Ergenekon davasının 26'ncı duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan emekli tuğgeneral Veli Küçük, "Devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda görülen ve 44'ü tutuklu toplam 86 sanığın yargılandığı davanın 26’ncı duruşmasında, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından savunmasını yapacağı kürsüye çağrılan Veli Küçük’e yasal hakları hatırlatıldı.
'Bu iddiaları okuldan yeni mezun F tipi polis mi yazdı?'İddianame ile ikinci Şemdinli yaratılmak istendiğini ileri süren Küçük, iddiaları reddetti. Savcıları ispata davet ettiğini, aksi takdirde yasal işlem başlatacağını belirten Küçük, "Bu saçmalıklar görünce iddianameyi okuldan yeni mezun F tipi polis yazdı fikrine kapılıyormu. Cumhuriyet savcısı bu saçmalıkları yazmış olamaz" dedi.
'Yasa dışı hiçbir işim olmadı'
Daha sonra savunmasına başlayan Veli Küçük, uzun zamandan beri planlı bir şekilde üzerine gelindiğini ve bu planın icra safhasına konulması sonucu gözaltına alındığını söyledi. Küçük, gözaltına alınmadan bir gece önce rahatsızlığı nedeniyle geceyi hastanede geçirdiğini, ertesi gün de hastaneye gitmesi gerekirken emniyete götürülmesine itiraz dahi etmediğini anlattı.
Küçük, "Çünkü hayatım boyunca hiç hata yapmadım, yasaların dışına çıkmadım. ’Veli Küçük korktu’ dememeleri için hastalığımı sakladım. Ancak devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim" diye konuştu. "Evinde arama yapılırken, cezaevi firarisi ya da PKK’lı militanlar aranıyormuş gibi evinin kuşatıldığını" ileri süren Küçük, bu görüntülerle polisin darbe yaptığının düşünülebileceğini savundu.
'Atatürk Cumhuriyeti yargılanıyor, rejim, din değiştirilmek isteniyor'Gözaltına alındığını ilgili askeri birime bildirdiğini, ancak bunun "yardım isteniyormuş" şeklinde kamuoyuna yansıtıldığını dile getiren Küçük, kimseden yardım istemediğini, yardıma da ihtiyacı olmadığını belirtti. Bu olayın kendisini topluma tanıtması açısından bir fırsat olduğunu dile getiren Küçük, "iddianamenin yüce Türk milletine karşı hazırlandığını" öne sürdü.
"İddianamede ’terör örgütü’ deyiminin, Türk’ün Kabe’si olan Ergenekon ile birlikte kullanıldığını" ifade eden Küçük, "İki kelimeyi birlikte kullanmasının kendisinin ayıbı olmadığını, bu yüzden de yüce Türk milletinden özür dilediğini" söyledi. Küçük, "iddianame ile Atatürk’ün Cumhuriyeti’nin yargılanmak istendiğini, rejimin, dinin değiştirilmek istendiğini" savundu.
'Cumhuriyeti ayakta tutan kurumlar hedefte'Küçük, "Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmayı hedefleyen bilinçli, sinsi ve sürekli bir şekilde oluşturulan Veli Küçük imajı üzerine kurulan, uydurma ve hayali senaryolarla sanık olarak mahkeme huzuruna getirildiğini" ileri sürerek, "Bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır" dedi.
"Aziz Türk milletine 40 yıldan fazla sadakatle hizmet etmiş, Cumhuriyet kanunlarına bağlılığı ve her türlü yasa dışı faaliyetlerle yasal yollardan sonuna kadar mücadele etmeyi şiar edinmiş Veli Küçük olarak, yüce heyetinizi ve tarihe not düşmekte olan herkesi saygıyla selamlıyorum" diyen Küçük, milletlerin tarihinde emsallerine rastlanması çok güç olan komik, aynı zamanda da trajik bir davada sanık olarak bulunmaktan hem memnun hem üzgün hem de gururlu olduğunu ifade etti.
Küçük, "Yıllardır her puslu ortamda yeniden yoğrulup üzerime sıçratılan çamurları temizleme ve yüce mahkemeniz huzurunda milletime doğruları anlatma fırsatı buluyorum" diye konuştu.
"Bu davayla Türk gençliğinin, memleketini ve milletini sevmekten başka bir suçu olmayan, tamamen masum insanların nasıl suçlu ve adeta bir darbeci, katil, cani, kaçakçı, şantajcı ve terörist gibi kamuoyuna yansıtılmakta olduklarını kavrayabildiklerini" ifade eden Küçük, vatandaşların da Cumhuriyet’in temel değerlerine bağlı insanları "Türküm. Vatanımı, milletimi, bayrağımı seviyorum" demekten korkar hale getirmek için acımasız ve vicdansız senaryolar sergileyeceklerini anlayacak ve ders alacaklarını kaydetti. Küçük, bu senaryolar çerçevesinde uydurulan tamamen asılsız gerekçelerle sanık olarak mahkeme huzurunda bulunmaktan son derece üzgün olduğunu dile getirerek, "Üzgünüm çünkü, bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır. Huzurunuzda bulunmaktan aynı zamanda gururluyum. Gururluyum çünkü, askerliğe girdiğim anda ettiğim yemine uygun olarak devletime, milletime, Cumhuriyete hep sadık kaldım ve bu uğurda canımı ortaya koymaktan çekinmedim" diye konuştu.
'İddianamedeki sanal Veli Küçük'Her zaman hırsızlıkla, yolsuzlukla, namussuzlukla mücadele ettiğini, devletin verdiği tüm görevleri yasal zeminde yerine getirmek için her türlü fedakarlığı yaptığını anlatan Küçük, şöyle devam etti:
"Gururluyum çünkü, yıllardan beri benim üzerimden Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaya çalışanların tahriklerine kapılmadım. Medyatik olmaktan sürekli uzak durdum, sustum. Ben sustukça bunu fırsat bilenler tarafından, esasen faili yıkıcı şer güçleri olan olaylar benim üzerime yıkılmaya başlandı. Devletine, milletine legal alanda hizmet eden Veli Küçük yerine, bölücü, yıkıcı çevrelerin algıladığı puslu ortamın yaratılmasına katkı sağlayan gerçek veya
uydurulmuş her olayın faili gibi gösterilen, illegal ve sanal bir Veli Küçük yaratılmaya çalışıldı.
Esasında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmayı hedefleyen bilinçli, sinsi ve sürekli bir şekilde oluşturulan bu Veli Küçük imajı üzerine kurulan, bu uydurma, bu hayali senaryolarla huzurunuza sanık olarak getirilmiş bulunmaktayım.
Şu anda karşınızda bulunan Veli Küçük, gerçek bir Veli Küçük’tür. İddianamede belirtilen Veli Küçük ise sanal bir Veli Küçük’tür. Yine sanal olan fiillerin faili gibi gösterilen sanal Veli Küçük, sanal olarak yaratılmış olan bir örgüt ile birlikte huzura getirilmiş gerçek Veli Küçük ve uzun yıllar hizmet etmekten büyük gurur duyduğu Türk Silahlı Kuvvetleri karalanmaya çalışılmıştır."
'İddialar mantıktan uzak, tutarsız'Veli Küçük, terörle mücadele adına yasaların verdiği yetki çerçevesinde "savaştığını" belirterek, "bu şekilde savaşmak suç ise TSK’nın her kahraman mensubu gibi yıllarca bu uğurda savaştığını ve bu suçun faillerinden biri olduğunu" söyledi. "Uluslararası aktörlerin sözde Ermeni soykırımı safsatasına ilave olarak piyasaya sürmeye çalıştıkları sözde Pontus soykırımı safsatasını ve Karadeniz bölgesindeki Pontusculuk faaliyetlerini deşifre etmek anlamında bir fail aranıyorsa, evet esas faillerden biriyim. Ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları ve bu oyuna alet olanları yasal olan her zeminde ifşa etmek bir suç ise yine faillerden biriyim" diyen Küçük, hakkındaki iddiaların hukuki tutarsızlıkları bulunduğunu ve mantıktan uzak olduğunu iddia etti.
Küçük, almış olduğu aile terbiyesi, askeri terbiye ve devlet terbiyesi gereği "devletin temel kurumlarının sinsi bir polemik içine çekilmemesi adına sessiz kaldığını" belirterek, son yıllarda Türkiye’de cereyan etmekte olan olaylar ve bu olaylar karşısında yetkili mercilerin sergilediği tutum ve davranışların birer ibret vesikası olarak tarihe geçeceğini kaydetti. Ülkemizde içeriden ve dışarıdan sergilenen oyunlarla bir kardeş kavgası yaratılarak iç savaşın içerisine çekilmeye çalışıldığını savunan Küçük, böylesine kötü bir gidişata demokratik tepkilerini gösteren herkes ve her kurumun da bölünmenin önüne birer engel olarak algılandığını ve yıpratıldığını savundu.
Öztürk MİT'in elemanı mı?'Kazanın dibi tuttu, pis kokuları herkes algılıyor'
Küçük, Cumhuriyet’in temel değerleri ile vatanın ve milletin bölünmezliği uğruna mücadele eden herkesi yıldırmanın esas alındığını ileri sürerek, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Bu maksatla bir kısım medyanın ve uluslararası karanlık çevrelerin desteğiyle bir yamyam kazanı oluşturulmuş ve sesi çıkan herkes bunun içine atılmaya başlanmıştır. Bir türlü inandırıcılık dediğimiz nefaseti ve ayarı tutturamadıklarından, kazanın dibi tutmuş ve hatta yanmıştır. Artık pis kokular herkes tarafından algılanabilmektedir. Artık aklı selim her insan, rejimin koruyucu unsurlarını hedef alanların büyük bir hesaplaşma içerisinde olduklarını
açıkça görebilmektedir. Kazanda gerçekte kaynatılmak istenen ben veya benim gibiler değil, bizim üzerimizden laik ve bağımsız Cumhuriyet rejimidir. Böylece buharlaştırılmak istenen büyük Atatürk’ün rejimi emanet ettiği ve bu görevini sonuna kadar yapmaya amade olan kurumlarımızdır. Buharlaştırılmak istenen Türk milletinin tarihi ve milli değerleridir. Türk milletinin Cumhuriyeti savunma refleksleridir. Bu değerler, buharlaşmaya devam ettiği ve önü alınamadığı sürece, Cumhuriyet rejimi de devlet de, millet de tarihin akışı içerisinde acımasızca yok olacak ve tarih sahnesinden silinecektir."
'Görevim boyunca övünülecek başarılar elde ettim'Küçük, iddianamede Susurluk Araştırma Komisyonu’na ifade vermek üzere gitmediği yönünde iddialar bulunduğunu da belirterek, "Susurluk Araştırma Komisyonu’na çağrılmadım" dedi.
Savunmasına devam eden tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, "Sizlere sanal Veli Küçük’ü değil, gerçek Veli Küçük’ü anlatacağım ve hakkımdaki trajikomik iddialara cevap vereceğim" dedi. Meslek hayatı boyunca 19 atama geçirdiğini, 6 yıl sınırda, 8 yıl şark görevinde bulunduğunu, toplam 16 yılının sınır bölgelerinde geçtiğini anlatan Küçük, görev süresi boyunca övünülecek başarılar elde ettiğini söyledi. Meslek yaşantısına ilişkin bilgiler veren Küçük, "Mensubu olmaktan gurur duyduğum peygamber ocağı Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 8 yıl önce emekli oldum" dedi.
'Köyümdeki evden başka evim yok'Emekli olduktan sonra, terör örgütlerinin hedefinde bulunması ve Bilecik’teki köyüne yaptırdığı evi dışında başka bir evininin olmaması nedeniyle bir süre lojmanda kaldığını kaydeden Küçük, lojmandan, belirlenen süre dolduğu için diğer personelle birlikte ayrıldığını kaydetti. Küçük, "gayriyasal davranışları nedeniyle lojmandan çıkarıldığı ya da bu konuda kendisine uyarılarda bulunulduğu yönündeki iddiaların doğru olmadığını" ileri sürdü.
'Veli Küçük olmak çok zor, kimse ev bile kiralamıyor'Bazı özel nedenlerden İstanbul’da kalması gerektiğinden, lojmandan ayrıldıktan sonra ev kiraladığını belirten Küçük, "Sayın Başkanım; Veli Küçük olmak çok zor. Arkasında 4 korumayla dolaşan Veli Küçük’ü gördüklerinde insanlar evlerini kiralamak istemiyorlar. Tabii haklılar. Emlakçi ile anlaşıyorsunuz, ev sahibi sizi görünce kiralamaktan vazgeçiyor. En sonunda yol seviyesinin altında, perdeleri hiç açılmayan bir ev kiraladım" diye konuştu.
'Doğu sorunu, Kürt değil Ermeni sorunudur'Daha sonra ilgilendiği işlerle ilgili bilgi veren Veli Küçük, önce Seyfi Çapan’ın aracılığıyla bir şirkette çalıştığını, buradan ayrıldıktan sonra da İlhan Yazgan ve eski emniyet müdürü Nihat Kubuş’un teklifleri üzerine, Erol Çakır’ın da dahil olmasıyla bir güvenlik şirketi kurduklarını anlattı. Bilecik’teki köyünde kalmadığı zamanlarda özellikle Türk dünyası ile ilgili çalışmalara katıldığını, buralarda zaman zaman konuşmalar yaptığını söyleyen Küçük, "Doğu sorunu" ile ilgili yaptığı konuşmanın metnini avukatının mahkemeye sunacağını ifade etti. Bu konuşmasında, "Kürt ve Türk’ün kardeş olduğunu, Doğu sorununun Kürt sorunu olmadığını" anlattığını kaydeden Küçük, Kinsay Kartal’ın risalelerini ve Mehmet Şükrü Sekman’ın Kürt sorunu ile ilgili kitaplarını kendi imkanlarıyla çoğaltarak bölgede dağıttığını anlattı. "Doğu sorununun bir Kürt sorunu değil, Ermeni sorunu olduğunu anlattığını" söyleyen Küçük, "Bunlar bazılarının hoşuna gitmedi ve buradayım" dedi.
Ermenilere zulüm yaptığı iddiasıyla yargılanarak idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in bir heykelinin yapılması çalışmalarına katıldığını, bu heykelin KKTC’nin Birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tarafından açıldığını, hatta Kaymakam Kemal Bey asıldığı sırada 4 yaşında olan kızı Müşerref Hanım’ın da törene gelmesini sağladığını anlatan Küçük, "Bunların hepsi görünmeyen, biriken suçlarım oldu" diye konuştu.
'Sadece avcılar ve atıcılar derneğine üyeyim'Emekli olduktan sonra 8 yıl boyunca katıldığı etkinlikler konusunda bilgi veren Küçük, sadece avcılar ve atıcılar derneğine üye olduğunu, ayrıca uluslararası olarak da Dünya Azerileri Kongresi üyesi olduğunu kaydetti. Bu kongrenin Almanya’da yapılan toplantılarına zaman zaman katıldığını, son toplantıda başkan seçildiğini ifade eden Küçük, "Kongrenin Türkiye’den katılan tek üyesi olmam nedeniyle başkanlık yapmamda güçlükler yaşanabileceğini
düşünerek, bu görevi Londra Üniversitesi’nde çalışan Profesör Gulam Rıza Sabri Tebrizi’ye devrettim. Bu isim bile iddianamede şifre olarak kabul edildi" ifadesini kullandı.
Hayatı boyunca gayriyasal hiçbir eylemde bulunmadığını savunan Veli Küçük, hakkında basında yer alan bazı haberlerden örnekler vererek eleştirilerde bulundu.
'Turşu tarifi, bomba yapımı diye yazıldı'
Kocaeli’de faili meçhul cinayetler meydana geldiği yönünde basında sık sık haber yapıldığını anımsatan Veli Küçük, şunları söyledi: "Benim bölgemde faili meçhul olmaz. Ben ortaya çıkartırım. Benim avukatım da görev yaptığım süre içinde faili meçhul cinayet olup olmadığının araştırılması için mahkemeye dilekçe verdi. Bu, ertesi gün basında ’mahkeme faili meçhulleri araştırıyor’ diye çıktı. Ama benim avukatımın bu konuda dilekçe verdiği yazılmadı. Öyle komik şeyler oldu ki bir defterime not aldığım turşu yapımı ile ilgili tarif, bomba yapımıyla karşılaştırılarak gazetelerde yer aldı."
'Ziverbey Köşkü'ndeki sorgulara katılmadım, işkence yapmadım'Bir yazarın köşe yazısında, "Ziverbey Köşkü’nde işkence gördüğü sırada gözündeki bandın zaman zaman açıldığını, bunlardan birinde kendisini gördüğünü" yazdığını anlatan Küçük, "Sene 1972. Ben Şırnak Jandarma Komutanı’yım. O zaman Şırnak’ta yol yok, elektrik yok, su yok, radyo dahi yok ve ben Ziverbey’e gelip sorguya katılıyorum. Yazar İlhan Selçuk benim suç ortağım. O da oradaydı. Onu da mı ben sorguladım?" diye sordu.
"Görev yaptığı bölgede gayriyasal bir faaliyet yürütülmesi ya da faili meçhul olmasını bırakın, en kanlı terör örgütü PKK’nın bile faaliyet gösteremediğini" savunan Küçük, Ağrı’da kendisinin görev yaptığı döneme ait olarak Şemdin Sakık’ın, bölgedeki şartların güçlüğünü anlatan yazdıklarını okudu. Küçük, "Ben Ağrı’da görev yaparken, Mehmet Fikri Karadağ da Erzincan’dan zaman zaman bana destek vermek için geliyordu. O da şimdi cezasını çekiyor" diye konuştu.
Savcının Osman'ıİddianamede, "örgüt kararları çerçevesinde birçok dernekler kurulmasını sağladığı ve faaliyetlerde bulunduğu" yönünde iddialar olduğunu hatırlatan Küçük, savcıları bu iddialarını ispata davet ettiğini söyledi. Küçük, "Savcının Osman’ından bu kanaate varıldıysa doğru değil" dedi. "Alternatif bir ordu kurmaya çalıştığı yönünde iddialar bulunduğunu" söyleyen Küçük, eğer böyle bir çalışması olsa idi buna emekli olmadan önce teşebbüs etmesi gerektiğini anlattı. Bu alternatif ordu konusunda özel güvenlik şirketiyle ilgili bir bağlantı kuruluyorsa bunun da doğru olamayacağını ifade eden Küçük, şöyle konuştu:
'Gizli tanıkların ifadeleri çelişiyor'"(Benim Yeşildirek’te 10 bin adet kalpak siparişi verdiğim, ancak yeterli param olmaması nedeniyle bu siparişten vazgeçtiğim, aynı siparişi Azerbaycan’a verdiğim -sanki orada bedava yapılıyor da- sonra Ankara’da 10 bin kişiyi toplayacağım, başına emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve başka emekli orgeneralleri geçireceğim, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yürüteceğim, kalpakları dağıtarak takmalarını sağlayacağım, bu kalpaklı grubu gören meclisteki askerlerin kenara çekilecekleri ve meclisi işgal edeceğim) yönünde bir iddia bulunmaktadır.
Bu iddianın gizli tanık beyanında ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ancak bir başka gizli tanığın ifadesi bu beyanla çelişmektedir. Bu iddialar, iddianameye saçmalık olsun diye mi konulmuş anlamış değilim."
"Yurt dışında örgütsel toplantılara katıldığının iddia edildiğini" belirten Küçük, iddianamede adı geçen şahısların yurt dışına giriş-çıkışları kontrol edildiğinde bu kişilerle yurt dışına gidip gelmediğinin ortaya çıkacağını anlattı.
'JİTEM, TSK'ya yapılan bir saldırıdır'
İstihbarat görevinde çalışmış olmasının iddianamede suç gibi aktarıldığını savunan Küçük, kısa bir süre için Jandarma Genel Komutanlığı istihbarat gruplarında görev yaptığını söyledi. Söz konusu birimin resmi bir birim olduğunu ifade eden Küçük, şöyle dedi: "İddianameye ısrarla JİTEM adı konulmuştur. Jandarma Genel Komutanlığı’nın hiçbir zaman böyle bir birimi olmamıştır. Bu isim konularak sanki gizemli, gayriyasal bir oluşum varmış izlenimi yaratılmaktadır. Jandarma Genel Komutanlığı’nın istihbarı grupları gayri yasal bir faaliyette bulunmamıştır. JİTEM, TSK’ya yapılan bir saldırıdır" dedi.
'Sedat Peker ve Sami Hoştan suç örgütü lideri değil'
"Çıkar amaçlı suç örgütü liderleri ile yoğun görüşmelerinin olduğunun" iddia edildiğini belirten Veli Küçük, "Görüşme yoğunluğundan kast edilenin açıklanması gerektiğini" söyledi.
Çıkar amaçlı suç örgütü lideri olarak bahsedilen görüştüğü kişilerin Sedat Peker ve Sami Hoştan olduğunu kaydeden Veli Küçük, "Sedat Peker ve Sami Hoştan’ın çıkar amaçlı suç örgütü lideri olduklarını kabul etmiyorum" dedi.
'Susurluk skandalıyla ilgim yok'"Susurluk’un merkezinde olduğu" yönünde iddialar bulunduğunu belirten Küçük, kazanın olduğu gün kendisine Sami Hoştan’ın haber verdiğini, onun nereden haber aldığını ise bilmediğini söyledi.
Hüseyin Kocadağ ve Sedat Bucak’ı tanıyor olması nedeniyle Hoştan’ın kendisine de haber verdiğini belirten Küçük, bunun üzerine kazanın meydana geldiği yerdeki emniyet müdürünü arayarak bilgi aldığını, bu sırada Mehmet Özbay isimli kişinin de öldüğünü öğrendiğini söyledi. Veli Küçük, olaydan yaklaşık 1 ay önce Abdullah Çatlı’nın "Mehmet Özbay" sahte kimliği ile dolaştığına dair bazı resmi makamlara başvuruların olduğunun duyulduğunu anlatarak, bu konuda emniyet müdürünü uyardığını dile getirdi.
Kazanın ardından kendisi ile ilgili basında yayınlar yapıldığını belirten Küçük, bunun üzerine hakkındaki iddiaların soruşturulması için talepte bulunduğunu söyledi. Jandarma Genel Komutanlığı’nca görevlendirilen 3 general tarafından yapılan inceleme sonucunda iddiaların doğru olmadığı sonucuna varıldığını kaydeden Küçük, söz konusu iddiaların orduyu yıpratma faaliyetleri çerçevesinde olduğu kanaatine varıldığını söyledi.
'Susurluk Araştırma Komisyonu'na çağrılmadım'Bunun üzerine 22 Temmuz 1997’de Jandarma Genel Komutanlığı’nca bir basın bülteni hazırlandığını anlatan Küçük, söz konusu basın bültenini okudu. Küçük, basın bülteninde, "Hanefi Avcı’nın, Tuğgeneral Veli Küçük ve bir kısım jandarma personelinin yasa dışı olaylar içerisinde bulunduğu şeklindeki iddialarının öğrenilmesi üzerine, Jandarma Genel Komutanlığı’nca kurulan heyetler marifetiyle, derhal idari tahkikat başlatıldığının, ancak sonuçta iddia ve ithamlar hakkında herhangi bir delil tespit edilmediğinin" bildirdiğini söyledi.
İddianamede ayrıca Susurluk Araştırmada Komisyonu’na ifade vermek üzere gitmediği yönünde iddiaların bulunduğunu anımsatan Veli Küçük, "Susurluk Araştırma Komisyonu’na çağrılmadım. Bu durum, Fikri Sağlar tarafından da bazı medya kuruluşlarına yaptığı açıklamalarda dile getirilmiştir. Anadolu’da bir laf vardır ’Çağrılmayan yere simitçi ile leblebici gider" dedi.
'Sorgulayanlar Tuncay Güney'i ısrarla yönlendiriyor'Tuncay Güney ile kendisinden yaşça büyük emekli bir asker tarafından tanıştırıldığını belirten Küçük, Giresun’da görev yaptığı süre içerisinde Güney’in zaman zaman kendisine gelerek doyurucu olmayan, doğruluğu tartışılır bilgiler verdiğini anlattı. "Bu bilgileri, Güney’in kendisi ile olan irtibatını kesmemek için verdiğini" düşündüğünü belirten Küçük, "Güney ile yapılan ve mülakat adı verilen görüşmeden bu kişinin ne derece güvenilir olduğunun ve bugünlere hazırlık yapıldığının açıkça anlaşıldığını" söyledi.
Tuncay Güney ile yapılan bu görüşmeden örnekler okuyan Küçük, sorguyu yapan kişinin Güney’i ısrarla yönlendirdiğini, hatta daha önceden yazılan senaryoyu zaman zaman hatırlattığını savundu. Tuncay Güney’in kendisinin adını kullanarak dolandırıcılık yaptığını daha önceden öğrendiğini söyleyen Veli Küçük, davanın sanıklarından Semih Tufan Gülaltay’ın ifadelerinden de Gülaltay’ı cezaevinde kendisinin adını kullanarak ziyaret ettiğini, istihbaratçı bir subay olduğunu söylediğini öğrendiğini anlattı.
Küçük, "Güney’in kendisinin adını kullanarak başka şeylere de karışmış olmasına şaşırmayacağını" ifade ederek, "Güney’i Gülaltay’ın ziyaretine kimlerin gönderdiğinin araştırılması gerektiğini" belirtti. Tuncay Güney’i kendisinden uzak tutmaya çalıştığını belirten Veli Küçük, Güney’in yakında emekli olacağını bildiğinden ve belki de oturacak evinin, kullanacak arabasının da bulunmadığını bildiğinden, kendisine bir cip getirdiğini kaydetti.
Bu cipi kabul etmediğini, sert bir tavırla reddettiğini ve bir daha Güney’le görüşmediğini anlatan Küçük, "Cipi alsaydım -bu mümkün değil ama- bu operasyon çok daha önce başlayabilirdi" dedi. Veli Küçük, "Tuncay Güney’in saçmalıklarının samimi beyan olarak kabul edildiğini" savunarak, bu durumu eleştirdi.
Çapraz sorguda sinirler gerildi Saat 15.17’de başlayan çapraz sorguda ise Küçük, müdahil Şebnem Korur Fincancı’nın avukatlarına, “Kasıtlı olarak gelmiş, bozguncu arkadaşlar” dedi ve sordukları sorulara 13 kez “Cevap vermeyeceğim” dedi.
Savcı Nihat Taşkın, savunması sırasında Sami Hoştan ve Sedat Peker’i organize suç örgütü lideri olarak kabul etmediğini söylediğini hatırlatarak, Küçük’ten bunu detaylandırmasını istedi. Küçük’ün yanıtı “Ben böyle düşünüyorum” oldu.
Müdahil avukat› Özkan Yücel, Küçük’e ait ajandalarda bulunan bilgilerle ilgili kendisine soru yöneltmek isteyince Küçük’ün avukatı Tayfun Ilıcalı, ajandalarda yer alan bilgilerin devlet sırrı niteliğinde olduğunu hatırlatarak, bu yönde soru sorulmamasını istedi.
'Hrant Dink duruşmasına silahlı katıldım'Sanıklardan Kemal Kerinçsiz ise Küçük7e, Hrant Dink'in Şişli adliyesinde yargılandığı davaya müdahil olarak mı yoksa bireysel olarak mı katıldığını sordu. Küçük, şu yanıtı verdi: "Hrant Dink'in yargılandığı davaya bireysel olarak katıldım. Arabayla oradan geçiyordum, kalabalık dikkatimi çekti. Yanımda korumalarım vardı. Adliye binasına girişte üstümü aramadılar. Üstümde silah vardı. Niye aramadılar diye de içimdem geçirdim. Yukarı çıktım, beş dakika kalmadam çıktım."
İki kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyorDuruşmaya, Orhan Tunç, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy ve Sevgi Erenerol dışındaki 40 tutuklu sanık geldi. Tutuksuz sanıklardan ise Güler Kömürcü Öztürk, Murat Özkan, İsmail Eksik, Emin Caner Yiğit, Rafet Arslan ve Zeki Yurdakul Çağman duruşmada hazır bulundu. İddianamede, emekli Tuğgeneral Küçük’ün, "Kişiyi yerine getirdiği kamu görevinden dolayı tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" ve "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçlarından 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyor. Veli Küçük’ün "Kişiyi yerine getirdiği kamu görevinden dolayı tasarlayarak öldürmeye teşebbüse azmettirmek" suçundan 4 mağdur için ayrı ayrı cezalandırılması istenen iddianamede, Küçük’ün bu suça ilişkin toplam 52 ile 80 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması öngörülüyor.
İddianamede, Küçük’ün diğer suçlamalara ilişkin de 194 ile 435 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.