Gündem

"Kürtler, öz yönetim ilan etmekte kararlı; bedel ödemeye hazırlar"

"Başbakan’ın anayasa görüşmeleri randevusunu iptal etmesi işi çıkmaza soktu"

27 Aralık 2015 10:26

Cumhuriyet yazarı Ayşe Yıldırım, dün gerçekleşen Demokratik Toplum Kongresi’ndeki (DTK) izlenimlerini kaleme aldı ve Kürt hareketinin öz yönetim ilan etmekte kararlı olduğunu söylerken hareketin bunun bedelini ödemeye hazır olduğunu ilan ettiğini söyledi. Yıldırım, isteklerin bir kısmı için anayasa değişikliğinin şart olduğunu belirtirken “Ama Başbakan’ın anayasa görüşmeleri için aldığı randevuyu iptal etmesi işi çıkmaza soktu” dedi.

Ayşe Yıldırım’ın Cumhuriyet’te bugün (27 Aralık 2015) yayımlanan “Kürtlerin son virajı” başlıklı yazısı şöyle:

Diyarbakır’ın göbeğinde 26 gündür abluka altında olan Sur’daki çatışmalar şiddetlenirken 7 kilometre ötede Kürtler tarihi bir toplantı yapıyordu.

Kayapınar Spor Salonu’nun duvarlarında sadece iki slogan dikkat çekiyordu: “Ö zyönetimle demokratik ulusa”, “Öz yönetimler kadınla doğdu, kadınla yaşam bulacak.”

Abdullah Öcalan’ın kocaman bir posterinin önünde Kürt siyasi parti ve hareketlerinin eş başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplum örgütleri, gençlik ve kadın örgütlerinin temsilcilerinden oluşan Demokratik Toplum Kongresi’nin delegeleri toplanmıştı. 2005 yılından beri dönem dönem dile getirilen, DTK ve HDP programında yer alan “öz yönetim”in çerçevesi çizilecekti.

Kürsüye çıkan eş başkanlar bu kez kararlıydılar. Toplantı bir kırılma noktasının işaretiydi. 200 yıldan beri bu topraklarda yaşam mücadelesi veren Kürt halkı kendisini yönetebilme iradesini istiyordu. Bunun Türkiye için “son şans” olduğu vurgusu hâkimdi konuşmacıların sözlerine ama bir tehdit değil uyarı olduğunun altını çiziyorlardı.

Batıda yaratılan “DTK toplantısında hendek ve barikatların gerileteceğine ilişkin bir karar çıkacağı” beklentisinin aksine o barikatları yaratan anlayışa kızgınlık dile getiriliyordu. HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Barikat ve hendekler öz yönetim için kazılmadı. Katliamlara karşı kazıldı. Öz yönetim isteği yüzyıllardır var” diyordu.

DTK Eş Başkanı Hatip Dicle toplantının öz yönetim talebini anlaşılır kılmak için yapıldığını, eğitimden sağlığa hangi yetkilerin özerk bölgelere verileceğini tartışacaklarını söylüyordu. Aslında karar alınmıştı. Bugün açıklanacak bildirgeyle öz yönetim ilanı yapılacak. Dicle’nin dediği gibi toplantıda sadece bunun çerçevesi tartışılıp çizilecekti. Öz yönetim mi demokratik özerklik mi tartışmalarına da açıklık getiriyordu Dicle, “Demokratik özerklik, öz yönetim, muhtariyet, otonomi hepsi aynıdır”.

Çerçevenin sınırlarına dair ipuçlarını da HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş ile DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek veriyordu.

Yüksek, bölgeler parlamentosu yapılanmasından, yetkilerin bölgelere devredilmesinden söz ederken Demirtaş 2 temel mevzudan bahsediyordu: “Kürtlerin siyasi statüsü. Kürtler, Kürdistan ve Türkiye için idari yönetim modeli. İkisi de özerklikle ilgili.”

Kürt hareketini bu noktaya getiren süreci de tüm konuşmacılar uzun uzun anlattı. Osmanlıdan bu yana İlk Meclis dışında Kürtlerin hep inkâr ve imha politikalarıyla karşı karşıya bırakıldığı, AKP’nin de aynı politikada ısrar ettiği vurgulandı.

 

Demokratik özerklik, Kürt hareketi içinde uzun zamandır dile getiriliyordu. Hatta 2011’de DTK tarafından ilan da edilmiş ve belli alanlarda küçük çaplı da olsa uygulanmaya başlamıştı bölgede. Hukuk, tarım komisyonları, mahalle meclisleri kurulmuş, anadilde eğitim zorlanmaya başlamıştı.

Erdoğan’ın yıktığı Dolmabahçe mutabakatında da yerini almıştı aslında. Hatip Dicle 2014 Kasım’ında kendisiyle yapılan bir söyleşide de açıklamıştı Öcalan ile devlet yetkililerinin öz yönetimi konuştuklarını:

“Bunlar Sayın Öcalan tarafından devlet heyetiyle tartışılan konulardır. Ve olumlu baktıkları yönünde izlenimlerimiz vardır. Hatta Sayın Öcalan’ın iki konu üzerinde yasa çıkmasını istediğini biliyorum.

Birincisi, Yerel Yönetimler Özerklik Yasası, ikincisi, Sivil Toplum Yasası. Sivil Toplum Yasası, sivil toplum çalışmalarının yasallaştırılmasını hedefliyor ve bunun üzerine İçişleri Bakanlığı’nda bir çalışma olduğunu biliyoruz.”

Demirtaş, Dolmabahçe mutabakatıyla, “Tam onu konuşmaya başlayacaktık ki kıyamet koptu” derken bunu anımsatıyordu.

Evet, Kürt hareketi bugün öz yönetimde kararlı ve bunun bedelini ödemeye hazır olduğunu ilan etti.

İsteklerinin bir kısmı için özellikle de siyasi statü için anayasa değişikliği şart. Ama Başbakan’ın anayasa görüşmeleri için aldığı randevuyu iptal etmesi işi çıkmaza soktu.

Dünkü toplantıyı KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan’ın “Özerklik yoksa birlikte yaşamak yok” sözleriyle değerlendirdiğimizde Türkiye’yi daha da zor günlerin beklediğini söylemek kaçınılmaz.

Başbakan’ın randevuyu iptal ettiği haberinin ulaştığı salonda Demirtaş’ın verdiği yanıt da kongrede altını çizdiği “bedel ödemeyi” pekiştirecek nitelikteydi:

“Aynı masaya oturmaya gerek yok diyor Başbakan. Neden aynı masaya oturmaya gerek kalmamıştır çünkü direniş giderek bütünleşmekte, giderek tek vücut, tek yürek, tek ses halinde ilerlemektedir. Yani ‘Siz hendek, barikat, direniş, özerklik yanlıştır demeyecekseniz. Biz sizinle neyi görüşeceğiz’e getirmeye çalışıyor.

Bedelleri ne olur bunu düşünecek durumda değiliz. Sonucu, zaferi ne olur, buraya bakalım. Bedel bundan daha fazla olmaz. Öldürdükleri insan sayısı artar, bunu biz durdurmaya çalışıyoruz ama bu olacak diye insan onurundan vazgeçmez herhalde.”