik jestlerle nereye kadar, diye hep sorarken, kişiler gider kurumlar kalır, yapısal reformlar şart diyegeldik.

AK Parti’nin önde gelen bir ismi, 12 Haziran 2011 seçimlerinin hemen sonrasında, TSK’nın sivil demokratik denetimi için uygulamaya koyacakları yol haritasını bir gazeteye açıklamıştı. Ama sonra olan oldu, aldığım sağlam bir bilgiye göre, Orgeneral Özel apar topar Başbakan Erdoğan’a gitti ve “Bu reformları biz kendi içimizde yaparız, siz hükümet olarak açıklamayın,” mealinde bir telkinde bulundu. Bu görüşmeden sonra da zaten, askerî reformlar unutulmuş TSK’dan gelen kimi jestlerle yetinilegelmiştir.

Bugün ise, askerî reformların yapılması gereği, ilk kez tüm partilerin temsil edildiği bir parlamento komisyonundan geliyor. Radikal’den Ömer Şahin’in dünkü haberine göre, Meclis Darbe Komisyonu, hükümetin, daha önce açıkladığı ama Özel’in müdahalesiyle gündemden düşürüldüğü belirtilen benzer ve demokrasiyi tesis etmenin olmazsa olmaz şartlarını içeren yol haritasını şöyle sıralamış:

Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlansın, TSK İç Hizmet Kanunu’nun, dün telekonferans yoluyla ifadesi alınmaya başlanan 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’in de önceki savunmasında itiraf ettiği gibi, darbeye gerekçe gösterilen 35. maddesi kaldırılsın, iç düşman kavramı terk edilsin, TSK’nın, Cumhuriyet’i koruma gibi misyonu kaldırılıp yurdu koruması hükmü getirilsin, ve askerî okul müfredatı değiştirilsin gibi.

Komisyonun, tam bir sivilleşme için öngördüğü düzenlemelerin bir kısmı, parlamento zemininde yasal değişikliklerle gerçekleşeceği gibi, kimi tadilatlar yapılmış olmasına rağmen darbe kalıntısı hâlini sürdüren Anayasa’nın bütünüyle değiştirilmesi ile mümkündür.

Hakkını teslim etmemiz gerekir, AK Parti hükümeti, son yıllarda ara vermiş olsa da, Türkiye’de, askerin siyasi gücünün kırılması reformlarına öncülük yaparken yargıya, gerçekleşen darbe sanıkları ve kimi darbe planlayıcılarının ki Balyoz hükmü verildi , yargılanmaları sürecinde olması gereken siyasi desteğini verdi. Ama, 12 Haziran seçimlerinde yüzde 50’ye yakın oy aldığı hâlde reform yorgunu idi ki TSK’dan gelen jestlerle yetinir oldu. Dolayısıyla, ilk kez, askerî vesayeti tamamen sonlandıracak bir yol haritasının, salt hükümetten değil ilk kez parlamento zemininden gelmiş olması sevindirici zira diğer partilerin de demokratikleşme adına teşvik edici rol üstlenmeleri gerekiyor.

Türkiye, yukarıda sayılan askerî alandaki yapısal reformları sürdürebilseydi, çoktan, F-16 uçaklarının yaklaşık bir yıl önce Uludere’de 34 vatandaşı PKK’lı sanıp öldürmüş olmaları, F-4 jetinin Suriye tarafından düşürülmüş olması gibi pek çok trajik olayın meydana gelmesi belki önlenebilirdi, önlenemese de belki hesabı sorulur ve otomatik istifa mekanizması da çalışıyor olurdu vahim hataların tekrarını önlemek için. Ve de büyük olasılıkla, PKK sorunu daha süratli biçimde siyaseten çözülme yoluna girerdi.

Bu yılki Ağustos YAŞ toplantısı öncesi yazmıştım, gerek Uludere gerekse F-4 jetinin düşürülmesi nedeniyle Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten, görevden alınabilir diye, ama basın yazınca tersi yapılıyor. Bugünlerde yeniden Erten’in, istifa ettiği Orgeneral Özel’in de bu istifayı kabul etmediği yazılıyor. Uludere olsun, F-4 jetinin düşürülmesi olsun, doğrudan sorumlu olmasa da kimi olayların meydana gelmesinde kaynak teşkil eden Hava Kuvvetleri’nin komutanı olarak Orgeneral Erten’in, kendisi istifa etmiyorsa görevden alınması zaten gerekiyordu.

Bakın, yanı başımızda halk isyanıyla diktatör devirip seçimle liderini seçen Mısır’da, geçen hafta bir kaza sonucu çoğu çocuk 65 kişi ölünce Mısır Ulaştırma Bakanı Muhammed Reşad el-Metini istifa etti. Bizde ise, birkaç yıl önce tren kazasında çok sayıda kişi öldüğünde Ulaştırma Bakanı yerinde kaldı.

Yakında Mısır, demokratikleşme adımlarıyla bizi geçerse hiç şaşmam.