Kürşat Bumin
(Yeni Şafak, 19 Haziran 2012)
Kıyıda köşede kalan haberler: 'Eskort kızlar'
'Değişim' mi dersiniz 'dönüşüm' mü dersiniz her ne ise de gerçekten zor bir iş bu. Ülkedeki devletin ne zamandır başına buyruk bir hayat sürmesi, zihnindeki formata uymayan toplumu neredeyse 'olsa da olur olmasa da olur' kabilinden hiç mi hiç dikkate almaması cumhuriyetin (anayasaları ölçü alarak konuşacak olursak) 'Birinci'si gibi 'İkinci'si ve 'Üçüncü'nde de hakim anlayıştı.
Sonra bir şeyler oldu ve –yakın zamanda değil, çokça tekrarladığım gibi 'Milli Nizam'dan başlayan epeyce yönleriyle farklı bir siyasetin evrim geçirmesiyle- memleket ve toplum gibi 'Devlet'te de bir takım değişiklikler yaşanmaya başlandı. Bu değişimin olumlu yanlarına hatırlatmaya gerek yok, çünkü –gönlünde yatsın yatmasın- hemen herkesin az ya da çok hakkını teslim ettiği bir süreç bu. Bu süreçte değişiklik için el atılan birçok devletsel kurum –yalan değil- eskiye nazaran daha bir saydam, daha doğrusu daha bir görünür olmaya başladı. Bu sözlerimden 'pembe bir tablo' çizmekte olduğum sanılmasın, olduğu-olabildiği kadarından söz ediyorum. Yoksa, devletin hiçbir şeyi unutmayan ve yeni hiçbir şey öğrenmeyen inatçı hafızasının ürünü saydamlıktan, görünür olmaktan uzak pek çok kurum, düzenleme ve işleyiş hâlâ ayakta. Değişim-dönüşüm süreci derken bu yolda elde edilen olumlu gelişmelerin nedenini sadece kendimizde aramak gibi bir alışkanlığa da kapılmamalıyız. Doğru, 'Biz' bir ölçüde değiştik ama bu zaman zarfında 'Dünya'da da, yani 'Onlar'da da hayali bile imkansız değişiklikler yaşandı. Devletin son derece 'inatçı' hafızasından söz ettim. Bir örnek mi istiyorsunuz? Vereyim bir örnek o halde: Devletin 12 Mart'ta aklına gelen ve Anayasa'ya soktuğu Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) adını taşıyan demokrasi düşmanı bir kurum, 40 yıldır ayakta değil mi? Önüne çıkan 'komünist' ve 'mürteci'yi içeri tıkmak için icat edilmiş bu 'mahkemeler', geçen zaman içinde sadece isim değiştirip bu sefer 'terörist' peşine düştüler. Namık Kemal'in o güzel 'Barika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar' vecizesi ile hayatında karşılaşmamış bir 'mahkeme' değil mi bunlar?
Birkaç yerde hatırlatıldı ama fazlasının zararı yok; Doğan Akın (T24) birkaç gün önce DGM heyetinin önüne çıkarılmış olan Fethullah Gülen'in savunmasıyla ilgili yayımladığı 'Sanık Fethullah Gülen'in savunmasından cemaate hatırlatmalar' başlıklı yazısı devletin 'inatçı hafızası' çerçevesinde çok yerinde bir örneği hatırlatıyordu. (Yeri gelmişken: Akın'ın söz konusu yazısına Nazlı Ilıcak'ın gösterdiği tepkiyi değerlendiren satırları da pek güzeldi doğrusu...)
Hatırlayanlarınız mutlaka vardır. 'Eski Rejim'de 'casusluk' hikayeleri çok tutulan, çok konuşulan bir konuydu. Dönemin MİT'i (eski adı ile 'Milli Emniyet') haliyle bu konu ile özellikle ilgileniyordu. 'Soğuk Savaş'ın adı ne kadar 'soğuk' olsa da, adı sonradan 'Terörle Mücadele Masası'na dönüştürülen 'Siyasi Şube' (bu 'dönüşümün' tek başına ne büyük şeyler ifade ettiğinin hatırlatılmasını Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin'e borçlu olduğumuzu unutmayalım.) ve dönemin MİT'i 'casuslukla savaşı' bayağı 'sıcak' yöntemlerle sürdürüyordu. 'Cadı Kazanı' nitelemesini hak eden bir dönem... Her taraf 'sovyet casusu' kaynıyordu... Kendi halinde ve kendi başına yaşayan taşra kentlerinde bu 'casus' lisedeki edebiyat öğretmeni de olabilirdi, işinin başındaki terzi ya da kunduracı da... . Önceden de bir kere değinmiştim: 'Komünizmle Mücadele Derneği' adını taşıyan ve medyada da hatırı sayılır 'üyesi'(!) bulunan 'derin devlet', bir taşra şehrinin kalesine devasa bir 'Kominizm her görüldüğü yerde ezilmelidir' (geceleri aydınlatılan) panosu bile astırmıştı. Yani bir bakıma 'komiler' de 'casus' olabilirdi! (Bu hatırlatmayı yaparken, değişim-dönüşüm sürecinde Doğan Akın'ın biraz önce sözünü ettiğim ikinci yazısının çağrıştırdığı dönemi ve de yine sözünü ettiğim derneğin kurucularını-yaşatanlarını da hepten unutmayalım derim.)
Nereden mi çıktı bu 'casusluk' konusu şimdi? Nereden çıkacak, İzmir'de soruşturması yürütülen 'eskort kızlar' gelişmesi dolayısıyla. Konuya ilişkin –hemen her gazetede yer alan- birbirinin neredeyse aynı haberin şu bölümünün tek başına durumu açıkladığını sanıyorum:
'Zanlıların sorguları sürerken, çetenin kurbanlarıyla tanışmak için ilginç bir yöntem de ortaya çıktığı öğrenildi. İddiaya göre çetenin lideri konumundaki işadamı B.Ö., ile üniversiteli N.K.(25), önce tuzaklarına düşürecekleri askeri biriminin sorumlularını belirliyor, ardından da eskort kızlardan biri, trafikte bu subayın otomobiline bilinçli olarak çarpıp maddi hasarlı kaza yapıyordu. Burada telefon alışverişiyle başlayan tanışmanın ardından birlikte oldukları subayların gizlice görüntülerini çekip şantaj yapıyorlardı. Üniversiteli N.K.'nin bu tür bağlantılarda, Türkiye'nin birçok ilindeki askeri birliklere rahatça girip çıktığı belirlendi.'
İnanılır gibi değil, bir 'rüya' sanki bu!
Siz bakmayın alıntıladığım bu haberde 'üniversiteli N.K (25)'in adının geçmemesine; meraklıysanız N.K.'nin isim ve soyadını açıkça veren gazetelerimiz de mevcut.
Ne güzel bir 'casusluk' bu böyle... Subayın arabasına bilinçli olarak çarp, sonra ilişkiyi ilerlet, sonra da -tabiî ki- 'görüntüler' ve de sonuç olarak 'askeri sırlar' cepte!
Söz konusu soruşturmayı böylece verdiği için kınadığım gazetelerin isimlerini vermeyeceğim. Ama bu hikayenin bu kadar kolaylıkla alıcı bulabilmiş olması doğrusu beni bile şaşırtıyor... Dikkat ettim benim gibi köşecilerin de konuyla ilgilendikleri yok. Bu çerçevede konuyla sadece Cüneyt Özdemir'in köşesinde karşılaştım. Özdemir'in yazısında konuya ilişkin benim gözümden kaçan şu bilgiler de yer alıyordu.
'Casusluk şebekesi o kadar rahat çalışıyor ki eskort kızlar (sayılarının 52 olduğu söyleniyor) teğmen elbiseleriyle karargâhların içinde dolaşıyor. Müthiş bir film...'
Ama durun durun, affedersiniz, dikkatli okumadığım için yanılmışım galiba! Özdemir, 'eskort kızlar' hikayesini sanki benim gibi okumuyor!
Evet evet 'sanki'si filan yok hikayeye bayağı sarmış görünüyor...
Gördünüz mü durumu? Kendime bir genç 'yoldaş' bulduğumu sanıyorken yine yanılmışım!.. Ne yazık...
'Üniversiteli N.K. (25)'in yönetiminde subayların üzerine salınmış sayıları 52'yi bulan 'eskort kız', güzel –ve 'inatçı mı inatçı'- memleket doğrusu...