CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, referanduma götürülen yeni anayasa paketini Sovyetler Birliği’ndeki sisteme benzeterek, “Eski Rusya’yı düşünün, ne vardı komünist yönetim vardı. Cumhurbaşkanı komünist partinin üyesiydi. O rejim yürüdü mü? Yürümedi” diye konuştu.
Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Daha sonra Sovyetşer Birliği Komünist Partisi) 1917 yılında yaşanan Ekim Devrimi'nin ardından Sovyetler Birliği'nin kurucu unsuru oldu. 1922 yılında kurulan genel sekreterlik makamı önceleri pek bir işlevi yokken daha sonra partinin ve ülkenin yönetim organı haline geldi. Partinin ilk genel sekreteri Yosif Stalin 1927’den itibaren otoritesini arttırdı ve böylece Komünist Parti Genel Sekreterliği parti ve devletin en yüksek idari merkezi oldu. Bu dönemin ardından Komünist Parti Genel Sekreteri aynı zamanda SSCB'nin başkanı oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu, Beylikdüzü'nde iş dünyasından isimlerle bir araya geldi.
Kılıçdaroğlu, "Eğer siz, bir bildiriye imza attı diye bini aşkın öğretim üyesini kapının önüne koyarsanız, profesörü kapının önüne koyarsanız Türkiye'nin üniversiteleri bilgi üretemez. Bilgi üretmenin yolu akılcı düşünmeden geçer. Bilgi üretmenin yolu tartışmaktan, düşünceye sınır getirmemekten geçer. 'Herkes benim gibi düşünecek', nasıl bilgi üreteceğiz" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Üniversitelerin bilgi üretmesi lazım. Özür ortamlarda üniversiteliler bilgi üretir. Her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı ortamda üniversiteliler bilgi üretir. Üniversite bilgi üretir, sanayici o bilgi alır elle tutulan metaya dönüştürür" diye konuştu.
"Neden 'evet' diyeceğimize bir türlü inandıramıyorlar"
Kılıçdaroğlu, "Afişleri görüyoruz yeni anayasa değişikliği daha güçlü bir Türkiye'nin doğmasına sebep olacak diyor, daha güçlü bir Türkiye olacaktır diyor. Ama bizi inandıramıyorlar bir türlü. Neden 'evet' diyeceğimize bir türlü inandıramıyorlar. Eğer bir ülkenin hapishaneleri doluysa ve yer yoksa, 10 kişilik koğuşta 50-60 kişi kalıyorsa hangi demokrasiden, hangi insan haklarından bahsedeceksin. Eğer bir ülkede medya özgürlüğü yoksa, o ülkede 150'nin üzerinde gazeteci hapisteyse hangi özgürlükten söz edeceksiniz. Sayın Binali Yıldırım'a söyledim 'demokrasiden söz ediyorsunuz, kimseyi inandırmıyor, inandıramıyorsunuz. Dünyada söylüyorsunuz, Avrupa'da söylüyorsunuz kimseyi inandıramıyorsunuz'. Neden mi? 150'nin üzerinde gazeteci hapisteyse siz dünyayı inandıramazsınız. Bu kadar gazetecini hapiste olduğu dünyada başka bir örnek yok. Bugün için böyle bir örnek yoktur" şeklinde konuştu.
"Bu anayasa değişikliği Türkiye'ye parti devletini getirmek istiyor"
Kemal Kılıçdaroğlu, "Ben size işin özetini sayayım. Bu anayasa değişikliği Türkiye'ye parti devletini getirmek istiyor. Ne demek parti devleti? Eski Rusya'yı düşünün, Romanya'yı, Bulgaristan'ı düşünün, ne vardı komünist yönetim vardı. Cumhurbaşkanı komünist partinin üyesiydi. Bakanlar komünist partisi üyesiydi, herkes, valisi, kaymakamı herkes partinin üyesiydi. O rejim yürüdü mü? Yürümedi. Değişim yaşandı. Bütün o rejimler demokrasiye doğru evrildi. İnsan haklarına doğru evrildi. Bu referandumda ne yapmak istiyorlar? Geçerse o rejimlerin bir benzerini Türkiye'ye getirmek istiyorlar" dedi.
"Son 2.5 yıldır fiili başkanlık düzenini yaşıyoruz"
Kılıçdaroğlu, "Parti devletleri bir ülkeye saygınlık kazandırmaz. Parti devletleri asla büyümemiştir. Asla dünyada saygınlık kazanmamıştır. Bu modeli getirmek istiyorlar. Biliyorum ki buna da takılacaklar. Buna da söyleyecekler 'Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor' diye. Buradan açık ve net söylüyorum, getirdikleri modelde Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda partisinin genel başkanı olacak mı? Olmayacak mı? Olacak, yazıyor. Bakanlar kendi partisinin bakanları olacak. Başkan yardımcıları kendi partisinin başkan yardımcıları olacak. Son 2.5 yıldır fiili başkanlık düzenini yaşıyoruz. Valiler, kaymakamlar kimin için çalışıyor? Kaymakamlar tehdit ediyor muhtarları" diye konuştu.
"Fındığımızı kime satacağız?"
Kemal Kılıçdaroğlu, "Alanya'da esnaf turist duasına çıkıyor, yağmur duasına çıkar gibi, 'inşallah turistler gelir' diye. Şu soruyu kendisine sormuyor, 'bu turist düne kadar geliyordu, şimdi niye gelmiyor. Sorumlusu kim bunun?' Hollanda kavgasından sonra Karadenizli iş adamları geldi, büyük bir telaş içindeler. 'Hayrola' dedim, 'fındığımızı kime satacağız' dediler. Doğru, Amerika'ya fındık satmıyoruz, Hindistan'a, Pakistan'a göndermiyoruz. Nereye gönderiyoruz, Avrupa'ya. Buyurun kavga edin bakalım ne olacak. Mısır'a Ro-Ro seferleri iptal edildi, niçin? Mısır ile ne alıp veremediğimiz var bizim? Suriye ile kavga ettik. Gittik Suriye'nin iç işlerine karıştık. Hayatı savaş meydanlarında geçen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, savaş sonrası, 'mecbur kalınmadıkça savaş bir cinayettir' diyor. Onun için 'Yurtta da barış olmalı, dünyada da barış olmalı' demiştir. Barış olacak ki, ilişkiler düzelecek ki, bizim iş adamlarının ürettiği ürünleri dünyaya satabilsin" dedi.
1982 referandumunda 'hayır' oyu
Kemal Kılıçdaroğlu, "Evet demenin vebali ağırdır, çocuklarına, torunlarına kimse hesap veremez. Şuradan biliyorum, 1982 yılında İstanbul Göztepe'de genç bir devlet memuruyken gittim, Fikirtepe'de bir okulda anayasa referandumunda 'hayır' oyu kullandım. Bugün çocuklarıma , torunlarıma diyorum ki 'Türkiye'yi bugün bu hale getiren anayasaya ben gidip 'hayır' oyu vermiştim" dedi.
"160 militanı yargıtay'a tayin ettiler"
Kılıçdaroğlu, "2010 referandumu yapıldı. Ne diyorlardı, 'mezardan bile kalkın gidin, buna evet oyu kullanın' diyorlardı, 'bu olursa 'Türkiye uçacak, büyüyecek, zincirlerden, prangalarda kurutulacağız' diyorlardı. Ne oldu? O zaman ben yine gittim yine meydan meydan gezdin, 'yapmayın, etmeyin, bu referandum sonucunda yargı bağımsızlığı kalmaz, siz devleti birilerine teslim edersin' dedim. Evet oyu çıktı, fatura yine millete çıktı. Devleti kime teslim ettiler, bir kişiye. Yargıyı? 160 militanı Yargıtay'a tayin ettiler. Yargı çöktü, devlet de çöktü, arkadan darbe de oldu. Müsebbibi ne? Bu 2010 Anayasa referandumudur. Hiç kimse unutmasın. Asıl sorumlusu odur. Şimdi ?benzer bir tablo parti devleti kurmak istiyorlar. Daha ileri bir aşama" şeklinde konuştu.