CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Çorum'daki Dodurga Kömür Madeni'nde usulsüzlükler yaşandığını iddia etti. Erdoğdu, ihalede madenin sadece kapalı kömür sahasının kiralandığının belirtilmesine rağmen şartların sonradan değiştirilerek daha karlı olan açık kömür sahasının da kiralandığını yazdı. Erdoğdu, Türk Ceza Kanunu'na göre, ihale sonrasında şartların şirket lehine-kamu aleyhine değiştirilmesinin suç olduğunu belirtti ve Türkiye Kömür İşletmeleri'nin bu "ani karar değişikliği"nin 10 milyar lirayı aşan bir yolsuzluğa neden olduğunu savundu. Erdoğdu, maddi zararın sebebi olarak, açık saha ihaleye dahil edilecek olsa kömür çıkartan şirketin devlete ödeyeceği paranın kapalı saha için ödenenden iki üç kat fazla olması gerektiğini gösterdi.
Aykut Erdoğdu'nun Birgün gazetesinde "Kömür yolsuzluğu-1" başlığıyla yayımlanan yazısının bir kısmı şöyle:
Hani verimsiz madendi
Yolsuzluk silsilesi, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) tarafından bazı madenlerin 2002 yılında kapatılmasıyla başladı. Kapatma gerekçesine dayanak olarak bu madenlerin kalitesiz (isli, küllü, nemli, düşük kalorili) kömüt ürettiği yönündeki “ısmarlama” raporlar gösterildi.
Dodurga madeni
Kapatılan madenlerden biri olan ve Çorum/Alpagut’ta bulunan Dodurga Kömür Madeni rödövans usulü kiralama ihalesine çıkarıldı. Bu usule göre yapılan ihalede madeni kirlamak isteyen firmalar üretecekleri her ton başına TKİ’ye pay vermek üzere ihaleye girdi. Kiralanacak madende iki kömür sahası bulunuyordu. Bunlardan birincisi kömürün yer altında bulunduğu kapalı saha. Yani kömürün daha pahalıya çıkarıldığı saha. İkincisi ise kömür üzerindeki toprağın temizlendiği (dekapajlı) saha, yani açık saha. Kömürün üretim maliyeti, ihale aşamasında firmaların teklif edeceği rakamı doğrudan etkiliyordu. Toprak altından kömürü çıkarmak daha maliyetli olduğundan ihaleye giren firmaların tercihi açık sahayı almaktı. Oysa ki TKİ, toprak altında kalan kömür ekonomiye kazandırılsın diye açık sahayı ihale etmiyor, sadece kapalı sahayı ihale ediyordu. Kapalı sahadan kömür çıkarmak için önce sahanın toprağının temizlenmesi gerekiyordu. Bu maliyeti arttıran bir unsur olduğundan firmaların açık sahaya nazaran kapalı saha için daha düşük bir “ton başına ücret” teklif edilmesi demekti.
İhale kapalı saha içindi ama
İhaleye katılan firmalar ihale salonunda “açık sahanın ihaleye dahil olup olmadığını” sordu. İhale Komisyonu açık kömür sahasının ihaleye dahil olmadığını belirtti ve bu görüşmelere zabıtlara geçti. Aday firmalar cevaptan tatmin olmamış olacak ki bu defa aynı soruyu yazılı olarak sordu. TKİ “açık sahanın ihaleye dahil olmadığını” bir kez de yazılı olarak teyit etti.
Açık saha ihaleye dahil olmadığı ve kapalı sahada kömür üretmek pahalı bir iş olduğundan, ihale ton başına 13,61 TL ile “yandaş” bir şirkete verildi. Yani bu şirket kapalı sahada ürettiği her bir ton kömür için devlete 13,61 T para ödemeyi kabul ederek ihaleyi kazandı.
Bir açık saha alana bir kapalı saha hediye (mi!)
İhaleyi alan şirket bir süre sonra ihaleyei dahil olmayan, yani kendisine devrilmemiş olan açık kömür sahasında üretim yapmayı talep etti. Çünkü açık sahada üretim yapmak ihaleyle aldığı kapalı sahaya göre çok daha karlıydı. Ama ihaleyle aldığı kömür sahası açık olan değil kapalı olan sahaydı. Dolayısıyla TKİ bu talebi kesin bir dille reddetti. Açık saha ihaleye dahil edilecek olsa şirketin devlete ödeyeceği paranın 13,61 TL değil, bunun 2-3 katı olması gerekiyordu.
Ancak şirketin önceleri reddedilen talebi ani bir karar değişikliğiyle TKİ tarafından kabul edildi. Böylece şirket, ucuz olan kapalı saha fiyatına pahalı olan açık sahayı da ele geçirmiş oldu. Milyonlarca ton kömürün bulunduğu madende vurgun boyutunu varın siz hesaplayın.
Özel inceleme raporu da yolsuzluğu doğruladı
Bu durum, ihale sonrasında şartların şirket lehine-kamu aleyhine değiştirilmesi sebebi ile Türk Ceza Kanunu’na göre suçtu. TKİ’nin hesap ve işlemlerini her yıl düzenli olarak denetleyen Sayıştay Denetçileri bu konuda bir Özel İnceleme Raporu düzenledi. Özel İnceleme Raporu’nda dayolsuzluk yapıldığı ve devletin yüz binlerce lira zarar ettiriliği belirtildi.
Bakanlıktan farklı rapor
Enerji Bakanlığı suçu aklayan trapor düzenleyince Sayıştay ile Enerji Bakanlığı arasındaihtlaf ortaya çıktı ve konu Başbakanlık Teftiş Kurulu’na intikal etti. Başbakanlık Teftiş Kurulu, yaptığı incelemenin ardından düzenlediği raporla bu açık suçu akladı ancak ileride doğacak bir sorumlulukrtan çekindiği için de ”bir kez de Başsavcılık incelesin” diyerek topu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na attı.
Aslında suç çok açıktı. Çünkü bir yandan ihaleye dahil olmayan bir kömür sahası ihale sonuçlandıktan sonra ihaleye dahil ediliyor ve devlet kasten zarar ettiriliyor, diğer yandan ihaleye katılan diğer firmalara haksızlık yapılırken, ihaleyi alan şirkete ise çok büyük haksız kazanç sağlanıyor.
Başsavcılığın ibretlik karar
Sonrasında daha da ilginç gelişmeler yaşandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Kamu İhale Kurumu’nun konuya ilgili hiçbir ilgisi olmayan, içeriğini hiç kimsenin bilmediği, sanki işlemlere olnay veriliyormuş havası yaratılan bir yazısıyla birlikte tartışmalı bir bilirkişi raporuna dayanarak ve olaylarda “kamu yararı” olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Yani savcı kovuşturmaya yer olmadığına kanaat getirdi.
Biz o belgeyi şey sanmıştık
Başsvcılığın takipsizlik kararına dayanak teşkil eden Kamu İhale Kurumu yazısının konuyla uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığı sonradan anlaşıldı. Takipsizlik kararı verilmesine neden olan yazının ihale harçlarına ilişkin bir yazı oduğu daha sonra ortaya çıktı. Belgelerle sabir olan bu açık “ihaleye fesat karıştırma suçunun” düzmece rapor ve uydurma belgelerle takipsizliğe uğraması yüzünden devlet yüz milyonlarca lira zarar etti. Savcılık Makamı da “yeni deliller var, tekrar incelemem gerek, takipsizliği kaldırıyorum” diyemedi.sorumlular ise hiçbir bedel ödemedi. Şimdilik kaydıyla…