Kırklareli'nde, 12 Eylül darbesinden sonra on kişiye işkence yapan, emekli iki subay ve üç polise "işkence" savıyla dava açıldı. İddianamede Pınarhisar ilçesinde yaşayan mağdurların 86. Piyade Alay Komutanlığı'na götürüldüğü, dayaktan falakadan, elektrik vermekten askıya almaya kadar, birden çok işkenceden geçirildiği, uzun yıllar tedavi gördükleri, fişlendikleri için mesleklerinden atıldıkları ve iş bulamadıkları ifade ediliyor.
Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın haberine göre, Kırklareli’nde yaşayan Çetin Vural, 2010’daki 12 Eylül referandumundan sonra savcılığa başvurarak, 20 Eylül 1980’de Pınarhisar ilçesinde gözaltına alınıp 86. Piyade Alayı’na götürüldüğünü ve burada “baraka” adı verilen yerde tutulduğunu anlattı. Kendisi gibi gözaltında tutulanların yedi sekiz metre uzaklıktaki bir binaya tek tek çağrılarak, falaka, elektrik verme ve askıya alma gibi işkencelerin uygulandığını belirtti. İşkence nedeniyle psikolojik tedavi gördüğünü ve fişlendiğini, fişlendiği için atamasının yapılmadığını kaydetti. Bu işkencelerden Yüzbaşı Akın Baysan, Albay Oğuz Pamir ile Başkomiser Cemal Düzen, Komiser Muavini Şevket Özyılmaz ve polis Reha Kalfa’nın sorumlu olduğunu savundu.
Barakada falaka
Savcılık daha sonra Vural’ın şikayetinde mağdur olarak anılan Mustafa Erişen’in ifadesini aldı. Erişen, öğretmenlik yaptığı sırada ilçede gözaltına alındığını ve “baraka” denilen yerde her türlü işkenceden geçtiğini, daha sonra da meslekten atıldığını anlattı. Şevki Konur ise polisler tarafından bir kahvehanede alınıp götürüldüğünü, iki buçuk ay işkence gördüğünü ve sonra hiçbir suçu olmadığı halde yirmi ay tutuklu kaldığını söyledi. Metin Koç da o tarihte lise öğrencisi olduğunu, üç gün falakaya yatırıldığını ve coplarla dövüldüğünü, yaralarına tuz basıp zorla yürütüldüğünü ifade etti. İşkence sırasında Oğuz Pamir’in tabancını ağzına sıkarak, “Konuş lan” diye tehdit ettiğini ileri sürdü. Erdoğan Biner ve İbrahim Gezer de işkence gördüklerini ve fişlendikleri için iş bulamadıklarını söyledi. Bu mağdurlara İsmet Çekmen, Recai Özen ve İzzet Dülger de katıldı.
İfadelerden sonra savcılık, dönemin 86. Piyade Alay Komutanı Oğuz Pamir, 4. Bölük Komutanı Albay Akın Baysan, Başkomiser Şevket Özyılmaz ve polis memurları Cemal Düzen ve Reyhan Kalfa’nın ifadeleri aldı. Beş şüpheli işkence iddiasını reddetse de haklarında Türk Ceza Kanunu’nun 95. maddesine göre “işkence” iddiasıyla Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Dün görülen ilk duruşmada sanık Akın Baysan’ın ifadesi alındı. Bir sonraki duruşma için 24 Haziran’a bırakıldı.
Dolandırıcılıktan atılmış
Öte yandan, bir 12 Eylül davası da Amasya'da açıldı. Amasya’nın Suluova ilçesinde yaşayan Fazlı Kuru, 12 Eylül’den sonra gözaltına alındığını ve sorgulama merkezi olarak kullanılan Et ve Balık Kurumu’nda Filistin askısına alındığını, çarmıha gerildiğini ve cinsel organına elektrik verildiğini, fakala atıldığını, bileklerinden bağlanarak asıldığını anlattı. Kuru, “Yöntem, gözaltındaki diğer şahıslarla birlikte gözlerimizi kapatarak yürütürken, önümüzdeki bir çukur olduğunu, komut verdiğinde atlamamızı söyledi. Ben çukur olmadığını tahmin ederek atlamayınca bir cisim ile iki kez belime vurdu. Yere düştüm, bacaklarımda bir sızıntı oldu. O tarihten sonra yürüme problemim devam etti. 1994’te rahatsızlığım şiddetlendi, belden aşağım felç oldu” dedi. Kuru dışında Musa Koyuncu, Ali Soyal ve Metin Irmak da cinsel organlarına elektrik verildiğini, kafalarına araba lastiği geçirilip gözleri bağlı vaziyette yere düşürüldüklerini ve falaka atıldığını anlattı.
Atasoy Fitoz ve Burhan Yöntem hakkında ‘işkence’ suçundan dava açıldı. TSK’dan 1992’de emekli olan Yöntem, hiçbir işkenceye karışmadığını ve mağdurları tanımadığını ileri sürdü. Atasoy Fitoz ise bütün aramalara rağmen bulunamadı.
Ankara ’da yaşayan kız kardeşi, Fitoz’un yurtdışında olduğunu fakat adresini bilmediğini ifade etti. Bu arada, Fitoz’un arşiv taramasında, 1981 yılında katıldığı kimi operasyonlarda gösterdiği “başarılar” nedeniyle “üstün hizmet belgesi” verildiği ortaya çıktı. Fakat bu belgeden bir yıl sonra, 1982 ile 1984 yılları arasında, Suluova’da görevliyken kimi mahkumlarla ailelerini görüştürdüğü, ortaokula ek bina yaptıracağı iddiasıyla yurttaşlardan para topladığı, bir başka ilde dükkan açıp ticaret yaptığı saptandı. Bu nedenle tutuklandığı, hakkında “memuriyet görevini kötüye kullanmak, dolandırıcılık ve ticaret yapmak” iddialarıyla dava açıldığı, 1986’da TSK’dan atıldığı ortaya çıktı. Avukat Ömer Kavili, Fitoz’un bilhassa Karadeniz’deki Devrimci Yol Davası sanıkları tarafından “işkenceci” diye bilindiğini ve mahkumların ailelerinden para sızdırdığını ileri sürüyor.