T24 - Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş BDP'nin desteklediği Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Leyla Zana'nın Bismil'deki mitingini izledi. Kürt kadınlarının büyük bir değişim içinde olduğunu yazan Aydıntaşbaş, Zana'yı en çok kadınların desteklediğini söyledi.
Aydıntaşbaş'ın Diyarbakır Bismil'de Leyna Zana'nın mitinginden izlenimlerini aktardığı bugünkü (26 Mayıs 2011) yazısı şöyle:
Diyarbakır’dan kilometrelerce uzak, Bismil yakınlarında bir köydeyiz. Ambar. Arka sokaklarda ki BDP seçim bürosu önünde köyün kadınları saatlerdir güneşin altında sabırla bekliyor. Sürmeli güzeller, yaşlı teyzeler, taze gelinler, yemyeşil badem gözlüler ve kucaklarında bebekleriyle genç anneler... Hep birlikte çimenlere oturduk laflıyoruz.
Ara sıra birileri, yaklaşan arabadakinin “O” olduğunu sanıp heyecanla yola fırlıyor; herkes ayaklanıyor, zılgıtlar başlıyor, nineler bile ellerini havaya kaldırıp zafer işareti yapıyor. Sonra “Yok o değilmiş” diye yeniden oturuluyor.
Beklediğimiz, günahıyla sevabıyla Türkiye’de son 20 yılda siyasetin en önemli sembollerinden biri olan Leyla Zana. 1990’larda siyaset sahnesinde bir fırtına gibi esen, milletvekiliyken Meclis’te ilk kez Kürtçe yemin eden ve 1994’te apar topar Meclis’ten cezaevine götürülen o kadın, artık uzun süren suskunluğuna son verdi. 12 Haziran’da Diyarbakır’da BDP destekli bağımsız aday olarak yeniden Meclis’e dönüyor. Seçileceğine şüphe yok. Sıradan bir vekil olmayacağına da...
’Dağdakiler insin’Kürt seçmen açısından “Leyla Zana” fenomenini kavramanız için, sadece Diyarbakırlılarla sohbet yetmez. Benim gibi Zana’yı cenazede, partide, mitingde, köylerde görmeniz lazım. Bir gün önce Diyarbakır’da parti binasında Zana ve asistanlığını yapan kızı Ruken’le sohbet ediyoruz. Ama ben asıl onu sahada, en rahat hissettiği mekân olan köylerde görmek istiyorum.
Güneydoğu’daki seçim atmosferi Türkiye’nin Batı’sından tamamen farklı. İktidar partisi bile seçim çalışmalarını Kürtçe yürütüyor, Kürt sorununda çözüm formülleri sunuyor. Çünkü artık bölgede özgüveni yüksek, taleplerini çekinmeden sıralayan ve çok örgütlü bir taban var. (BDP jargonunda buna “kitle” deniyor.)
Ve o taban, Leyla Zana’yı görünce adeta çıldırıyor. Özellikle de kadınlar.
Zana’yı beklerken genç-yaşlı birbirinden güzel Bismil kadınları, bana değme siyasetçilere taş çıkartacak siyasi nutuklar atıyor Kürt sorunu konusunda. Kâh Türkçe, kâh birbirlerine tercümanlık yaparak Kürtçe anlatıyorlar dertlerini. Artık o filmlerde, dizilerde gördüğünüz ürkek, çekingen, bastırılmış Kürt kadını tipini unutun. Kürt siyasi hareketine şu ya da bu biçimde bulaşmış kadınlar, son derece cüretkâr ve bilinçli. “Barış” diyorlar, “Birlikte yaşamak istiyoruz” diyorlar, “aynı bayrak altında” diyorlar, ama lafı ille de “haklarımız verilsin”, “dağdakiler insin”e getiriyorlar.
‘Doktor olmak lazım’Biraz sonra BDP’nin büyük seçim otobüsü müziklerle bize doğru yaklaşmaya başlıyor. Kadınlar ve çocuklar ayağa fırlıyor, bir insan seli gibi otobüsün etrafını sarıyor. Partililerin, köydeki erkeklerin araya girmesi ne mümkün! İpler kadınların elinde. Sanki Tarkan konserine giden 16 yaşındaki liseliler gibi bir heyecan, coşku. Herkes sarılmak, öpmek istiyor Leyla Zana’yı. Zana’nın en ilginç yönlerinden biri, siyaseten sert ve tavizsiz, şahsen sımsıcak, yumuşacık olması. Beni görünce sarılıyor. Sabahtan beri köy köy dolaşıyor ama yorgun değil. Yüzünde hiç makyaj yok ama her zamanki gibi güzel. Gözlerinin içi gülüyor.
Bir gün önce küçük bir erkek çocuğu severken “Büyüyünce ne olacaksın?” diye soruyor. “Gerilla” diyor ufaklık, “Hayır” diyor, “Gerilla zaten orda duruyor. Kürtlerin artık doktor, öğretmen olması lazım.”
‘Unutmayın: İkinci isim’Zana, Ambar’a en son 1992’deki seçim gezisinde uğramış. Bugün üzerinde aynı çiçekli elbise, bir de gerilla kıyafetini andıran haki yeşil ceket var. Aradan o kadar zaman geçmiş ki, o küçük desenli elbiseler yeniden moda. Haki yeşil ceket derseniz, zaten 2011’in trendleri arasında...
Ambar’da otobüsün üzerinde Kürtçe yaptığı konuşmada, çoğunluğu okuma yazma bilmeyen kadınlara bakarak “Sakın unutmayın” diyor eliyle zafer işareti yaparak, “Oyunuzu siyasi partilerin bittiği yerden sonra ikinci isme basacaksınız.” Zafer işareti o bölgede aynı zamanda temsil ettiği siyasi çizginin sembolü. Herkes zafer işaretiyle elini havaya kaldırıyor ve “Biji Apo” diye bağırıyor.
Sohbetimizde, Leyla Zana’nın en gururlandığı, Kürt kadınların yaşadığı değişim. Bir başka köyde bir grup kadınına “Kocalarınız size vuruyor mu?” diye sorduğunda, gülerek “Hiç yapabilirleeer mi!” yanıtını alıyor.
Kadınlar muhtemelen “İçimizden biri” diye baktıkları için bu kadar benimsiyorlar Zana’yı. Mitingden önce köyün kadınları BDP’lilerin dağıttığı Türkçe seçim broşürünü bana uzatarak “Okuyamıyoruz; ne diyor?” diye soruyor. Yüksek sesle okumaya başlıyorum ve etrafımı sarıp sanki bir masal okuyormuşum gibi dinliyorlar Zana’nın yaşam öyküsünü:
“3 Mayıs 1961’de Silvan’ın Bahçe köyünde doğdu. İlkokulu, Türkçe bilmediği için öğretmenin alaycı yaklaşımından dolayı ikinci sınıftan terk etti. 1975’te henüz 14 yaşındayken kuzeni Mehdi Zana ile evlendirildi. 15 yaşında anne oldu (...) İlkokul, ortaokul ve lise diplomalarını dışarıdan okuyarak aldı... İlk Kürt kadın parlamenter oldu... 15 yıl ağır hapis cezası aldı. 9 Haziran 2004’te serbest bırakıldı.”
Miting sonrasında, kadınların verdiği gülleri uzaktan bakan erkeklere uzatıyor. “İlk kez biri bana çiçek verdi” dercesine şaşkın bir ifadeyle alıyorlar çiçeği. (Bir gün önce de korucu köyünde kalaşnikofun namlusuna gül yerleştirmişti.)
Son kalan beyaz gülü “Bu da senin” diye bana uzatıyor. “Kadınlar sizden büyük cesaret alıyor. Onlara başka bir gelecekleri olabileceği hissini veriyorsunuz” diyorum.
Sanki günün en güzel haberini vermişim gibi gülüyor. Kendisini öpmeye gelen küçük kızın saçlarını okşayarak “Onları geleceğe hazırlıyorum” diyor.
Ve yine zılgıtlar, alkışlarla bir başka köye doğru yola çıkıyor...