08 Temmuz 2016 11:32
Hürriyet gazetesi Washington Temsilcisi Tolga Tanış, Kuzey Irak’ta 3 yıl önce “bağımsız Kürdistan”dan bahsedildiğini belirterek, bugün gelinen noktanın “çözülme” olduğunu öne sürdü. Erbil ve Bağdat’tan izlenimlerini aktaran Tanış, Kuzey Irak'ın geleceğine ilişkin olarak, “Bir Kürt uzmanın yorumuyla, iş çözülmeye ve şehir devletler kurulmasına doğru gidiyor. Nasıl? Barzani, Erbil ve Dohuk bölgesini kontrol edecek. Talabani Süleymaniye’yi. Bu arada Kerkük benzer bir otonomi kazanacak” diye yazdı. Tanış, 'Bağımsız Kürdistan'ı çözülmeye sürükleyen 5 nedeni sıralarken, "IŞİD tehdidi, mülteci yükü, düşen petrol fiyatları, Talabani ile Barzani arasındaki siyasi kavga ve Washington'ın bağımsızlığa itirazı" ifadelerini kullandı.
Hürriyet Washington Temsilcisi Tolga Tanış'ın Kuzey Irak gezinden aktardığı gazetenin bugünkü (8 Temmuz 2016) nüshasında yayımlanan izlenimleri şöyle:
3 yıl önce petrolün varili 110 dolarken, ortada bu haliyle IŞİD yokken, Mesud Barzani’nin başkanlığı tartışmasızken ve uluslararası dengeler de uygunken, herkes ‘Bağımsız Kürdistan’dan bahsediyordu. “Kaçınılmaz” deniyordu. Hatta Barzani, gücünün zirvesinde 2012’de Washington’a indiğinde, ABD Başkanı Barack Obama’nın yüzüne de söylemişti. Ama sonra öyle şeylere tanık oldu ki bölge... Ortadoğu’nun kumları öyle kaygan ki... Bir zamanlar herkesin olacak dediği proje, bugün can çekişiyor. Ve ‘Kürdistan’ adıyla tek bir bağımsız devlet fikri bugünün koşullarında gittikçe zorlaşırken, bölgenin Kürt şehirleri arasında çözülme yaşanıyor. 3 gün geçirdim Erbil’de. Peşmerge komutanlarıyla, bölgenin önde gelen isimleriyle görüştüm. Kürdistan’ın neden yıldızının söndüğünü anlamaya çalıştım.
İşte bölgedeki Kürtleri bu noktaya sürükleyen 5 zorluk.
Erbil’e inince bir Avrupa başkentine gelmiş gibi hissediyorsunuz. Bağdat’taki sıkı güvenlik kontrolleri, sorgulamaların ardından daha normal bir hayat karşılıyor gelenleri. Geceleri kentin birçok bölümü cıvıl cıvıl. Sinema salonları da Erbilli ailelerin gözde mekanlarından. Ancak sokaklara yansımasa da kent IŞİD tehdidi altında.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e indiğinizde Bağdat’tan sonra bir Avrupa kentine gelmiş gibi hissediyorsunuz aslında. Irak’ın başkentinde o hayatı zorlaştıran kontrol noktaları, polis sorguları bitiyor. Daha havalimanında normal bir hayat karşılıyor sizi. Nitekim geceleri bile bazı sokaklar cıvıl cıvıl. Kentin yeni büyüyen mahallelerinde nargilecilerde, kadınlar ve erkekler yarı yarıya.
Ancak sokağa yansıyan bir güvenlik tehdidi olmasa da, son 2 yıldır şehirde yaşanan tek saldırı, geçen sene Amerikan Başkonsolosluğu’nun önünde yaşanan olay olsa da, IŞİD tehdidi altında Erbil. 2014 Haziran’da örgüt Musul’u aldıktan sonra kente 50 km kadar yaklaştığından beri günlük hayatı etkilemeyen ama dengesini sarsan bir durum yaşanıyor.
Bölgede görüştüğüm bir Peşmerge komutanı anlattı. “IŞİD vurduğunda açıklarımız ortaya çıktı” dedi. Niye mi? Mahmur’u, Şengal’i savunamadılar çünkü. Bırakıp gittiler. Erbil’e 1.5 saat uzaktaki Başika’da ön cephede bile yanlarında bir Türk tankı durmasının sebebi belki de budur. IŞİD gelirse geri çekilmeye kalkmasınlar diye. Ama örgüt saldırdığında şunlar ortaya çıktı: Peşmerge birimleri arasında koordinasyon yoktu. 84 yaşında bile halen liderlik edenlerin bulunduğu komuta kademesi zayıftı, birlikleri yönlendirmeyi, ortak hareket etmeyi başaramadılar. Peşmergenin disiplini yoktu. En önemlisi, birçok Peşmerge, IŞİD’le savaş için yeterince eğitimli değildi.
Belki bugün ‘bağımsız Kürdistan’ fikrinin bu aşamada zemin kaybetmesinde en etkili unsur değil IŞİD tehdidi. Ancak IŞİD’in ilerleyişinin başladığı 2014’ten beri yaşanan gelişmelerin zamanlama açısından diğer zorlukları tetiklediğine şüphe yok.
Zira güvenlik riski her şeyi değiştiriyor. Yatırım riskleri artıyor. Güvenlik harcamaları yükseliyor. Ve yeni bir idare şekli doğuyor.
Halbulki tam tersi söylenmişti. IŞİD Musul’u alınca Bağdat’ı yük olarak gören Erbil’in kendi başının çaresine bakmak isteyeceği konuşuluyordu. Ama ne oldu? IŞİD, bağımsızlık isteyen Erbil’in bırakın bölgeyi, kendini bile savunmada yetersiz kaldığını gösterdi. Zayıflığını ortaya çıkardı.
Otele girdim. Odama çıkacağım. Asansörde İngilizce bir yazı: “Elektrikler kesilirse endişelenmeyin. 30 saniye içinde sistemimiz devreye girecektir.” Sonra girdiğim başka binalarda da hep aynısına rastladım. Bir yetkili nedenini anlattı. “Mülteciler nedeniyle altyapımız çöktü. Artık bazı yerlere 12 saat elektrik verebiliyoruz.”
Bu da dolaylı bir IŞİD etkisi. Ve bölgenin önündeki en büyük engellerden biri.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin toplam nüfusu yaklaşık 5.5 milyon. Ancak bu nüfusa ek olarak şimdi bölgede hem Suriye iç savaşı hem de IŞİD yüzünden 1.8 milyon ilave insan yaşıyor. Mülteci dedim ama bu kişilerin sadece 250 bini mülteci tanımına uyan, Suriye’den gelenler. Geri kalanlar, Irak’ın içinde yaşarken IŞİD’den kaçıp Kürt bölgesine sığınanlar. İki türlü bir sorun bu yönetim için. Birincisi, yerel nüfus düşünüldüğünde çok büyük bir göç dalgası. Çünkü 27 kamp var bölgede bu kişiler için. Ancak bu insanların sadece yüzde 40’ı kamplarda yaşıyor. Diğerleri şehirlerde. Elektrikten barınmaya doğan altyapı ihtiyacı muazzam. İkincisi de, çoğu mülteci sayılmadığından Birleşmiş Milletler ve uluslararası yardım kuruluşları mevzuat gereği Erbil’e bu kişiler için destek olamıyor. “Sorumlu Bağdat Hükümeti” diyorlar. Ama onlar da yönetimle yaşanan sorunlar nedeniyle yardım etmiyor.
“Her mültecinin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne yılda 1000 dolar maliyeti var” dedi bir yetkili. Ve bu mültecilerin çocukları için de 500 okula ihtiyaç olduğunu anlattı. Zira bu çocukların ne kadarı okula gidiyor biliyor musunuz? Sadece yarısı. Kayıp kuşak sadeceTürkiye’de değil bu bölgede de oluşuyor. Ve bu durum geleceklerini de etkiliyor.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani’nin ifadesiyle “Kürdistan’ın varlığını tehdit eden en önemli sorun.” Hikâyenin geçmişi 2011’e uzanıyor. Petrolün varil fiyatının 110 doları aştığı döneme. O zaman stratejik bir karar verdi Erbil. Ve merkezi Bağdat Hükümeti’yle ihtilaf yaşama pahasına kendi bölgesinden çıkardığı petrolü Türkiye üzerinden kendi satmaya karar verdi. İş Ankara ve Bağdat’ın arasında da bir krize neden oldu. Ama yüksek petrol fiyatlarının etkisiyle, Erbil Bağdat’ın bütçeden yollayacağı payı gözden çıkarıp bu işi yapmaya devam etti.
Nitekim bir Kürdistan yetkilisi, ayda yaklaşık 1 milyar dolara denk gelecek şekilde federal bütçeden yüzde 17 pay almaları gerekirken Haziran 2015’ten beri Bağdat’tan finansal destek gelmediğini söyledi. Hayır pişman değiller. Kürdistan’ın bağımsızlığına giden yoldu bu ticaret, Kürt siyasetçiler için. Ve bu yılın ocak ayında petrolün varil fiyatının 26 dolara kadar düşmesi, hemen hemen tek gelir kalemi petrol satışı olan Erbil’i bu hedefinden uzaklaştırsa da, bunun değişeceğini düşünüyorlar.
Yaptıkları ticaretin neden olduğu politik risk, ellerindeki petrolü piyasanın 10 dolar altında satmak zorunda bıraksa da... Washington bu satışa karşı çıksa da... Petrolü taşıdıkları Türkiye, sattıkları İsrail üzerinden bunu başaracaklarına inanıyorlar. Hatta konuştuğum bir yetkili o kadar emindi ki kendinden... “Gördünüz mü” dedi, “Petrol 48 dolara çıktı. Daha da çıkacak inşallah”. Haklı mı bilmiyorum. Çünkü birçok uzman öyle düşünmüyor. Ama gözü petrol fiyatında olan Kürt politikacılar, bugün yatırımların durduğu, inşaatların yarıda bırakıldığı, yatırımcı radarından çıkmış bir bölgeyle başbaşalar. “3 yıl önce Erbil için yeni Dubai diyorlardı. Bugün yatırımcı kentten kaçıyor” dedi bir yetkili. Peki sonuç? Politik risklerin önlenmesi için 1.5 milyon kişininmemur maaşına bağlandığı bölgede kimse maaşını düzenli alamıyor. IŞİD riski nedeniyle peşmergenin durumu istisna kabul edilmiş ve onlara her ay maaşlarının dörtte üçü veriliyor. Ayrıca ilk ödeme onlara yapılıyor. Ama diğer herkes her ay maaşının ancak yarısını alabiliyor. Memurların biriken alacağı 5 ayı bulmuş. Ve tabii memurların yaşadığı finansal sorunlar, sonra tüm ülke ekonomisini vuruyor. İnşaatların hemen hepsi durmuş. Şehir merkezi terk edilmiş şantiyelerle dolu. Planlama Bakanlığı’ndan aldığım bilgiye göre onlar da 4 bin projeyi ödenek yetersizliğinden dondurmuş. Ve bunların 500’i okul inşaatı. Yani sadece bugünü değil yarınlarını da yitirmek üzereler. Talabani o yüzden ekonomik krizi “Kürdistan’ın varoluş sorunu” olarak tanımlıyor.
Bir yandan IŞİD’in ortaya çıkardığı sorunlar bir yandan petrol fiyatlarının da etkisiyle bölgenin yaşadığı ekonomik kriz... Kürt bölgesinin siyaseti de allak bullak olmuş tabii. Ve halk o kadar bıkkın ki... Konuştuğum insanlara soruyorum. “Siz hangi partiyi destekliyorsunuz” diyorum. Hiçbirisi bir parti ismi söylemek istemiyor. Herkese kızgınlar. Bugün bölgede üç etkin siyasi parti var: Mesud Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Talabani’den kopan Noşirvan Mustafa’nın dokuz yıl önce kurduğu Goran (Değişim) Hareketi. İki de İslamcı parti var. Kürdistan İslami Birliği (Yekgirtu) ve Kürdistan İslami Cemaati (Komal İslami). Ancak onlar daha geride.Kriz geçen yılın ağustosunda patladı. Barzani’nin normalde 2013’te sona eren başkanlığı iki yıl uzatılmıştı. Ve görevi Ağustos 2015’te bırakması gerekiyordu. Ancak yaşanan zorlukları, IŞİD tehdidi ve ekonomik krizi gerekçe gösteren Barzani bırakmadı. Müzakereler başladı. Hiçbir yere varılmadı. Sonra iş Goran’ın şiddeti teşvik ettiği iddiasıyla Erbil’den atılmasına kadar vardı. Kabinede dört üyeleri vardı. Biri Peşmerge Bakanlığı. Uzaklaştırıldılar. Parlamento başkanlığı onlardaydı. Başkana “Erbil’e giremezsin” dediler. Goran da bunun üzerine Erbil’in 200 km güneydoğusundaki, Talabani’nin etkin olduğu Süleymaniye’ye sığındı. Ve halen başkanlık koltuğunda oturan Barzani’ye karşı KYB’yle anlaştı. Mayıs sonu Celal Talabani ve Noşirvan Mustafa bir masaya oturdular. Gazetecilerin önünde bir anlaşma imzalayıp güç gösterisinde bulundular.
Peki ne istiyorlar? Nasıl çözülecek bu kriz? İşin uluslararası dengeler boyutu da var. Türkiye’nin desteklediği Barzani ve İran’a yakın Talabani arasında başka alanlarda mücadeleler de var. Ancak bir Kürt uzmanın yorumuyla, iş çözülmeye ve şehir devletler kurulmasına doğru gidiyor. Nasıl? Barzani, Erbil ve Dohuk bölgesini kontrol edecek. Talabani Süleymaniye’yi. Bu arada Kerkük benzer bir otonomi kazanacak. Sonra bu bölgeler kendi aralarında federal bir sistemde anlaşacak. Şimdilik Irak’a bağlı, otonomi içinde otonomi. Sonrasında, Irak merkezi hükümetiyle de yürütülecek müzakerelerde artık ne olacaksa... Ortaçağ derebeylikleri gibi küçük devletler, devletçikler.Çünkü öyle bir ayrışma oluşmuş ki... Süleymaniye’de insanlar Barzani’den nefret ediyorlar. Erbil’de Talabani’den. Ve her iki taraf da, Kürdistan’ı kuşatan yolsuzluk düzeninden birbirini sorumlu tutuyor.Bölünme dışında mevcut sistemde bir çıkış yolu yok birçoklarına göre. “Talabani ne istiyor? Seçime gidilse Mesud Barzani’nin oğlu Masrur (47) seçilir. O da birleştirici değil ayrıştırıcı olur. Daha mı iyi olur” dedi konuştuğum bir KDP’li. Mesud Barzani’nin devam etmesini istiyordu. Ama bunun “birleşik Kürdistan” için bir çözüm olmadığını kendisi de kabul ediyordu.
Ve en son, işin Türkiye’de de komplo teorilerine malzeme olan boyutu. Uluslararası dengeler. Ne denirdi? İşte, “Amerikalılar bölgede bağımsız Kürdistan kuracaklar, Türkiye’yi de buna razı etmeye çalışıyorlar”... Halbuki tam tersine, bugün bölgede ‘bağımsız bir Kürdistan’ın önündeki en büyük engellerden biri Washington’ın itirazı. Bunun çeşitli sebepleri var. IŞİD’le mücadelenin aksamaması... IŞİD’le savaşı yürüten Bağdat hükümetinin karşı çıkacağı bir işe izin verilmemesi... Suriye içsavaşının yarattığı riskler... Ancak kısaca, istemiyorlar. Bundan 5 yıl sonra ne olur, öngörmek zor. Çünkü bağımsızlık çok güçlü bir duygu ve Kürtlerin bundan vazgeçmeleri mümkün değil. Ama bugün için Amerikalılar bağımsız bir Kürdistan fikrine karşı. Türkiye ve İran ekseninde bölgedeki güçlerin de buna sıcak bakmayacaklarını düşünecek olursanız, her şeyin üzerine uluslararası politika da ‘Kürdistan’ hayalini zorlaştırıyor. O yüzden Kürtler, diğer sorunların yanında bunun da üstesinden gelecek bir çıkış arıyor.
© Tüm hakları saklıdır.