Gündem

Kılıçdaroğlu ve İyi Parti'den ortak basın toplantısı: Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor

25 Kasım 2020 11:45

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ortak basın toplantısı düzenledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, "Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor" dedi. İyi Parti lideri Akşener de, "Biz seçim istiyoruz. Türkiye bu halde götüremez. Liyakat yok, tek kişinin iki dudağı arasında bir Türkiye.  Hesap verilebilirlik, adalet, hukukun üstünlüğü yok. Bunlar olmadığı için ekonomiye güven yok" diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i Genel Merkez makamında ziyaret etti.  Ziyaretin ardından iki lider açıklama yaptı.

Akşener, “Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu hem adalete yönelik, hem ekonomiye yönelik, hem dış politikaya yönelik problemlerimizi ve bakış açılarımızı konuştuk. Kendisine çok teşekkür ediyorum nezaket gösterdiler. Öğretmen kökenli bir siyasetçi olduğum için aynı zamanda öğretmenler günü vesilesi ile bu ziyaret yapılmış oldu” diyerek sözü Kılıçdaroğlu’na verdi.

Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmada, kongreden sonra İYİ Parti’yi ziyaret ettiklerini ve ülke gündemindeki gelişmeleri karşılıklı görüştüklerini ve düşüncelerini aktardıklarını belirterek, “İYİ Parti parlamentonun en etkin gruplarından birisi Türkiye’nin sorunlarını açık bir şekilde parlamentoda dile getiriyorlar. Önümüzdeki süreç içerisinde belli aralıklarla yine biraraya gelip ülkenin varolan sorunları konusunda çözüm düşüncelerimizi birbirimize aktaracağız” dedi.

"Türk siyasi tarihinde ilk defa bir siyasetçi tehdit sahibinin yanında durdu"

Açıklamaların ardından iki lider gazetecilerin sorularını yanıtladı. Akşener, Arınç’ın açıklamalarının ardından Türkiye’nin makas değiştirdiğini söylemiştiniz, Bahçeli ve Perinçek’in yanıtını merak ettiğinizi söylemiştiniz. Perinçek, Türkiye’de bir darbe olursa ancak o zaman Demirtaş’ın tahliye edileceğini söyledi yorumunuz ne olacak? Sorusuna şu yanıtı verdi:

“Ben Cumhur ittifakının birleşenlerinin birbirlerine dolaylı yönden laf çarptırmasına dikkat çekmiştim. Esas konu şuydu, Abdulhamit Gül adalet reformundan bahsetti, Sayın Erdoğan bu reform talebine ekonomiyi de işin içine katarak destek verdi. Hemen akabinde Ana Muhalefet Partisi Lideri Sayın Kılıçdaroğlu tehdit edildi, o zaman da söyledim bu tehdit milli iradeye yapılmış bir tehditti. Hepimiz kınadık ama ilginç olanı ekonomide, adalet sisteminde reform yapılacağı iddia edildi, hemen Sayın Kılıçdaroğlu’na hapisten şartlı tahliye olmuş bir kişi tarafından tehdit yapıldı ve cumhur ittifakının küçük ortağı tarafından bu tehdit sahibi sahiplendi. Bu Türk siyasi tarihinde ilk defa olan bir şey. İlk defa bir siyasetçi tehdit sahibinin yanında durdu. Ben oradan yola çıkarak dedim ki, evet tehdit Sayın Kılıçdaroğlu’na en şiddetli bir şekilde kınadığımız milli iradeye karşı bir tavır, saldırı, davranış. Ama buna yönelik Ak Parti Genel başkanı ve Ak Parti yöneticileri ne yapacaklar. Çünkü aynı zamanda reformu dile getiren Sayın Erdoğan’a da yapamazsın diyen bir tavır dedim. Sonra Sayın Arınç konuşma yaptı, üzerine Sayın Çiçek telefonla katıldı o zaman da sordunuz yani bir makas değişikliğine gidiyorsa, bu iki konuşmacıda o adımı görüyorum ben, Sayın Bahçeli ve Sayın Perinçek ne diyecekler onlar iktidar ortağı. Sonra bu kişiler konuştu Sayın Arınç YİK’ten istifa etmek durumunda kaldı.”

"Uzun süredir Türkiye yönetilemiyor zaten, Türkiye savruluyor"

AK Parti’de İhsan Arslan’ın da partiden ihraç sürecinin başlatılacağı bir disiplin kararı alında bu bağlamda Erdoğan demokrasi derken hem Arınç’ın YİK’ten istifa ettirilmesini hem de Arslan’ın disipline gönderilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu: “Uzun süredir Türkiye yönetilmiyor zaten, Türkiye savruluyor. Yönetim olabilmesi için devlette liyakat olması lazım, sorunların sağlıklı tespit edilmesi lazım. Sorunlar çözülüyor mu? Çözülmüyor. Sorunlar büyüyor ve derinleşiyor. Buna karşın bir çözüm üretiliyor mu? Çözüm üretilmiyor. Çözüm üretmek isteyenler var mı ak Parti’nin içinde? Çözüm üretmek isteyenler var, iyi niyetle birşeyler söylemek isteyenler var ama küçük ortak büyük ortağı esir almış durumda. Ne Bülent Arınç ne de bir başkası düşüncelerini özgürce ifade edemiyor. Çünkü ifade ettiği zaman küçük ortağı tarafından tehdit ediliyor. Ak Parti gibi bir partinin, Türkiye’yi tek başına 18 yıldır yöneten bir partinin küçük bir partinin tutsağı haline gelmesi Türkiye’nin yönetilemediğini gösteriyor. Bir iarede sergilenemiyor dolayısıyla Türkiye yönetilmiyor, içeride dışarıda her alanda Türkiye yönetilmiyor, Türkiye tam anlamıyla savruluyor” dedi.

"Erdoğan'ın bugüne kadar gördüğümüz tavrı balon uçurmak"

Aynı soruya cevap veren Akşener şöyle konuştu:

“Ben de katılıyorum, genellikle Sayın Erdoğan’ın bugüne kadar gördüğümüz tavır, balon uçurmak. Yani Sayın Arınç gibi bası kişiler üzerinden bazı sözleri söyletir. Burada ilginç olanı üç gün beklemesi. Üç gün sonra gelen tepkilere ve küçük ortakların tavrına ve kendi seçmenini dönüştürdüğü için Erdoğan sonuçta göze alamadı ve Sayın Arınç’ı tahkir eden bir konuşma yapmak durumunda kaldı. Bütün bu sorduğunuz kişilerle ilgili atılan adımların arkasında o uçurulan balona verilen tepkiler, sonuçlar olarak görüyorum. Dolmabahçe mutabakatında biraraya geldiniz, Sayın Erdoğan’ın bilgisi dışında siyasiler o masaya oturabilirler mi? Mümkün değil, sonra aynı şey oldu, sonra ne oldu ölçüldü problem var görüldü, Sayın Erdoğan elini yıkadı çıktı sonra da o kişiler gitti, benzer bir şey burada var. Sayın Erdoğan bu partili cumhurbaşkanlığı sistemini çok istedi, geldi gördü ama kazın ayağının öyle olmadığı anlaşıldı şu anda seçimler konusunda Sayın Bahçeli hadi seçime gidiyoruz dediği zaman bunu da Sayın Erdoğan’ın göze alması mümkün görülmüyor.  Ben 20 Ocak 2020’den beri esnaf geziyorum kendilerine yüzde 80-85 oy vermiş ilçelerde gördüğüm manzara vahim, insanlar aç, insanlar siftah yapmadan dükkan kapatıyor, esnafın yanında çalışanların durumu perişan, verilen kredilerin ödemesi geldi dolayısıyla hakikaten bu yolun sonu görülüyor. Şimdi Sayın Eroğan’ın çevresindeki seçim isteme durumunda olan Sayın Bahçeli ve onun arkadaşlarını pış pışlama dönemi.”

Akşener: Biz seçim istiyoruz

"Erken seçim beklentisi mi var?" sorusunu yanıtlayan Akşener, “Biz seçim istiyoruz. Muhalefet olarak biz seçim istiyoruz Türkiye bu halde götüremez, liyakat yok, şeffaflık yok, tek kişinin iki dudağı arasında bir Türkiye. Godamanlara aktarılan paralar, fakirin fukaranın açılıktan ölümü mahkum edildiği bir Türkiye. Hesap verebilirlik yok, adalet yok, hukukun üstünlüğü yok, demokrasi yok, bunlar olmadığı için ekonomiye güven yok. Bizim konumuzdaki ülkelerin binde 0,75’le borçlandığı bir dünyada biz yüzde 6 faizle para bulamayıp 7,5’la para bulma peşine düşen bir Türkiye’den bahsediyoruz. Tüm bunlar biraraya geldiğinde elbette biz seçim istiyoruz vatandaşın rahat etmesi için. Bizim Meclis’teki sayımız bunu getirmeye yetmiyor. O nedenle Sayın Bahçeli seçim isterse yandı gülüm keten helva arkadaşlar açısından diye bir durum var diye görüyorum” dedi.

Kılıçdaroğlu: Bütün sorunların çözümünde halk temel adrestir

Aynı soruyu cevaplandıran Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

“Geçen her gün toplumun üzerindeki maliyet artıyor, fakirin fukaranın üzerindeki maliyet artıyor. Türkiye’nin hem kendi içinde hem uluslararası alanda ciddi bir zafiyet yaşadığı gerçektir. Türkiye’nin buradan çıkması lazım, bundan kurtulması lazım. Türkiye’de hukukun ve adaletin olması lazım, hukukun üstünlüğü kavramının dokularımıza işlemesi lazım. Bunun yolu bellidir. Diyecekler ki, Türkiye’yi yönetemiyoruz, Türkiye’yi yönetmek için halk kimi istiyorsa halkın hakemliğine başvurmaktır, demokrasilerde kural budur. Halkın hakemliğine başvurmak kadar değerli bir şey yoktur. Gidersiniz vatandaş istiyorsa zaten tekrar getirir iktidara. Halktan korkmamak lazım. Bütün sorunların çözümünde halk temel adrestir. Demokrasilerde kural budur, bir yerde çözülemeyen sorun varsa, sorunun çözümü için milletin hakemliğine başvurursun”

Kılıçdaroğlu'ndan öğretmenlere 3600 ek gösterge çağrısı

3600 ek gösterge ve Anayasa taslağı hazırlığı konusundaki durumla ilgili neler söyleyeceksiniz? Sorusunu ilk Kılıçdaroğlu yanıtlayarak şu yorumu yaptı:  

“Öğretmenler bize ahlakı öğretir, konuşmayı, saygıyı öğretir öğretmenle. Türkiye’de en büyük camiayı oluşturur, hepsinin ortak bir talebi var 3600 ek gösterge. 3600 ek gösterge verilmelidir dedim. 2018’de Ak Parti 3600 ek göstergeyi seçim beyannamesine koydu Erdoğan bir açıklama yaptı, ‘değerli kardeşlerim önemli bir konuya geliyorum burayı hassas dinleyin. Polis, öğretmen, hemşire, din görevlilerimize müjde vermek istiyorum. Diğer idarecilerimizin emeklilik ek göstergelerini 3600’e çıkaracağız, buradaki adaletsizliği gidereceğiz.’ Ne zaman söylüyor? 2018. Bugün 2020 bütün öğretmenlerin talebi 3600,bu talebi istiyorlar. Ben çıkıp öğretmenler gününde 3600 ek gösterge verilmelidir neden sözünüzü tutmadınız diye soruyorum. Bir öğretmen bütün öğretmenlerin istediği ek göstergeyi ben istemiyorum, ben gidip AK Parti’ye oy vereceğim diyorsa o öğretmen o camianın insanı değildir. Yine ben defalarca emeklilere iki maaş ikramiye Ramazan bayramında, Kurban bayramında verilsin dedim.  Önce para yok dediler, sonra verdiler. Ama emekliye iki maaş verilsin dediğimde bir grup emekli PTT’ye gitti dediler ki, bizim iki emekli maaşına ihtiyacımız yok, Kılıçdaroğlu seni protesto ediyoruz. Öğretmen neyi öğretiyor? Ahlakı öğretiyor, dürüst olmayı öğretiyor, siyasetçinin de dürüst olmasını öğretiyor. 2018’de çıkıp ben öğretmene, polise 3600 ek gösterge vereceğim dediği halde iki yıl geçiyor ve dediğini yapmıyorsa, hiçbir öğretmen hiçbir yalancıya sahip çıkamaz. Yalancıya sahip çıkan öğretmene de öğretmen denmez. Ben öğretmenin hakkını savunuyorum, polisin hakkını savunuyorum, din görevlisinin öğretmene yalan söyleyenin hakkını savunmuyorum. O camiada benim kardeşlerim var, öğretmeni baştacı yapmayan hiçbir siyasal iktidarın başarılı olma şansı sıfırdır.

Kılıçdaroğlu: Anayasa taslağı çalışması yapılmadı, nerden çıkarıyorsunuz

Anayasa taslağı çalışması yapılmadı, nerden çıkarıyorsunuz varsa bir taslak çalışma getirin görelim. Millet ittifakı olarak biraraya geldik, zaman zaman konuşuyoruz. Ne diyoruz, güçlendirilmiş parlamenter sistem nasıl olacak bu? Anayasa değişikliği ile olacak, konuşuyoruz, biz de çalışıyoruz diğer partiler de çalışıyor. Gelecek Partisi Genel Başkanı geldi güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasını verdi bize. Neden bu işleniyor? Acaba CHP ve diğer partiler HDP ile çalışıyor mu çalışmıyor mu diye bir algıya yaratmak istiyor. Bu ülkede bir anayasa değişikliği olacaksa parlamentodaki bütün siyasi partiler zaten biraraya geliyor. Uzlaşma komisyonunda HDP vardı, MHP vardı, Ak Parti vardı niye o zaman demiyorsunuz neden bu HDP uzlaşma komisyonunda var? Çünkü talimat öyle alınmadı da onun için. Her siyasi partinin parlamentoda temsilcisi var, parlamentoyu yöneten başkan vekili var. HDP’li başkanvekili var mı? Var. MHP’li el kaldırıp sayın başkan bana izin ver dediği zaman izin verince konuşuyor vermediği konuşmuyor. Niye bunu eleştirmiyorsunuz? Kısır tartışmaların dışına çıkmak zorundayız. Siyasi partileri eleştiririz görüş farklılıklarımız olabilir ama siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır, bunu böyle kabul etmek lazım. Türkiye’nin bu kısır tartışmaları aşması lazım”

"1,5 ayda bu ülkede sıfırdan Anayasa yapılabiliyorsa o yapan eli öperim ben"

Akşener’in yanıtı şöyle oldu:

“İYİ Parti hem HDP ile hem CHP ile hem Saadet Partisi ile ama daha enteresanı hem de AK Parti ile ayrı ayrı gizli gizli anayasa yazmış, enteresan. Ak Parti ile böyle bir çalışma yapılmadığına dair Ömer Çelik iddia sahibini parça pinçik eden bir açıklama yaptı, Sayın Çelik’in yalanlaması alında baş üstüne konuldu, doğrudur denildi. Sonra Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu açıklama yaptı böyle bir çalışma yoktur. O soru işareti olarak kaldı. Ben dedim ki, ne CHP ile ne Saadet Partisi ile ne HDP ile ne Ak Parti ile kurumla şahısla herhangi bir gizli saklı anayasa çalışması yapmadık. Bu da bir koca soru işareti oldu. Sayın Kılıçdaroğlu benzer açıklama yaptı o da soru işareti ile karşılandı. HDP eş başkanları böyle bir şey kesinlikle yoktur diye, o da soru işareti ile karşılandı. Bütün bu insanlar içinde sadece Ömer Çelik beyin söylediği kabul ediliyor geri taraf kabul edilmiyor.  Bunu da ben Türkiye’deki bütün feraset sahibi aziz milletimizin fertlerine bırakıyorum, böyle bir şey olabilir mi bu kadar insan yalan konuşacak ve sadece Ömer Çelik beyin yalanlaması doğru kabul edilecek.

Biz 24 Haziran seçimlerine giderken Saadet Partisi, Demokrat Parti, İYİ Parti ve CHP bir araya geldik 24 Haziran seçimleri sonrasında biz kazandığımız takdirde bizim adını iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sistem dediğimiz o sisteme hangi tarihler içerisinde nasıl bir yöntemle geçileceğini çalıştık. Bütün siyasi partilerin genel başkan yardımcılarıyla çalıştık ve bunu kamuoyu ile paylaştık. Enteresan olan şu; uzmanlarla çalışmışız, bir İYİ Partili uzman söylenmiyor, CHP’nin uzmanı kimmiş söylenmiyor. TÜSES’in bünyesinde siyasi parti temsilcisi diye bir davet olmuyor orada. Bizim MHP döneminde beri davet edilip giden Sayın Nuri Okutan arkadaşımız daha sonra da Ahmet Erozan arkadaşlarımız bu davetlere icabet etmişler, o davetlerde neler konuşulduğu açık, konu başlıkları tartışılıyor orada. Şimdi şu soruyu sorabilirsiniz siz TÜSES’e nasıl katılırsınız, katılmamanız gerekirdi nasıl katılırsınız bunu sorun cevabını vereyim ama bir vakıfta anayasa yaptınız dediğiniz zaman bunun akla mantığa uygun bir yanı olması lazım. İddia sahipleri 1,5 ay diyor, 1,5 ayda bu ülkede sıfırdan Anayasa yapılabiliyorsa o yapan eli öperim ben.

"Damat gitti tartışılmıyor, Sayın Arınç bir sürü söz söyledi gönderildi tartışılmıyor, İhsan Arslan partiden atılıyor"

Meclis’te Sayın Cemil Çiçek’i 2011’de herkesi toplayıp, 1,5 – 2 yıla yakın oturup çalıştıkları anayasa komisyonunun mensupları hepsi hukukçuydu, her siyasi parti hem hukukçu hem de siyaset bilimci komisyonlar kurdular. Bütün siyasi partiler o anayasa değişikliğine katıldı 47-48 maddede uzlaşıldı. At izi it izi birbirine karıştı diye bir durum var. Ben bunu anlıyorum her şeyin farkındayım Gülhane parkındayım. Damat gitti tartışılmıyor, Sayın Arınç bir sürü söz söyledi gönderildi tartışılmıyor, İhsan Arslan partiden atılıyor, Galip Ensarioğlu emniyete ifadeye çağrılmış bunlar olurken olmayan bir konuyu sündüre sündüre konuşulmasını anlıyorum. Ama ayıp olan şu, bu tür yalan tartışmalarla garip gurebanın, esnafın, işsiz gencin, tencere kaynatamayan kadınların, annelerin, siftahsız dükkan kapatan esnafın, pazarlarda yere dökülen sebzeyi toplayan yaşlı kadınların karşısında uzun uzun bu konuya cevap vermek bizim ayıbımız. An itibarıyla ile bu konuyu kapatıyorum. Bir daha bana ve partimden herhangi bir arkadaşımıza bu yönde sorulan hiçbir soruya ben de arkadaşlarımız da cevap vermeyecek.  İnsanlar aç açık. Bunları tartışmak o insanlara hakarettir diye düşünüyorum.”