Gündem

Kürt sorununa Finlandiya modeli

Dünyaca ünlü psikanalist Prof. Dr. Vamık Volkan, Kürtçe konuşmanın kimseye zararı olmadığını belirterek Finlandiya örneğini verdi...

09 Aralık 2010 02:00

T24 - Dünyaca ünlü psikanalist Prof. Dr. Vamık Volkan, Kürtçe konuşmanın kimseye zararı olmadığını belirterek Finlandiya örneğini verdi: Orada bir köyde İsveçliler fazlaysa tabelanın üstünde İsveççe altında Fince yazıyor. Kimse bir rahatsızlık duymuyor.

Ölümsüz Atatürk adlı kitabıyla geçen yıl Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilen dünyaca ünlü psikanalist Prof. Dr. Vamık Volkan, bir süredir Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Derneği (Ekopolitik) ile Kürt sorunu üzerinde farklı bir saha çalışması yürütüyor. Akşam gazetesinde yayımlanan haber şöyle: 

Virginia Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Prof. Volkan, Polis Akademisi'nin düzenlediği 2. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu için geldiği Antalya'da, Ekopolitik sürecini ve Mersin buluşmalarında yaşadıklarını AkŞam'a şöyle anlattı:


'HANIMLAR OLMAZSA GELMEM'

- Ekopolitik diye bir sivil toplum hareketi gelişti. Kim olduklarını bilmiyordum; beni de dahil ettiler. Baktım gerçekten bunlar bir şey yapmak istiyor. Dedim ki siz farklı düşünen kişileri bir araya getirebilir misiniz? Aralarına hanımları da koyar mısınız? Çünkü Türkiye'nin yüzde 50'sinden fazlası kadın. Hanımlar olmazsa gelmem dedim.  


'DÜŞMANLAR BİR ARADA' 

- BÜYÜK grup psikolojisi diye bir şey var. Düşman olan kişilerin sözcülerini bir araya getiriyoruz. Yavaş yavaş büyük grupların psikolojisini anlamaya, yazmaya, geliştirmeye başladık. İki gündür Mersin'deydim. Çok şey öğrendim. Orada üç belediye var; hepsi başka partiden. Her partiden insan gelmiş, Aleviler gelmiş, Kürtler gelmiş. Ben sadece gidiyorum, diyorum ki 'sizleri bilmiyorum, dertlerinizi anlatın önümde, konuşun'. Başlıyorlar konuşmaya ve şaşırıp kalıyorlar. Diyorlar ki 'ben şu adamla, bu kadınla nasıl konuşuyorum'. Konuşunca önyargılar bir kenara atılıyor. Ortaya öneriler çıkıyor. Ben hiçbir öneri vermiyorum. 


'KİMSE AŞAĞILANMIYOR'

- Diyelim ki bir öneri çıktı, size göre çok iyi, ona göre çok fena. Demek ki o öneriyi biz bir yola koyarsak onu aşağılayacağız. Onlara yeni öneriler ortaya çıkarmaları için yardım ediyorum. Sonuçta ortaya yeni bir öneri çıkıyor; ikiniz de kabul ediyorsunuz. Böylece kimse aşağılanmıyor. Mersin'de çok tuhaf bir şey oldu; gözlemci olarak gençler gelmişti. Onların hormonları var, heyecanları var, bir şeyler söylüyorlar. Baktık ki bu akil kişiler daha da yakınlaştılar. Dediler ki gençlere, 'aman öyle konuşulur mu, hürmetle konuşun'.


'TÜRKÇE TV GÜNAH!' 

- İstedikleri iki şey var ve bunların hiçbiri tehlikeli değil. Birisi dil meselesi. Mersin'de anlattılar. Bir Kürt hanım çocuğuna 'sakın ha televizyon seyrettirme, günah' diyor. Çocuk bir gün eve geliyor, annesini televizyon izlerken buluyor ve 'Anne sen günaha girdin' diyor. Çocuğun bu tepkisi üzerine anne 'Yok girmedim, bu Kürtçe kanal' cevabı veriyor. 


'KÜRTÇE'NİN KİME ZARARI VAR'

- Birisi Kürtçe konuşmuş, yahut bir üniversitede Kürt edebiyatı araştırması yapılmış, ya da köylere beldelere Kürtçe isimler verilmiş. Bunun kime ne zararı olur canım.
Başka ülkelerde de aynı durumlar var. Finlandiya'nın İsveç'e yakın kısmında Finliler ve İsveçler bir arada yaşıyorlar ve bunlar eski düşmanlar. Ama bir köye gittiğinizde o köyde İsveçlilerin mi Finlilerin mi fazla olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü köyde İsveçliler fazlaysa sokak isimleri önce İsveçce, sonra Fince yazıyor. Finliler fazlaysa tersi oluyor. Kimse bunu sorun yapmıyor.


'ÇOCUKLAR OYNUYOR'

- Taş atan çocuklar meselesi var. Siz kanuna aykırı bir şey yaparsanız suçlusunuz. Ama çocuksunuz taş atıyorsunuz. Siz onu suçlu olarak görüp ona göre bir cevap verdiğiniz zaman sorun devam ediyor. Çocuklar büyürken sinemaları yok, oyun yerleri yok. Ama çocuğa ilişki lazım. En önemli ilişki, polisle ilişki. Negatif bir şey ama polisle ilişki oyun oluyor onun için. Şimdi siz taş atan çocuğun psikolojisini bu şekilde anlarsanız hem cevap değişir hem strateji değişir. Ne olacakmış taş atarsa. Varsın atsın. Cevap verdikçe daha çok atacak. Gidip sen ona gazla cevap verirsen on sene sonra çocuk kanser olacak. Gidip anneleriyle konuş. Onlara mahallede bir sinema, bir tiyatro yap, futbol sahası yap. Onlar sana taş atsınlar, sen onlara futbol ver.


'GELDİĞİM ZAMAN İÇİM YANIYOR'

- Bu çok kötü bir problem, kaç kişi daha ölecek canım. Geldiğim zaman içim yanıyor. Milleti ayırmışız 'sen Kürt'sün, sen Türk'sün, sen Alevisin, sen dincisin, sen milliyetçisin, sen Kemalistsin' diye.


'HERKES KEMALİST'

- Herkes Kemalist. Kemalizm'den nefret edenler de Kemalist, teorik olarak bakarsan. Çünkü tarihimizin bir parçası o. 'Travma oldu' diyor. Ne demek travma, sen olmazdın burada bugün be. Herkesin dini var. Ama sen benim dinime karışırsın, ben sen dinine karışmam, etnik kimliğine karışmam. Ne yazık ki Anadolu, yıllarca bu anlayışla şekillenmiş. Bu çok kötü bir şey.


'GÜL'LE BULUŞACAĞIZ'

- Ekopolitik Grubu olarak önümüzdeki hafta Çankaya Köşkü'ne çıkıp Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşeceğiz. Daha önceki görüşmemizde, 'yeni şeyler olursa gelin bana bildirin' demişti. Ziyaretimizde, Mersin'de yaptığımız çalışmaları, izlenimleri anlatacağız. 


'BİR MUCİZE OLDU'

Akil Adamlar, Kürtler, Türkler, milliyetçiler, Kürt dinci, Türk dinci olarak bilinenler, büyükelçiler Ekopolitik toplantılarında bir araya geldiler. Bu kadar farklı görüşten insanın bir araya gelip konuşmaları, adeta bir mucize. Bunlar tam 18 toplantı yaptılar. Ben sadece sembol oldum. Çünkü adım çıkmış.


'MİLLİYETÇİLER KÜRTÇE ŞARKI SÖYLEDİ'

Yeni bir süreç başlatıldı. Türk milliyetçisi olarak bilinenler Hakkari'ye gidiyorlar, düğünlere karışıyorlar, halay çekiyorlar, Kürtçe, Türkçe şarkı söylüyorlar, herkes şaşırıp kalıyor. İmkansız gibi görünen buluşmalar, sıkıntı yaşanmadan gerçekleşiyor. Kürtlerin bu memleketi bölmek, parçalamak gibi bir niyeti yok. Ben buna içtenlikle inanıyorum. Zaten kendileri de bunu, 'ülkeyi bölüp, parçalayıp da ne elde edeceğiz ki' diye dile getiriyorlar.