Gündem

Kılıçdaroğlu: Söke söke 3600 ek göstergeyi getirteceğim, getirmezse biz getireceğiz

"3600 ek göstergeyi ilk dillendiren benim"

08 Ekim 2021 13:49

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul’da düzenlediği Türkiye Kültür Stratejisi Forumu'nda hükümete seslenerek, "3600 ek göstergeyi ilk dillendiren benim. Erdoğan seçim bildirgesinde vereceklerini ifade ettiler. 2018 yılında. Ben söyledim, getireceğini söylüyor. Ben söke söke 3600 ek göstergeyi getirteceğim, getirmezse biz getireceğiz." dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Ataşehir'de düzenlenen Türkiye Kültür Stratejisi Forumu'na Kılıçdaroğlu ve kültür ve sanat dünyasının tüm alanlarından temsilciler katıldı.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki her şeyi siyaset belirliyor"

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki her şeyi siyaset belirliyor. Elbette siyaset önemli bir kurum, elbette ki siyaset pek çok şeyi belirleyecek ama siyaset belli temaları veya belli konuları belirlerken, işlerken acaba görüş alacak mı? Sanatla ilgili bir kararı alırken sanat dünyasının görüşünü alacak mı, kültür dünyasının görüşünü alacak mı? O dünyanın önemli isimleri var, duayen isimleri var, acaba onların görüşlerini alacak mı? Bu konuda genelde Türkiye'de her şeyi en iyi siyaset kurumu bilir, kimseye de sormamayı bir gelenek haline getirir ve buradan büyük sorunları yaşarız. Bunların başında sanatçı tanımı gelir. Sanatçının kim olduğunu belirlemesi gereken aslında sanatçıların kendisi. Siyaset kurumu oturur sanatçılarla ilgili bir diyelim ki geçmiş dönemde ödenmeyen sigorta primleri vardır, bir ayrıcalık sağlar sanat dünyasına. Benim görüşüm sizler de kabul ederseniz sanatçının kim olup olmadığına sanatçıların karar vermesi lazım. Bir çatı örgütü olması lazım. Nasıl kimin gazeteci olup olmadığına gazetecilerin karar veriyorsa.  Başkaları karar veriyor kimin sanatçı olup olmadığına, oysa sanat dünyasını karar vermesi lazım. Bir etik çerçevenin olması lazım.

Tabii kültür de var. Düşündüm kültür nedir diye. O kadar geniş bir kavram ki aslında kültür. Bir canlının doğumundan hayatını kaybetmesine kadar olan bir süreç ve o süreç içinde gelecek kuşaklara bıraktığı miras diye düşünüyorum. Aynı tür balıklar beraber gezerler, insanlar beraber gezerler, bir yerde kümelenirler, kadınlar ve erkekler ayrışabilirler belli dönemlerde. Bir arada oturup sohbet ederler. Dolayısıyla kültür dediğimiz olayın çok zengin bir içeriği var. Hepimiz bir kültürün içinde doğarız. Ama kültürün temelini ahlak ve adalet üzerine inşa ettiğiniz zaman sağlıklı bir dünya iyi güzel bir dünyayı yaşanabilir dünyayı, hatta çevreyi yaratmış oluyorsunuz. Kültür o kadar zengin bir kavram ki içinde bulunduğumuz doğa da bizim kültürümüzü etkiler. Kırsal kültür, kent kültürü diyoruz. Gelir düzeyi yüksek olan yerlerde, kentlerde yaşayanlar, hayatında hiç tiyatroya gitmemiş olanlar ve tiyatroya gidenler… Bir eleştiri olduğu zaman da bunlar 'tiyatrocu' diye sanatı küçümserler. Çünkü hayatı boyunca bir kez tiyatroya giden bir siyasetçi böyle bir dili kullanmaz. Çünkü tiyatro yapmanın ne kadar zor olduğunu, tiyatronun kitleleri etkilediğini bilir ama gitmiyorsa hayatında onu farklı yorumlar farklı bir çerçeve çizer. Adalet kavramı kültür ile buluştuğu zaman, etik değerler ile buluştuğu zaman, ahlakla buluştuğu zaman aynı zamanda evrenselleşebilir. 

"Kültür ve sanat o kadar zengin ama sorun siyaset kurumu"

Önümüzde zorlu bir süreç var. Kültürü ve sanatı yeteri kadar içselleştirmemiş bir siyasal ortamın getirdiği zor bir süreç var. Kültürü ve sanatı büyüttüğünüz zaman dünyada saygınlığı kazanıyorsunuz. Elinizde istediğiniz kadar silahlar olsun ama silahları istediğiniz zaman kullanamazsınız. Alırsınız silahları depoda tutarsınız. Savaş olması lazım ama kültür ve sanat öyle değil, yumuşak güç dediğimiz bir şey. Sizin adınızı, ülkelinizin adını dünyanın her tarafına götürebilir. Kültür ve sanat bu kadar zengin ama sorun siyaset kurumu, bu zenginliğin farkında değil. Biz, Türkiye bu zenginliğin farkında olsun istiyoruz. Bunu biz tek başımıza yaratamayız, zaten bunu siz yapacaksınız. Siz kalemi alacaksınız, biz bilgilendireceğiz.

"Siyasete de hayatın her alanına da ahlakı ve etik değerleri getirmek zorundayız"

Siyasete de hayatın her alanına da ahlakı ve etik değerleri getirmek zorundayız. Ama en başta siyasette olacak bunlar. Eğer siyaset kurumu giderek yozlaşırsa, o yozlaşma toplumda çürümeye yol açar. Her alanda çürümeye yol açar, şu anda onu yaşıyoruz ve Türkiye buradan çekip çıkarmak istiyoruz. Geliyor gelmekte olan diyorum. Evet geleceğiz birlikte geleceğiz. Sizler söyleyeceksiniz bizler yapacağız. Anayasamızın 64. maddesinde 'Devlet sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur' diyor. Ne kadar güzel değil mi? Sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat için para topluyorsunuz, Anayasa'nın bu hükmünü hayata geçirmek için para topluyorsunuz, pandemi döneminde sanatçıları açlığa mahkûm ediyorsunuz. Ama topladığınız paranın, Kültür Fonu'nun nerelere harcandığını, o fonda ne kadar para biriktiğini kimse bilmiyor. Sanatçılara bildirsinler 'Sana şu kadar para birikti' diye. Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. 'Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır'. Anayasa'da böyle diyor ama bunun büyük ölçüde askıda olduğunu ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz.

Dolayısıyla bizlere düşen görev var. Bize düşen görev size danışmaktır. Bir belge hazırlıyorsak ve bu belgeye ihtiyaç duyuyorsak ve biz gerçekten iktidara gelmeyi düşünüyorsak sizin bu konuda görüşlerinizi almak zorundayız. Yanlış bir adım atmayalım, iktidara geldiğimizde hatalı bir adım atmayalım, sanat dünyası ile aramızda bir kavga ortamı yaratmayalım, sanat dünyası ‘Ya bunlar geldiler, güzel şeyler yapacaklardı, hiç de güzel şeyler yapmadılar’ demesinler diye o açıdan sizin bu toplantıda yapacağınız katkı bizim için çok değerlidir. Biz bu katkılardan yararlanarak iktidara geldiğimizde, ki inşallah geleceğiz, o zaman sağlıklı bir sanat ve kültür politikası oluşturmak zorundayız. Sanatın ve kültürün olmadığı bir ülke çöldür. Tek bir ağacın bile olmadığı, tek bir yeşilliğin bile olmadığı bir çöldür. Ama biz isteriz ki hayatın bütün türlerini, doğanın bütün türlerini kendi ülkemizde bulalım. Saz çalanın da resim yapanın da tiyatroda görevini rolünü yapanın da piyano çalanın da sinemanın herhangi bir bölümünde aktör olarak çalışanın da herkesin sözü olsun isteriz ve herkesin nasıl bir dünya sanat dünyası beklediğini bize yansıtmasını isteriz. Bu toplantının temel felsefesi budur. O nedenle geliyor gelmekte olan diyoruz. Geleceğiz beraber, birlikte geleceğiz Türkiye'yi sanat ve kültür açısından çölleşen bir Türkiye'yi çölün içindeki güzel bir vaha haline getirmek istiyoruz. Elbette biz bunun siyasetten felsefesini yapacağız ama işin özünü besleyecek olan sizlersiniz. Sizler yol gösterdiğinizde biz de onun gereğini yapacağız.

"Söke söke 3600 ek göstergeyi getirteceğim, getirmezse biz getireceğiz"

Saraydakilerden 3-5 yerden aylık alanların durumu iyi. Erdoğan sadece onları görüyor. Erdoğan pazardan alışveriş yapanları görmüyor. Sarayı gördüğü için, kimsenin sorunu yok, o yüzden kimsenin sorunu yok diyor. 3600 ek göstergeyi ilk dillendiren benim. Erdoğan seçim bildirgesinde vereceklerini ifade ettiler. 2018 yılında. Ben söyledim, getireceğini söylüyor. Ben söke söke 3600 ek göstergeyi getirteceğim, getirmezse biz getireceğiz.

"Erdoğan şimdi altlık oluşturuyor"

Erdoğan Türkiye'yi yönetemiyor. Bütün vatandaşlarıma açık ve net ifade etmek istiyorum. Erdoğan Türkiye'yi yönetemiyor. Karakışa gireceğiz, karakış ekonomisi yaşayacak bu insanlar. Erdoğan çıkmış toz pembe tabloyu bırakarak dünyada her şey kötüye gidiyor bizde de kötüye gidecek altyapısı oluşturmaya çalışıyor. Bizim halkımızın çektiği zulüm kadar kimse çekmemiştir. Erdoğan şimdi altlık oluşturuyor. Saray kötüye gidiyor; vatandaş, ekonomi kötüye gidiyor. Kötü yönetiliyoruz evet hiç kimsenin umutsuz olmasını istemiyorum. Bütün sorunları kararlılıkla, inançla çözeceğiz.