Gündem

"Lafa gelince '1 Türk dünyaya bedel' demek iyi de, binlerce Türk bir makam etmedi 40 senede"

"Siyasi sorumluluk taşıyanlarda üzüntü emaresi göremiyoruz"

05 Ekim 2017 15:58

Yeniçağ yazarı Selcan Taşçı Hamşioğlu, şehir haberlerinin istifa getirmediğini söyledi. "Siyasi sorumluluk taşıyanlarda güçlü bir acı paylaşımı da, yasa iştirak de, üzüntü emaresi de göremiyoruz" diyen Hamşioğlu, . Sanki o çocuklar bir varmış, bir yokmuş. Lafa gelince '1 Türk dünyaya bedel' demek iyi de, hep birlikte yaşadık, gördük işte; binlerce Türk bir makam etmedi 40 senede" ifadesini kullandı.

 Hamşioğlu'nun Yeniçağ'da "Bin Türk bir makam etmedi!" başlığıyla (5 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Türkiye için sadece günün değil bin günün sorusu bu aslında;

Hollanda Savunma Bakanı Jeanine Hennis;

- Ordularını stratejik bir çukura sürmenin birinci derecede mesulü olduğu için değil,

- "Açılım", "çözüm" diye askerlerinin katillerini kendi elleriyle palazlandırdıkları için, dağdaki canileri şehir merkezlerine indirdikleri, şehirlerin örgüt cephaneliğine döndürülmesini izlemekle yetindiği için değil,

- Kumpasla, iftirayla, tezgahla, tuzakla, her nevi itibarsızlaştırma kampanyasıyla ve yeryüzünde emsali görülmeyecek bir şekilde "askeri sivilleştirme, silahsızlandırma, üniformasızlaştırma, kışlasızlaştırma" politikasıyla bir zamanlar milletin en güven duyduğu kurumu yüzüne bakılmaz, sahip çıkılmaz hale getirdiği için değil,

Mali'de, Birleşmiş Milletler adına görev yapan askerlerinden ikisi "kaza sonucu" öldüğü için "siyasi sorumluluk benimdir" dedi ve istifa etti.

***

Bu haberin yayılmasından saatler sonra Türkiye de Hakkari'den 4 şehit haberi aldı; ondan önce Diyarbakır, ondan önce Şırnak, ondan önce Ağrı'dan da gelmişti benzer haberler arka arkaya...

İstifa mı?

O, Gökçek'inkinden bile daha ütopik bir hayal olur da, güçlü bir acı paylaşımı da, yasa iştirak de, üzüntü emaresi de göremiyoruz "siyasi sorumluluk" taşıyanlar da... Farkında mısınız; yokmuş gibi davranıyorlar... Sanki o çocuklar bir varmış, bir yokmuş...

Lafa gelince "1 Türk dünyaya bedel" demek iyi de, hep birlikte yaşadık, gördük işte; binlerce Türk bir makam etmedi 40 senede!

***

GÜNÜN KOMİĞİ

 "Biz kitabı yasaklamadık, internet erişimini yasakladık!"

Celalettin Güvenç

***

Filler ve çimenler

Cumhurbaşkanı'na Suikast Girişimi Davası'nda yargılanan MAK timi üyelerinden teğmen Burak İpek, "son sözü" sorulunca "Bizler çimenleriz, fillerin bulunduğu yerde bizler ezildik" demiş... "Çimen" olmak, ülkenin Cumhurbaşkanı ve ailesinin canına kast etmenin mazereti olamaz ama bir konuda haklı;

"Filler" dokunulmazlıklarını koruduğu müddetçe "çimenler"e 4 kere değil, 4 bin kere de ağırlaştırılmış müebbet verseniz nafile, "adalet" tecelli etmiş olmayacak 15 Temmuz darbecileriyle mücadelede!

***

El sıkışmamak suçu kişiye özel midir?

Adana Film Festivali ödül töreninde, gecenin sunuculuğunu üstlenen Meltem Cumbul'un, "En İyi Yönetmen" ödülünü alan Semih Kaplanoğlu'nun "elini sıkmayarak" yol açtığı "skandal(!)"dan sonra, bu mühim memleket meselesine dair yazmak istediğim çok şey var ama, anlamamaya odaklı iki keskin kampın ortasında, iki tarafın da şehvetinin dorukta olduğu anda "kral çıplak" diye bağırmanın faydası yok; olmadığını tekraren tecrübe ettim yazı hayatım boyunca.

***

İçimde kalmasın, şu kadarını söyleyip defteri kapatayım:

Meltem Cumbul'un gülümseyip "tebrik ederim" diyerek bir adım geri çekilmesi, günlerdir kopan fırtınaya değer bir "saygısızlık" ise, ben hayatımda böyle "saygıyla" icra edilmiş bir "saygısızlık" görmedim arkadaş!

Keza "nezaketsizlik" ise de öyle; bu kadar "nezaketle" ifade edilebilirdi "nezaketsizlik" o sahnede!

***

Bir de... Hani Cumbul'un samimiyetsizliğini ispat için Erdoğan'la tokalaşma fotoğrafları da dolaştırılıyor ya piyasada... Ben hatırlayamadım, hatırlayan varsa uyarsın;

Elinin sıkılmamasını "açık bir faşizm" olarak nitelendiren Kaplanoğlu; sanat yaptığı ülkede arşa ulaşan haksızlık, hukuksuzluk, adalet, ayrımcılık feryatlarını geçiyorum, aynı durum bir başkasının başına geldiğinde, misal AKP'li bir bakan, aynı şekilde onlarca kamera ve binlerce insanın önünde, Başbakanın eşinin uzattığı eli sıkmayıp havada bıraktığında da bunu "faşizm" olarak değerlendirip "gettolar üstü" bir tavırla kınayabilmiş miydi?

Ya da Cumbul'un "nefret suçu" işlediğini savunan yandaş medya, o AKP'li bakan hakkında da aynı hükmü vermiş ve infazına yeltenmiş miydi?

Festival Komitesi ve Büyükşehir Belediyesi'ni -olayını kınadıkları halde- daha görkemli bir "kurumsal özür"e  zorlayan ahali, o bakan, ülkenin "First Lady(!)"sinin elini havada bıraktığı gün AKP'yi de zorlamış mıydı "kurumsal özür"e?

Velhasıl...

Bunca gürültü-patırtı, özünde tarafgir, kişiye özel ve "lafta" bir üslup-edep ayaklanmasından başka hiçbir şey değil!