Euro Bölgesi'nden iyi haberler gelmeye devam ediyor. Portekiz Euro İstikrar Fonu'na ihtiyacının kalmadığını duyurdu. Yunanistan sermaye piyasasından borçlanabiliyor. İspanya'nın büyüme hızı son beş yılın en yüksek düzeyine çıktı. Uluslararası Para Fonu Başkanı (IMF) Christine Lagarde ise rehavete kapılmamak gerektiğini söylüyor. Lagarde "Handelsblatt" gazetesine verdiği mülakatta, “Krizi atlattığımız ve misyonumuzu tamamladığımız sanılmasın” dedi. Para Fonu başkanı, banka kredilerindeki tıkanıklığın sürdüğünü ve kriz ülkelerindeki işletmelerin, ekonomik bakımdan güçlü ortaklarına kıyasla kredi bulmakta zorlandığını dile getirdi.
Düşük enflasyon da önemli riskler doğuruyor. Lagarde, para politikasının büyümeye odaklandırılması gerektiği görüşünde. Para Fonu başkanı, Avrupa Merkez Bankasının (AMB) faizleri daha da düşürmesini ya da tahvil alımlarını arttırarak piyasaya daha fazla para sürmesini, kastediyor. AMB Yönetim Kurulu enflasyonun bir türlü hedeflenen orana yaklaşmamasına rağmen gösterge faizi sabit tutmuş ancak haziran ayında daha aktif para politikası uygulanabileceğini duyurmuştu.
Uluslararası Para Fonu Başkanı Christine Lagarde Euro Bölgesi'nin büyüme hızını sürdürülebilir şekilde arttırabilmesi için gerekli koşullardan birinin de kriz ülkelerinin rekabet gücüne kavuşturulması olduğunu, bunun için de istihdam piyasasında yapısal düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtiyor. Lagarde gençlerin istihdam piyasasına kazandırılmasını ve mal ile hizmetler sektörlerindeki kısıtlama ve bariyerlerin tasfiye edilmesini salık veriyor.
Yüksek işsizliği Euro Bölgesi'nin en büyük sorunu olarak tanımlayan iktisatçılar da işsizliğin çok yavaş geriletilebilecek olmasının reform sürecini sekteye uğratabileceğine dikkat çekiyorlar. Hamburg'daki Dünya Ekonomisi Enstitüsü'nün araştırma direktörü Michael Braeuninger de rekabet gücünün arttırılması gerektiğini ve enflasyonun yüzde ikilik hedef oranın altında kalmasının ücret artışlarının istenen düzeye çıkmamasının bir sonucu olduğunu söylüyor.
Ukrayna büyük risk
Ukrayna'daki gelişmeler de IMF başkanını endişelendiriyor. Christine Lagarde krizin, boyutları kestirilemeyecek bir tehlike yarattığı, dünya ticaretine zarar verdiği ve Ukrayna'daki sermaye yatırımlarını durma noktasına getirdiği saptamasını yapıyor ve “Ukrayna'nın 17 milyar dolardan çok daha fazlasına ihtiyacı var. O ülkede durum çok kritik, o yüzden şimdilik yardım edemeyiz, demek olmaz” şeklinde konuşuyor.
Bremen Eyalet Bankası baş iktisatçısı Folker Hellmeyer, Ukrayna NATO ve AB üyesi olmadığı için Almanya'nın ve Birlik Avrupa'sının krizle mücadele ve kurtarma yetkisi olmadığını hatırlatıyor ve ekliyor: “Ukrayna ekonomik bakımdan Yunanistan'ın borç krizi sırasında çizdiği tablodan çok daha kötü durumda. Bu problemin çözümünü üstlenmemiz bize çok pahalıya mal olur. Almanya ve AB'nin yardımları üstlenmesi için herhangi bir meşru neden görmüyorum.”
‘IMF her şeye karışmasın'
Dünya ekonomisinin bekçiliğine soyunan IMF talep ve tavsiyeleri yüzünden eleştirilere de hedef oluyor. Lagarde'ın aktif para politikası uygulaması yolundaki talebi AMB Başkanı Mario Draghi'nin tepkisi çekmiş ve Draghi, “Antlaşmalar uyarınca bağımsız bir kurumuz. Bu bakımdan herkes sözlerine dikkat etmeli. Öğüt ve tavsiyelerin AMB'nin bağımsızlığını hedef aldığı izlenimi doğarsa merkez bankasının inandırıcılığı uzun vadede zarar görür” demişti.
Para Fonu, kriz ülkeleriyle reformları görüşen troyka bünyesinde çatlak sesler çıkardığı için de eleştiriliyor. IMF son olarak Yunanistan'a ikinci bir borç affı tanınmasını Almanya'nın da ısrarıyla dikte ettirilen tasarruf programının yumuşatılmasını talep etmişti. Araştırmacı Michael Braeuninger Euro Bölgesi ile IMF arasındaki sürtüşmenin finans piyasasında güvensizlik yaratacağına ve ekonomik düzelmeyi sekteye uğratacağına ise ihtimal vermiyor. Braeuninger, “Piyasalar her konuda farklı görüşlerin olabileceğini hesaba katar. Görüş ayrılıkları yokmuş gibi davranmak olmaz. Bana göre açıkça tartışmak, şeffaflık kazandıracağı için daha iyi bir yöntemdir.”