Ekonomi

Koç: AKP yine kazanacak, vanaları açmasına enflasyonu pompalamasına gerek yok

Koç Holding’in Başkanı Mustafa Koç, Türkiye ekonomisindeki büyümede istikrarın ve kararlılığın rolünün fazla olduğunu belirtti.

17 Mart 2011 02:00

T24 - Koç Holding’in Başkanı Mustafa Koç, Türkiye ekonomisindeki büyümede istikrarın ve kararlılığın rolünün fazla olduğunu belirterek, “Memleket zenginleştikçe milyarder listesinde çok adam göreceğiz” dedi. Sivil anayasanın hayata geçirilmesi için herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan Koç, AKP hükümetinin ekonomi politikalarına ilişkin "hükümetin vanaları açmasına, enflasyonu pompalamasına gerek yok" dedi.



Koç'un Star gazetesinden Ergun Babahan'ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:


Türkiye nasıl bir değişim sürecinden geçiyor, son yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiryorsunuz?

Bu doğum sancısı olmayacak. Suni sancıları da hep beraber yaşayacağız ve yaşıyoruz da şu anda. O bakımdan bu süreç eğer Türkiye’nin sonunda ileri demokrasi veya Batı anlamında tam demokrasiye kavuşacağı bir süreçse ne âlâ. Bunun içinde hep birlikte halk iktidar, muhalefet, sivil toplum örgütleri el ele verip sonunu getirmeli diye düşünüyorum. Bunun için toplumun bütün katmanlarını sayabilirim. Bunun için de seçimlerden sonra sivil anayasanın hayata geçirilmesi için herkes üstüne düşen görevi layıkıyla yapmak durumunda.

Öbür taraftan son yaşanan olaylara baktığımız zaman, demokratik sistemin ne kadar iyi bir sistem olduğunu görüyoruz ve Türkiye’nin İslam dünyasında rol model olarak gösterildiğini gıptayla izliyoruz. Ekonominin göreceli olarak batı dünyasına ve etrafımızdaki ülkelere göre daha iyi gitmesi ve yönetilmesi hususunda dışarıdan aldığımız intiba fevkalade müspet. Bunun da bu şekilde devam etmesi en büyük amacımız.

Bunda siyasi istikrarın rolü ne?

İstikrarın, kararlılığın rolü çok. Özel sektörün önü açıldı. Özel sektör çok ciddi yatırımlar yaptı. Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan ülkelerin yardımıyla dünya ekonomisi 2010 senesinde yüzde 5’lik bir büyüme sağladı. Çünkü 2008 krizinden sonra, dünya ekonomisi bir daralmaya girdi ama biz 2010’da yüzde 8 büyüdük. Tabi burada tüketici güven endekslerinin yükselmesi insanların para harcamaya yönelik hiçbir endişesi olmaması da büyük rol oynadı. Öbür taraftan Türkiye pazar olarak potansiyeli yüksek bir pazar. Genç nüfusu avantajı. Yatırımcı olarak baktığınızda da yüksek getirisi olan bir pazar. Fakat bu yüksek getiri de sıcak parayla birebir ilintili. Bunun da sürekliliğinde her zaman bir kaygan zemin mevcut. Sizin elinizde olmayan bir olay da olsa, etraftaki bir hadiseden dolayı ülkeden para bir anda uçup gidebiliyor. Bunu da çok yakın zamanda gördük. O bakımdan bu sıcak paranın yerine doğrudan yatırım yerli ve yabancı sermayeyi özendirici unsurları piyasaya sürmek bence çok önemli. Ancak büyümeden gelen cari açığı bu şekilde daha sofistike ve daha kaliteli araçlarla finanse edebiliriz. Tabi bunun için de en büyük dezavantajımız petrole bağımlı bir ülke olmamız. Her şeye rağmen bizim büyümemiz üretimden geçiriyor. Her ne kadar hizmet sektörü çok büyüse de üretim bazlı bir ülkeyiz. O yüzden yatırım malları, ara malların ithalatı çok önemli.

Ya araştırma ve geliştirme?

Geçen gün bir Ar-Ge toplantısı oldu Sayın Başbakan’ın da katıldığı. Bizim 13 şirketimiz ayrı ayrı ödüller aldı, diğer sanayicilerin yanında. Bu Ar-Ge yatırımlarına çok ciddi bir şekilde eğilmek ve devlet olarak özel sektöre mümkün olduğu kadar destek vermek gerektiğini düşünüyorum ki, katma değeri yüksek mallara yatırım yapıp üretmeye başlayalım. Ancak cari açıktan bu şekilde daha rahat mücadele edebiliriz diye düşünüyorum.

Hükümet 2002’de geldi ve bir sürü seçim atlattı. Görünen o ki pek fazla seçim ekonomisine yönelik bir şey yapmadılar. Sizce artık Türkiye’de bu kalıcı hale gelir mi? Yoksa bu durum sadece bu iktidara bağlı bir durum mu?

Kemal Bey’in (Kemal Derviş) başlatmış olduğu yapısal reformlara hükümetin iktidar olduktan sonra sahip çıkması. Mali disiplinden sapmaması ve kararlılıkla bütün projeleri, özellikle özelleştirme projelerini hayata geçirmesi. Bankacılık sektöründe ki yapısal reformlara sahip çıkması. Çok ciddi bir sürdürebilirlik getirdi Türk ekonomisine. Ben gerçekçi bir yaklaşım olarak görüyorum bunu. Seçim ekonomisini izlememeleri ve baktığınız zaman da seçim sonuçlarına mutlak birinci parti gibi gözüküyor. Hem belediye seçimlerinde hem bundan evvelki 2007 seçimlerinde. Öyle konumda bir partinin seçim ekonomisi izlemesine, vanaları açmasına, enflasyonu pompalamasına gerek yok. Ben bunu da zaten geçen senenin sonundan beri savunuyorum. Bu sefer de görmeyeceğiz. Bence Türkiye için gerekli olan budur. İnşalllah bu şekilde devam eder diye düşünüyorum. Bugün 2008 krizini hafif atlatmamızın sebebi de bu yapısal reformların, özellikle finans sektöründeki sağlam yapının devam ettirilmiş olmasında kaynaklanıyor.

Siyasette muhalefetin çok güçlü olmadığını düşündüğümüzde, TÜSİAD bir sivil toplum kuruluşu olarak nasıl bir rol oynayabilir?

TÜSİAD bugün baktığınız zaman Türkiye’nin en önemli sivil toplum örgütüdür. Rakamlar zaten önünüzde. Baktığınız zaman görüyorsunuz. Gayri safi milli hasılanın ne kadarını tespit ediyor. Ne kadar istihdam sağlıyor. Vergilerin yüzde kaçını veriyor. Ama TÜSİAD zaman zaman hükümetlere ters düştü. Daha normal bir şey olamaz. Çünkü hep inandığını söylemiş ve sonuna kadar savunmuştur. Burada bir takım pürüzler çıksa da eninde sonunda hükümetlerle beraber yaşamaya mecbur. O bakımdan eninde sonunsa bir asgari müşterekte buluşuluyor.

Peki, yeni anayasa yapımında rolü ne olacak?

Yeni anayasanın hazırlanışında katkıda bulunacak STK’ların başında TÜSİAD gelecektir. Elimizden geldiği kadar da hükümete yardımcı olamaya çalışacağız.

Forbes dergisinin milyarderler listesine bu yıl 39 kişi girmiş Türkiye’den, Kıbrıslı bir işadamıyla birlikte. Bu neyi gösteriyor sizce? Gelir dağılımındaki bozukluğu mu, yoksa Türkiye’nin ekonomisinin gücünü mü?

Memleket zenginleştikçe daha çok insan göreceğiz burada. Bence gelir dağılımın bozukluğundan ziyade, müteşebbislerin de artması ve ekonomin iyiye gitmesiyle bu rakam yükseliyor. Özellikle bence 2023’te bu yüz kişiyi bulur diye düşünüyorum. Fakat burada önemli olan bu sayı değil. Orada önemli olan bir kere girdiğinizde orada kalabilmek. Çünkü girmek kolay da, sonra çıkmak da kolay olabiliyor.

Aslında bu zenginlik cepteki para anlama da gelmiyor değil mi?

Onun için 2009 ile 2010 karşılaştırdığınız zaman aynı kişilerin gelirlerindeki büyüme 2-3 misli. Borsadaki değer artışı. Yani cebimizde öyle bir para yok. Herkes öyle zannediyor. Vay be herife bak 3 milyar doları var!

Cumhuriyet’in 100. yılında Koç’un  büyüklüğü 140 milyar dolar olur

Koç Holding’in 85’inci. 85 yıl nasıl geçti, geriye baktığınızda ne görüyorsunuz?

1923’te Cumhuriyet kuruldu. 1926’da Vehbi Bey Ankara’da işe başlıyor. Koç Ticaret anonim şirket olarak 1938’de kuruluyor. Ondan sonra çok partili hayata geçiliyor. Bu arada bazı temsilcilikler alınıyor dışarıda. Daha sonra 1948’de ilk olarak GE (General Electric) ile bir sınai girişimine giriliyor. 60’lı yıllarda ilk otomobil, çamaşır makinesi, traktör, buzdolabı daha sonra Ford ve Fiat’la olan ortaklık. 1963’te anonim şirketi olarak holdingin kuruluşu. 1980’den sonra serbest piyasa ekonomisine geçiş. 1996’da Gümrük Birliği. Bu Gümrük Birliği anlaşmaları imzalanırken ‘Bunu daha ince eleyip sık dokuyalım. Ne veriyoruz ne alıyoruz ona göre bunu bir tartalım’ diye bir görüş dile getirdik. Herkes bizi gümrük duvarlarının arkasına sığınmakla suçladı. 1996’dan bugüne kadar grubun geldiği yer belli. Bizim yalnızca istediğimiz, ülke olarak bu işten çırak çıkmamaktı ama maalesef bu anlaşmalarla isteğimizi ben ülke olarak elde ettiğimize inanmıyorum.

Başbakan 100. yıl mesajları veriyor. 2023 milli gelir, duble demir yolları, toplam milli servet vs. Koç’un 100. yıla yönelik özel hedefleri var mı?

100. yıla yönelik spesifik bir hedef yok. Elimizdeki mevcut işleri daha geliştirme, büyüme ve bugün milli gelirin 2 trilyon olacağını düşünürsek bizim de aşağı yukarı 140-150 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağımızı öngörebiliriz diye düşünüyorum. Tabi daha çok Ar-Ge’ye ağırlık vermiş olarak, daha katma değeri yüksek ürünler üreterek, bir takım sektörlerde kendi teknolojimizle hareket ederek ve bunları da geliştirerek. Ciddi bir büyüklüğe ulaşmış olabileceğimizi tahmin edebiliyorum.


Derbiyi alıp şampiyonluğa ilerlemeliyiz

Fenerbahçe-Galatasaray ne olur?

Valla, derbi maçları belli olmaz. Galatasaray’ın durumu ortada olsa ve Fenerbahçe banko olarak gösteriliyorsa bile... O bakımdan Fenerbahçe çok ciddi bir şekilde maça asılmalı. Bir de Arena faktörü var. Burada Fenerbahçe ile olan ilk karşılaşma. Fenerbahçe’nin yenmesi, yenmemesi filan. Bir sürü insan olur olmaz spekülasyonlar yapıyorlar. Bence bu maçı da kazanıp şampiyonluktaki yolumuza emin adımlarla ilerlememiz lazım.Galatasaray’ı kesinlikle küçümsememek lazım.

Ama Fenerbahçe’den memnunsunuz herhalde?

Çok memnunum. Uzun süredir maçlara gidemedim ama çok memnunum. İnşallah sezon bitmeden bir- iki maça gideriz.


Doğa fotoğrafçılığı dinlendiriyor

Doğa fotoğrafçılığı uğraşınızda  son durum ne?

Bir haber çıktı. Başlık şöyle: Zengin işadamlarına Safari’de kitap yapma garantisi. 120 bin Euro’ya, 200-300 sayfalık kitap yapma garantisi. Tam magazinsel bir yaklaşım. İçeriğini okudum. Şu kadar para harcarsanız her şeyiniz hazır, gidip orada tak tak fotoğraf çekip geri geliyorsunuz gibi. Bu fotoğrafçılık açısından, vahşi doğayı seven insanlar açısından fevkalade üzücü, emeğe saygı gösterilmeyen bir yaklaşım. Hakikaten çok üzüldüm. Ben bu işi 6-7 senedir aktif olarak yapıyorum ve verilen emeği de çok iyi biliyorum. Böyle bir şeyin derlenmesi, toparlanması hem de fotoğrafçının sahada bizzat vermiş olduğu uğraş... Bunu bu kadar basite indirgemek ve ayaklar altına almak bence çok yazık. Bunu da burada söylemeden geçemeyeceğim.  Bu kadar kolay olsaydı bu iş safariye giden çok insan var. Yüzde 99’u kitap çıkartırdı. Kendimi çok şanslı addediyorum böyle bir şeye bulaştığım için. İnsanı çok dinlendiriyor. Çok sabır isteyen bir şey. Gerçek hayatınızda da bir sürü şey öğretiyor. O doğaya saygı duymayı, sabretmeyi, beklemeyi. Kafa boşaltıyor. İnsanı kafa olarak ve ruhen çok dinlendiriyor.

Maket uçak devam ediyor mu?

Evet ediyor. O da mesela çok terapi, meditasyon gibi bir şey. Bizim yaptığımız işte planör olduğu için. Daha çevreye duyarlısınız. Gürültü yok. Yaptığımız yer de çok güzel. Riva’da bir yer. Esra biraz yaşından dolayı öncelik sırasında geri kaymaya başladı ama. Hafif kaytarmaya başladı ama. Onun da başka bir ajandası oluyor.


Yatılı okumak büyük nimetti

Siz Mustafa Koç olduğunuzu ne zaman hissettiniz?

Ben 24 yaşına kadar dışarıdaydım. 14 ile 24 yaş arası. O bana çok şey öğretti. Yatılı lise, arkadan üniversite ve bir sene de İsviçre’de çalıştım. Orada ayakları insanın bayağı bir yere basıyor. Benim için çok büyük nimetti ve şanstı. Çok kritik bir on yılı dışarıda geçirmiş olmam. Ondan sonra buraya gelince çalışmaya başlayınca İstanbul Oto’da bilfiil satış elemanı olarak çalışmaya başladım ve banko dediğimiz ön mağazada satıcı olarak başladım.