Krizi içinde bulundukları farklı bankacılık yapısına rağmen başarıyla yöneten Türk bankacılarının daha fazla dinlendiği belirtildi.
Türkiye'deki
bankaların ABD ve Avrupalı bankalardan çok farklı bir iş yapış
biçimleri olduğunun küresel krizle net olarak ortaya çıktığını belirten
Eurobank Tekfen Genel Müdürü Mehmet Sönmez, gelişmiş piyasalarda
bankaların devlete yüklediği faturanın 4 trilyon dolara ulaştığını
söyledi. Türk bankalarının ise özellikle son 8 ayda gösterdikleri
performansla vergi vererek devlete destek olduklarının altını çizen
Sönmez, "Tüm dünyanın tersine bir eğilime öncülük ederek, başarılı
sonuçlara ulaşmış olmak, Türk bankacılar için gerçek bir övünç
kaynağıdır. Şimdi katıldığımız birçok uluslararası toplantıda önce
bizleri dinlemek ve krizle nasıl başa çıktığımızın sırrını birinci
elden öğrenmek istiyorlar. Artık uluslararası platformlarda sözümüz çok
daha fazla dinleniyor ve bu çok güzel bir gelişme" dedi.
Köstek değil destek oluyoruz
Yaratıcılığın
riskli ürünler geliştirmek olmadığına dikkat çeken Sönmez, Türkiye'deki
bankacıların yaratıcılık konusunda ABD ve Avrupalı bankacılarla çok
rahatlıkla yarışabileceklerini savundu. Sönmez, "Yaratıcılık konusunda
bizimle biraz zor yarışırlar. Gerek bireysel bankacılık gerekse
kurumsal bankacılık alanında Türkiye'deki bankaların yakın geçmişi
yaratıcı ve yenilikçi birçok ürünle doludur " diye konuştu. Türkiye'de
bankaların son 7-8 yılda çok iyi işler yaptıklarını vurgulayan Mehmet
Sönmez, krize bankaların yüzde 14-15'lerde yüksek bir sermaye
yeterlilik rasyosu ile girdiğini söyledi. Sönmez, "Kriz başladığında
ABD bankalarında bu oran yüzde 5-6 düzeyinde idi. Bu kadar devlet ve
hazine yardımının ardından daha yeni yüzde 9'lara ancak çıkabildi.
Regülasyonlar net sınırlar ortaya koyduğu gibi bankacılarımız da 2001
krizinden net dersler çıkarmaları sayesinde güçlü ve karlı bir
bankacılık yapısı kurmayı başardılar. Ve şimdi devlete köstek olmak
yerine sürekli destek olarak yolumuzda ilerliyoruz" diye konuştu.
Geleceğin yıldızı KOBİ'ler
2009
itibariyle açıkladıkları hedefin küçük ölçekli banka liginden çıkıp,
2013'lerde orta ölçekli bankalar ligine geçmek olduğunu ifade eden
Sönmez, "Biz bu hedefi açıklarken krizin gelip geçici olduğunu bilerek
söyledik. Çünkü uzun vadeli düşünüyoruz. Nasıl ki 20 yıl önce Türkiye
bireysel bankacılık için büyük potansiyel sunan bir ülkeydi, şimdi de
biz bu fırsatı KOBİ'lerde görüyoruz. Önümüzdeki beş yıllık süreci
kapsayan dönemde ülkenin tekrar büyümeye geçmesiyle birlikte, KOBİ'ler
de yeniden büyüme trendini yakalayacaklar. Biz KOBİ'lerin bankacılıkta
geleceğin yıldızı olacağına kesin olarak inanıyoruz" dedi.
Şantiye ruhuyla çalışıyoruz
Eurobank
Tekfen'in perakende bankacılığa geçiş sürecinde olması nedeniyle bir
anlamda şantiye ruhuyla çalıştıklarını belirten Sönmez "Öncelikli
olarak sermaye yeterlilik rasyomuzu sermaye artışı sağlayarak yüzde
28'lere getirdik. Sıfır noktasından başlayarak perakende bankacılıktaki
altyapımızın ağustos itibariyle yarısını tamamladık. İşin mutfak
tarafını bitirmek üzereyiz. Şantiye yatırımları olarak
nitelendirdiğimiz tüm bu yatırımları 2010 ilk çeyreğine doğru
tamamlamayı hedefliyoruz. 2010 yılından itibaren perakende bankacılığa
aktif olarak gireceğiz. ATM'ler, kredi kartları, tüketici kredileri,
mortgage gibi tüm ürünleri sıfırdan başlayacak şekilde en pratik ve en
modern yatırımlarla perakende bankacılık alanında sunmaya başlayacağız"
dedi.
Kendilerini
bir hücumbota, büyük bankaları ise düzenli bir orduya benzeterek,
"Esnek, çevik ve süratli hareket edebiliyoruz" diyen Sönmez, "Büyük
bankaların Marmaris'teki strateji ile Kars'taki stratejileri büyük
oranda aynı. Biz orta ölçekli bir banka haline geldiğimizde de hücumbot
yeteneğimizi koruyacağız, ve müşteriye, sektöre uygun çözüm ve
hizmetler sunmaya devam edeceğiz" dedi.
Krizi yaşadım, şanslıyım
Genel
müdürlük görevine tam küresel krizin birkaç ay öncesinde geldiğini
belirten Mehmet Sönmez, o dönemde yaşanan pembe günlerin ekim ayının
gelmesiyle birlikte tarihin en büyük krizlerinden birine dönüştüğünü
hatırlatarak, "Gerçekten çok riskli bir dönemdi ve hiç kimse önünün
göremiyordu. Önümüzü göremediğimiz için de herkesin doğal olarak
psikolojisi de bozuluyordu. Ancak biz sakinliğimizi bozmadık, çünkü
Türkiye'deki bankalar olarak güçlü bilançolarımız vardı, sermaye
yeterlilik rasyolarımız iyi durumdaydı ve mevduat odaklı bir fon
yapımız bulunuyordu. Ben yine de kendimi çok şanslı sayıyorum. Çünkü
böylesine küresel krizler deneyimler insanın kariyer hayatında ancak
dört beş kuşakta bir denk gelir ve ben kendimi bu şanslı kuşaktan
sayıyorum" dedi.