Gündem

Koru: Yalıda değil gecekonduda yaşıyorum

Daha önce Hürriyet ve Sabah'tan teklif aldığını belirten yazar Fehmi Koru, 'O zaman reddetmiştim. Şimdi teklif gelse belki kabul ederim' dedi

27 Nisan 2009 03:00

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le olan yakın arkadaşlığı nedeniyle AKP iktidarıyla birlikte adından en çok söz edilen gazetecilerden biri olan Fehmi Koru, Köşk'e çıktıktan sonra Gül'le ilişkilerinin resmi bir çerçevede sürdüğünü söyledi.

Son aylarda ise sık sık 'Hürriyet gazetesine yayın yönetmeni olmak istiyor' iddialarıyla da gündeme gelen 59 yaşındaki Koru, HaberTürk gazetesinden Balçiçek Pamir'e, "Daha önce iki kez Hürriyet bir kez de Sabah'tan teklif aldım. Ancak kabul etmedim. Hürriyet'in başına 40'ımda olsaydım geçmek isterdim" dedi.

Hakkında iddia edilen 'Yalıda oturuyor' iddialarını da yalanlayan Koru, Beykoz sırtlarında bir gecekonduda yaşadığını söyledi. Pamir'in Koru'yla yaptığı HaberTürk'te (27 Nisan 2009) yayımlanan röportajı şöyle:  

Sizin için Cumhurbaşkanı ile yakındır, Başbakan ile arası kötü diyorlar. Başbakan ile aranız neden kötü?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile olan ilişkim arkadaşım Gül gibi değil. Cumhurbaşkanı seçildikten beri onun seçtiği çerçevede yürüyen bir ilişkimiz var. Son derece resmi yürüyen bir ilişki bu.

Resmiyetin dışına çıkılmıyor mu yani?

Resmiyetin sınırlarını zorlayan özel yönleri de var. Ailecek bir araya geldiğimiz oluyor ama bunun gazeteciliğime tek kuruş katkısı yok. Onun o mevkide olmasının ülke açısından çok büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Gül, makama belli bir standart getirdi. O ayrılınca da onun gibiler tarafından doldurulabilecek bir standart bu. Ama Cumhurbaşkanlığını bırakacağı günü de iple çekiyorum, dostu olarak.

Ya başbakan?

Belki de kendimle ilgili tek anlatamadığım konu bu. Başbakan Erdoğan ile ne Başbakan olmadan önce ne de sonra hiçbir özel ilişkim olmadı. Tanımıyordum ki. Daha sonra başka gazetecilerle olduğu gibi tanıştık. Sonrasında da zaten böyle bir yakın ilişki beklemediğim, istemediğim için olmadı.

Niye istemediniz?

Onların siyaseten hitap ettiği kesimin iyi tanıdığı bir yazarım. Yollarımız bu noktada kesişiyor ama ben siyasetle arasına özel ilişkiyi sokmamaya çalışıyorum.

Hürriyet’in başına 40’ımda olsaydım geçmek isterdim

Siz sürekli nereye gidiyorsunuz?

Halkın içindeyim demeye çalışıyorum. Örneğin bugün buradayız. Beykoz Belediye Tesisleri örneğin bak Beytaş Restoranı. Burada çok satan gazeteden kimseyi görmedim. Örneğin belediyelerde algının aksine burada içki veriliyor.
Meslektaşlarıma geldikleri kökleri unutmamak adına, nostaljik olsa da ara sıra halkın içine karışmalarını öneririm.

Aylık kazancınızın 100 milyar lira olduğu konuşuluyor, olmayan yalınızdan bahsediliyor, Harvard diplomanız tartışılıyor…

Ben medyada olduğumdan beri benim üzerimden birileriyle hesaplaşıyorlar. Temsil ettiğim kesimle hesaplaşma herhalde. Beni kafalarında nereye oturtuyorlarsa işte…

Muhafazakâr kesim mi?

Ben sadece o kesimden değilim ki. Üstelik onların düşündükleri tarzda bir geçmişe sahip değilim.

Ne düşünüyorlar?

Fakir fukara, Anadolu’nun bir yerinden çıkmış falan diyorlar herhalde. Oysa ben İzmirliyim. Hali vakti yerinde bir ailenin çocuğuyum. Hep iyi yerlerde oturdum. MIT’te araştırmacı olarak çalıştım. Harvard’da master yaptım. Oraya gitmiş üç aylık kurs görmüş diyorlar. Ne alakası var? Elimde diplomam var. Yakıştırmıyorlar bütün bunları bana ama sonra gel yaz bizde diyorlar.

Kim diyor?

Ertuğrul Özkök iki kez Hürriyet için teklifte bulundu. Ergun Babahan senin de bulunduğun dönemde, iki kez Sabah için teklifte bulundu, biliyorsun. Bulunduğum yerleri kendim seçerim. Bana güven veren yerde olurum. Piranhalar gibi üzerine gelecek, sizi doğramak istenilen yerde, onların ortamında sözünün geçtiği yerde yazmam ben. Kendimi o yerlere teslim edemem.

Bundan sonra?

Olabilir geçebilirim, çünkü toplumsal merkez nasıl değişiyorsa medyadaki merkez de değişmek zorunda. Şimdiye kadar muhafazakar kesimden insanları aldılar, yazdırttılar ama kendilerine benzeterek.

Ahmet Hakan’ı kastediyorsunuz.

Sadece o değil, başkaları da var.

Kim var?

Var başkaları da. O insan ne kadar kendilerine benzerse o kadar rahat edebiliyor. O insanın kendisi gibi olması, kendisi gibi insanlar için yazması beklenmeliydi. Dolayısıyla bunların kötü örnek olduğunu düşünüyorum.

Hürriyet’in başına geçmeyi ister miydiniz?

İstemez miyim, isterdim tabii. Ama bu yaşta değil. 40 yaşında olsaydım ve böyle bir imkan olsaydı elbette yönetmek ve yazmak isterdim. Ama bugün Hürriyet’in cazibesi nedir doğrusu onu pek bilemiyorum, çok satmasından başka. Yeni Şafak benim için yazarları, bakış açısı bakımından daha doğru yer. Benim o mevkiye yakıştırılmam birilerinin fantezisi.

Benden korkuyorlar herhalde

Merkez medyanın sizinle alıp veremediği nedir?

Merkez değerlere sahip çıkanlara “Merkez” denir. Senin kastettiklerin hiçbir değere sahip çıkmıyor. Çok satan gazeteler tanımlamasını tercih ederim. Eğer merkezle irtibatlarınız kopmuşsa, onlar farklı değerlere sahipse, onlardan kendinizi koruma yalıtma ihtiyacı var.

Tekrar soruyorum alıp veremedikleri nedir sizinle?

Korkuyorlar herhalde. Patronlarının sağladığı saltanatın gideceğini düşünüyorlar. Patronların kesesinden kendi zavallı eğilimlerinin sürmesini sağlayan bir düzen sağlamışlar. Kendilerine benzetemeyecekleri birileri bir yerlere gelirse diye korkuyorlar. 

Yalım yok, gecekonduda oturuyorum

Oturduğunuz yalı buralarda mı?

Ne yalısı Balçiçek?

Yalınız varmış.

Ne yalısı gecekondu.

Nasıl gecekondu?

Kaldır başını bak, Beykoz sırtlarında gecekondu mahallesi vardır. Orada iki katlı bir evim var. 200 küsur metrekare.

Yalı hayaliniz var mıdır?

İstemem yalıda oturmak.

Neden? “Fehmi Koru yalıda oturuyor” dedirtmemek için mi?

Yalıda oturmanın yükümlülükleri var. Sadece bakmak anlamında değil, sorumlulukları da kocaman. Yalıda oturmak aklımın ucunda geçmiyor. Dünyanın güzelliklerinden, özelikle İstanbul’un güzelliklerinden istifade etmek istiyorum. Ben aslında kökten İstanbulluyum. Nüfusum Üsküdar’dı sonra İzmir’e aldırdım. Dönerken kendime bir şart koydum, mutlak Boğaz’la irtibatta olacağım. İlk geldiğimde Cihangir’de manzaralı bir evde oturdum ama çok küçüktü.

Peki niye Beykoz?

Öncelikle imkanları açısından. İstanbul’un başka semtlerinden daha ucuz.

Siz az kazanan bir gazeteci değilsiniz ki…

Değilim tabii. Kendim için kurduğum imkanları az kazanan bir gazeteci yapamaz zaten. Boğazı gören bir gecekondu dahi olsa kolay değil. Ama lütfen malikanelerle ve yalılarla kıyaslama. Bu evde eşimle birlikte oturuyoruz, çok mütevazı komşularımız var.

Sitede misiniz?

Hayır. Sitede yaşamak istemem. Öyle korunmalı mekanlar, nizamiyeden geçiş falan. Hayatın içinde kalarak yaşamayı seviyorum. Sitelerde yaşayanlar halktan kopuk. Zaten belirli saatlere kadar çalıştığınız yere hapis oluyorsunuz, eve döndüğünüzde ise yalıtılmış, hep kendinizden insanlarla çevrili bir yer yerine hayatın içinde olmak daha güzel geliyor bana.

Kaç yaşında evlendiniz?

30 yaşında. Geç evlendim. Çok hareketliydim ben. Mahalle ve aile baskılarına boy eğseydim daha erken olurdu tabii. Hep kendi kararlarımı veren biri oldum. 30 küsur yaşında da baba oldum. 5 çocuğum var.

Muhafazakârlık ille bıyıkla olmaz

Onca yıldan sonra neden bıyıklarınızı kestiniz? Erkek için bıyığı önemli değil midir?

”Erkek için önemlidir” önyargısına inat kestim zaten! (gülüyor) Son zamanlarda
muhafazakarlık ille giyim kuşamla, saçla sakalla yorumlanır hale geldi ona tepki olarak kestim, muhafazakarlık ille bıyıkla olmaz demek için aslında. Biraz da sıkıldım. Bıyığın da kolay vazgeçilebilecek bir şey olduğunu göstermek istedim. Bunca yıldan sonra ilk kestiğimde aynaya baktım hoşuma gitti.