TBMM’de Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırması Komisyonu’nda milletvekillerine bilgi veren Kırmızı Oda dizisinin senaristi Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, “Kırmızı Oda’dan sonra Türkiye’de psikiyatristlere başvurma, psikologlara başvurma oranında çok ciddi bir artış oldu” dedi. Paylaş Benimle programı sunucusu Psikolog Gökhan Çınar ise sanılanın aksine Z kuşağının da gündüz kuşağı programlarını internet üzerinden izlediğini belirterek, “Bu programlara ciddi el atılmalı, bunu üç ay boyunca gündüz kuşağı yapmış biri olarak söylüyorum. Bir daha ben yapmam” ifadesini kullandı.
TBMM’de Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırması Komisyonu üyelerine bilgi veren Kırmızı Oda dizisinin senaristi Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu, milletvekillerinin sorularını da yanıtladı. Yayınlanan dizilerle nedeniyle meslektaşları tarafından eleştirildiğine yönelik soruya yanıt veren Budaycıoğlu, şunları söyledi:
“Zannediyorum her meslektaşlar arasında birtakım rekabetler, çekişmeler olabiliyor. Ben artık bunlara hele son zamanlarda iyice alıştım çok öz olarak şöyle diyeyim. Yeni bir şey yaptığınız zaman toplumdan tepki almama şansınız sıfır. Ben Madalyon Psikiyatri Merkezini kurduğumda da çok tepki almıştım. Mesela bana bu dizilerden sonra çok mesaj geliyor, çok değişik yerlerden.
"Oh demek ki boşa gitmiyor’ dedim"
Ne kadar yoruluyorum size anlatamam, çok zor bu benim soyunduğum işler fakat oradan gelen birkaç güzel cümle hep çok mutlu oldum. Benim amaçlarımdan bir tanesi şuydu. Psikiyatri… ben 45 yılı devirdim bu işte. Eskiden psikiyatriye gelmek çok ayıptı ülkemizde. Hele bir siyasi, bir ünlü oyuncu bize gelecek. Aman işte onu kimse duymasın. Şimdi, mesela ben özellikle bu kitaplar, diziler, hele ki Kırmızı Oda’dan sonra Türkiye’de psikiyatristlere başvurma, psikologlara başvurma oranında çok ciddi bir artış oldu ve o artışı gördükçe benim içim soğudu. ‘Oh demek ki boşa gitmiyor’ dedim. Sonra da psikiyatrist arkadaşlarım beni eleştirmekten vazgeçtiler çünkü hastaları çok arttı.”
3 bin kişilik şirketin başkanını örnek gösterdi
Şarkıcı Sıla’nın şiddet gördüğü olaya ilişkin davanın avukatlığını yapan Avukat Rezan Epözdemir de Türkiye’de kadınların büyük oranda hak arama özgürlüğünü kullanamadığını belirterek, 3 bin kişiye istihdam sağlayan bir şirketin yönetim kurulu başkanı olan ve eşinden şiddet gören bir kadının şikayetçi olmaktan vazgeçme sürecini örnek gösterdi. Epözdemir, şunları söyledi:
“Bakın bana Türkiye kamuoyunun en önemli ailelerinden birinin mensubu geldi. 3 bin kişilik bir şirketin yönetim kurulu başkanı, çok önemli bir örnektir. Dedi ki; ‘Ben eşimden şiddet görüyorum, hak arama özgürlüğümü kullanmak istiyorum.’. Ben de kendisine hem 6284 hem Ceza Kanunu hem de özel hukuk boyutunu kapsamlı şekilde anlattım. ‘Vekaletle birlikte hocam, hak arama özgürlüğümüzü kullanırız’ dedi. İki gün sonra geldi ne dedi biliyor musunuz? ‘Ben hak arama özgürlüğümü kullanmaktan vazgeçtim.’ ‘Niye vazgeçtiniz hanımefendi’ dedim. ‘Çünkü ben şirkette 3 bin kişiyi yöneten bir kadınım, Türkiye’nin en önemli sanayi kuruluşlarından birinin yönetim kurulu başkanıyım kalkıp da evde eşinden şiddet görüyor algısı benim güçlü kadın imajıma halel getirir, bu yüzden ben hukuki yollara başvurmak istemiyorum, ben bu meseleye kamuoyunun mutalli olmasını istemiyorum.’
"Polis de yasaları bilmiyor"
Aile Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi ile ALO 183 uygulamalarına da değinen Epözdemir, şöyle konuştu:
“Evet bunlar önemli adımlar ama teknik altyapıları, pilot bölgeleri itibarıyla şu an uygulaması çok yeterli değil. Bunun bütün Türkiye’de yaygın hale getirilmesi lazım. Aile Bakanlığının bu konuda çok ciddi bir çalışmayı muhakkak hayata geçirmesi lazım. Bir diğer mesele, karı koca kavga ediyor. Polis eve gidiyor, kadın diyor ki; ‘Ben şikayetçi değilim.’ Polis hemen geri dönüyor. Halbuki TCK’da, eşe karşı şiddet takibi şikayetten bağımsızdır, resen kovuşturulabilir bir suçtur, kamu davasıdır. Polis, daha bunu bilmiyor. Bunun gibi çok örnek var.”
"Z kuşağı, internetten izliyor"
Gündüz kuşağı programlarının devam eden şekli için ‘merdiven altı’ tabirini kullanan Paylaş Benimle programının sunucusu Psikolog Gökhan Çınar da, bu düzenin sürmesinden yana olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Burada şiddeti, acıyı dinleyip bütün bunu Rezan Bey’in söylediği gibi bir sansasyonel alt yapıyla bir reyting malzemesi olarak kullanıp ondan sonra da bu konuların kapatılıp yenilerinin gelmesinin aksine şiddeti normalleştirdiğini düşünüyorum ama çok büyük bir kitle var orada. Bu arada Z kuşağı televizyondan izlemiyor bu programları ama bu programların dijital ortamlardaki paylaşım sayılarının ne kadar yüksek olduğuna, izlenme sayılarına da lütfen bakın isterim. Milyonlarca izlenme var bu programlarla ilgili ve aslında bu programlar, YouTube üzerinden ya da başka mecralardan aslında diğer kuşaklar tarafından izleniyor.
"Üç ay yaptım, bir daha yapmam"
Bu programlara bence de ciddi bir el atılmalı, bunu üç ay boyunca gündüz kuşağı yapmış biri olarak söylüyorum bu arada. Bir daha ben yapmam ama yapmaya devam eden, bu kuşakta olan insanlar için de söylüyorum bunu çünkü onun bambaşka uçları var, detayları var. Biz Paylaş Benimle’de bir model yaratmaya çalıştık, psikolojik destek sisteminin beraberinde gittiği bir model, dönüp baktığım zaman da gerçekten gururlanacağım bir model olduğunu düşünüyorum. Ama burada dili değiştirmenin, hassasiyetlere bakmanın, çocuklar için çocuklar tarafından izlenilen saatlerde orada yapılan şeyin boyutlarının farkındalık, bilgi sağlama olmaktan çıktığının bunu da kanalların birbirlerinin yaptıkları programları görerek her geçen gün dozu arttırdığı bir sisteme geçtiğinin hepimiz farkındayız. Bu ülkede medya gibi kuvvetli bir araç varken insanların sesinin hiç duyulmadığı gündüz kuşağı, reyting listelerinde akşam yayınlanan dizileri geçen bir kuşak varken bu gücü hiç kullanmamak, ‘burada kötü şeyler yapılıyor bunu, şalteri kapatıp gidelim’ demenin de çok işlevsel olacağını düşünmüyorum çünkü insan genel eğilimiyle ilgili her yere ulaşır bunu bulur, buna bir yol, buna bir dil, buna bir denetim lazım.”