Ekonomi

Krizi başarıyla yöneten bankaların hikayelerine yabancı ilgisi

Krizi başarıyla yöneten Türk bankacılarının daha fazla dinlendiği belirtildi.

31 Ağustos 2009 03:00

Krizi içinde bulundukları farklı bankacılık yapısına rağmen başarıyla yöneten Türk bankacılarının daha fazla dinlendiği belirtildi.
 
Türkiye'deki bankaların ABD ve Avrupalı bankalardan çok farklı bir iş yapış biçimleri olduğunun küresel krizle net olarak ortaya çıktığını belirten Eurobank Tekfen Genel Müdürü Mehmet Sönmez, gelişmiş piyasalarda bankaların devlete yüklediği faturanın 4 trilyon dolara ulaştığını söyledi. Türk bankalarının ise özellikle son 8 ayda gösterdikleri performansla vergi vererek devlete destek olduklarının altını çizen Sönmez, "Tüm dünyanın tersine bir eğilime öncülük ederek, başarılı sonuçlara ulaşmış olmak, Türk bankacılar için gerçek bir övünç kaynağıdır. Şimdi katıldığımız birçok uluslararası toplantıda önce bizleri dinlemek ve krizle nasıl başa çıktığımızın sırrını birinci elden öğrenmek istiyorlar. Artık uluslararası platformlarda sözümüz çok daha fazla dinleniyor ve bu çok güzel bir gelişme" dedi.
 
Köstek değil destek oluyoruz

Yaratıcılığın riskli ürünler geliştirmek olmadığına dikkat çeken Sönmez, Türkiye'deki bankacıların yaratıcılık konusunda ABD ve Avrupalı bankacılarla çok rahatlıkla yarışabileceklerini savundu. Sönmez, "Yaratıcılık konusunda bizimle biraz zor yarışırlar. Gerek bireysel bankacılık gerekse kurumsal bankacılık alanında Türkiye'deki bankaların yakın geçmişi yaratıcı ve yenilikçi birçok ürünle doludur " diye konuştu. Türkiye'de bankaların son 7-8 yılda çok iyi işler yaptıklarını vurgulayan Mehmet Sönmez, krize bankaların yüzde 14-15'lerde yüksek bir sermaye yeterlilik rasyosu ile girdiğini söyledi. Sönmez, "Kriz başladığında ABD bankalarında bu oran yüzde 5-6 düzeyinde idi. Bu kadar devlet ve hazine yardımının ardından daha yeni yüzde 9'lara ancak çıkabildi. Regülasyonlar net sınırlar ortaya koyduğu gibi bankacılarımız da 2001 krizinden net dersler çıkarmaları sayesinde güçlü ve karlı bir bankacılık yapısı kurmayı başardılar. Ve şimdi devlete köstek olmak yerine sürekli destek olarak yolumuzda ilerliyoruz" diye konuştu.
 
Geleceğin yıldızı KOBİ'ler

2009 itibariyle açıkladıkları hedefin küçük ölçekli banka liginden çıkıp, 2013'lerde orta ölçekli bankalar ligine geçmek olduğunu ifade eden Sönmez, "Biz bu hedefi açıklarken krizin gelip geçici olduğunu bilerek söyledik. Çünkü uzun vadeli düşünüyoruz. Nasıl ki 20 yıl önce Türkiye bireysel bankacılık için büyük potansiyel sunan bir ülkeydi, şimdi de biz bu fırsatı KOBİ'lerde görüyoruz. Önümüzdeki beş yıllık süreci kapsayan dönemde ülkenin tekrar büyümeye geçmesiyle birlikte, KOBİ'ler de yeniden büyüme trendini yakalayacaklar. Biz KOBİ'lerin bankacılıkta geleceğin yıldızı olacağına kesin olarak inanıyoruz" dedi.
 
Şantiye ruhuyla çalışıyoruz

Eurobank Tekfen'in perakende bankacılığa geçiş sürecinde olması nedeniyle bir anlamda şantiye ruhuyla çalıştıklarını belirten Sönmez "Öncelikli olarak sermaye yeterlilik rasyomuzu sermaye artışı sağlayarak yüzde 28'lere getirdik. Sıfır noktasından başlayarak perakende bankacılıktaki altyapımızın ağustos itibariyle yarısını tamamladık. İşin mutfak tarafını bitirmek üzereyiz. Şantiye yatırımları olarak nitelendirdiğimiz tüm bu yatırımları 2010 ilk çeyreğine doğru tamamlamayı hedefliyoruz. 2010 yılından itibaren perakende bankacılığa aktif olarak gireceğiz. ATM'ler, kredi kartları, tüketici kredileri, mortgage gibi tüm ürünleri sıfırdan başlayacak şekilde en pratik ve en modern yatırımlarla perakende bankacılık alanında sunmaya başlayacağız" dedi.

Kendilerini bir hücumbota, büyük bankaları ise düzenli bir orduya benzeterek, "Esnek, çevik ve süratli hareket edebiliyoruz" diyen Sönmez, "Büyük bankaların Marmaris'teki strateji ile Kars'taki stratejileri büyük oranda aynı. Biz orta ölçekli bir banka haline geldiğimizde de hücumbot yeteneğimizi koruyacağız, ve müşteriye, sektöre uygun çözüm ve hizmetler sunmaya devam edeceğiz" dedi.
 
 
Krizi yaşadım, şanslıyım

Genel müdürlük görevine tam küresel krizin birkaç ay öncesinde geldiğini belirten Mehmet Sönmez, o dönemde yaşanan pembe günlerin ekim ayının gelmesiyle birlikte tarihin en büyük krizlerinden birine dönüştüğünü hatırlatarak, "Gerçekten çok riskli bir dönemdi ve hiç kimse önünün göremiyordu. Önümüzü göremediğimiz için de herkesin doğal olarak psikolojisi de bozuluyordu. Ancak biz sakinliğimizi bozmadık, çünkü Türkiye'deki bankalar olarak güçlü bilançolarımız vardı, sermaye yeterlilik rasyolarımız iyi durumdaydı ve mevduat odaklı bir fon yapımız bulunuyordu. Ben yine de kendimi çok şanslı sayıyorum. Çünkü böylesine küresel krizler deneyimler insanın kariyer hayatında ancak dört beş kuşakta bir denk gelir ve ben kendimi bu şanslı kuşaktan sayıyorum" dedi.