Gündem

Kobani Davası | Tahliye kararı çıkmadı

"Erdoğan'ın talimatıyla burada tutuklu bulunuyoruz"

28 Ekim 2021 00:30

 

Kobani Davası’nda ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, AİHM Büyük Dairesi kararının kendileriyle bir ilgisinin olmadığını açıklayarak 21 kişinin tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 8 Kasım’a ertelendi.

Duruşmada konuşan HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Erdoğan'ın talimatıyla burada tutuklu bulunuyoruz" dedi.

IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yaşanan eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan Kobani Davası’nın 5’inci duruşmasının 7’nci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya, avukatların yanı sıra HDP milletvekilleri Tülay Hatimoğulları, Sezai Temelli, Murat Sarısaç, Ayşe Sürücü katıldı.

Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, diğer siyasetçiler ise tutuklu bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Önceki duruşmalarda tahliye edilen HDP eski Urfa milletvekili İbrahim Binici de duruşma salonunda hazır bulundu.

"Türkiye'de adaletin, barışın, özgürlüğün gelmesi için çalıştım"

Kimlik tespitiyle başlayan oturumda, HDP eski MYK Üyesi Pervin Oduncu tahliyeye ilişkin savunma yaptı. Oduncu, AİHM’in Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala hakkında verdiği kararın uygulanmadığını hatırlattı. Yargı bağımsızlığının iktidardan bağımsız anlamına geldiğini ifade eden Oduncu, “Yargı gerçekten böyle mi işliyor? Yargıya, hukuka güvenin olmadığı yerde demokratik işleyiş sağlanmıyor, demokrasinin işlemediği yerde güven oluşmuyor ve bu durumda ciddi krizler yaşanıyor. Verilerde Türkiye’nin hukukun üstünlüğü konusunda alt sıralara gerilediğini görüyoruz” dedi.

Türkiye'nin kara para aklama konusunda gri listeye alınmasına değinen Oduncu, “Adaletin, hukukun önemli olduğunu düşünüyorum ve adalete güvenmek istiyorum. Uzun zamandır tutukluyuz ve ben ne suç işlediğimi bilmiyorum. Kimin malına zarar verdim, kimi öldürdüm? Türkiye'de adaletin, barışın, özgürlüğün gelmesi için çalıştım. Demokratik siyaseti esas aldım ve bundan da vazgeçmedim” şeklinde konuştu.

"Yargı mensupları AKP-MHP’nin yeniden kazanması için bir siyasi çalışma yürütüyor"

HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutukluluk durumuna dair söz aldı. Demirtaş,  “Mahkemeniz herhangi bir hukuki karar verme yetkisine, gücüne sahip değil. Geçen hafta boyunca bu duruşmanın sonucunun ne olacağı ülkeyi yöneten siyasetçiler tarafından siyaset kürsülerinde ilan edildi. Ülkenin Cumhurbaşkanı hem mütalaayı hem ara kararı hem de hükmü açıkladı. Onun küçük ortağı daha da ileri gitti, ‘Anayasa Mahkemesi kapatılsın’ diyerek hukuka açık bir müdahale gerçekleştirdi” diye belirtti.

5 yıldır tutuklu bulunduğunu ifade eden Demirtaş, “Bu 5 yıl birilerini hala tatmin etmiş değil. Önümüzdeki dönem Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Mahkeme ve heyeti dahil olmak üzere, AİHM kesinleşmiş kararıyla somutlaşmış bir durum olan siyasi kumpas davalarında görevlendirilmiş yargı mensupları AKP-MHP’nin yeniden kazanması için bir siyasi çalışma yürütüyor. Mahkemenin çok defa ara kararında ‘AİHM kararı bizi bağlamaz’ dedi. ‘Anayasa’nın 90’ıncı maddesini tanımıyorum’ dedi. Anayasa mahkemesini AİHM’i tanımayan bir yargı mercii kendisine yargı mercii diyen bir mahkeme heyeti bizi hukuk adına nasıl yargılıyor” diye sordu.

"Sizi atayan Cumhurbaşkanıdır"

Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerekli savunmaları yaptık. Savunmalarımızı da halkımıza karşı sorumluluğumuz gereği olarak yaptık. Yoksa ben dahil hiçbir arkadaşımızı yargılayacağınız somut bir delil bile yok. Ama yalan deliller var, yalan tanıklar var. Ülkenin Cumhurbaşkanı ki kendisi AYM üyelerinin yarısından daha fazlasını atamış durumda, HSK üyelerini belirliyor. HSK üyeleri de sizi de belirliyor. Dolayısıyla buraya sizi atayan Cumhurbaşkanıdır. Tüm devlet mekanizmasında güç sahibi olmuş siyasi kişi aynı zamanda bir partinin genel başkanı, neden durup durup bu davaya bu kadar müdahale eder? Türkiye'de başka dava mı yok? Kendisine sormak istiyorum, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde yargılaması yapılan bir tek bu dosyalar mı var? Neden bırakmıyorsunuz hukuk işlesin derdin ne? Derdin, bizim tutukluluğumuz üzerinden HDP’yi terörize ederek muhalefete saldırmanın bir aracı olarak kullanmak bu davayı.

Toplumu korkutma aracı olarak kullanıyor. Milliyetçiliği kışkırtma operasyonları davası olarak görüyor. Bir diğeri öç alma davası olarak kullanıyor. AİHM, Anayasa bunu demiş, bunlar hukuk meselesi. Hukuki tartışması mahkemelerde tartışılır ama burası bir mahkeme değil. Yargı üzerindeki siyasi baskı kalktığı zaman burası mahkemeye dönüşecek. Bir gün mutlaka bu olacak o gün sanık sandalyesinde oturanlar Kobani’nin gerçek katilleri olacak."

"Ne tahliyesi, siz kimsiniz ki bizi tahliye edeceksiniz"

"Bugüne kadar hiç tahliyemi talep etmedim, çünkü beni tutuklayan siz değilsiniz, bırakacak olan da siz değilsiniz. Erdoğan'ın talimatıyla burada tutuklu bulunuyoruz. Halkımıza güveniyoruz. Biz dimdik onurumuzla direniyoruz. Halkın iradesiyiz biz. Biz halkın seçilmiş vekilleri olarak 5 yıl önce evimizden maskeli kişiler tarafından kaçırıldık. Siyasi rehineyiz biz. Bu hukuksuzluğun hesabı önce sandıktan, sonra da mahkemelerde verilene kadar direneceğiz. Tüm tehditleri ve hakaretleri misliyle sahiplerine iade ediyoruz. Korkmuyoruz, korkmayacağız. Biz suçlu değiliz, halkın öz ve öz masum evlatlarıyız. Allah'tan başka kimseye boyun eğmedik eğmeyeceğiz. Ne tahliyesi, siz kimsiniz ki bizi tahliye edeceksiniz. Erdoğan ve Bahçeli olduktan sonra. Adam ‘Anayasayı kapatın’ diyor. Siz gerçekten onurlu olsanız cübbenizi çıkarır, ‘biz hukukun üstünlüğünü kimseye ezdirmeyiz’ dersiniz."

"Doların neden 10 TL olduğunu öğrenmek istiyorsanız, gelin Kobani kumpas davasını izleyin"

"Ekonomistlere çağrı yapıyoruz, dolar 10 TL olmuş. Doların neden 10 TL olduğunu öğrenmek istiyorsanız, gelin bu duruşmayı, Kobani kumpas davasını izleyin. İnsanların çöplerden ekmek toplamasının nedenini, gidip ekonomi tablolarından öğrenemezsiniz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2022 bütçesi yaklaşık 170 milyar dolar. Tüm Türkiye Cumhuriyeti devleti kurumlarının mal hizmet bedelleri 175 milyar dolar. Sadece Binali Yıldırım’ın açıklanmış serveti 16 milyar dolar. Çok ağır suçlar işlendi. ‘Biz nasıl bu suçlara ortak olduk’ denilecek. Sadece haksız tutuklama söz konusu değil. Cumhuriyet tarihinin en ağır suçlarına sizi dahil etmek istiyorlar. Az kaldı yakında bu dosyalarda dahil yolsuzluk 15 Temmuz hakikatleri, hendek, barikat hakikatleri, 5 Haziran Diyarbakır patlaması, Suruç, Ankara katliamının gerçekleri ortaya çıktığında ve yapılan hırsızlıkları ortaya çıktığında Türkiye'nin en az 10 katı büyüklüğünde bir servet yapıldığını göreceksiniz.

5 yıldır 150’den fazla açıklama yaptı Cumhurbaşkanı, Kobani davası ve benimle ilgili. En az 120 defa da Bahçeli yaptı. Hükümet 500’de fazla açıklama yaptı bu davaya dair. Ama iktidar kaybettiğinde ortaya çıkacak, suçlar dünyayı sarsacak dünyayı."

"Sizin haddinize mi ya bizi katil ilan etmek?"

"Kendimiz için bir şey istemiyoruz. Biz siyasetçiyiz, siyaset yürütüyoruz, mezarda da olsak yürütürüz. Size ne oluyor? Yapmayın etmeyin. Ben bu davada çok konuşmayacağım. 5 yıldır zaten aynı iddianamelerde savunma verdik. AİHM ihlal kararı verdi. Şimdi sizin karşınıza çıkıp ne diyeceğim? Türkiye’nin en temiz, en onurlu siyasetçileri, insanlar var karşınızda. Şiddete bulaşmadık, barış için uğraştık. Yapmayın. Ne karar verirseniz verin, muhtemel siyasetin dışında bir karar olmayacak ama Allah aşkına bunu düşünün. Gece gündüz nedir ya Erdoğan, Bahçeli, Soylu, hakkımızda ‘katiller’ deyip duruyorlar. Sizin haddinize mi ya bizi katil ilan etmek. Daha yargılama bitmedi ama 50 defa katil ilan ettiler. Mahkeme bunun karşısında sessiz kalıyor."

"Şimdi ben size soruyorum, Selo’yu çıkartabilecek misiniz, haydi bakalım"

"Erdoğan, Bahçeli’nin derdi yargı bağımsızlığı değil. Kendileri dışında kimse karışmasın diyor. ‘Seloyla ilgili yargı ne diyorsa ‘onu çıkartamayacaksınız’ diyor. Yani diyor ki ‘ben ne dersem o’. Şimdi ben size soruyorum, Selo’yu çıkartabilecek misiniz, haydi bakalım. Halkımız korkmasın, bu ülkeye demokrasiyi, barışı, eşitliği, halklar getirecek biz de halkımızın hizmetinde, emrinde olmaya devam edeceğiz.”

"Mesleğinize birazcık saygınız varsa bu dosyayı düşürün”

Ardından konuşan avukat Cahit Kırkazak, ilerleyen süreçlerde eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın dinlenmesini talep edeceklerini dile getirdi. Kırkazak, “Ülkenin hukuku ve kendi kişisel durumunuz için kimseye hesap vermek zorunda olmadığınız yasada yazılı. Mesleğinize birazcık saygınız varsa bu dosyayı düşürün” dedi.

Suç duyurusu talebi

Oturumda konuşan avukat Hadi Cin, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun hakkında “yargıya müdahale ettikleri” gerekçesiyle mahkemece haklarında suç duyurusunda bulunmasını istedi. Cin ayrıca, mahkemenin AİHM kararını uygulamayarak ağır suç işlediğine dikkati çekti. 

"Birçok etkinlik suçlama olarak dosyaya eklenmiş”

Verilen aranın ardından Ayla Akat Ata’nın avukatı Çiğdem Kozan söz aldı. Akat’ın KJA’daki çalışmalarının dosya kapsamında suç sayıldığını ifade eden Kozan, “Bununla ilgili Diyarbakır’da görülen davaları var. Aynı konu kapsamında 2 ayrı yargılama yapılıyor. Bunun net bir ihlal olduğu yönünde kararlar var. Müvekkil yaptığı konuşmalarla Anayasal haklarını kullanmıştır. Dosya kapsamında müvekkil hakkında yer alan açıklamaların tamamı milletvekili olduğu dönemde yaptığı konuşmalarla aynı. Biz milletvekili olduğu dönem yaptığı konuşmaların hepsini dosyaya getirilmesini talep ettik ancak henüz getirilmedi. 2012’den 2019’a kadar müvekkilin katıldığı birçok etkinlik suçlama olarak dosyaya eklenmiş” dedi. 

"Kadınların mücadelesi müvekkil şahsında yargılanıyor"

ANF’de yer alan haberlerin suçlama konusu yapılarak dosyaya eklendiğini belirten Kozan, “Bir haber sitesinin haber yapması müvekkile nasıl bir yargılama konusu olarak yönlendirilebilir? Kadınların mücadelesi müvekkil şahsında yargılanıyor. Müvekkilin KJA Sözcüsü olması suçlama konusu oluyor. Müvekkil zaten KJA’daki eylemlerinden dolayı yargılanmakta. Müvekkil 2013’ten bu yana KJA ve çeşitli kadın çalışmalarında yer almıştır. Kadınların örgütlenme iradesini engellemek için bu dernek ve kuruluşlar hedef alınmıştır” şeklinde konuştu.   

"Parti toplantıları gerekçe yapılmış”

Akat’ın beraat ettiği dosyalarının dahi tutukluluk devam gerekçesi yapıldığını vurgulayan Kozan, “Beraat kararlarının dahi tutuk devam gerekçesi yapılması anlaşılabilir bir durum değil. İddianamede yöneltilmeyen suçlamalar tutuk devam gerekçeleri olarak eklendi. Müvekkilin yaptığı açıklamalar, katıldığı parti toplantıları gerekçe yapılmış” dedi. 

"Taleplerimiz Saray’ın duvarlarına çarpıp geri dönüyor"

Ardından söz alan avukat Kazım Bayraktar, "Taleplerimiz Saray’ın duvarlarına çarpıp geri dönüyor ama biz ısrarla savunma yapmaya devam ediyoruz. Bu davanın nasıl bir operasyonel dava olduğu ifade etmeye devam ediyoruz. Sarayın duvarlarına çarpıp dönüyor ama biz savunma vermeye devam edeceğiz. Birçok toplumsal dinamik ile birlikte biz de bu salonda sözlerimizle sarayın duvarlarına vurmaya devam edeceğiz. Sarsıntılar duyuyoruz. Kavala ile yapılan açıklamaya baktığımızda da hissediyoruz. Biz burada şeklen size hitap ediyoruz ama asıl muhataplarının kim olduğunu da defalarca ifade ettik” diye belirtti.  

"Gizli tanığı takip edin arkasındaki güce ulaşırsınız"

Yapılan yargılamanın suç teşkil ettiğine dikkati çeken Bayraktar, “Eskiden sermaye ile siyaset arasında bir mesafe vardı, o mesafe aşıldığı zaman siyasetçiler yolsuzluktan sorgulanırdı. Şimdi hukuk değiştirildi. Cezasızlık garantili politika” dedi. “Cezasızlığın garantisi nereye kadar?” diye soran Bayraktar, “Bakın 15 Temmuz’dan sonra bazıları için verilen cezasızlık garantisi sona erdi. Darbeleşmeye, devletin silahlarını birbirine çekmeye kadar sürdü. Kimi nasıl yargılayacağına galipler karar verir. Türkiye’de 28 yıldır yaşanan manzara budur. Bu dava gayrimeşrudur. Bu davanın gayri meşruluğunu sadece AİHM Büyük Daire Kararına dayanarak değil, birçok hukuki boyutuna dayandırıyoruz. AİHM kararının dışında olaylar var diyorsunuz. Nedir bunlar? PYD’nin mesajı, MYK’ya iletilmiş. Delili ise gizli tanık. Gizli tanığı takip edin arkasındaki güce ulaşırsınız. Siyasi kumpas denilen davalarda gizli tanık başroldedir. Ama gizli tanık cezasızlık sağlayan o yapı içindeki illegal ilişkilerle hazırlanır” dedi.  

"12 Eylül darbe koşullarının yargılamasından bile çok geride bu davalar”

Bayraktar, 12 Eylül darbe dönemi sıkıyönetim mahkemelerinde asgari bir öngörülerinin olduğunu belirterek, “Yargılamada asgari bir hukuk ölçütünü hissederdik. Ama şimdi hiç bulunamıyoruz. Öngörüde bulunmak için dosyaya değil Saray’a bakıyoruz. 12 Eylül darbe koşullarının yargılamasından bile çok geride bu davalar” diye belirtti. Bayraktar, tahliye talebinde bulundu. 

"Duruşma en az bir buçuk ay sonraya ertelensin"

Ardından söz alan avukat Cihan Aydın, “Önümüzdeki duruşmanın en az bundan bir buçuk ay sonrasına verilmesi yönünde talebimiz var bunu öğle arasında da belirttik. Ancak siz duruşmaya sadece bir hafta ara verileceğini belirttiniz. Bu adil yargılama hakkını kısıtlayan bir durum. Biz bu dosya içinde Türkiye’nin çok farklı illerinden geliyoruz. Bu dosyayı 2 hafta boyunca takip etmemiz de mümkün görünmüyor. Ayrıca müvekkillerimizin de küçük SEGBİS odalarında ve burada bu yargılamayı takip etmeleri mümkün olmuyor. Bu talebimizi bir kez daha gözden geçirmenizi talep ediyorum” diye belirti. 

"Devletin tüm kamu kurumlarını buraya getirmiş"

Mahkeme salonunda bulunan asker ve polislere ilişkin de konuşan Aydın, “Önümüze iki sıra asker ve polis koymuşsunuz. Davacı kısmına kamu hukuku yazıyor ama sanırım savcı bununla yetinmemiş, devletin tüm kamu kurumlarını buraya getirmiş. Elbette getirebilir ama CMK’da kimlerin davaya katılabileceği konusunda çok açık düzenleme var. Soruşturma aşamasında davaya katılmak mümkün müdür, hayır. Cumhuriyet savcısı 276 kişi hakkında bu davaya katılma kararı almış, aslında bu durum polis fezlekesinde düzenlenmiş. Erciş Belediyesi’nin, Pertek Belediyesi’nin neden bu davaya katıldığını biliyor musunuz, bilmiyorsunuz biz de bilmiyoruz. Asgari olarak usul kurallarına uyun” şeklinde konuştu. 

"Talimatların hiçbirini kabul etmiyoruz"

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün davanın müştekisi olarak göründüğünü ifade eden Aydın, “MİT bu davanın şikayetçisi ve katılanı olarak görünüyor. Adalet Bakanlığı da bu davanın mağduru ve katılanı olarak görünüyor. İstediğimiz talepte bulunduğumuz bilgi belgeler de yine bu davanın katılı durumundaki kurumlardan istiyorsunuz” diye belirtti. Davaya ilişkin olarak tüm aşamalarının nasıl kumpas fikriyle adım adım örüldüğünü, kimlerin bunlara alet olduğunu bildiklerini aktaran Aydın, “Bunlar ortaya da çıkacak. Bunları belgeleriyle size sunacağız. Onun için bu katılma mevzusunu gözden geçirin. bu aşamaya kadar gönderilen talimatların hiçbirini kabul etmiyoruz. Kolluğun göndermiş olduğu tüm belgeler bizim için geçersizdir. Çünkü kolluk karşımızda davanın tarafı”  ifadelerini kullandı. 

"325 klasörle başlayan ve katlanarak bin klasöre yaklaşan bir davadan bahsediyoruz"

Sebahat Tuncel, Alp Altınörs ve Ayşe Yağcı avukatı Cemile Turhallı Balsak ise söz alarak, “Adil ve hakkaniyetli bir yargılama yapıyor musunuz? Adil yargılamanın esas konusunu bu oluşturur. Tarafsızlığınız, bağımsızlığınız bunlardan bazılarıdır. Savunma hakkı adil yargılanmanın olmazsa olmazıdır. Müvekkillere savunma hakkını kullandırtmadığınız yönünde tutumunuzu görüyoruz. Tuncel hala kendisine yönelik iddialara yönelik savunma vermiş değil çünkü bu mümkün değil. 3 Bin 530 sayfalık bir iddianameden bahsediyoruz. Bu iddianamenin okunması makul şartlarda bile ayları bulan sürelere denk gelir. Şuan bu yargılamadaki klasör sayısı bine ulaştı. Yargılama 6 ayı doldurdu, 325 klasörle başlayan ve katlanarak bin klasöre yaklaşan bir davadan bahsediyoruz. Yargılanan kişilerin ‘dosyalardaki tüm verileri, delilleri incelemek istiyorum’ dediği zaman siz ‘incelemeyecek misiniz diyeceksiniz." diye konuştu. 

Sadece Eylül ayında 4 bin evrak

Sadece Eylül ayında dosyaya 4 bin evrakın yüklendiğini ifade eden Balsak, “Milyonlarca sayfa dolusu evrakların incelenmesinin mümkün olmadığını en başta sizin bilmeniz ve buna göre bir yargılama yürütüyor olmanız gerekiyor. En başta sizin okuyor olmanız gerekmez mi? Böyle bir davada nasıl 2 hafta yargılama yapılıp bir hafta ara verilir? Bunun koşulları var mı? Bu haliyle adil bir yargılama yapılmaz. Duruşma periyodu kötü muamele koşullarına dönmüş durumda. Adil yargılama hakkına müdahale sayılmayacak bir duruşma periyodunun uygulanmasını talep diyoruz” şeklinde konuştu.

"Henüz dosya incelemesi yapmayan siyasetçiler var"

Duruşmada söz alan avukat Şevin Kaya, “Bir haftalık duruşma periyodu kabul edilebilir değil. Daha savunmasını yapamayanlar var. Henüz dosya incelemesi yapmayan siyasetçiler var. Size verilen talimatlar doğrultusunda davayı bir an önce bitirmeye çalışıyorsunuz” dedi.

Söz alan avukat Kenan Maçoğlu da gizli tanık Ulaş’ın ifadenin tamamının getirilmesi talebini yineledi.

Aysel Tuğluk için tahliye talebi

Avukat Serdar Çelebi, mahkemenin Kandıra Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Milletvekili Aysel Tuğluk’un sağlık durumunu çok iyi bilindiğine dikkati çekerek, “Adli Tıp Kurumu süreci devam etmektedir. Cezaevinde kalma durumu bir yana sağlıklı bir şekilde savunma yapabilecek durumda da değildir. Bu teknik bir meselenin dışında insani ve vicdani bir meseledir de. Dosya kapsamında da cezalandırmayı gerektirecek somut delil de yoktur. Bu hususların göz önünde bulundurularak tahliyesini talep ediyoruz” dedi.

Ardından söz alan diğer avukatlar da tahliye talebinde bulundu.

Savcı tutukluluğun devamını istedi

Avukatların savunmalarının ardından iddia makamı ara karara ilişkin mütalaasını açıkladı. İddia makamı, “Sanıkların suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi bulunduğu, kaçma şüphesi olduğu, suçun ağırlığı nedeniyle adli kontrol şartının yetersiz kalacağı anlaşılmaktadır, isnat edilen suçların katalog suçlar olması nedeniyle tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına, adli kontrol şartına ilişkin taleplerin reddine, KCK ana davasının dosyaya kazandırılmasına” karar verilmesini talep etti.

Tuğluk için Adli Tıp raporu istendi

İddia makamının talebinin ardından duruşmaya karar için ara verildi. Yaklaşık 3 saat süren aranın ardından mahkeme heyeti, ara kararını açıkladı. Mahkeme heyeti, “Mazeretlerin kabulüne, adli kotrol taleplerinin reddine, bir kısım sanıkların bilgisayar kullanamamaları nedeniyle ilgili infaz kurumlarına yazı yazılmasına, Sebahat Tuncel ve Sibel Akdeniz'in bilgisayar kullanımı konusunda gerekli infaz birimine yazı yazılmasına, kadın cezaevine gönderilmesinin mahkemenin yetkisi dışında olduğundan reddine, Anadolu Jet’e Altan Tan ile ilgili bilgi istemi için müzekkere yazılmasına, gizli tanıkların ne şekilde tespit edildiğinin bulunması yönündeki talebin reddine, tanık Kerem Gökalp’in hakkında Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılmasına, Aysel Tuğluk hakkındaki tahliye talebine dair Adli Tıp Kurumundan rapor alınması için müzekkere yazılmasına, gizli tanık Ulaş ve Mahir’in ifadesi için Ankara Cumhuriyet savcılığına yazılan müzekerin cevabının beklenmesine, Adalet Bakanlığı’na yazı yazılarak YPG’nin terör örgütü olup olmadığına dair daha önce yazılan bir yazı varsa bunun sorulmasına, KCK davasının hangi mahkemede açıldığının sorulmasına” karar verdi.

"AİHM kararının dosyamızla bir ilişkisi yok"

Mahkeme, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk durumu ve AİHM kararı hakkında, “Mahkememizin daha önceki tutukluluk devam kararları kapsamında Demirtaş hakkında AİHM kararındaki karar doğrultusunda tahliye talebi bulunduğu görüldü, Demirtaş hakkında açılan dosyalar birleştirilmiştir, AİHM Büyük Dairesi incelemesi dışında kalan dosyanın delillerini yok saymak mümkün değildir, gizli tanık beyanlarının PYD’nin mesaj içeriğini doğruladığından kuvvetli suç şüphesi altında olduğu belirlendiğinden, AİHM kararı dosyamızla bir ilişkisinin olmadığından, milletvekilliğini sona erdiğinden tutuklama kararına engel bir durum olmadığına, kaçma şüphesi ile ilgili kardeşiyle ilgili beyanlarını kaçmasına makul şüphe oluşturan beyanlar olduğundan adli kontrol yükümlerinin yetersiz kalacağından tutukluluk halinin devamına” karar verildi.

Figen Yüksekdağ'ın tutukluluğu devam edecek

HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında ise mahkeme şu kararları aldı:

“Gizli tanık Mahir ve Kerem Gökalp’in beyanları, birleşen 14 ayrı ceza davası itibariyle çoğu dosyanın katalog suçlardan oluştuğu, hendek sürecindeki açıklamaları nedeniyle kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, kaçma şüphesi bulunduğu, HDP MYK üyeleri bir kısım sanığın kaçak konumda bulunduğu nazara alındığında tutukluluk halinin devamına karar verildi.”

Tahliye çıkmadı

Mahkeme, TJA Sözcüsü ve eski milletvekili Ayla Akat Ata, HDP önceki dönem Sözcüsü Günay Kubilay, HDP yeni dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Alp Altınörs, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, HDP eski MYK üyeleri Bülent Barmaksız, İsmail Şengül, Mesut Bağcık, Bircan Yorulmaz, Dilek Yağlı, Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Zeynep Ölbeci, HDP eski Milletvekili Aysel Tuğluk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, yerine kayyım atanan Diyarbakır eski Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak HDP eski MYK üyesi Nezir Çakan ve Meryem Adıbelli ve Kadın aktivist Aynur Aşan hakkında gizli tanık beyanları, kuvvetli suç şüphesi altında olduğu ve kaçma şüphesi olduğundan tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.

Duruşma 8 Kasım’a ertelendi.