Gündem

'Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı' nedir?

Muhalefet tasarıyı 'fişleme düzenlemesi' olarak nitelendiriyor

23 Şubat 2016 00:39

TBMM Genel Kurulu’nda muhalefetin ‘fişleme’ düzenlemesi olarak nitelendirdiği ve   bu hafta sonu başlanacak bütçe maratonu öncesi yasalaşması beklenen Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı bekleniyor. Genel Kurul’da ilk beş maddesi kabul edilen tasarının kapsamına ‘cinsel hayat’, ‘kılık kıyafet' alınınca eleştiriler birbirini izledi. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, genel kurulun son oturumunda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a, “Bu, vatandaşımızın cinsel hayatı devletin hangi ihtiyacından doğdu? Devletin vatandaşların cinsel hayatını veri olarak kayıt altına almasını gerektiren gereklilik nedir? Burada, vatandaşımızın cinsel performansını ölçmek için devletin hangi ihtiyacı var? Burada damızlık insan mı aranıyor? Hitler döneminde ari ırk zihniyeti vardı, o ari ırk zihniyetinin bir yansıması mıdır bu?" diye sordu.

Tasarı, kişinin nüfus cüzdanı, kredi kartı, sürücü belgesi, lisansı, diploması, sertifikaları gibi her türlü yazılı görsel belgeler; el haritası, göz haritası, kan grubu, parmak izi gibi biyolojik bilgileri; mesleği, kariyeri, emeklilik bilgileri, yaşı, çocuk sayısı medeni durumu, akrabalık ilişkileri, gibi sosyal ve hukuki statüsü; kişinin kendisine ait olan kültürel değerleri mezhebi, dini gibi her türlü bilgiyi ‘veri’ kabul ediyor.

Tasarıyla kişisel verilerin millî savunma, millî güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni veya ekonomik güvenlik sağlamaya yönelik önleyici, koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında işlenmesi mümkün oluyor. Tasarıda, açıkça  kurum ismi belirtilmese de ‘MİT, Emniyet, Jandarmanın ‘fişleme’ yapmasının önü açılıyor yorumları dikkat çekiyor.

Kişiler, kişisel verilerinin silinmesini, yok edilmesini veya anonim hale getirilmesini talep edebilecek. Kişisel verilerin üçüncü kişilere veya yurt dışına aktarılmasında bazı istisnai haller dışında ilgilinin açık rızası aranacak. Başbakanlık’a bağlı Kişisel Verileri Koruma Kurumu kurulacak. Kurum’un karar organı olan kurul, dördü Bakanlar Kurulu; üçü Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek yedi üyeden oluşacak. Bireyler taleplerini veri sorumlusuna başvuru veya Kişisel Verileri Koruma Kurulu’na şikayet yoluyla bildirebilecek. Düzenlemelere aykırılık halinde, 5 bin TL’den 1 milyon TL’ye kadar idari para cezası uygulanacak.
 

Tanal:  Cinsel hayatın özel veri kabul edilmesi devletin hangi  ihtiyacından?
 

Genel Kurul’da 5 maddesi kabul edilen tasarı muhalefetin çok sert eleştirisine neden oldu.  CHP’li Tanal,  Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a, “Bu cinsel hayatın, tabii, özel veri olarak kaydedilmesi bu devletin hangi ihtiyacından doğdu, bu hangi gereklilikten doğdu? Yani, bu toplumun cinsel hayatının performansına devletin ihtiyacı niye doğar” diye sordu. Tanal, “Bu cinsel hayatın, tabii, özel veri olarak kaydedilmesi bu devletin hangi ihtiyacından doğdu, bu hangi gereklilikten doğdu? Yani, bu toplumun cinsel hayatının performansına devletin ihtiyacı niye doğar? Devletin vatandaşların cinsel hayatını veri olarak kayıt altına almasını gerektiren gereklilik nedir? Burada, vatandaşımızın cinsel performansını ölçmek için devletin hangi ihtiyacı var? Burada damızlık insan mı aranıyor? Hitler döneminde ari ırk zihniyeti vardı, o ari ırk zihniyetinin bir yansıması mıdır bu? Bu açıdan, Sayın Bakanlık bize eğer açık, net bilgi verirse… Ayrıca bu, Anayasa'nın özel hayatın gizlilik ilkesine de aykırılık teşkil etmiyor mu” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nun geçtiğimiz haftaki oturumunda parti sözcülerinin değerlendirmeleri şöyle:

CHP’li  Murat Emir: Bana sorarsanız, bu yasanın adının bir yönüyle fişleme yasası olması lazım, bir yönüyle de kişisel verilerin rahatça işlenmesi ve gerektiğinde satılmasına dönük bir yasa tasarı olarak adlandırmakta yarar var. Mesela "hassas veri, özel nitelikli veri" diyoruz değil mi? Özel nitelikli veriler içerisinde bakın, bu tasarıda bir tane kılık kıyafet var mı? Yok. Mesela burada mezhep var mı? Yok. Nereden çıkardınız bunu? İnsanların mezhebini kodlayıp, fişleyip ne yapacaksınız, nerede kurulacaksınız, size hangi istatistiki veriyi sağlayacak, hangi değeri var bunun? İnsanların kılık kıyafetiyle niye uğraşıyorsunuz? Bu Avrupa Birliği tasarısında olmayan bir şeyi buraya yazarak nereye ulaşmaya çalışıyorsunuz? Yine aynı şekilde felsefi inanç meselesi var. Bunların burada olmayan şeylerin bizim yasa tasarımızda olmasının hiçbir anlamı yoktur. Bu despotik bir yaklaşımdır.
 

 "Aile faciasını yol açar"
 

Ama aile facialarına yol açacak kadar ciddi bilgilerdir bunlar. Peki, bunları, madde 30'a bakınız, diyor ki sağlık verilerini istediğim gibi işlerim. Peki, var mı burada? Nereden aldınız? Almanya Sağlık Bakanlığının, Hollanda Sağlık Bakanlığının işleyemediğini siz niye işlemek istiyorsunuz? Nerede kullanacaksınız bu verileri? Hangi işinize yarayacak?

Siz muhafazakarsınız değil mi? En çok muhafaza etmeniz gereken şeyi muhafaza etmiyorsunuz burada. Çoluğunuzun çocuğunuzun, oğlunuzun, kızınızın, sizin bütün özel verilerini her şeyini Sağlık Bakanlığının işlemesine olanak veriyorsunuz, siyasi iradenin iki dudağının arasına bırakıyorsunuz.

HDP’li Erol Dora: Kişisel verilerin korunması konusunda yasal düzenleme yapılması ve düzenleyici ve denetleyici bir kurum kurulması Avrupa Birliği müzakere fasıllarıyla yakından ilgilidir. Bu konuda Avrupa Birliği standartlarında bir kanun ya da çerçeve bir düzenlemenin çıkartılmamasının temelinde devletteki fişleme zihniyeti ve geleneği yatmaktadır. Böyle bir çerçeve kanun çıkartılması artık devletteki fişleme geleneğine son vereceğinden böyle önemli bir imkândan feragat etmeyi göze almayı gerektirmektedir. Konuyu ele alış açısından bakınca tasarının daha çok veriyi toplayan ve işleyenin haklarına yöneldiği, tasarıda ilgili kişi olarak adlandırılan kişisel veri sahibinin haklarının ikinci planda kaldığı görülmektedir. Tasarının amacına bakıldığında ise korunmak istenen kişisel veri sahibinin hakları ve faydalanacağı korumalardan ziyade verileri işleyenlerin hangi hakları ne surette haiz olduklarına ağırlık verildiği görülmektedir.

Bu hâliyle tasarının Avrupa Birliği kriterlerine uymak gibi bir kaygısının olduğunu düşünmemiz mümkün değildir. Tasarıya göre, kişilerin ismi, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmişi, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgileri belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenmek, işlendikleri amaçla bağlantılı sınırlı ve ölçülü olmak, işlendikleri amaç için gerekli olan süre kadar muhafaza edilmek koşuluyla işlenebilecektir. Kişilerin etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı veya cinsel hayatıyla ilgili verileri özel nitelikli kişisel veriler olup bunların işlenmesi yasaklanıyor gibi görünse de ilgili kişinin açık rızasının bulunması, kanunlarda açıkça öngörülmesi, siyasi parti, vakıf, dernek veya sendika gibi kâr amacı gütmeyen kuruluş ya da oluşumların tabi oldukların mevzuata ve amaçlarına uygun olmak, faaliyet alanlarıyla sınırlı olmak ve üçüncü kişilere açıklanmamak kaydıyla kendi üyelerine veya mensuplarına yönelik verilerin işlenmesi, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, veri işlenmesinin zorunlu olması, kamu sağlığının korunması ve bakım hizmetlerinin yürütülmesiyle sağlık hizmetlerinin yönetimi altında bulunan kişiler tarafından işlenmesi hâlleri bu yasa kapsamı dışında tutulmaktadır.

Kişisel verilerin işlenmesi konusunda geniş istisna getiriliyor. Düzenlemeyle polis, Jandarma ve MİT'e fişleme için yasal kılıf getirilmektedir. Bu çerçevede, Polis, Jandarma ve MİT Yasası kapsamına giren suçlar veri koruması dışında bulunacak, bu hâllerde kişilerin hak arama kapsamında yapacakları başvuruları da doğrudan reddedilecektir. İşte, özellikle bu hüküm, kolluk ve istihbarat birimleri tarafından fişlemeye açık bir çek vermektedir. Bu hüküm, özellikle Türkiye gibi fişleme geleneğine sahip bir devlet anlayışında kesinlikle fişlemeye yasal kılıf uydurma amaçlıdır. Söz konusu bu hükümlerin Avrupa Birliği direktifleriyle uyumlu olmadığı da açıkça ortadadır. Bu bağlamda, Hükûmetin şu anda hukuku Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumlu hâle getirmesi gibi bir kaygısının olmadığı açıktır.