Murat Belge, Kürt sorunu ve DTP ile ilgili “DTP’nin ne yaptığını anlamıyorum doğrusu DTP salı günü bir türlü, çarşamba bir türlü, perşembe bir türlü açıklamalar yapıyor ve ne yapacağımızı şaşırıyoruz.” dedi.
Prof. Dr. Murat Belge, NTV’deki Yazı İşleri programında Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.
Kürtler beni şaşırtıyor
Murat Belge, Kürt sorunu ve DTP ile ilgili “Türkiye’de toplum ilgilendiriyor beni, bir de tabi ki Kürt siyaseti ilgilendiriyor. Kürt tarafı hep birtakım ters-düz tavırlar alırsa bu beni incitiyor. Onların üzerine büyük sorumluluklar düşüyor ve bu da artık ‘bize şunu yaptılar, bunu yaptılar’ şikayeti değil, yaratıcı olmaları lazım. DTP’nin ne yaptığını anlamıyorum doğrusu. En azından yüzeyde görünmeyen, arka planda cereyan eden bir takım çatışmalar var. DTP salı günü bir türlü, çarşamba bir türlü, perşembe bir türlü açıklamalar yapıyor ve ne yapacağımızı şaşırıyoruz.” dedi.
Murat Belge MİT-Tuncay Güney ilişkisinie de değindi:
“Bu işleri okuduğum kitaplardan bilirim. ‘Bir CIA ajanı nasıl olur?’ bilmem. Ben James Bond’dan daha popülerini bilmiyorum ama Tuncay Güney hepsini solladı gitti. Ciddiyeti olan bir istihbarat teşkilatının böyle adamlarla iş yapıyor olmasını yadırgıyorum doğrusu. Güney tamamen bir pop kahramanı.”
Yeni Ergenekonlar çıkar
Ruşen Çakır: Şimdi Tuncay Güney olayıyla beraber ilişkiler, şunlar bunlar da bakıldığı zaman olayın içine çok ciddi bir şekilde bir Susurluk ayağı var. Susurluk yeniden ciddi bir şekilde masaya yatırılması gerekiyor herhalde. Umut var mı?
Murat Belge: Bugünkü yazımda ima etmeye çalıştığım devlet, Türkiye’de bütün o kuruluş koşullarıyla falan hep bir illegal faaliyet yapmak zorundadır. Onun için devletin bu faaliyetlerini yaptığı örgütün adı değişir. Ben ‘MİT bugün eski MİT gibi değil’ derken MİT’in eski MİT’ken yaptığı işi başkasının yaptığını söylemeye çalışıyorum. Bir zaman JİTEM oldu, bir zaman kontrgerillaydı, onu ondan alıp bir başkasına... Buna böyle baktığımız zaman bırak Susurluk’u, yani teşkilatı mercek altına almamız lazım. Tabi ki Susurluk... Yani Veli Küçük gibi bütün bu isimler, bildiğimiz isimler ama orada kapattılar, bir takım adamlara işi sıçramadan. Hatta sıçramış olan adamları da örttüler, o zaman gözden çıkartamadılar şimdi çıkarttıkları gibi. Bu işte şu kadar adam daha ecelinden önce ölmüş oldu. Başta herhalde Hrant Dink olmak üzere zavallı bir papaz, öbür tarafta bir misyoner durup dururken öldüler tüm bu insanlar. Şimdi de büyümüş bir çıban olarak sonunda herhalde kimsenin koruyamayacağı bir şeye geldi. Şimdi bu çıbanı muhtemelen kesecekler bir operasyon yapacaklar ama bu bence zaten yeterli bir şey değil. Yani onu atıp, o eski geleneksel rolü oynamaya devam edecekse -derin devlet mi diyeceğiz, ne diyeceğiz- yani o zaman memleket düzelmiş olmayacak. Yeni Ergenekonlar çıkar, işte bataklık ve sivrisinek hikayesi bu sonuç olarak. Ben mesela yıllar önce sosyalist hareketin içindeyken de bir takım adamlar görürdüm. ‘Bu adamı niye ciddiye alıyorsunuz?’ filan derdim ve sonra mesela bunlardan bazılarının ajan olduğu ortaya çıkmıştır. Yani böyle adamlar her yerde, bütün siyasi hareketlerde var. Bir adam mesela evinde kitap rafının önünde fotoğraf çektirip kitabın arka kapağına koyuyor, bakıyorsun adam kalpaklı. Şimdi ‘bu adam evinde kalpakla mı dolaşıyor?’ diye merak ediyorsun. Yani onun kalpaklı resmini gördükleri için ‘bu bizden’ deyip okuyan insanlar varsa bir memlekette o zaman ajanlar da böyle olur. Son MİT belgesi, Güney’in adamımız dediğini sanıyorum. Yani Tuncay Güney’den bağımsız olarak MİT’in buradaki tavrı, ‘evet kağıt doğru’ da ama bilmem ne filan. Sonuçta bu adam MİT’e bilgi topladı...
Tuncay Güney şehvetle ajanlık yapıyor
Ruşen Çakır: MİT’e değil de MİT’in içindeki kontrterör merkezine deniyor. ‘Tuncay Güney’i hayatımda görmedim’ diyor diğeri ama sorguda -meşhur sorguda- ‘Ben Mehmet Eymür’ün elemanlarına düzenli olarak bilgi veriyorum’ diyor. Bu üç-dört taraflı bir eleman.
Murat Belge: Bu şehvetle ajanlık yapan bir eleman anladığım kadarıyla.