CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt'un "Ulan sizi İzmir'e kadar kovalamazsak anamızdan emdiğimiz süt helal olmasın. İzmir'den denize dökeriz" sözlerine "Önce dilimize hakim olacağız. Diline hakim olamayan, memleketi iyi yönetemez. Milli iradenin üzerinde hiçbir güç yoktur. Öyle 'Asarım, keserim, denize dökerim' bunlarla olmaz" tepkisini gösterdi.
16 Nisan'daki referandumda 'Hayır' çıkması halinde "Cumhurbaşkanı makamı tartışılır" iddialarıyla ilgili de Kılıçdaroğlu "'Hayır' çıkarsa Cumhurbaşkanı'nın makamı niye tartışılsın; onu biz seçktik, millet seçti" yorumunda bulundu.
Bozkurt, Halk TV'deki Halk Arenası programında "Adımın Hüsnü olduğu kadar eminim 'Hayır' çıkacak, bu millete güvenmek gerek. En az yüzde 60-65 'Hayır' çıkacak. Ama arkadaşlar de ki 'Evet' çıktı... Kimse heveslenmesin, biz yine Samsun'dan başlarız, Amasya'ya, Sivas'a gideriz, Ankara'ya geliriz. Buradan İnönü'ye, Sakarya'ya... Ulan sizi İzmir'e kadar kovalamazsak anamızdan emdiğimiz süt helal olmasın. Yine sizi de sizin gibi emperyalistleri de denize dökeriz" diye konuşmuştu.
Ankara'da konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Cumhurbaşkanı taraflı mı olsun tarafsız mı? Bütün vatandaşları kucaklasın diyorsanız bu anayasa değişikliğine hayır oyu kullanacaksınız. Bunun bir partiyle ilgisi var mı? Yok. Bir dönemle ilgisi var mı? Yok.
Efendim "Cumhurbaşkanı hayır çıkarsa makamı tartışılır". Niye tartışılsın? Cumhurbaşkanını biz seçtik, millet seçti. Milletin seçtiği bir konu, bir seçim tartışma konusu olur mu? Dolayısıyla makamını tartışma konusu yapmak; asla hayır. Cumhurbaşkanlığı bizim ortak paydamızdır. 80 milyonu temsil eder. Arabasında Türk bayrağı taşır.
Sayın Abdullah Gül seçildi, TBMM'de seçildi. Bazı partiler evet dedi, bazıları hayır dedi. Tarafsızlığı konusunda güven verdi topluma, kimsenin itirazı oldu mu? Hayır. Bizi davet ettiği zaman gittik mi, gittik. Görüşümüzü istediği zaman söyledik mi, söyledik.
Eğer siz tarafsızlıktan koparırsanız cumhurbaşkanını, milletin ortak paydası olmaktan çıkarırsınız. Vatanımız, demokrasimiz, bayrağımız bizim ortak değerimiz. Dolayısıyla ortak paydamızı ne kadar büyütürsek, ülkede barışı ve huzuru o kadar sağlamış oluruz.
"Arzu ettiği zaman fesih yetkisi var"
Geçiyorum bir başka konuya, anayasa değişikliği ile sayın cumhurbaşkanı, seçilecek olan başkan, arzu ettiği zaman Meclis'i feshedip seçime götürme yetkisi var. Bu yanlış, mevcut anayasada da var bu. Ama mevcut anayasada şöyle der; seçimlerden sonra 45 gün içinde hükümet kurulamazsa, cumhurbaşkanı memleket hükümetsiz kalmasın diye erken seçime gidebilir.
Gerekçesi var; ülke hükümetsiz kalmasın. Yeni düzenlemede hiçbir gerekçe yok, arzu ettiği zaman diliminde seçime götürebilir. Şu soru çok önemli; TBMM milletin iradesiyle seçilip parlamentoya giden insanlardan oluşuyor. Milli iradeyi fesih yetkisini bir kişiye verelim mi? Vermeyelim mi? Kendisi de seçime gidiyor deniyor. Olabilir, sorun kendisiyle beraber seçim olup olmayacağı sorunu değil. Sorun, milli iradenin bir kişiye verilip verilmemesi.
Başkan ben 50 tane bakanlık isterim diyebilir, hiç bakan istemiyorum da diyebilir. Biz bunu Resmi Gazete'de yayınlandığında öğreneceğiz. Bu doğru mudur, yanlış mıdır? Bunun demokrasi standartlarıyla ilgisi var. Kaç başkan yardımcısı olacak? 500 mü, 50 mi? Sayı var mı? Yok. Bir başkan gelir der ki "Ben başkan olarak 10 tane tayin ediyorum". Birisi der ki, "Bütün il başkanlarını başkan yardımcısı tayin ediyorum". Yetkisi var mı? Var.
Bu yetkiyi vermek doğru mu, yanlış mı. Bunu oylayacağız. Partilerle, kişilerle ilgisi yok bunun. Bazen parti meselesi olduğu şeklinde bir algı yaratılmak isteniyor. Anayasalar bir parti meselesi değil ki.
Anayasalar, hepimizin hakkını güvence altına alan belgelerdir. Başka bir konu, önerilen değişiklikte deniyor ki "Başkan aynı zamanda partisinin genel başkanı olacak". Partisinin genel başkanı olarak mahkemelere hakim tayin edecek. Bir partinin genel başkanı hakim tayin etsin mi, etmesin mi? Mesele bu.
"Adaletin bize ihtiyacı yok, bizim de adalete ihtiyacımız yok" diyorsanız başka. Böyle bir şey olamaz diyorsanız gidip 'hayır' oyu kullanacaksınız. 18 madde öyle içinden çıkılmaz maddeler de değil. Bu kadar açık. Bu kadar net. Öyle yetkiler veriyoruz ki kimsenin can ve mal güvenliği kalmayacak. Bugün OHAL nasıl ilan ediliyor? MGK toplanır.
Hükümete tavsiyede bulunur. Hükümet değerlendirdikten sonra TBMM'ye getiriyor. Sonra komisyona geliyor... Ortak aklın sonucu karar veriliyor. Bu anayasa değişikliği geçerse bir kişi karar verecek. Bir sabah kalktı, ister tamamında ister 15'inde "OHAL ilan ediyorum" diyecek. "OHAL ilan etsin, ne olacak" diyeceksiniz. Tek başına tüm ekonomik, sosyal hakları sınırlıyor. Bunun partilerle ilgisi var mı? Yok. Kişilerle ilgisi var mı? Yok. Bir kişiye bu kadar yetki vermek doğru mu? Bence yok.
Ekonomik ve sosyal konuların tamamında kararname çıkarma yetkisi veriyoruz. Çıkıp, "Asgari ücreti dondurdum" diyebilir. Yetkisi var mı? Var. Hepimiz bunların üzerinde düşünmek zorundayız. Ben bunları söyleyince "Kılıçdaroğlu yalan söylüyor" diyorlar. Gülüyorum, bir madde olsa "Şunu anlayamadık" diyebiliriz.
Ama 18 madde, 18. Kendilerine çok açık bir şekilde çağrı yapıyorum. Benim bir televizyon kanalım yok. Onların yüzlerce televizyonu var. Benim öyle bana destek veren yüzlerce gazetecim yok. Onların binlerce gazetecisi var. Diyorum ki; sizin istediğiniz bir televizyon kanalında, gazetecileri de siz davet edin, hatta bana en çok kızan gazetecileri davet edin.
Siz de gelin, ben de geleyim. Ben 15 dakika konuşacağım, sizler yarım saat konuşun. Vatandaş da evinde konuşsun. Efendim "16 Nisan'dan sonra bir araya gelelim" Yahu anayasayı tartışıyoruz, niye 16 Nisan'dan sonra. Efendim "Kavgaya gerek yok".
Yahu neden kavga edelim. 80 öncesinde liderler bir araya gelir konuşurdu, biz niye konuşmayalım? "