Gündem

'KKTC'liler Türkiye'de kapılarda titremesin'

Prof. Dr. Vamık Volkan KKTC konusunda Cumhurbaşkanı Gül'e çok önemli bir çağrı yaptı...

19 Şubat 2011 02:00

T24 - Prof. Dr. Vamık Volkan, 'KKTC'liler artık Ankara'da kapılarda titremesin' dedikten sonra Cumhurbaşkanı Gül'e çok önemli bir çağrı yaptı, 'Siz babacan bir kişi olarak Kıbrıslılara bir 'merhaba' derseniz bu gerilim aşılır. Artık bunu durduralım lütfen'dedi.

Farklı coğrafyalarda çatışmaların son bulması için yaptığı çalışmalarla dünya çapında tanınan KKTC kökenli Prof. Dr. Vamık Volkan Ankara ile Lefkoşa arasındaki besleme geriliminden son derece rahatsız. Akşam gazetesinde yer alan haber şöyle: 

- KKTC'de yapılan mitingde Türkiye'yi hedef alan pankartlar açıldıktan sonra Ankara ile Lefkoşa arasında gerilimin tırmanmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Ben ne kadar üzüldüğümü size anlatamam! Her sene dört ay Kıbrıs'ta kalıyorum ya artık daha çok Kıbrıslı oldum. Böyle bir şeyin gelişmesi... Yani aklım almıyor. Ne biçim şey bu? İki buçuk sene önceydi Ekopolitik çatısı altında bir toplantı yaptık. Kıbrıs'ta her türlü insanı bir araya getirdik. Yani dincisini, milliyetçisini, Rumları seveni-sevmeyeni.... herkesi buluşturduk. Ben dedim ki onlara: Kendi içine bakmadan olanları anlayamayız. Bütün mesele Rumlar değil Kıbrıs'ta. Bütün mesele, Kuzey Kıbrıs'ta gelişen toplumun olmaması. Bundan daha önemlisi Türkiye'deki Türklerle Kuzey Kıbrıs'taki Türkler arasında -ki çok acayip bana göre- normal bir iletişimin olmaması. Normal bir şekilde 'Merhaba kardeşim, oturup konuşalım' gibi bir sürecin olmaması'. O kadar acayip bir şey ki bu! 


- Siz bu kadar olumsuz bakış olduğunun farkında mıydınız Türkiye'ye karşı?

Tabii ki, tabii. Kıbrıs'ta toplantı yaptığımızda işte bunları ve nedenlerini konuştuk biz o zaman. 

- Peki bu olumsuz algının nedeni nedir? 

Senelerden beri yanlışlık yapılıyor. 'Savaş ve Uyum' adlı kitabımda bunları da anlattım ben. Bir düşünün Kıbrıslılar 11 sene kuşatılmışlar, dışarı çıkamıyorsunuz. 11 senelik bir kuşatma psikolojisi gelişmiş, ondan sonra Türkiye gelmiş. Tabii, büyük bir heyecan yaşanıyor, kuşatılmışlık kayboluyor. Fakat,  kuşatılmışlık psikolojik olarak kalıyor. Türkiye bunu düşünmüyor.

Aradan geçen bunca zamana rağmen, bugün bile Kıbrıslı Türkler sanki ikinci sınıf insanmış gibi hissediyorlar kendilerini. Bu psikolojiyi göze almadan Kıbrıslı ile konuşamazsınız! Zaten siz istatistiklerinizi bırakın şu kadar para verdim, bunu verdim diye. O para işlerini de biliyorum. Onlar laf onlar, hepsi laf. Çok değişiktir para işleri. 

- 'Para işleri laf' derken ne kast ediyorsunuz?

Mesela 'Ben seni besliyorum, bu kadar para veriyorum' deniliyor. Bu paranın hepsi Kıbrıslılara gitmiyor ki! Kıbrıs Türk'ünün şahsi parası değil ki bu sadece!

- Türkiye kökenlilere de gidiyor diyorsunuz yani paralar, öyle mi?

Bakın, KKTC'de halk iki misli çoğaldı, onlara kim bakacak? Bunlara farklı açılardan bakmak lazım. Bütün mesele hürmetsizlik yapmamak. Nasıl olsa para verilecek. Çünkü, Türkiye'nin Kıbrıs'ı bırakacak hali yok ki. Bunca şeyden sonra bırakırlarsa, deliliğin daniskası olur bu! Zannetmiyorum böyle bir şey olacağını. Onun için, hürmetsizlik yapmadan bunu konuşmak lazım. Orada benim arkadaşım da olan son derece akıllı, dünyayı bilen insanlar var. Yapmayın canım... Gidip konuşsunlar, fakat hürmetle. Bir de tabii, Kıbrıs'tan birisi bir büyükle konuşmak için Türkiye'ye geldiğinde kapıda titremesin. Ben bir büyükle konuşurken Türkiye'de baktım ki benden sonra Kıbrıslı Türkler geldi. Dışarıya çıktığımda, onların beklerken titrediğini görmüştüm.

- Yakın zamanda mı gördünüz bu anlattığınız olayı hocam?

Onu söylemek istemem, ama Kıbrıslı Türkler senin kardeşin be! Bu nedenle, kimlik arıyor Kıbrıslı. Sen benim kimliğimi sevmiyorsun. Bırak canım, Kıbrıslılar başka türlü olsun, düşünsün... Ama senin bir parçan onlar! Bunu öyle düşünmezsek, onu bir yabancı gibi görürsek o zaman hürmetsizlik oluyor. Kıbrıs'ta şu anda 'Biz kimiz' suali soruluyor, paramparça olmuş, kafaları karışmış. Bir bakıma onlar daha demokratik. Pankart koymuş, sana ne ya, koysun pankart! Ben
Kıbrıs'taki arkadaşlarla konuştum, duyduğuma göre onlar bunu 'laf ola' diye görmüşler.  Merak edip de gazeteye bile koymamışlar. Türkiye'de bu iş büyütülmüş.
nİngiliz kültürünün de etkisiyle siyasi sistem bize göre biraz daha değişik galiba KKTC'de... 

Biz Kıbrıslılar Türkiye için bir model, demokrasi modeli olalım. Onu siz kabul ederseniz, ne güzel yaparız. (Gülüyor)


Vamık volkan ve politik psikoloji

Lefkoşa doğumlu Vamık Volkan,1956'da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra, 1957'de ABD'ye yerleşti. 1964-2003 yılları arasında Virginia Üniversitesi'nde eğitim vermiş olan Volkan, kendi deyimiyle 'üçüncü mesleği olan politik psikolojiyle kazara tanıştı'. 1977 yılında Amerikan Psikiyatri Birliği'nin Psikiyatri ve Dış Politika Komitesi'nin toplantılarına katılmaya başlamasıyla hem politik psikoloji ile tanıştı, hem de Kıbrıs'ta bıraktığı çocukluk anılarıyla bir anlamda yüzleşip, analiz etti. Dünya çapındaki etnik, dini ve ulusal temelli düşmanlıkları inceleyerek, yıllar içinde politik psikoloji dalında dünyanın en önemli bilim insanlarından biri olan Volkan, 2005-2008 yıllarında 27 ülkeden gelen destek mektupları ile Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi.


'Hürmet gerek' 

Bİz kendi kendimize problem yaratıyoruz. Elimize tabancayı alıyor, kendi ayağımızı vuruyoruz. Ben bu yaşıma geldim, hayatımda daha acayip bir şey görmüş değilim. Ortada birbirine hürmet göstermeden konuşmalar yapılıyor. Ne problem var ortada, ne yapmak istiyoruz? Oturup tartışalım. Bunun çözülmesi basit, ama sanki bu basitliği çamura atmışız biz. Nedenini anlayamıyorum.

Gül'e çağrı

- Bu yaşananlar ada halkında kalıcı bir tahrifat yaratır mı sizce?

Hiç bilmiyorum. Ama birisi babacan olarak gidip de Kıbrıslılara 'merhaba' derse, bunlar unutulur. Ben ailemle devamlı konuşuyorum. Hiçbiri bundan bahsetmiyor, bunlar doğal şeyler Kıbrıs için. Bunu biraz politika yapmışlar Türkiye'de. Onun için ben bunu acı görüyorum. Bunu durduralım artık lütfen. Babacan birisi gidip biri 'merhaba' desin, 'merhaba komşum' desin, o kadar...

- Babacan birisi derken kimi kastediyorsunuz. Cumhurbaşkanı'nı mı kastediyorsunuz?
Bakın, size bir şey söyleyeyim, ben Sayın Cumhurbaşkanı'nı çok sevdim. Ben Cumhurbaşkanı Gül ile birkaç defa buluştum ve kendisinin karakterini çok sevdim. Başkalarını da tanırım, ama onun karakterini çok sevdim. Tabii ki onun gibi birisi. Sayın Gül, bir şey bulup da gitse, şöyle bir el sıksa, konuşsa... Her şey rahatlar.

- Siyaset değişikliği olarak algılamıyorsunuz siz bu son yaşananları, değil mi? 

Tahmin etmiyorum. Yok, o mantık dışı bir şey. Bence şahsi şeyler var, bence siyaset var ama detaylarını bilemiyorum.


'Rumlarla Türkler birleşmez'

KIbrIs'ta Rumlarla Türkler kaç senedir birbirlerinden ayrı. Bunların tekrar birleşmesi diye bir şey yok. Ben kaç sene dünyayı dolaştım, bu imkansız bir şey. Bu demek değildir ki birbirlerini öldürecekler. Akşamları saat 11'den sonra bütün Yunan, Rumlar geliyor, gelsinler. Kumarhaneye geliyorlar, sonra dönüyorlar. Türkler de geçiyorlar huduttan. Eğer baskı altında federasyon olsa bile en sonunda yine böyle olacak. İki etnik grup yan yana olduğu zaman kan dökülmeyecek. Fakat, federasyon olup da Rumlar hepimizi tekrar bir araya sokmak isterlerse, o zaman kan dökülecek. Bu nedenle iki etnik grubun yan yana yaşaması için bir şey bulunacak.