Gündem

Kırık buruna 4.5 yıl, pet şişeye 12 yıl

36 çevik kuvvet polisi, 7 öğrenciyi yaraladıkları, 10 öğrenci de 3 polisi yaraladıkları gerekçesiyle aynı davada sanık olarak yargılanacak

28 Şubat 2012 06:21


36 çevik kuvvet polisi, 7 öğrenciyi yaraladıkları, 10 öğrenci de 3 polisi yaraladıkları gerekçesiyle aynı davada sanık olarak yargılanacak. Dayak yiyenlere istenen cezalar, dayak atanlara istenen cezalardan daha fazla.


Milliyet'in haberine göre, Tuzla Başsavcılığı, 2010’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe’de rektörle yaptığı görüşmeyi protesto için otobüslerle İstanbul’a gelirken, Tuzla’ya yönlendirilen ve burada polisin sert müdahalesiyle karşı karşıya kalan öğrencilerin şikayeti üzerine başlatılan soruşturmayı tamamladı.

Polislerle öğrenciler hakkında tek iddianame hazırlayan Tuzla Savcılığı’nın ilk iddianamesinin mahkeme tarafından yetersiz bulunarak reddedildiği, bunun üzerine ikinci bir iddianame hazırlandığı bildirildi. Mahkeme tarafından kabul edilen 46 sanıklı iddianamede, 7 öğrenci hem mağdur hem şüpheli, 3 öğrenci şüpheli olarak yer aldı. İddianamede, 36 polisin de cezalandırılması talep edildi.

Aynı sanık sandalyesinde


Buna göre 21 Mayıs’ta başlayacak yargılamada, polislerle öğrenciler aynı sanık sandalyesinde oturacak. İddianamede, öğrencilerin Beşiktaş’ta bulunan Başbakanlık Çalışma Ofisi önünde eylem gerçekleştirmek üzere geleceklerinin emniyet tarafından tespit edildiği, kamu düzeninin tesisi için İl İdaresi Kanunu ve İstanbul Valiliği’nin kararları doğrultusunda Çamlıca Otoyol Gişeleri’nde tedbir alındığı belirtildi. İddianamede, üç ayrı otobüsle gelen 135 kişinin protesto amaçlı geldikleri, gösterilerde provakasyon olabileceği, yol kapatma, güvenlik güçlerine saldırı, Çalışma Ofisi’ne zarar verme durumlarının oluşabileceği değerlendirilerek, İstanbul Valiliği’nin, “Grupların gerekli görüldüğünde ile alınmamaları” kararı verdiği ifade edildi. Bunun üzarine otobüslerin Ankara istikametine yönlendirilerek, Tuzla’da akaryakıt istasyonuna getirildiklerinin anlatıldığı iddianamede, otobüsten inen şahısların güvenlik güçlerine karşı slogan attıkları, ellerinde bulunan pet şişeleri polise fırlattıkları, Ankara yönüne gitmeyeceklerini bildirdikleri ifade edildi.

Burun kemiği kırıldı


Uyarılara rağmen polis engelini aşmak isteyen gruba karşı biber gazı kullanılarak müdahale edildiği, emniyet güçlerinin de güç kullandığı anlatıldı. Olaylar esnasında 3 polisin yaralandığı, 10 öğrencinin de yakalandığının belirtildiği iddianamede, bu öğrencilerden 6’sının basit biçimde yaralandığı, Miraç Ekrem Efe’nin ise hayati fonksiyonlarına hafif etkisi olacak şekilde müdahaleye maruz kaldığı, bu sırada burun kemiğinin kırıldığı kaydedildi.

‘Pet şişe’ye 2 yıl


İddianamede, 3 polisin, nasıl ve hangi öğrenciler tarafından yaralandığı anlatılmadı. Raporlarda ise tam teçhizatlı, robocop kıyafetli polislerin pet şişelerle yaralandığı belirtilmişti. Bu bilgilerin ve yaralanmanın doğruluğunun araştırılması yerine savcılık, 10 öğrenci için kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir kullandıkları iddiasıyla 8 aydan 4’er yıla kadar hapis talebinde bulundu. Savcılık, öğrenciler her yaralı polis için ayrı ayrı bu cezaya mahkum edilmesini istedi. Buna göre, öğrencilerin her biri 2 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak.

Basit yaralanma


Buna karşılık, raporlarda öğrencileri gazla sakinleştirmeye çalıştıkları, sonrasında müdahale ettikleri belirtilen polislerin burnu kırılan Efe için “kasten yaralama” suçundan 1,5 yıldan 4,5 yıla, diğer 6 öğrencinin her biri için “basit yaralama” suçundan 4 aydan 1 yıla kadar hapisle yargılanmaları talep edildi. 6 öğrenci hakkındaki suçlamalarda istenilen ceza 2 yılın altında olduğundan polisler mahkum edilseler bile cezaları ertelenecek. Öğrenciler için ise alt sınırdan ceza verilmezse bu imkan olmayacak.

İşkenceye gerek yok


Yakalandıktan sonra dövülerek burnu kırıldığına yönelik kuvvetli deliller bulunan Miraç Efe Ekrem’i darp eden polisler için de 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası gerektiren “işkence” suçundan dava açılmadı. Avukatların talebine rağmen, savcılığın bütün görüntülerin kaydedildiği kamera görüntülerini istetmediği ortaya çıktı.