Gündem

'Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulursa Nobel adayı olur'

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland, Başbakan Erdoğan'ın Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulması durumunda Nobel adayı olacağını söyledi

03 Şubat 2013 23:31

Türkiye'nin de 1949 yılından bu yana üyesi olduğu Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi'nin Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, Türkiye'de medya özgürlüğü konusunda Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen uluslararası bir konferansa katılmak üzere 5 Şubat'ta Ankara'ya geliyor. Jagland, Başbakan Erdoğan'ın Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulması durumunda Nobel adayı olacağını belirtti.

Aynı zamanda Nobel Barış Ödülü Komitesi Başkanı olan Jagland, Türkiye ziyareti öncesinde ntvmsnbc 'nin sorularını yanıtladı.

Türkiye'de medya özgürlüğü konusunda son zamanlarda gerek Avrupa Birliği, gerekse Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Komiseri'nden eleştiriler gelmekte. Siz Avrupa Konseyi Genel Sekreteri olarak günümüz Türkiye'sinde medya özgürlüğünü nasıl görüyorsunuz?

Türkiye'nin bu konuda belli sorunları var. Tüm bu eleştirilerin temel noktasını elbette hapisteki gazeteciler oluşturuyor. Yasaların değiştirilmesi için çalışılıyor. Ben de şahsen temel sorunun burada yattığı inancındayım. Örneğin terörle mücadele yasaları sadece gazetecilerin değil insanların çok kolay biçimde hapse atılmalarına neden oluyor. Bu aynı zamanda bir zihniyet meselesi. Hukuk sisteminde ifade özgürlüğüne saygı şu an için Avrupa standartlarında değil. Biz Avrupa Konseyi olarak Adalet Bakanlığı'yla beraber yasaların reformu üzerinde çalışıyoruz. Türk yargıçlarını Strasbourg'a getirerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadını öğrenmelerini sağlıyor ve böylelikle ifade özgürlüğünü Avrupa standartlarında yorumlamalarının önünü açıyoruz.

Bu konuda Türk makamlarına mesajlarınız olacak mı?

Yasaları Avrupa standartları çizgisinde değiştirmeleri çağrısında bulunacağım. Terörle mücadele yasaları gözden geçirilmeli. Şiddete teşvik elbette yasadışıdır. Avrupa'da da suçtur. Fakat Türkiye'de çok geniş biçimde yorumlanıyor. Yasaların yorumlanmasında sorun var, yani mahkemeler düzeyinde de degişikliğine ihtiyaç var.

Sadece yasalar değil, zihniyet de değişmeli diyorsunuz...

Mutlaka. Fakat son zamanlarda parlamentodan geçen yargı reformu paketlerini de memnuniyet verici bulduğumuzu söylemeliyim. Şimdi de bizim için olağanüstü öneme sahip olan ve terörle mücadele ve bu konuyla bağlantılı olarak özel yetkili mahkemeleri kapsayan dördüncü reform paketini bekliyoruz.

Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden birini Kürt sorunu oluşturuyor. Türk hükümeti ile PKK'nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan arasında diyalog başlatıldı. Siz eskiden Norveç Başbakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yaptınız ve bu süreçte Sri Lanka hükümeti ile Tamil Kaplanları arasındaki diyalog sürecinde aktif rol oynadınız. Bu role dayanarak bugün Türk hükümetine ne gibi tavsiyelerde bulunurdunuz?


Sadece Sri Linka değil İsrail ile Filistinliler arasındaki diyalog sürecine de katıldım. Bu tür süreçlerdeki tehlike, daima iki tarafta da sorunun bitmesine karşı çıkacak olanlar ve sorunun varlığından geçinenler olmasıdır. Bu çevreler o kadar sorunla yaşamaya alışmışlardır ki gelecekleri de sorunun varlığına bağlıdır. Yani, barış sürecini öldürmek isteyenler olacaktır. Türkiye'de şu anda devam eden müzakerelerdeki en büyük tehlike de buradadır. Taraflar, ne pahasına olursa olsun müzakereleri kesmemeli ve iki taraftaki aşırıların müzakereleri öldürmesine izin vermemelidirler.

Bu işin sihirli bir formülü var mı?

Hayır, sanmıyorum. Fakat her iki taraf da kararlı olmalı. Şu anda Türkiye'de yürütülen müzakerelerde cesaret verici olan toplumun bu konuda bilgilendiriliyor olmasıdır. Ben Türkiye'de halkın soruna çözüm istediğine inanıyorum. Bu sorun yıllardır sürüyor, çok sayıda insan hayatını yitirdi. Tüm topluma zarar veriyor. İnsanlar sadece çözüm bulunmasını istiyor. Müzakereler sırasında kamu desteği çok önemli. Ben şahsen Kürt halkının çözümden yana olduğu düşüncesindeyim. Silahlı mücadele kendilerine fazla bir şey sağlamadı. Pratikte, günlük yaşamda değişiklik istiyorlar.

Norveçli bir siyasetçisiniz. Türk hükümeti ile PKK arasındaki müzakereler ilk olarak Norveç'in başkenti Oslo'da başladı. Kolombiya'daki benzer bir sorunla ilgili görüşmeler de Oslo'da yürütülüyor. Norveç'in bu tür müzakerelerde özel bir yeri mi var?

Bizim Norveç olarak bü tür sorunların çözümünün kolaylaştırılması konusunda deneyimimiz var. Bizim yaptığımızı arabuluculuk olarak değil, taraflar arasında ve tamamen tarafsız biçimde kolaylaştırıcılık olarak tanımlayabilirim. Sanırım be nedenden ötürü Norveç birçok çevreden kolaylaştırıcılık için talepler alıyor. Biz Norveç olarak küçük bir ülkeyiz ve bu tür sorunların çözümünden özel bir çıkarımız yok. Dolayısıyla taraflar bu tür sorunlarla ilgili görüşmelerde kendi çıkarını düşünmediği ve tarafsız olduğu için Norveç'e güveniyorlar.
Norveç Türk hükümeti ile PKK arasındaki görüşmeleri kolaylaştırıcı rolüne devam ediyor mu, etmeli mi?
İhtiyaç olursa neden olmasın. Fakat bu işin en iyi yolu iki taraf arasında Türk topraklarında doğrudan görüşme yapılmasıdır. Böyle olması arada kolaylaştırıcı ya da arabulucunun olmasından çok daha iyidir. Bu nedenle şu anda yapılanın yapılabileceğin en iyisi olduğunu düşünüyorum. Görüşmeler açık ve saydam biçimde gerçekleşiyor, kamu desteği sağlanıyor ve taraflar arasında doğrudan görüşmeler sürüyor.

Siz aynı zamanda Norveç Nobel Barış Komitesi başkanısınız. Eğer Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Kürt sorununa barışçıl çözüm bulursa Nobel Barış Ödülünü alabilir mi?

Bu konuda hiçbir yorumda bulunamam. Bu tür şeylerden genelde konuşmayız. Fakat barış yapanları, gerçekleştirenleri daima onurlandırmışızdır, elbette.

Sorumu başka biçimde sorayım: Kürt sorununa barışçıl çözüm bulmuş olan Türkiye Başbakanı'nı Nobel Barış Ödülü'nün potansiyel adayları arasında görür müydünüz?

Burada ne söylesem Nobel Barış Komitesi açısından hatalı olur. Fakat söylediğiniz gerçekleşirse ben Sayın Erdoğan'ın veya tarafların çok kişi tarafından aday gösterileceğine eminim.

Siz aynı zamanda bir sosyal demokratsınız, sosyal demokrat ailenin üyesisiniz. Yakından tanıdğınız CHP'nin Kürt sorunu hakkındaki yaklaşımını nasıl görüyorsunuz?


CHP'de büyük değişiklik görüyorum. Daha önceleri milliyetçi bir çizgisi vardı. Katı tutumluydular. Şimdi müzakereleri destekliyorlar. Bunu iyi yönde bir değişim olarak görüyorum. Müzakereleri muhalefetin onayı olmadan yürütmenin zor olduğunu biliyorum. CHP'nin bu konuda işbirliğine daha yatkın olmasını ve soruna çare bulunmasını bir ihtiyaç olarak görmesini memnuniyet verici buluyorum.

Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılım konusunda Avrupa kulislerinde de yankılanan ifadeleri hakkında ne düşünüyorsunuz?


Ben bunun Avrupa'ya bir sinyal olduğu düşüncesindeyim. Sayın Erdoğan Türkiye'nin değişik seçenekleri olduğu mesajını veriyor. Sadece haritaya bakarak Türkiye'nin değişik yönlere gidebileceğini anlayabilirsiniz. Sanıyorum Avrupa bu mesajı bir yere not etmeli ve çıkarının ne olduğunu sorgulamalı. Ben şahsen Türkiye'nin Avrupa yolunda devam etmesinin Avrupa'nın çıkarına olduğu görüşündeyim. Bunun Türkiye'nin de çıkarına olduğunu düşünüyorum. Ama aynı zamanda Türkiye'nin çevresindeki ülkeler ve coğrafyayla daha sıkı işbirliği içinde olmak istemesini de anlıyorum. Bu gayet doğal. Türkiye'nin bulunduğu coğrafi konumda olup da tek yöne bakamazsınız.
Türkiye'nin AB üyelik perspektifinin avukatlarından biri olarak tanınıyorsunuz. Ancak AB bugün için Türkiye'yi tam üye yapacak konumda değil.

Sizin ülkeniz Norveç de AB üyesi değil ama AB ile çok sıkı ilişkileri var. Türkiye'ye AB-Norveç türü bir ilişki tavsiye eder miydiniz?


Eğer Türkiye'nin arzusu bu yöndeyse bu bir alternatif olabilir. Bana göre Türkiye için önemli olan, AB'ye tam üye veya AB ile özel bir ilişki içinde olsun, Avrupa'nın parçası kalmaktır. Önemli olan budur. Biz Norveç olarak AB üyesi değiliz ama tüm yasalarımızı AB'nin iç pazar hukukuyla bağdaşık hale getirdik. Schengen anlaşmasının parçasıyız. AB ile birçok özel anlaşmamız var. Kendimizi Avrupa ailesinin iyi bir ferdi olarak görürüz. Bu da özellikle iş dünyası açısından çok önemlidir. Bunun, yani Avrupa ailesinin ferdi olarak küresel pazarlarda olmanın Türkiye için de önemli olduğunu düşünüyorum. Elbette Avrupa Konseyi içinde olup demokrasi ve hukuk devleti bağlamında Avrupa standartlarında ve Avrupa ailesinin ferdi olmanın da Türkiye'nin ticari ve siyasi ortakları için önemini unutmamak gerekiyor.