T24- Kırgızistan'da iktidarı yolsuzlukla suçlayan muhalifler yönetimi ele geçirdiğini duyururken, ilk icraat olarak da parlamentoyu feshetti. Uzmanlar ülkenin geldiği nokta hakkında, önümüzdeki günlerde ülkeyi nelerin beklediğini şimdiden kestirmek oldukça güç olduğunu ancak ülkenin uluslararası imajını düzeltmesi için daha önünde uzun bir yol olduğu konusunda ortak bir görüşe sahipler.
1991’de Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan eden Kırgızistan’ın demokrasiye geçiş süreci kolay olmadı. Ülke 2005 yılına kadar Devlet Başkanı Askar Akayev yönetimindeydi. Akayev iktidarına yönelik iddiaların listesiyse oldukça uzun.
Fakirlik, eşitsizlik, yolsuzluk, adaletsizlik ve muhaliflere yönelik baskılar, dönemin başlıca şikâyet konularındandı. İskoçya St. Andrews Üniversitesi Orta Asya uzmanı John Anderson’a göre, ülkedeki sorunların ideoloji eksikliğiyle de ilgisi büyük.
Anderson, “Kırgızistan'daki politika, ideoloji ve ortak çıkarlardan ziyade daha çok kişiler ve gruplara yoğunlaşma eğiliminde. İnsanlar, kendileri ve küçük gruplar dışında kimseyi temsil etmiyor. Aile ve eş dostu ödüllendirme eğilimi hâkim. 1991’den 2005’e kadar yönetimde olan eski devlet başkanı göreve çok temiz bir başlangıç yaptı ancak zamanla eşi ve çocukları da politikaya karışmaya başladı. Onların çıkarlarının gözetildiği, yolsuzlukların yapıldığına dair söylentiler ortaya çıktı. Haklarındaki tüm iddialar belki doğru değildi ama neticede bu tür söylentiler vardı.” diyor.
Lale Devrimi ile gelen hayal kırıklığı
2005 yılı Martında yapılan Lale Devrimi’yle Devlet Başkanı Akayev ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Akayev’in yerini dönemin Başbakanı Kurmanbek Bakiyev aldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Orta Asya uzmanlarından Andrea Berg, Bakiyev’in de Kırgızları hayal kırıklığına uğrattığını belirtiyor.
"Bakiyev, 2005 yılında göreve geldiğinde kendisine büyük umutlar bağlanmıştı. Ama ne yazık ki o da Akayev’inkine benzer bir yol izledi; o ve ailesi ellerindeki gücü daha da artırdı. Önemli muhalif liderler ülkeyi tek etmeye zorlandı." diyen Andrea Berg sözlerini, "Son iki yılda faili meçhul cinayetler, şüpheli trafik kazaları meydana geldi, insan haklarına sınırlamalar getirildi. Kırgızistan uzun bir süre Orta Asya’da 'demokrasi adası' imajı sergilediyse de, son üç yılda durum gitgide kötüleşti.” şeklinde sürdüyor.
Bakiyev günah keçisi mi?
Peki, Bakiyev sistemin kurbanı mı oldu, yoksa gerçekten iktidarını kötüye mi kullandı? St. Andrews Üniversitesi Orta Asya uzmanı John Anderson'a göre bunu değerlendirmek kolay değil.
Anderson, "Sadece sistemin işleyiş biçiminin giderek kötü bir hal aldığını düşünüyorum. Bunun nedenlerini değerlendirmek oldukça güç. Her nesil, yeni hükümetleri yolsuzlukla suçladı. Bu yüzden gerçekten nerede yolsuzluk yapıldığını ya da yolsuzluk iddialarından hangilerinin doğru olduğunu ve hangi iddiaların muhalefetin uydurması olduğunu ortaya çıkarmak oldukça güç.” diyor.
Dikkatler Kırgizistan'da
Kırgızistan uluslararası yardımlarla ayakta kalmaya çalışıyor. ABD ve Rusya’nın ülkede stratejik öneme sahip askeri üsleri bulunuyor. Komşu Çin ise Kırgızistan’la kapsamlı ticari ve ekonomik ilişkiler güdüyor. Bu yüzden özellikle başta bu üç ülke olmak üzere Kırgızistan’daki gelişmeler uluslararası alanda da dikkatle izleniyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Andrea Berg’e göre ise Kırgızistan’da yaşanan son gerilim ülkenin iç meselesi.
Berg, "Bundan Rusya, Çin ya da ABD'nin sorumlu tutulabileceğini söyleyemem. Bu daha çok bir iç mesele ve iktidar için bir iç yarış gibi. Fakat aynı zamanda hükümetin, toplanma ve ifade özgürlüğü gibi temel insan haklarını gittikçe daha sert hareketlerle kısıtlaması da bunda etkili." değerlendirmesinde bulunuyor.
Uzmanlara göre, önümüzdeki günlerde Kırgızistan’ı neler beklediğini şimdiden kestirmek oldukça güç. Ancak ülkenin uluslararası imajını düzeltmesi için daha önünde uzun bir yol olduğu konusunda ortak bir görüş hâkim. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün geçen yılki “yolsuzluk raporunda” Kırgızistan 180 ülke içinde listede 162’inci sıradaydı.