Ekonomi

Krizin çözümü yaklaşıyor mu?

Dünyadaki finansal kriz çok kısa sürede Türkiye’yi etkisi altına aldı. Radikal gazetesi köşe yazarlarından Fatih Özatay, bugünkü köşesinde krizin temelinde yatan nedenlerin

13 Ekim 2008 03:00

Türkiye’deki ekonomik krizle birlikte birbirinden farklı çözüm paketleri ardı ardına sıralanıyor. Radikal gazetesi köşe yazarlarından Fatih Özatay, çözümün krizin temelinde yatan sorunların hepsinin birden aynı anda üzerine gidilmesinde yattığını söylüyor.

Fatih Özatay’ın ‘Çözüm yaklaşıyor mu?’ başlıklı bugünkü yazısı:

Dün krizin temelinde yatan nedenlere inmeye çalıştım. Parça parça alınan kararların neden çare olamadığına değindim. Bugün sıra çözüme geldi. Bir de Türkiye’nin neler yapabileceğine... Çözüm, açıktır ki, krizin temelinde yatan sorunların hepsinin birden aynı anda üzerine gitmekten geçiyor.

Cumartesi günü bizim gazetede Roubini’nin çözüm önerileri ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştı. İnternette şöyle bir dolaşınca çoğu uzmanın benzer öneriler ileriye sürdüklerini görmek mümkün. Üzerinde hemen hemen görüş birliği olan öneriler şöyle:

Çözüm paketi

Çözüm paketinin ilk maddesinde mutlaka ve mutlaka mali kurumların eriyen sermayelerinin güçlendirilmesi olmalı. Bu sermayeyi koyacak yatırımcı pek ortalıkta olmadığına göre, bu iş devlet eliyle yapılacak. Bizim 2002 başında çıkardığımız yasaya dayanarak yaptıklarımız gibi... Bu çözüm dünkü yazıdaki ‘Öz-2’ye yönelik ve İngiltere hafta içinde açıkladığı planda bu yola gideceğini duyurdu.

İkinci maddede, güven bunalımı nedeniyle mali kurumların birbirlerine nakit para vermemelerinin üzerine gidilecek. Bankalar arası para piyasasında verilen her krediye merkez bankaları kefil olacak. Böylelikle A bankasının B bankasına güvenmemesi sorunu fiilen ortadan kalkacak. Çünkü A’nın B’ye verdiği likiditeyi merkez bankaları garanti etmiş olacak. İngiltere bunu da yapacağını duyurdu. Ayrıca güven bunalımının bankalardan panik mevduat çekilişlerine yol açmaması için bankaların borçlarının hepsi devlet garantisi altına alınacak. Çoğu ülkede garanti edilen mevduatın üst sınırı yükseltildi. Reçetenin bu maddesi dünkü yazıdaki Öz-3’te belirtilen sorunu çözmeyi amaçlıyor. Ayrıca, merkez bankaları beraberce faiz indirimine gidecekler. Likidite sağlamaya devam edecekler (Öz-1, 2, 3 ve 4 ile ilgili).
Üçüncü maddede, krizi tetikleyen ve dünkü yazıda Öz-1’de anlatılan sorunun çözümü amaçlanacak. Yani, konut fiyatlarının gereğinden daha fazla düşmesi engellenmeye çalışılacak. Bunun için, konut kredileri, borçluların ödeme güçlerine göre yeniden yapılandırılacak. Evlere el konulması zorlaştırılacak. Hatırlatayım, buna benzer bir madde şimdiye kadar alınan hiçbir kararda yok.

Dördüncü madde çok hızlı bir şekilde çürüklerin sistemden ayıklanmasını sağlayacak. Bu mali kurumlar kapatılacak (bizde Tasarruf Sigorta Mevduat Fonu’na alınıyor, sistemden temizleniyorlardı). Zaten ilk maddede belirtilen sermaye enjeksiyonunun hayata geçirilebilmesi için de gerekiyor bu. Reçetenin bu maddesi hem Öz-2 hem de Öz-3’teki sorunlara yönelik. Beşinci madde ise şirketler kesimini hedefleyecek. Sanırım işin en karışık tarafı da burada. Birincisi, şirketlerin de merkez bankaları fonlarına erişiminin yolları aranacak. ABD’de hafta içinde bu yola gidilir gibi oldu. Ayrıca, zor durumdaki şirketlerin borçlarının yeniden yapılandırılmasının yolları araştırılacak. Öz-4’e yönelik. Son olarak da bu önlemlerin hepsi birden aynı anda ve çok sayıda ülkede yürürlüğe konulmalı.

Umutlu olmak için nedenler var

Meraklıları için birkaç site adresi vereyim. Çok sayıda uzman görüşü bulacaklar bu sitelerde: Economist’s View: http://economistsview.typepad.com/; CEPR sayfası: http://www.voxeu.org/;RGE monitor (Roubini’nin sayfası, ücretli): http://www.rgemonitor.com/; The Economists’ Voice (The Berkeley Electronic Press): http: //www.bepress.com/ev/.
Cuma gece yarısı ve cumartesi günü ilk başta çelişkili haberler geldi G-7 toplantısına ilişkin. Fakat daha sonra liderlerin açıklamalarının ayrıntısına inilince, bir miktar umutlu olmak için neden var gibi... Mesela Merkel, Alman planının mali kurumlara sermaye enjekte etmeyi içerebileceğini belirtmiş. ABD zaten neden sonra ve de utangaç bir biçimde bu yola gireceğini açıkladı. Pazar günü Avrupalı liderlerin ortak toplantısı var. Yukarıda saydığım ve çeşitli uzmanların üzerinde büyük ölçüde anlaştıkları pakete benzer bir paketi İngiltere devreye soktu. Avro bölgesi de böyle bir paketi devreye sokabilirse umutlu olmak için nedenlerimiz olacak.

En büyük risk ise ‘piyasa her şeyi çözer’ ideolojisi. ABD’nin karar alma sürecinde bu kadar yalpalamasının belki de temel nedeni şahinlerin bu kör ideolojisi (yukarıda belirttiğim utangaçlığın nedeni de bu). Benzer bir görüş için Soros ile yapılmış ilginç bir mülakata bakmalarında yarar var okuyucuların: http://www.pbs.org/moyers/journal/10102008/transcript1.htm
Bir risk de AB bölgesinde. Bir türlü beraber hareket edemiyorlar. Bu başarısız performans sanırım AB’nin geleceği açısından çok umut verici bir performans değil.

Türkiye ne yapacak?

Önce ne yapmayacağımız: “Güvenli limanız.”, “Bu kriz gelip geçici.”, “Gereken her önlem alınmıştır.” gibi içi boş demeçlerden kaçınmak gerekiyor. Bu tür demeçler, “Acaba yöneticilerimizin durumun farkındalar mı?” şüphesini uyandırıyor çünkü.
Şimdi de yapacaklarımız: Birincisi, bankalardaki mevduat güvencesinin artırılması, gerekirse bankalara sermaye enjekte edilmesi ve zor durumdaki şirketlerin borçlarının yeniden yapılandırılması için gerekli yasal düzenlemelerin hazırda tutulması gerekiyor. Bu konuda 2001-2002 deneyimine başvurulabilir. Mevduat güvencesinin artırılmasının şimdiden hayata geçirilmesi de düşünülebilir (ufak kıpırtılar başladıysa). İkincisi, bu düzenlemelerin hazırda tutulduklarının kamuoyuna açıklanması gerekiyor. Burada hassasiyet var; açıklama “Ne oluyoruz?” şüphesi uyandırmamalı. Onun için de bankalarımızda ABD ve Avrupa’dakine benzer bir problemin olmadığını (öyleyse) gerekçeleriyle açıklamak gerekiyor. Bu hazırlıkların, ‘en kötüye’ zaman geçirmeden cevap verebilmek için yapıldığı anlatılmalı. Sağlıklı iletişim çok önemli burada.

Üçüncüsü, BDDK zaten yapıyordur ama belki çok daha sık bankaların fotoğrafını çekmeli. Birinci maddedeki hazırlıklar ve gerekirse bunların hayata geçirilmesi açısından elzem bu. Dördüncüsü, Merkez Bankası her türlü likiditeyi (lira ve döviz cinsinden) sağlamaya yönelik tedbirleri aldığını bir kez daha duyurmalı. Zaten Merkez Bankası hafta içinde dövize yönelik böyle bir açılım yaptı. Bu konuda engin deneyimi de var. Beşincisi, dünyada ortaklaşa alınan (eğer alınacaksa, alınmayacaksa zaten durum kötü) kararların bizim aleyhimize bir fiili durum yaratmamasına dikkat etmeliyiz. Mesela bankaların tüm borçlarına güvence verilmesi, ama bizim vermememiz bir hassasiyet yaratabilir. Bu durumda ne yapacağımız zaten birinci maddede var.

Altıncısı, bütçede sıkı duracağız. Yerel seçimler popülist alışkanlıkları hortlatmamalı.
Geriye kalanlar da belli ve ne yazık ki artık tekrarlana tekrarlana içleri boşalma aşamasına geldiler: AB çapası, IMF çapası ve mikro reform paketi.