AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Sakarya'nın Adapazarı ilçesindeki bir restoranda AK Parti Sakarya İl Başkanlığınca düzenlenen "Basın Buluşması"na katıldı.
Burada konuşan Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş'ın ifadelerinin, aslında yalan, iftira ve hakaret siyasetinin geldiği noktayı gösterdiğini dile getirerek sözlerine şöyle devam etti:
"Bilerek, hukuk tabiriyle taammüden, tasarlayarak ve söylediğinin sonuçlarının ne olacağının farkında olarak bir televizyon programında bunların söylenmiş olması ve arkasından gelişen süreçte de gözaltı alınması sürecinde elleri serbest olmasına rağmen arkadan ters kelepçelenmiş gibi ellerini arkaya alarak bir algı operasyonunun yapılmış olması, bu senaryonun ne kadar önceden hazırlıklı olduğunun da göstergesidir."
Aynı programda yer alan CHP'li Engin Özkoç ve Aykut Erdoğdu'nun sessiz kalmalarının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Muhalefet liderlerinin hakareti yapana alkış tutmaları bundan sonra Türkiye'de siyasetin ipinin ucunun kaçmasını sağlar"
"Bizim bulunduğumuz bir yerde, örneğin Sayın Kılıçdaroğlu'na ya da Sayın Akşener'i kastederek böyle ağır bir hakaret yapılmış olsaydı o hakaret yapanın ağzının payını verir, onu sustururduk. Bu kabul edilmez bir şeydir. Hakaret, ülkenin tamamını resmi olarak temsil yetkisine sahip Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'na olunca bu fevkalade hazin bir tablo ortaya koyuyor. Olaydan sonra maalesef muhalefet partilerinin bazı liderlerinin, bu konudan dolayı 'Böyle şey olur mu? Ülkenin Cumhurbaşkanı'na bu hakaret yapılır mı?' diye karşı çıkacakları yerde, hakareti yapana tabiri caizse alkış tutmuş olmaları bundan sonra Türkiye'de ne yazık ki siyasetin ipinin ucunun kaçmasını sağlar. Bu; yalan, iftira ve hakaret siyasetini olağan bir hale getirir."
Makul bir üslupla yapılan her eleştirinin kendileri için değerli olduğunu belirten Kurtulmuş, ancak hakareti kimsenin eleştiri olarak kabul etmeyeceğini söyledi.
Kurtulmuş, kimsenin bunu "basın özgürlüğü", "demokratik hak" diyerek kullanmaya kalkmaması gerektiğinin altını çizerek, dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine ağır bir hakaretin eleştiri, demokratik hak ve basın özgürlüğünün bir parçası olarak kabul edilemeyeceğini kaydetti.