Kızıl elma: Kavramın anlamı nedir? İktidar kızıl elma söylemine neden başvurdu?
Türkiye’de iktidar, bu yılki Malazgirt Zaferi yıldönümü kutlamaları kapsamında kızıl elma söylemine yoğun olarak başvurdu. Peki kızıl elma nedir? İktidar bu kavrama hangi anlamı yüklüyor?
28 Ağustos 2020 21:25
2018 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin Afrin kentine yönelik düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı'na katılan bir asker, kendisine yöneltilen "İstikamet neresi?" sorusuna "Kızıl elma" yanıtını vermişti.
O günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bir konuşmasında bu askerin sözlerini hatırlatıp, "Evet, bir kızıl elmamız var. Biz o hedefe doğru gidiyoruz" demişti.
Kızıl elma ile neyin kastedildiği o günlerde tartışma konusu olmuş, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, şu yorumu yapmıştı:
"Bugün, 2018 yılında kızıl elma; Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarıyla beraber barış, huzur içerisinde, refah içerisinde ve bağımsız bir şekilde yaşaması hedefidir."
Kızıl elma kavramı iki yıl sonra, bu kez Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın hazırladığı bir kliple yeniden gündeme geldi.
Başkanlığın, Malazgirt Zaferi'nin yıldönümü nedeniyle hazırladığı klip, kutlamalara özel olarak bestelenen Kızıl Elma Marşı için hazırlandı.
"Malazgirt'te şahlanan Alparslan gibi / Zaferlerle tarih yazan ecdadım gibi / Çağ kapatıp çağ açan ceddimiz gibi/ Hedefimiz kızıl elma marş ileri" marşın sözlerinden bazıları.
Klipte, Malazgirt muharebesinden İstanbul'un Fethi'ne, oradan Osmanlı dönemine çeşitli savaş ve fetih sahneleri canlandırılıyor. Günümüz Türkiye'sinin güvenlik güçlerinin görüntülerine de klipte yer veriliyor ve ayrıca 15 Temmuz'da yaşananlar ile Ayasofya'nın ibadete açılmasına gönderme yapılıyor.
Klibin sonlarında ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan görülüyor ve Erdoğan, Kuran-ı Kerim'in Fetih suresinin ilk ayetlerini okuyor.
Erdoğan, son günlerde Twitter'dan paylaştığı başka bir klipte ise Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun 'Malazgirt Marşı' şiirinden bir bölüm okudu.
Erdoğan'ın okuduğu bölümde, "Yiğitler kan döker, bayrak solmaya / Anadolu başlar, vatan olmaya. Kızılelma'ya hey, Kızılelma'ya…" sözleri de yer alıyor.
Bu gelişmelerle birlikte Kızıl elma söylemi kamuoyunda yeniden tartışılmaya başlandı.
Bu tartışmalar yer yer 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının kısıtlanmasının bir çifte standart içerdiği yönünde eleştiriler içeren tartışmalarla iç içe geçti.
Bu dönemde kamuoyunda en fazla merak edilen sorulardan biri, her şeyden önce kuşkusuz "Kızıl elma nedir?" oldu.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi olan, son öğrenim döneminde Londra Üniversitesi Birkbeck College'da misafir öğretim üyesi olarak görev yapan, çalışma alanları arasında modern Türkiye tarihinde milliyetçilik de yer alan Yrd. Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya, "Kızıl elmanın Türk milliyetçiliğinin düşünsel bagajında, en genel anlamda bir tür cihan hakimiyeti ülküsü olduğunu" söylüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Çetinkaya, 'Kızıl elmanın farklı dönemlerde biçim değiştiren bir ülkü olduğunun altını çiziyor:
"Belki devlet ve imparatorluk öncesi Türk boylarında da unsurlarını bulabileceğimiz, Osmanlı bir imparatorluk haline geldikten sonra Yeniçerilerin kullanacağı bir semboldür. 'Devlet kurma geleneği adeta alnına yazılmış, kaderine işlenmiş' Türk milletinin bir cihan devleti oluşturma ülküsüdür. Bu devlet ne yapacaktır bu mite göre? Diğer milletlere önderlik edecek, onları egemenliği altına alarak kendilerine güvenlik, saadet ve refah bahşedecektir.
"Bu arada uzakta ve gelecekte olan ve ulaşılması gereken bir düş olduğu kadar bazen de bir teyakkuz halinin ifadesidir. Mevcut bir esaretten kurtuluşun ülküsüdür. Bu, Orta Asya'dan çıkıp gelme ya da Ergenekon'dan kurtulma olabileceği gibi dört bir yanı içten ve dıştan sarılmış milletin bir kurtuluş hikayesi ve destanı da olabilir. Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi ya da Balkan Savaşı tarzı hezimetlerden, travmalardan kurtuluş gibi.
"Bugün tabii kızıl elma dendiğinde haklı olarak Türk milliyetçiliğinin doğuşunda yer almış ve ona katkıda bulunmuş Ziya Gökalp akla gelir. Onun 'Kızıl Elma' kitabı da 1914 yılında yayımlanmıştır. Çok manidar bir tarihtir bu. Hem İkinci Meşrutiyet yıllarında, yani 1908 Devrimi'nden sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin iktidarında yükselen Müslüman - Türk milliyetçiliğinin bir kolu olan Turan ülküsü ile ilişkilidir hem de Balkan Savaşları ve ardından Birinci Dünya Savaşı'nda artık bir teyakkuz halinde olan milliyetçilerin ve devlet seçkinlerinin, aydınların ruh haline denk düşer. Çünkü bir milletin varlık yokluk davası içinde olmasını ifade eder.
"Erken Cumhuriyet döneminde yeniden kuruluşun bir öğesi olarak yine ulaşılması gereken bir hedef, ülkü olarak yeniden biçim değiştirir. Kısacası, dünyadaki birçok milliyetçilikte benzerini bulabileceğimiz, kendi milletine tarihsel hatta tarih aşırı bir misyon, bir görev biçen bir ütopyadır.
Çetinkaya, modern Türkiye tarihinde bu kavramın hem milliyetçi hem de İslamcı akımlar tarafından kullanıldığını belirtiyor: "Ziya Gökalp'ten Necip Fazıl'a milliyetçi ve İslamcı düşüncenin farklı tonlarında onun bir biçimini, bir türevini bulmak işten bile değildir."
Peki iktidar, şimdilerde kızıl elma kavramına neden başvurdu ve bu ideale bugün hangi anlamı yüklüyor?
Medyada ve sosyal medyada yazılanlara bakıldığında, iktidara yakın kesimlerden bu kavrama farklı anlamlar yüklenebildiği görülüyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise Twitter'da 'Kızıl Elma' Marşı klibini paylaşırken bu kavramla ilgili şu yorumu yaptı:
"Bizim için #Kızılelma büyük ve güçlü Türkiye'dir. Malazgirt'ten 15 Temmuz'a destanlar yazan milletimizin kutlu yürüyüşüdür. Kızılelma, gölgesinde nice mazlumun serinlediği ulu çınardır. Cebeli Tarık'tan Hicaz'a Balkanlardan Asya'ya tüm insanlığın hasretle beklediğidir."
Siyaset bilimci Doğan Çetinkaya, günümüzde 'Kızıl Elma'nın savunmacı bir biçiminin kullanıldığı kanısında:
"Erdoğan, çok yoğun bir teyakkuz söylemi kullanmakta. Yani klasik devlet ve milliyetçi retorikten aşina olduğumuz, içte ve dışta, bu milletin öz değerlerine sahip olmayan, hatta ona özsel olarak ve fıtraten karşı ve düşman olanların Türk milletini yok etme gündemine karşı bir teyakkuz hali. İşte 'Üst Akıl'ın, büyük düşmanın Türk milletini yok etmeye çalışması karşısında bir direniş.
"Hatta burada da yine bir tesadüfün eseri olmayacak şekilde 'Türk milleti yine seçilmiş bir millet'. AKP medyasını ve sosyal medyasını takip ederseniz karşınıza mesela şu tür bir iddia çıkar: 'Son kale Türkiye.' Neyin kalesi? Aslında insanlığın iyi yanının temsil edildiği değerlerle çevrelenmiş bir kale. Ve düşerse insanlığın, mazlumların, iyiliğin kaybedeceği son ülke.
"Yani aslında kızıl elmanın savunmacı bir biçimi ile karşı karşıyayız. Kızıl elma aslında Türkiye. AKP söyleminde yeni Türkiye. Vesayetten kurtularak kendi öz bilincine varmış hakiki Türkiye. Ama aynı zamanda bu 'büyük milletin' dünyadaki, Suriye'deki, Libya'daki, Filistin'deki, Afrika'daki mazlumları kurtarmak için de çabaladığı bir ülke. Peki saldırı nereye? Kızıl Elma'nın faili olan millet. Yani bu toprakları ülke ve vatan yapan millet. Kızıl Elma'yı var eden özne. Ve tabii onun bir temsilcisi var."
Bu arada Çetinkaya, Ayasofya ve hilafet tartışmalarının da kızıl elma anlayışının bir parçası olduğunu savunuyor.
Kızıl elma, Türkiye'de yıllardır Ülkücü kesim tarafından yoğun olarak sahiplenilen bir kavram.
Uzun bir dönemdir Ülkücü çevrelerin sıklıkla başvurduğu bu kavramı iktidarın günümüzde bu derecede kullanmasını, AKP ile MHP arasındaki ortaklığa bağlayan yorumlar da yapılıyor.
Örneğin Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi, Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Dr. Ergün Yıldırım konuyla ilgili sosyal medyada şu yorumu yaptı:
"Ak Parti ve MHP Cumhur ittifakı fikriyatta da bir senteze yöneliyor. Kızılelma Marşı bunu gösteriyor. Kan, soy vurgusu, Türklüğe çekilen büyük komutan Alparslan...Bunun yanında Îlâyı kelimetullah... Bakalım ittifakın geliştirmeye çalıştığı bu sentez ideoloji tutacak mı?"
Siyaset bilimci Çetinkaya ise AKP ve MHP ile başka aktörleri de kapsayan bir siyasi birliktelikten bahsediyor ancak burada özellikle son yıllardaki bazı siyasi gelişmelerin Erdoğan gibi devletin güvenlik aygıtını topyekun teyakkuz haline getirdiğini, bu birlikteliğin bunun üzerinden kurulduğunu görüşünü dillendiriyor. Çetinkaya, bunun kızıl elma koalisyonu olarak da adlandırılabileceğini belirtiyor ve kızıl elma anlayışının bu birlikteliğin ihtiyaçlarıyla uyumlu olduğunu savunuyor:
"Bir siyasi grup ile milletin varlık yokluk mücadelesinin çakıştığına inanılıyor ve bunun çerçevesinde bir siyasi koalisyon oluşmuş durumda. Milletin, devletin ve bu grupların kendi beka sorunları şimdilik birlikteliği zorunlu ve faydalı kılıyor. Kızıl elmanın temsil ettiği devlet, din, milli ülküler gibi birçok değer, ortaklığın inşa edileceği ruh hali ve söylem için her türlü olanağı sağlıyor."
Kızıl elma söylemine iktidar tarafından önümüzdeki dönemde ne sıklıkla başvurulacağını ve bu söylemin içinin nelerle doldurulacağını tahmin etmek zor.
Ancak bunun şekillenmesinde, iç ve dış siyasetteki genel gelişmeler kadar iktidar partisinin ittifak stratejisi de önemli bir rol oynayabilir gibi duruyor.
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir