“Adamım benim bütün dünyada Amerika’nın hakkından bir o geliyor. Ahmedinecad bile Chavez kadar açık meydan okuyamıyor.” Caracas’ın en merkezi yeri Bolivar Meydanı’nda kurulan “kırmızı köşe”de kendinden geçen bir Venezuelalı'nın sözleri bunlar. Chavez’in programı “Alo Presidente” her pazar saat 11.00’de Venezuela Devlet Televizyonu’nda yayınlanıyor. Caracas Belediyesi de halkın rahat seyredebilmesi için seyyar televizyon köşeleri kurmuş.
Bolivar Meydanı’ndaki “kırmızı köşe” kalabalık. Herkes pür dikkat Chavez’i izliyor. Venezuela lideri, Kolombiya sınırına yakın bir bölgede ABD’ye verip veriştiriyor. Ulusal bayrağın renklerini –sarı, mavi, kırmızı- taşıyan bir kazak giymiş yaşlı bir kadın kameranın önüne atlıyor, “ Chavez’e tabii ki hayranım. Hatta ona tapıyorum. Çünkü torunuma okul, oğluma iş, bana emekli maaşı verdi. Artık zenginle yoksul eşit. Ama hepsinden önemlisi milli onurumuzun ne olduğunu öğrendik.”
Caracas’ta suç artıyor
Bu sözler, daha bir saat önce kentin zengin mahallelerinden Altamira’da duyduklarımızla taban tabana zıt. Oradaki insanlar, Chavez’in zorbalığından, servet düşmanlığından, demokrasi düşmanlığından bahsediyorlardı. Hele adını vermekten bile çekinmeyen Maria Cortazar, “ Dışarıdan gelen herkese Caracas’ın güzellikleri gösteriliyor. Ama biz akşam hava karardıktan sonra sokaklara çıkamaz olduk. Evimize kilit üstüne kilit takıyoruz. Güpegündüz insanlar kaçırılıp fidye isteniyor. Chavista’lar (Chavez destekçileri) hiç bunlardan bahsetmez” dedi. Bu sözleri ve benzerlerini Venezuela günlerimizde Chavez muhaliflerinden sıkça duyacaktık.
Venezuela’da Chavista’lar ve muhalifler geceyle gündüz kadar farklılar. Birinin demokrasi dediğine diğeri diktatörlük diyor. Chavez yanlılarına göre ilerici her adım muhalifler tarafından ülkeyi karanlığa mahkum etmekle suçlanıyor.
Muhalif basın sözünü esirgemiyor
Ama kimse lafını söylemekten geri durmuyor. Muhalif gazetelerde ve televizyonlarda Chavez, yerden yere vuruluyor. Gazeteci Jose Torrealbar, bu saptamama katılıyor ama eksiğimi tamamlayarak, “Evet istediğimizi söyleyebiliyoruz. Chavez muhalifi güçlü bir gelenek var ve susmuyor. Ama bunun bir bedeli var. Bedeli şu, vergi baskısı ve gayrımeşru şiddet. Muhalif medya Venezuela’da sürekli zulüm görüyor”.
Chavez üzerinde en büyük baskı oluşturan televizyon kuşkusuz, Globovision. Venezuela liderine karşı en sert eleştirilerini yöneten televizyonun sahibi Guillermo Zuloaga mart ayında önce tutuklandı ardından tutuksuz yargılanmak için serbest bırakıldı. İki hafta önce BBC’ye konuşan Zuloaga, “ Chavez’den korkmuyorum, doğru bildiğim yolda mücadelemi sürdüreceğim” dedi.
Chavez’in muhalif medyayla ilişkilerinde dönüm noktası hiç kuşkusuz, 2002 darbesi. Chavez karşıtı koalisyonun en güçlü ayaklarından biri medyaydı. Katolik kilisesi, muhalif partiler, petrol işverenleri sendikası, petrol işçileri sendikası ve sivil toplum örgütlerinin organize ettiği grevin en büyük destekçisi onu kitleselleştiren özel televizyonlar olmuştu.
Grevin üçüncü günü göstericilerin Miraflores Başkanlık Sarayı’na doğru yürümeleri üzerine askerlerin ateş açması ve 19 kişinin ölümü, Chavez’i “istifa etmeden” sarayı terk etmeye mecbur etmişti.
Chavez, kendisine yapılan darbeden medyayı sorumlu tutuyor
Bir askeri üsse götürülen ve idam edileceği söylenen Venezuela lideri daha sonra kendi taraftarlarının büyük gösterileri sonucu görevine geri döndü. Ama muhalif medyayı hiç affetmedi. Chavez, Globovision’un yönetim kuruluna kendi temsilcisini yerleştirmek için televizyonun %20 hissesini almaya çalışıyor.
56 yaşındaki Chavez, 1992 yılındaki başarısız darbe girişiminden iki yıl hapis yattıktan sonra “özür diledi” ve devlet başkanı Rafael Caldera tarafından affedildi. 1998’de devlet başkanı seçilen Venezuela lideri, o günden sonra halkın önüne konan 9 sandıkta da muhaliflerine büyük üstünlük sağladı.
Muhalefete karşı kazandığı zaferleri elbette, yoksul sınıflara borçlu. Melez, yoksul kökenli, ve amerikan karşıtı tavrıyla kendisinden önceki başkanlara hiç benzemeyen Chavez’in en büyük avantajı, barrio-varoş insanlarıyla aynı dili konuşması.
Chavez’in zinde kuvvetleri: Barrio’lar
Yine de 12 yıldır aralıksız süren seçim yengilerinin arkasında yatan faktör, Chavez’in iflah olmaz sosyal devlet inancı. Her mahalleye bir dispanser koyan, petrol karşılığı Küba’dan tedarik ettiği doktorlarla sağlık hizmetlerine ağırlık veren, devlet işletmelerini çoğaltan, geçici de olsa devlet memuru ve işçisi sayısını arttıran Venezuela lideri, yoksul halkın gönlünü kazanmayı bildi.
Caracas’ın merkezinde bulunan San Augustin barrio’suna gittiğimizde insanları evlerini onarırken ve boyarken bulduk. Evet, evler gerçekten kötü durumdaydı. İçlerinde yatak ve döşek dışında pek eşya yoktu. Ama ellerinde spatula kapılara macun çekiyor, o insanın içine kasvet oturtan gecekonduları boyuyorlardı. Konuştuğumuz yaşlı bir kadın, “ Tabii ki daha iyi şartlarda yaşamak isteriz. Şimdilik o eski, kötü evimizi boyamakla yetiniyoruz… Ama asıl önemlisi Chavez, ondan öncekilerin bizden esirgediği şeyi verdi. Umut. Artık yarının dünden daha iyi olacağına eminiz”.
Birkaç kutu boya, biraz kereste, azıcık demir, nerdeyse bir avuç çivi ve kocaman bir umut.
Havadan toplu taşıma sistemi “metrocable”
San Augustin’den yukarı tırmanıyoruz. Mahallenin üstünden teleferik geçiyor. Venezuela’da ona “metrocable” deniyor. Hepsinin üstünde Chavez’in 21. yüzyıl sosyalizminin değerleri olarak kabul ettiği kelimeler yazıyor, “ emek, adalet, eşitlik, sosyalizm, gurur, kalkınma, gelecek”. Günde 400 bin kişi kullanıyor bu hava taşımacılık sistemini. Üstelik eylül ayına kadar bedava.
Tekerlekli sandalyesiyle varoştan kent merkezine gidecek birine yöneliyoruz, konuşmuyor. Ama onun hemen arkasındaki yaşlı kadın iştahla konuşuyor. Adı Celia Leon, 24 yıldır bu bölgede yaşıyormuş, anlatıyor. “ Şimdi on dakikada aldığımız yol, metrocable’dan önce iki saat çekerdi. Yağmurlu günlerde daha da uzun sürerdi. 12 kişi bir kamyonete alt alta üst üste binerdik. Barrio’lara bugüne kadar getirilmiş en iyi hizmet bu”.
Venezuela liderinin belki de yaptığı en olumlu hizmet, insanların “talep etme”lerine yol vermek olmuş. Chavez’in yılmaz savunucu Amerikalı hukukçu Eva Gollinger’in daha sonra söyleyeceği gibi, “Hugo Chavez hiçbir şey yapmadıysa, varoşların yoksul insanlarını görünür kılmayı başardı”.