Gündem

'Kovulmalarımız bizim için şeref madalyasıdır'

'İstenmeyen adamlar' Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan anlatıyor...

15 Kasım 2010 02:00

T24 - Türkiye'de gazetecilğin iki önemli ismi Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan yıllarca  çalıştıkaları gazeteden 'aynı gerekçeyle' kovuldular. Farklı gazetelerde aynı sonu yaşamalarını bugün 'Kovulmalarımız bizim için şeref madalyasıdır' şeklinde değerlendirdiler.

Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan'ın Akşam gazetesine verdikleri röportaj şöyle: 

Türk basının en çok konuşulan ve konuşturtan iki kalemi, Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun. Çölaşan 22 yıl Hürriyet'te çalıştı, Coşkun ise 17 yıl... Şimdi Çölaşan Sözcü'de, Coşkun ise -işine son verilen- Habertürk'ün ardından Cumhuriyet'te yazmaya başladı... İşte iki iyi dost ve rakip yazar... 

Sadece kalemlerine yansımıyor üslup farkı, mizaçları da bir o kadar ayrı... Birlikte konuştuğumuz ikili, 'Küstüler, barıştılar' dedikodularına da son noktayı koydu: 'Birbirimize asla küsmeyiz. Biz kader ortağıyız! Kovulmalarımız da şeref madalyamızdır...'


BEKİR COŞKUN

1945 Şanlıurfa doğumlu. Gazetecilik okudu, 1974'te gazeteciliğe başladı. 1978'de Günaydın'daki köşesinin adı Dokuzuncu Köy'dü. Köşenin adı, 1987'de Sabah'ta, Onuncu Köy oldu.Dört kitabı bulunan Coşkun, köpeği Pako'nun adıyla kaleme aldığı yazıları nedeniyle 'Pako'nun Babası' diye de anılyor. Keman çalan ve marangozluğa meraklı. Hürriyet'ten ayrılması ve referandum sürecindeki yazılarından ötürü Habertürk'teki işine son verilen Coşkun kendi deyimiyle 'yerini buldu'. Artık Cumhuriyet'te İlhan Selçuk'un köşesinde yazıyor. Coşkun, son yaşadıklarını kaleme aldığı kitabını aralık ayında yayımlamayı planlıyor. 


EMİN ÇÖLAŞAN 

1942 Ankara doğumlu Emin Çölaşan, Atatürk dönemi bakanlarından Refik Şevket İnce'nin torunu ve Devlet Meteoroloji İşleri 'nin ilk müdürlerinden Prof. Ümran Çölaşan'ın oğlu. ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi'ni bitirdikten sonra DPT'de, bakanlıklarda ve PETKİM'de çalıştı. Gazeteciliğe 1977'de Milliyet'te başladı. 1985'ten 2007'ye kadar Hürriyet'te yazdı. Bir yıldan bu yana Sözcü'de yazıyor. Çölaşan, Hürriyet'ten ayrılma sürecini anlattığı 'Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi' ve ardından çıkan 'Her Kuşun Eti Yenmez', 'Sakıncalı Gazeteci' adlı kitaplarıyla siyaset-medya ilişkilerini bir kez daha tartışmaya açtı.

Bekir Coşkun -Emin Çölaşan... Lafı dolandırmadan küt diye söyleyen, her dönemin muhalif yazarı olmayı başaran, 'Cumhuriyet'in yılmaz savunucuları' ve tüm eleştirilere rağmen medyanın son çeyrek yüzyılına damgasını vurmuş iki isim...  Onları birlikte yapılacak bir röportaja ikna etmek zor oldu. Mütevazı bir talepleri de vardı: 'Öyle tuhaf fotoğraflar çektirmeyelim, o işler bize göre değil!'
Oysa Bekir Coşkun'un keman sevgisi, Emin Çölaşan'ın da altta kalmamak için her fırsatta eline darbuka aldığını biliyoruz... Neyse, boynumuz kıldan ince deyip düştük yola... Uzun yıllar Hürriyet'in 5'inci katında, yan yana odalarda çalışan iki dostun en iyi bildiği adreste buluştuk. Hürriyet'in Cinnah Caddesi'ndeki eski binasına 100 metre uzaklıktaki Kuğulu Park'ta... 

Emin Çölaşan 22 yıl Hürriyet'te çalıştı, Bekir Coşkun ise 17 yıl.. Şimdi Çölaşan Sözcü'de, Coşkun ise  -işine son verilen- Habertürk'ün ardından Cumhuriyet'te yazmaya başladı... İşte iki iyi dost ve rakip yazar... Sadece kalemlerine yansımıyor üslup farkı, mizaçları da bir o kadar ayrı... 'Küstüler, barıştılar' dedikodularına da son noktayı koydular: 'Birbirimize asla küsmeyiz. Biz kader ortağıyız! Kovulmalarımız da şeref madalyamızdır..'

Bekir Coşkun espriler yapıp  gülüyor, Emin Çölaşan ise 'Ağır Ağabey'...  Birbirlerine durmadan takılıyorlar. Emin Çölaşan'ın tek hobisinin arkadaşlarını telefonda işletmek ve işletilmek olduğunu söyleyen Coşkun, 'Emin Hürriyet'ten ayrılırken, hadi birlikte istifa edelim dedik. Hemen telefona sarılıp bizim Cunda'da bir restoranı aradım, 'Saz ekibine kemancı almayın, geliyorum' dedim. Emin'e döndüm, 'senin hiç hobin yok, ne yapacaksın istifa edince' dedim. Çölaşan gülerek doğruluyor, 'Evet ben böyleyim. Evden gazeteye, gazeteden eve...' 

- Uzun yıllar medyanın en çok okunan yazarı olup sonra 'istenmeyen adam' ilan edilmek nasıl bir duygu?

E.Ç. İnsanların bize karşı sempatisi ve olumlu bir bakışı var. Abartmıyorum bir gün bile olumsuz bir olay yaşamadım, saygısızlığa rastlamadım. Bize olumsuz tavır koyan, yazdıklarımız nedeniyle zor duruma giren patronlardır. Kovulmalar bizim şeref madalyalarımızdır.

B.C. Bizi istemeyen iktidar ve yandaşları. İnsanlar bizi hiç yalnız bırakmadı. Yaşadıkladım taze. Çarşıda pazarda dahi o desteği, sevgiyi görüyorum. Bize gösterilen ilgi gazete tirajlarından da görülebilir. Bir gazeteciyi herkesin sevmesi kötüdür. Öyle biri ikiyüzlüdür.


'BEKİR'E İLK KEZ BOZULDUM'

- Bekir Coşkun Cumhuriyet'e başlayınca arayıp hayırlı olsun dediniz mi?

B.C. Aramadı, küstü. Ben onu aradım, 'utanmıyor musun, düşmanlarım bile arıyor' dedim.
E.Ç. Söylesene ne dediğini Bekir! (gülüyor) Aradı, küfretti. 'Ulan p..t beni niye aramıyorsun' dedi. Bunu aynen yaz.
B.C. Aynen böyle dedim.
E.Ç. Bekir'in Sözcü'ye gelmesini istedim. Hepimiz aradık, bastırdık, olmadı. Bana sorarsan Sözcü'de olmalıydı. Bekir'e hayatımda ilk kez bozuldum. Kendi kararıdır, saygı duymak lazım, hayırlı olsun.


'ALLAH'A ŞÜKRETTİK'

- 'Bekir Coşkun Habertürk'te pek rahat yazamıyordu ama Cumhuriyet'te İlhan Selçuk'un köşesinde eski üslubuna kavuştu' yorumu yapılıyor... 

B.C. Cumhuriyet'te müthiş bir nefes aldım. Ben Allah'a sığınırım, yalvarırım, yardım isterim. Fazla güvenmem ama!(gülüyor)  Bugünleri gösterdiği için şükrettim Allah'a. O kadar huzurlu ve mutlu hissediyorum ki kendimi. Okuyucuları İlhan Selçuk'a tapıyor. O köşede dayak yemeden yazacak tek kişi bendim. İlk gün elim ayağım titredi yazarken...
E.Ç. Önemli olan bir gazetecinin özgürce yazmasıdır. Hürriyet'in son yıllarımda hiçbir zaman özgürce yazamadım. Bekir'in de rahat yazamadığını düşünüyorum. Onun adına konuşmayayım ama... Şimdi ben de Sözcü'de 'oh be' diyorum. Ben de aynen Allah'a şükrediyorum. Böylesine özgür bir ortamda gazetecilik yapmak dünyanın en mutlu işi bizim için. Baskı yok, sansür yok...


'TARİFEMİZ 10 BİN'

B.C. Burada rahat mı bırakacaklar bizi? Hayır, daha gittiğimin 6'ncı günü dava açtı Başbakan. Bunu ilk size söylüyorum. Daha yazmaya başlamadan hem de. Gazetenin geleneksel 29 Ekim Cumhuriyet resepsiyonunda dağıtılan ilave için 'Cumhuriyeti Niçin Yıkamazsınız?' başlıklı yazı yazdım. Demişim ki, 'Övünerek yaptıkları her şey Cumhuriyetin eseridir... 'Çok iş yaptık' diyor Cumhuriyete kızan ahmak. Sekiz senede mi büyüyüp yetiştirdin?' Ahmak lafına dava açmış Başbakan.
E.Ç. Sen de çok ayıp etmişsin kardeşim ya!..
B.C. Ne yapayım Emin, elim elimden kaçtı! 
E.Ç. Eee? Ne istiyorlar?
B.C. Başbakan 10 bin lira istiyormuş benden.
E.Ç. Bana da açmıştı dava, 10 bin lira istemişti. Tarifemiz o belli ki, 10 bin. Benden bir şey alamadı.


'KÜREĞİ BIRAKIP GİDEMEYİZ'

- Neden Cumhuriyet?

B.C. Biz belli görüşteki gazeteciler için Cumhuriyet'in yeri ayrıdır. Hepimizin ortak gazetesi gibidir.Cumhuriyet, Sözcü, Yeniçağ bu zor günlerde elinden geleni yapan, saygın gazeteler. Nerede olursak olalım doğru bildiğimiz yoldan şaşmamak önemli. Toplumun bu gazetelere destek olması lazım. Emin Hürriyet'ten ayrıldığında 'biz kürek mahkumlarıyız' diye yazmıştım. Küreği bırakıp gidemeyiz. Dalga gelir, birimiz denize düşer, diğeri tutup çıkarır. Yeter ki kayık batmasın, biz bildiğimiz yolda kürek çekmeye devam edelim.
E.Ç. Şunu da söylemek lazım. Cumhuriyet ile Sözcü'nün gerçek tirajlarında olduğuna inanmıyorum. Cumhuriyet 60 bin satıyor, Sözcü 220 bin civarında. Bunlar çok düşük. Bütün baskılara rağmen bu ülkenin yüzde 42'si referandumda hayır oyu verebildi. Kardeşim, bu iki gazetenin toplam tirajı 280 bin. Demek ki bu insanlar hayır diyor ama bu gazeteleri, bizi okumuyorlar. Satışlarının milyonlarca olması gerekir. Bunu anlayamıyorum.


GAZETE PATRONU OLMAK İÇİN MANGAL GİBİ YÜREK GEREK

- İsmet Berkan da Ayşenur Arslan'ın programında gazetecilerin rahat yazamadığını söyledi.
B.C.  İsmet Berkan gönderildi de ondan böyle konuşuyor. Eski yerinde kalsaydı söylemezdi. Hepsi söyleyecek, yazacak yakında ama anlatmakta zorluk çekecekler. Biz anlatıyoruz. Bu gazete sahipleri demek ki, gazete patronu olurken tarihi okumadılar, kitaplara bakmadılar. Çünkü gazete patronu olmak riskli ve zordur. Gazete patronu olmak için insanda mangal gibi yürek olması gerekir. Gerektiğinde kendini bile riske atması gerekir.
E.Ç. Nasıl atacak kendini riske Bekir?
B.C. Cumhuriyetin kuruluşundaki gazete patronlarına, gazetecilere bak. Bazıları canlarıyla ödemiştir bunun bedelini. Orada şatonda otur, iktidar istediğinde muhabir at, yazar at. Kendi günahını o insanlara ödet.


MEDYADA KORKU DAĞLARI BÜRÜMÜŞ

- Uzun yıllar birlikte çalıştığınız Oktay Ekşi'ye de çok sayıda dava açıldı. Ekşi'nin istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

E.Ç. İstifayı gerektirecek bir olay değildir. Hürriyet başyazarına sahip çıkmadı, hem de 40 yıllık başyazarına. Bir yazı yazmışsın, ölçüyü kaçıran bir cümle kullanmışsın. Ne olur, dava açarlar.
B.C. Bir de özür diledi.
E.Ç. Evet, özür diledi. Burada ben Oktay Ekşi'yi değil ona sahip çıkmayan Hürriyet yönetimini suçluyorum. Baktılar ki pabuç pahalı. 'Eyvah, Başbakan yine bizim üzerimize gelir' diye düşündüler. Ya kendisi istifa etti ya da ettirildi. Neticede gitmesine göz yumdular. Medyada korku dağları bürümüştür.