Antalya’da Gezi olaylarıyla ilgili iki davada 103 yıl hapis cezasıyla yargılanırken PKK’ye katılan ve “Kırmızı Fularlı Kız” olarak bilinen 22 yaşındaki Ayşe Deniz Karacagil, Kandil’de Tükenmez dergisine röportaj verdi. Karacagil, “Davada kırmızı fular takmakla suçluyorlardı. İddianameyi gördüğümde kahkaha atmaya başladım hapishanede. Dediler ‘Bu delirdi’” diyerek yaşadıklarını anlattı.
Tükenmez dergisinden Nimet Tanrıkulu’ya konuşan Ayşe Deniz, çocukluğunu, ilk gençlik yıllarını, yürüttüğü mücadeleyi anlattı. “Buradaki ismim Destan Yörük... 23 Ağustos 1993’te Ankara’da doğmuşum. Annem hep ‘Sen çok farklı bir çocuktun’ derdi” dedi. Anne ve babasının Dev-Yol geleneğinden geldiğini belirten Karacagil, ilk kez 12 yaşında Dünya Barış Günü’nde gözaltına alındığını anlattı.
Karacagil, “Eylem yaptık. Bir garajın kapısında dört polis, bir abiyi sıkıştırmıştı. Ben nasıl cesaret ettim bilmiyorum, gidip üstlerine atlamışım. Sonra polislerden ikisi bana saldırdı ve gözaltına aldılar. Sonra bizi Emniyet’e götürdüler. Bana ‘Küçük militan’ diyorlardı” diye konuştu.
‘Hiçbir örgütüm yoktu’
Gezi Parkı protestoları sırasında Antalya’ya eylemlere gittiğini söyleyen Karacagil, şöyle devam etti:
“Yanımda da bir fular vardı, yeşildi. İlk başta Çallı Meydanı’na geldik. Büyük bir kitle vardı. Oranın doğal önderi gibi bir şey oldum. Bir şey olduğunda bana sormaya başladılar. Polis ‘Dağılmazsanız müdahale edeceğiz’ deyince, ‘Asıl siz dağılmazsanız biz size müdahale edeceğiz’ dedik. Ben kendimi çöp konteynırlarının üstünde konuşma yaparken, kitleyi yönlendirirken, işte barikatları oluşturan gruplara yön verirken buldum. İkinci gün kitle biraz daha kontrolümüzdeydi. Kitleyi yönlendirirken pusuya yatan bir polis ateş etti. Kalçama isabet etti. Yere düşünce birileri beni yerden kaldırıp başka bir yere götürdüler. Ben kalktım yine barikatın önüne geçtim. Çünkü birilerinin koordine etmesi gerekiyordu. Birçok şeyin silkelenişiydi Gezi. Orada düşünce savaşı vardı çünkü. Hiçbir örgütüm yoktu. Sonrasında ESP ile tanıştım.”
'Böcek Benjamin...'
Antalya’da gözaltına alındığında Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldüğünü söyleyen Karacagil, röportajda özetle şunları anlattı:
“Orada biraz şiddet uyguladılar. Sonrasında beni bir odaya koydular. Ben tam oturdum ‘Ooo hoşgeldin’ falan dediler. Polisler bile lakap takmış bana ‘Cesur Yürek’ diye. Üç kişi tutuklandık, tek kadın bendim aralarında. Davada kırmızı fular takmakla suçluyorlardı. İddianameyi gördüğümde kahkaha atmaya başladım hapishanede. Dediler ‘Bu delirdi’. İlk önce iki kişiydik. THKP-C’dendi diğer arkadaş. Onunla güzel anılarımız oldu. ‘Artık ben böceklerle konuşuyorum’ diyordu. Tek kalmış iki ay. Hamamböceklerinin adı Benjamin’di.
Örümcekler de türeyince ‘Siz de mi Brütüs?’ dedik. Bir de kuşlarımız vardı, kırlangıçlar. Sonra beni Alanya’ya götürdüler. Oradakilerin hepsi gerillaydı.
Dört ay altı gün yattım. 6 Şubat 2014’te tahliye olduk. Fular dediğimiz de puşiydi. Fuları İstanbul’da bir kere takmıştım. Yaşasın halkların kardeşliği diyorduk ama bir türlü sözümüzün eri olamıyorduk. Bu da beni Kürdistan’a bu dağlara itti. Gare’den buraya geldim, Kandil’e. Birkaç aydır buradayım. Bol bol okumaya çalışıyorum. Ben inanıyorum ki sadece Türkiye ve Kürdistan halkları değil, tüm Ortadoğu halkları birleşecek ve şiarını oluşturacaklar.”