Görsel: HDP
04 Ağustos 2022 18:28
Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 sanıklı Kobani Davası 15.duruşmasının yedinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde devam etti. Demirtaş, çözüm sürecine ilişkin olarak, "İmralı’da ne tür anlaşmalar yapıldı? O dönem görev yapan MİT müsteşarı Emre Taner, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum.” dedi.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya HDP'li vekiller ve parti yöneticilerin yanı sıra Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve çok sayıda izleyici katıldı. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Mahkeme kimlik tespiti ile başladı. Heyet daha sonra dosyaya gelen evrakları okudu.
Daha sonra söz alan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala kararını hatırlattı. Ürküt, “Osman Kavala şahsında Gezi Davasındaki hukuksuzluk umarım giderilir. Gezi Davası da bu dava gibi siyasi bir davadır. Mahkeme salonlarında, adliye koridorlarında yaşanan hukuksuzluk sadece burada kalmıyor; bu hukuksuzluk Türkiye’nin dışarıda da itibarını zedeliyor. Bu hukuksuzluğun halka yansıması da yoksulluk ve açlıktır. Ben içeri girdiğimde domates 2 TL idi şimdi 16 TL, ekmek 1-2 liraydı şimdi 4-5 TL. Biz niye burada tutuluyoruz, siyasi iktidarın ömrü biraz daha uzasın diye. Bu yargı tanımazlık aynı zamanda yoksulluk, işsizliktir. Biz içeride olduğumuz için mağdur oluyoruz ama 84 milyonu da etkileniyor. Bir azınlığın refahı için ülkenin bütün kesimleri yoksulluğa mahkum ediliyor” diye konuştu.
Tanık beyanlarına ilişkin de konuşan Ürküt, “Dosyada fail yok, HDP MYK'sı güya birilerini azmettirmiş ama kimi azmettirdiğimiz ortada yok. Azmettirme tutmadığı için şimdi de örgüt üyeliği, yöneticiliği gibi bir şeyleri bize yüklemeye çalışıyorlar. Gizli ve açık tanıklar üzerinden bir çalışma var” diye konuştu. Ürküt, tanıkların çelişkili ifadelerini hatırlatarak, “Bu ifadeleri ciddiye alıyorsunuz. Beyanlar üzerinden yeni deliller bulmaya çalışıyorsunuz. Tanık ifadelerinin yalan olduğu ortaya çıktı, beyanları kabul etmiyorum. Bu iddialar tanıkların kendini kurtarma çalışmasıdır” ifadelerini kullandı.
Ali Ürküt’ün ardından önceki dönem Parti Sözcüsü Günay Kubilay söz aldı.
Kubilay, tanık beyanlarındaki çelişkileri hatırlatarak, “A53’ün ifadesi tamamen gerçek dışı. Tanığın iddia ettiği gibi Demirtaş’ın bir açıklaması yok, toplantı da HDP Genel Merkezinde değil Eğitim-Sen’de yapıldı. Bunlar Yargıtay yazışmalarıyla kanıtlandı. Bu beyanlar üzerinden yargılama yapmak anlamsızdır. Gizli tanık Ulaş’ın ifadeleri rivayetten ibarettir. Hukuk normlarının geçerli olduğu bir yerde bu tanıkların ifadeleri geçerli olmaz. MYK çağrısını, bir gizli tanık ‘şiddet çağrısı olarak algılamadım’ derken diğeri ‘şiddet çağrısıdır’ diyor. Çağrının şiddet içermediğini, demokratik bir çağrı olduğunu bütün dünya biliyor. Gizli ve açık tanıkların bir zamanlar örgüt içinde yer aldığı daha sonra gelerek etkin pişmanlıktan yararlandığı ortadadır. Güvenlik iradeleriyle belli bir ortaklık yapmışlardır. Tanıkların, onlarla anlaşma yapanların ihtiyaçları doğrultusunda hareket ettiği ortadadır. Tanıkların, profesyonel kadrolu tanık oldukları anlaşılıyor. Bu davanın tanıklarının ifadelerinin üzerine kurulduğu ortadır” diye konuştu. Kubilay, uzun tutukluluk süreci göz önünde bulundurularak tahliye edilmeyi talep etti.
Duruşmaya verilen aranın ardından önceki dönem MYK Üyesi Alp Altınörs söz aldı.
Altınörs, “Bir kişinin suç oluşturan eylemden sorumlu tutulabilmesi kişinin eylemi doğrudan işlemesi ve/veya katılması ile mümkündür. İddianameye konu eylemlerle yargılananlar arasında böyle bir ilişki kurulmuş değil. Yani yargılananlar bu eylemlere doğrudan katılmamışlar zaten ‘böyle bir iddia da yok’ ifadelerine yer veriyor. Bu dava yalancı tanıklar geçidine döndü. Gizli ve açık tanıkların ifadelerinin dedikodu olduğunu söylemiştik. Gizli tanık Ulaş da ifadesinde açıkça söylemiş zaten” diye konuştu.
Altınörs, mahkemenin tanıklara soru sormalarına engel olduğunu söyledi. Altınörs, “HTS kayıtları ve diğer belgeler gizli tanık A53’ün yalan söylediğini ortaya çıkardı. İtiraf ediyor, ‘Ben yüz tane ifade verdim’ diye. Gizli tanık zırhını çıkarmak için davanın sonuçlanmasını beklemeyin. Avukatlar, A53’e neden bugüne kadar ifade vermediğini sorduğunda A53, “İfadelere baktığımda HDP’nin mahkemeyi yargıladığına dair bir algı vardı. O yüzden geldim ifade verdim’ diyor. Tanık, partimize husumet yürütüyor. Tanıkların ifadelerindeki çelişkiler zaten kumpasın göstergesidir” diye konuştu.
Savcının olayın olduğu süreçte PYD’nin terör örgütü olarak kabul edildiği ifadelerini eleştiren Altınörs, “Siz Adalet Bakanlığını temsil etmiyor musunuz? Bakanlık yazı yazdı, o tarihlerde terör örgütü sayılmadığını söyledi, neden buna uymuyorsunuz? Adalet Bakanlığını tanımıyor musunuz? Önce PKK’lilere mesaj gönderdiğimizi iddia ettiniz, sonra örgüt üyesi olmayanlara çağrı yapıldı dediniz. İddialarınız çürüdükçe yeni iddialar eklediniz. Olayın PKK ile ilgisi yok, olmadı. Olay IŞİD ile ilgili. Mahkemeniz, açık-gizli tanık ifadelerinin çürüdüğünü görünce telefon kayıtlarımı delil gösterdi. İletişim hakkımı kullanmak için kimseden izin isteyecek değilim. Ben özgürlüğümü talep ediyorum” diye konuştu.
Altınörs’ün ardından SEGBİS’le Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinden bağlanan önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş söz aldı.
Demirtaş, “Arkadaşlarımız dosyadaki çelişkilere dikkat çekti. Hepsi haklı. İddianamelerde ve mütalaalarda bir çarpıtma var. Keşke mahkemeniz gerçeğin peşinde olsa. Tüm ara kararlarda olayların geçtiği zaman yok sayılıyor, bütün olaylar bugünkü atmosferin içine sokulmaya çalışıyor. Hiçbir mütalaada, iddianame de Çözüm Sürecinden bahsedilmiyor. Mütalaa Çözüm Süreci yokmuş gibi davranıyor. Çünkü o atmosferde kurulanan bir sözün anlamı daha farklı. İddia makamına göre Çözüm Süreci yok. Demokratik Toplum Kongresinin Cemil Çiçek imzasıyla Meclis’e davet edildiğini görmüyor ama Yargıtay’ın DTK’ya ilişkin kararını görüyor. DTK’nin hala yasal çalışma yürüttüğünü görmüyor. AKP’nin o dönemdeki politikaları yokmuş gibi davranıyor. O dönemin Başbakanı Erdoğan’ın ‘Benim MİT müsteşarım gidip İmralı’ya görüşecek’ dediğini görmüyor. O dönemin Hükümet Sözcüsü Arınç, ‘Bizim dönemimizde PKK bayrağını açmak suç olmaktan çıktı’ diyor. O dönem herhangi bir savcı çıkıp bunlar suç diyebilir miydi?” diye konuştu.
İmralı görüşmelerini hatırlatan Demirtaş, “Sırrı Süreyya Önder, devlet görevlisinin yanında konuşuyor. Ne devlet görevlisi ne Erdoğan inkar etti. Belgelerde, Erdoğan ‘Ben Apo’yla anlaştım’ diyor ama savcı bunu görmüyor. Hangi konuda anlaştınız diye niye sormuyor? Hangi konuda anlaştıklarını bilmiyoruz. Başbakanın İmralı’da Öcalan’la anlaştığı anda, arkadaşlarımla ‘Sayın Öcalan’ dediğimiz için yargılanıyoruz. Savcılık o süreci unutturmaya çalışıyor. Başka ne yok bu dosyada IŞİD yok. IŞİD'in yaptıkları yok mütalaada, Türkiye şehirlerindeki IŞİD katliamları yok. Bunlara yer vermezseniz kimse neden Kobanî için çağrı yaptığımızı anlayamaz. Başka ne yok, 2013-2020 tarihleri arasında HDP binalarına, HDP yöneticilerine yönelik saldırılar yok. HDP, ne kadar saldırıya uğramış, bir sonraki celsede bunları hatırlatalım. Adana, İstanbul binalarımız bombalanmış, Genel Merkezimiz yakılmış, çalışanımız 52 kurşunla öldürülmüş, parti çalışanımız minibüsle canlı canlı yakılmış, Diyarbakır mitingimiz bombalanmış ama bunlar dosyada yok. Savcı dosya ile ilişkili AİHM kararlarını da görmüyor. Savcı bunlar yokmuş gibi davranıyor. Buna karşılık örgütten kaçmış ve kendini kurtarmaya çalışanların, bize iftira atanların varlığını görüyor” dedi.
Demirtaş, “Savcı A Haber Genel Yayın Yönetmeni olsa anlarım ama kendisi bir hukukçu. Adalet Bakanlığı ‘O dönemde PYD/PYD terör örgütü değildi’ dedi ama savcılık mütalaasında ‘PYD için terör örgütü’ diyor. Dosyada belge var, savcının haberi yok mu? Bircan Yorulmaz’a PYD’den mail geldi diye tutuklanıyor ama o dönem PYD Eşbaşkanları Türkiye’ye geliyor. Dönemin Başbakanın yardımcısıyla görüşüyor. Neymiş mail gelmiş, iyi de PYD'nin kendisi gelmiş. Dosyada o dönemde öldürülen HDP’liler yok. Savcı bunları gözden kaçırmaya çalışıyor" diye konuştu.
HDP’nin defalarca Meclis’e verdiği ‘olaylar soruşturulsun’ önergeleri yok, Efkan Ala ile birlikte şiddet dursun diye gösterdiğimiz çabalar yok, iftiracıların ifadelerindeki çelişkiler de savcının dikkatini çekmiyor, hiç yokmuş gibi davranıyor. Bunlar çarpıtmadır. Eğer yaptıklarımız suç ise suç ortağımız AKP’dir, o zaman Erdoğan neden sanık sandalyesinde yok? Biz yargılanıyorsak AKP’liler de yargılanmalı. İmralı’da Öcalan’la anlaşma yapan ben değilim. Mütalaa çarpıtmadan ibarettir, savcı süreç görünmesin istiyor” diye konuştu.
Selahattin Demirtaş, taleplerini şöyle sıraladı:
“Dışişleri Bakanlığına yazı yazılarak 2012’den bugüne kadar PYD yetkilileriyle kaç kere görüşmüşler, ne konuşmuşlar sorulsun istiyorum. 2007’de İmralı’daki avukat görüşlerinin tam kaydını istiyorum. Adalet Bakanlığı’ndan belgeler istenilsin. Merdan Rüştüovalıoğlu’nun SEGBİS çözüm tutanağındaki 65’inci sayfasındaki 82 ve 83 ses kaydı çözümünün bilirkişi tarafından yeniden yapılmasını ve bize tebliğ edilmesini talep ediyoruz. Diyarbakır Ağır Ceza Hakimliğinin verdiği dinleme kararlarına ilişkin 2010, 2011,2012, 2013, 2014 yıllarına ait dinleme kararlarında imzası bulunan hakimlerin akıbetinin HSK’dan sorulmasını talep ediyorum. İmralı’da ne tür anlaşmalar yapıldı? O dönem görev yapan MİT müsteşarı Emre Taner, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum.”
© Tüm hakları saklıdır.