CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü yolsuzluk krizinin ardından yaşanılan gelişmeler karşısında atıl kalmakla suçladı. Kılıçdaroğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı eğer bir şey yapamayacaksınız o koltukta neden oturuyorsunuz?" diye sordu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde seçim hazırlıklarının değerlendirileceği toplantı öncesi konuştu. Hürriyet gazetesinin internet sitesinde yer alan haber göre, Kılıçdaroğlu'nun sözlerinden satır başları şöyle:
"Dün Cemil Çiçek diyor ki: Yargı çökmüştür. Anayasanın 138. Maddesi çökmüştür. Anayasa’nın 138. Maddesi çökerken TBMM’ye başkanlık yapan kimdi? Yeni mi aklın başına geliyor.
"Erdoğan kürsüde konuşurken laf atmalara sinirleniyor ve Cemil Çiçek’e dönüp ‘Sen mi susturacaksın yoksa ben mi’ diyor. Orayı AKP’nin İl Başkanları toplantısı sanıyor."
"Devlet çökerken TBMM Başkanı hiç acaba Cumhurbaşkanı'na çıkıp ‘Devlet çöküyor, haberiniz var mı?’ dediğini duydunuz mu? Veya Başbakan’dan randevu alıp ‘Böyle konuşamazsınız. Burası yasama organı’ dedi mi? Demedi"
"Yasama organının 8 vekili tutukluydu. Kendisine bir ara söyledim: Onların bir ikisini neden ziyaret etmediniz?"
"Şimdi onlar serbest kalıyor diye bayram yapıyorlar. Siz değil yargı serbest bıraktı onları. Şimdi bayram yapacaksan hiç yapma."
'Cumhurbaşkanı bir şey yapamayacaksa o koltukta neden oturuyor?'
"Dün akşam Cumhurbaşkanı da ’yolsuzlukların üstü örtülürse toplum çürür’ dedi. ‘Ben ne yapabilirim ki’ diyor. Sayın Cumhurbaşkanı eğer bir şey yapamayacaksınız o koltukta neden oturuyorsunuz? Görev tanımınızda ‘devletin kurumlarını uyum içinde çalıştırmak’ yazar. Ben ne yapabilirim ki dediğiniz andan itibaren ben cumhurbaşkanlık görevimi yerine getiremiyorum demektir. Yetkiyi kullanmayıp ben ne yapabilirim diyemez bir cumhurbaşkanı."
'Hani herkes kendi işini yapacaktı'
"Devleti bir anlamda çalışamaz hale getirdi bu iktidar. Bir sayın Bakan diyor ki ‘Herkes kendi işine baksın.’ Bu demokrasilerde temel söylemdir. Herkes işine bakacak. Herkes görevini yapsın, temel kural budur. Herkes görev yapsın derken birilerinin görev yapmasını engellemek de suçtur.
"17 Aralık’ta cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu yapıldı. Şimdi bunu kapatmak için olağanüstü çaba harcıyorlar. 1994’de Erdoğan söylemişti: Yolsuzluğu babam da yapsa sonuna kadar takip edeceğim.
Peki ya bugün? Bakanlar, onların çocukları ve kendi çocuğu şaibeli durumda. Peki bunları neden takip etmiyorsun? Savcı ve polis görevini yapacak, engelliyorsun. Hani herkes kendi işini yapacaktı."
"Yolsuzlukları meşrulaştırdığınız andan itibaren toplumun temeline dinamit koymuşsunuz demektir. Toplum çürür."
'Yönetmeliği değiştirdiler'
"Bunca ahlaksızlığı yapanlara ne diyeceğiz biz? O kadar ileri gittiler ki yönetmeliği değiştirdiler. Önce hırsıza haber vereceksin, polis gitmeden önce. Dünyada hangi bunu yapar. Böyle bir kavram olabilir mi?"
'O koltukta artık o topal ördektir'
"Toplumsal baskı arttı ve bakanlar gitti. Bir bakan giderken dedi ki ‘Niye ben gidiyorum. Ben bütün imzaları Başbakan talimat verdi, attım. Önce o istifa etsin.’ Hırsızlığı bu kadar net ve açık ifade eden cumhuriyet tarihinde başka bir söylem olmamıştır. Kabinedeki bir bakan arkadaşı ‘O talimat verdi, yaptık’ dedi. O koltukta artık o topal ördektir. Yönetme iradesini kaybetmiştir artık o."
'247 Milyar TL ile neler yapılırdı?'
"Yolsuzluğun boyutları 247 milyar lira gazetelere yansıdığı kadarıyla Ne olurdu bu 247 milyarla. Arkadaşlarım bir hesap yaptı. 2 milyon 831 bin işsize 8 yıl asgari ücretten para ödenirdi. 300 bin atama bekleyen öğretmen var. Tamamı atanır ve onlara 30 yıl maaş ödenirdi. Her emekliye 25 bin lira ikramiye ödenirdi. 6 GAP yapılırdı. 30 tane Marmaray yapılırdı. 5363 adet F-16 uçağı alınabilirdi. Erdoğan’ın bu olaydan bu kadar ürkmesinin nedeni bu."
"Bir bankanın genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunda 4,5 milyon doları çete mi koydu dedim. Hemen bir şayia. ‘O parayla imam hatip okulu yapılacaktı.’ Lafa bakın lafa… 'Üniversite de bizim bunlara ihtiyacımız yok, yasal yollardan para gelir, yatırım yaparız' dedi. Ben bu kadar ahlaksızlığı hayatımda görmedim."
"Bakanların çocuklarının yatak odaları 7 tane kasa var. O yatak odalarına çocuklar uyurken çeteler gelip kasaları mı koydular. Dolarları, EURO’ları, milyarları onlar mı koydu. Helal paranın ayakkabı kutusunda ne işi var.
Para sayma makineleri… Normaldir. Milyarları nasıl sayacaksın? Say say bitmez. Yatak odasına koymuş beyefendi sayıyor. Haram parayı nasıl sayacaksın. Akıyor oluk oluk."
'Yasalara aykırı uygulamayı yürütme başlatmıştır'
Polis gitmiyor. Devletin çöktüğü yerdir burası. Yasalara aykırı uygulamayı yürütme başlatmıştır. Çünkü aralarında beyefendinin oğlu da var. Gelemez.
"Süleyman Bey cumhurbaşkanıydı. Onun yeğeni Yahya Murat Demirel vardı. Kendisi cumhurbaşkanıydı, ifadeye çağrıldı, tutuklandı, hapis yattı. ‘Benim yeğenim. Tutuklayamazlar’ demedi.
"Şimdi Beyefendi lütfedip savcının talebini bile yerine getirmiyor. ‘Benim babam başbakan’ diyor. ‘Ben o savcının savcılığını bitiririm’ diyor. Biz de Türkiye demokratik, laik sosyal hukuk devleti diyoruz. İnanan var mı?"
"Salı günü yolsuzlukla mücadele nasıl edilir. Bunun ayrıntılarına gireceğiz. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Halka adanmışlıktır. Mazlumun hakkını korumaktır."
'Banane cemaatten'
CHP ile cemaat kol kola girdiler diyorlar. Banane cemaat kardeşim. Ben yolsuzluk var diyorum onlar dikkati başka yöne çekmeye çalışıyor. Bu tuzağa düşmeyeceğiz. Bize düşen tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumaktır.
'Bilal Erdoğan nüfuz ticareti yapıyor'
"Başbakan’ın oğlu vakıf kurmuş: TÜRGEV. Başbakan bu vakfın üzerine neden gidilir diyor. Nüfuz ticareti şudur: Kişi oturduğu makamdan aldığı güçle yakınlarına veya kendisine çıkar sağlarsa bu nüfuz ticaretidir. Bilal Erdoğan’ın yaptığı budur. Bakıyoruz buraya kim yardım ediyor. Acaba Erdoğan Başbakanlık koltuğunda oturmasaydı o vakfa işadamları koşa koşa gider milyarlarca lira yardım eder miydi?"
"Açar ceza kanununa bakar. Nüfuz ticareti ne demektir. Karşı çıktığımız öğrenciye yurt yapılması değil. O vakfa paraların nerelerden geldiği ve neyin karşılığında geldiğidir. Yandaşlarına ihale verip sonra git oraya para yatır diyorsan bu suçtur."
"Bize Ergenekoncu diyorlardı, bizimle aynı noktaya geldiler'
"Tutuklu milletvekillerini ilk ziyaret eden genel başkan benim. Gözaltına alınıp tutuklanan eski genelkurmay Başkanı’nı ziyaret ettim. En genç teğmenin nikahında şahitlik yaptım. Silivri için toplama kampı dedim. O davalarda hukuk ihlalleri yapıldığını söyledim. Bazı delillerin yok edildiğini söyledim. Tanıkların dinlenmediğini söyledim. Davanın savcılığını Erdoğan üstlendi. Biz itiraz ettikçe ‘siz zaten darbecisiniz’ dedi. Kendisi hangi darbeden zarar gördü."
"Ergenekon davası sürecinde 60 bin kişinin telefonları dinlendi. 3 bin kişi hakkında tahkikat yapıldı. 7 kişi öldü dava sürecinde. Biri de Kuddusi Okkır’dı. Ergenekon’un kasası dediler, öldüğünde ailesi cenazeyi İstanbul'a getirecek para bulamadı. Dava dosyasının tamamı 120 milyon sayfayı aşıyor. Yargıtay ne yaptı. Tak hepsini mahkum etti. Biz itiraz ettik."
"Şimdi biz bunları nasıl çözeriz. 17 maddelik Özgürlük ve Demokrasi Bildirgemiz vardı. Özel yetkili mahkemeler kaldırılmalı dedik."
"Bize Ergenekoncu diyorlardı. Şimdi onlar bizim noktamıza geldi. Demek ki biz haklıymışız. Bütün davalarla ilgili aynı duyarlılığı gösteriyoruz."
‘Canımı zor kurtardım’
"Türkiye El Kaide, El Nusra gibi radikal unsurlara silah gönderiyor. Bir TIR yakalandı. Savcıya ihbar geliyor silah var diye. Gidiyorlar. Savcı haklı olarak TIR’ı arayacak. MİT görevlileri diyor ki ‘Hayır arayamazsınız’… Vali yazıyor ‘Bu TIR Başbakanlığa ait. MİT’in kontrolünde. Arayamazsınız’ diyor. Savcı tek başına kalıyor. ‘Canımı zor kurtardım’ diyor ve çekip gidiyor."
'MİT’in operasyon yapma görevi yoktur'
"MİT Yasası var. 2937 sayılı yasa. MİT’in görevleri tek tek tanımlı. MİT’in operasyon yapma görevi yoktur. Bu kadar açık ve net tanımlanmıştır. MİT’in silah kaçakçılığı yapma gibi bir görevi de yoktur. ‘Orada insani yardım malzemeleri vardı’ diyorlar. Açarsınız, yiyecek-içecek, ilaç çıkar."
'İnsani yardım devlet sırrı olur mu?'
"İnsani yardım devlet sırrı olur mu? Onunla herkes gurur duyar. Pakistan’da veya bir başka yerde Kızılay yardım götürdüğünde sevinmedik mi? Ne zamandan beri silah kaçakçılığı devlet sırrı olmaya başladı. Hukuk devleti yok Türkiye’de. Devleti bir çete yönetiyor."
'Evren bile yapmadı'
"Sayıştay denen bir kurum var. Görevi TBMM adına kamu harcamalarını denetlemek. Bir anayasal kurumun görev yapması engellendi. Raporlarının TBMM’ye gelmesi engelleniyorsa temel nedeni yolsuzlukları kapatmaktır. Bu dikta rejimlerinde olur. Kenan Evren bile bunu yapamadı. İlla omuzlarında apolet olması gerekmez. Öyle bir devlet kurarsın ki yasama ve yürütmeyi baskı altında tutarsın."
'İş dünyasına sesleniyorum'
"Toplumun her kesiminde rahatsızlık var. İş dünyasında da var. İş dünyası üzerinde siyasal amaçlı vergi denetimleri yapılması doğru değildir."
"Başbakan kendi ülkesine kötülük yapıyor. Avazı çıktığı kadar ekonomi kötüye gidiyor demeye başladı. E sen yönetmiyor musun bu ülkeyi. Bütün iş dünyasına sesleniyorum: Yeni bir sürece geldik. Bütün bunlar demokrasiyi güçlendirerek çıkabileceğimiz bir süreçtir. Siyaseti duru, saydam, temiz kılarak yapabiliriz."
Hesap komisyonu
"Biz temiz siyaseti özlüyoruz ve bunun sözünü veriyoruz. Bizim iktidarımızda Parlamento’da kesin hesap komisyonu olacak. Harcanan her kuruşun hesabının verildiği komisyondur. Başına da ana muhalefet partisinden biri gelecek. Hesap vermekten korkmayacağız. Onurlu bir görev sayacağız."
Haberin tamamı için tıklayın..