Gündem

Kılıçdaroğlu: Seçimle gelen seçimle gider, ama "Ben savcıya gitmem, ifade vermem" diyemez

"Bunların FETÖ ile ilişkileri devam ediyor. Önde kavga varmış gibi gösteriyorlar"

08 Kasım 2016 16:41

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ve 7 milletvekilinin tutuklanmasını eleştirirken, HDP'lilerin savcılık çağrılarına uymaması için "Seçimle gelen 'Ben savcıya gitmem, ben ifade vermem' diyemez!" dedi. Hukukun tanınması ve hukuka uyulması çağrısında bulunan Kılıçaroğlu, diğer yandan milletvekillerinin hüküm kesinleşmeden tutuklanmasının yanlış olduğunu vurguladı. Kılıçdaroğlu, milletvekili tutuklamalarıyla Anayasa'nın ihlal edildiğini ifade etti.

Çözüm sürecinin PKK'yı meşrulaştırdığını savunan Kılıçdaroğlu, "Dolmabahçe mutabakatı, üç kişi serbest, kalanları tutuklu. Kim bunlar, CHP milletvekilleri mi? Kim bunları Dolmabahçe'ye gönderdi? Önce bunun hesabını vereceksiniz. Bunun hesabını vermezseniz namertsiniz" diye konuştu. 

Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerine yönelik operasyona zemin oluşturan soruşturmayı yürüten savcının 'FETÖ'ye üye olmak ve 'suç uydurmak' iddialarıyla yargılandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Bakın bunların FETÖ ile ilişkileri devam ediyor. Önde kavga varmış gibi gösteriyorlar" dedi. 

Kılıçdaroğlu'nun partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı açıklamalarından satır başları şöyle:

"Ne olacak diye vatandaş kaygı duyuyor. Ben de şunu net söylüyorum; asla umutsuz olma kardeşim, asla umutsuz olma. Ne olursa olsun, vatanın birliğini savunun CHP var. Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür, diyorlar. Söyledim, cevap veremiyorlar. Bu lafı edenler Başbakanlık koltuğunda oturamaz. Bunu söyleyenler bölücülük taşeronluğu yapmaktadır.

Koltuğuna sahip çıkacaksın, yetkine sahip çıkacaksın. Son söz bana ait diyeceksin. Kapı çaldığı zaman herkes kaygıyla kapıyı açıyor, benim kapım niye çalıyor diyorlar. Bu ülkede can güvenliği yoktur arkadaşlar. Bu ülkede mal güvenliği yoktur, basın özgürlüğü yoktur, kişi dokunulmazlığı yoktur.

Otobüste bile tekme atabilirsin. Bir kesimi alkışlıyor, bir kesimi susuyor. Toplantı ve gösteri hakkı? O da yoktur. Devleti devlet yapan adalet yoktur. O nedenle işimiz zor. Bizim kaygılarımızı bütün dünya da taşıyor. Ne olacak bu Türkiye'nin hali, nereye gidecek. Ve Türkiye dünyadan izole oluyor. Peki biz Cumhuriyeti niye kurduk?

Demokrasiyi niye geliştiriyoruz. Kadın-erkek eşitliğine neden önem veriyoruz? Uygar dünyanın bir parçasıdır ama bugün Türkiye bu dünyanın dışında. Kuzey Kore'ye benziyor, orada da bir diktatör var, kendi dünyalarını yaşıyorlar. Diyorlar ki; efendim herkes bize düşman."

 

"Birleşmiş Milletler de mi bize düşman?"

 

"Almanya, Fransa, ABD, AB, Rusya, Japonya düşman. Ben merak ediyorum? Birleşmiş Milletler de mi bize düşman? Bizim de temsil ettiğimiz, dünyanın tüm devletlerinin olduğu BM. 'Türkiye'de hükümetin bir yandan OHAL ilan edip insan hakları sözleşmesinin bazı maddelerinin askıya alınmasından endişe duyuyoruz' diyorlar. 'Endişe duyuyoruz diyorlar' arkadaşlar.

Gazetelerde yazmıyor bunlar, sansür uygulanıyor. Biz de olmasak bunları Türkiye'ye anlatacak kimse yok. BM bu kaygıyı niye dile getiriyorlar? Kendilerini ihbar ettiler.  Kim ihbar etti? Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bizde darbe girişimi oldu, 13 maddeyi askıya aldık, diyorlar. Adil yargılama yapmayacağız diyorlar.

İki, tutulanlara insani davranmayacağız, diyorlar. Bunlara işkence yapacağız, diyorlar. Ajanslar da işkence yapılan görüntüleri dünyaya servis ediyorlar. Türkiye'nin saygınlığına gölge düşürüyorsunuz, bunları aşabilirsek asıl o zaman görevimizi, Türkiye'yi büyütme azmimizi ortaya koymuş oluruz. Ama buralarda takılıp kaldık."

 

"Hapishanelerde tutuklu sayısı 4 kat arttı"

 

"Hapishaneler, 2002 rakamını veriyorum 59 bin küsurdu. Yuvarlak 60 bin kişi hükümlüydü. Şimdi, tam dört kat artmış, 17 Ağustos itibariyle 214 bine ulaşmış. 214 bin kişi. 10 kişilik koğuşta 30 kişi kalıyor."

 

Hapisteki gazeteciler

 

"Öğrencisi hapiste, öğrenciler hapiste arkadaşlar. Binlerce suçsuz insan var hapiste sorgusuz sualsiz yatıyor. Üniversite hocaları, gazeteciler hapiste. 241'e çıktı biliyor musunuz gazeteci sayısı. Dünyada en çok gazetecileri hapse tıkan ülke Türkiye. Bir de nerede birinciydik? İş kazalarında. Ve dönüp millete diyeceksiniz ki; demokrasi var. Kimse inanmıyor. Er, erbaşlar, astsubaylar hapiste. Bunların ne günahı var, öğrencilerin ne günahı var?

Peki Türkiye'yi bu hale kim getirdi? Onlara kalsa diyecekler ki 'Türkiye'yi bu hale CHP getirdi', mizah gibi geliyor değil mi? Ama öyle. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar, aksaklık olunca 'CHP niye itiraz ediyor?' Niye itiraz etmeyeyim? Zalimin yanında mı olacağım, zulmün karşısında mı olacağım? Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Türkiye'yi bu hale iktidardakiler getirdi."

 

 "Seçimle gelen darbeyle gider' mi demeliydik?"

 

"Üç; terör örgütüne destek vererek, yardım ve yataklık yaparak getirdiler. Tek tek sayacağım, bunları lütfen her yerde, fabrikada, tarlada, gezilerde anlatın. Eğer zulümden yana değilseniz, mazlumlardan yanaysanız, dürüst insanlardan yanaysanız, özgürlüklerden yanaysanız bunları anlatmak hepimizin ortak görevidir arkadaşlar. Ben 'Seçimle gelen seçimle gider' dedim, bu havuz medyası ve onların ekibi blok halinde 'Vay sen bunu nasıl söylersin?' şunu mu söylemeliydim? 'Seçimle gelen darbeyle gider' mi demeliydik? Saraya bağımlı beyinleri, oradan aldıkları talimat üzerine gereğini yapıyorlar."

 

"Seçimle gelen "Ben savcıya gitmem, ben ifade vermem" diyemez!"

 

"Seçimle gelen seçimle gider, yine söylüyorum. 'Ben hukukun üstündeyim, her istediğimi yaparım' diyemez. Ben savcıya gitmem, ifade vermem diyemez. Gidecektin ifadeni verecektin, savunmanı yapacaktın. Hiç kimsenin böyle bir ayrıcalığı yoktur. Ben şahsen pek çok davada yargılanıyorum, gidiyorum hakkımı savunuyorum. Yargıdan kaçmak değil, eğer taraflı davranırsa otururuz eleştiririz. Bakın, yolsuzluk yapanlar yargılansın diyoruz. Neden yargılansın? Biz onların da dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istedik.

Bazı çevreler suçluyor bizi. 'Efendim niye dokunulmazlıkları kaldırdınız' diye. Bizim parti programımızda 'Kürsü dokunulmazlığı hariç tüm dokunulmazlıkların kaldırılması var' yine söylüyorum. Kandil uzantısı, diyorlar tutuklu vekiller için. Allah aşkına bunları Kandil'e gönderen kim? Açıp tutanakları baksınlar. İmralı'ya kim gitti, kim izin verdi? Hükümetin gözetimi ve koruması altında gitmediler mi, başkanlık sistemini konuşmadılar mı?"

 

"Hüküm kesinleşmeden  milletvekilinin tutuklanmasını doğru bilmiyoruz"

 

"Bu kadar yüzsüzlüğü hayatımda ilk defa görüyorum. Biz şunu savunuyoruz; kim olursa olsun hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Hüküm kesinleşmeden bir milletvekilinin tutuklanmasını doğru bilmiyoruz. Hem hukuku savunmayacağım 'Saygı duymuyorum, uymuyorum' da demiyoruz birilerinin dediği gibi.

 

"HDP'lileri İmralı'ya siz gönderdiniz,
AKP ve PKK işbirliği yapıyor"

 

"Devleti yöneten insanların duygularına hakim olması lazım. Devlet öç alma duygusuyla, kinle yönetilmez. Birikimle, adaletle yönetilir. Az önce söyledim. İmralı'ya siz gönderdiniz. 2010'da 'Biz PKK ile görüşmedik, görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir' diyor, 2012'de dönemin Başbakanı 'PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim, sıkıntısı olan bana söylesin' diyor. Kazara bir CHP'li söyleseydi ne olurdu? Oslo'da masayı biz mi kurduk arkadaşlar, bu PKK'ya yardım ve yataklık yapanlar bunlar değil mi? Bizi suçluyorlar. İki kanattan saldırı alıyoruz. Bir PKK, iki AKP. Çünkü ikisi de işbirliği yapıyor. "

 

"Dolmabahçe'nin hesabını vereceksiniz"

 

"Dolmabahçe mutabakatı, üç kişi serbest, kalanları tutuklu. Kim bunlar, CHP milletvekilleri mi? Kim bunları Dolmabahçe'ye gönderdi. Önce bunun hesabını vereceksiniz. Bunun hesabını vermezseniz namertsiniz, vereceksiniz. Şehirler Diyarbakır, Şırnak, Sur bombalarla döşendi. Nusaybin'de kamyonun üzerinden kalaşnikoflar dağıtıldı, PKK vergi topladı."

 

"PKK'ya meşruiyet kazandırdılar"

 

"Mahkemeler kurdu, adalet dağıtıyorum dedi. Kim vardı iktidarda, CHP mi vardı? Bizi suçluyorlar şimdi, PKK'ya destek veriyorsunuz diye. Benim söylediklerim yanlışsa destek veriyorum evet, ama doğruysa bunun hesabını siz vereceksiniz, vermezseniz namertsiniz. Habur'da bu ülkenin hakim ve savcılarını terör örgütünün ayağına kim gönderdi, çadır mahkemelerini kim kurdu? Bakın, meşruiyet kazandırdılar."

 

"PKK sizi kucaklıyor, bize saldırı düzenliyor nasıl oluyor bu düzen?"

 

"PKK'ya meşruiyet kazandılarlar. Meşru bir organı muhatap ederseniz meşruiyet kazandırırsınız. Yanlış yapıyorsunuz diyen kimdi, bizdik. Allah akıl fikir versin vallahi bunların yatacak yeri yok. PKK saldırdı, Şavşat'ta. 1 er hayatını kaybetti. PKK sizi kucaklıyor, bize saldırı düzenliyor nasıl oluyor bu düzen? İçtiğiniz su ayrı gitmiyor. Doğruları söylemeye devam edeceğiz."

 

Belçika'ya tepki

 

"Belçika'da bir mahkeme karar verdi. 'PKK terör örgütü değildir, silahlı bir örgüttür' diyor. Buradan Belçika hükümetine seslenmek istiyorum '30 bin kişinin hayatına mal oldu bu terör, küçük çocuklar, siviller, 30 bin kişi hayatını kaybetti. Belçika'da bırakın 30 bin kişiyi, 10 kişi ölse ne karar verdiniz? Siz nasıl bunu dersiniz?' AB'ye aykırı, birlik PKK'yı terör örgütü olarak görüyor. Ses çıkaramıyorlar, kim ses çıkarıyor? Yine CHP.
2002'de terörsüz bir Türkiye devraldılar bugün her gün şehitlerimiz geliyor. 

Müslüman bir ülkede bir Müslümanın cenaze namazı kılınamaz hale geldi. Ben bunu kabul edemiyorum, inancım kabul etmiyor, ahlakım kabul etmiyor, inanın kitabımız da kabul etmiyor. Bizi suçluyorlar."

 

Linç edilen askerler

 

'Amacı ne olursa olsun terörü yapanın da yaptıranın da ocağı sönsün' diyor bir arkadaşımız. Onlar bunu söyleyebilirler mi? Yardım ve yataklık yaptılar çünkü. Allah korusun biz yapmıyoruz, suçlulara sahip çıkmak gibi bir geleneğimiz yok zaten bizim. Devleti devlet kılan adalettir. Biliyorum, bunların hepsinin hakkını savunacağız. Öğrencimizin, linç edilen çocuğumuzun hukuken haklarını savunacağız. Bir avukat tutacağız bu aileye, biz mazlumlara sahip çıkacağız. Haksızlığa uğrayanlara sahip çıkacağız. Ragıp Enes var, o da linç edildi, Kurtuluş Kaya var, o da linç edildi."

 

"IŞİD'e de yardım ve yataklık yaptılar"

 

"Bunların hesabını sormak zorundayız. Sadece PKK'ya mı yardım ve yataklık yaptılar? IŞİD'e de yardım ve yataklık yaptılar. IŞİD terör örgütüyle ilgili araştırma önergesi verdik. Kimin oylarıyla reddedildi, AKP milletvekilleri oylarıyla reddedildi. Gazeteciler bana sordular, ben de ideolojik akrabalıkları var ondan reddettiler. Soru sordum; Binali Bey'e 'Musul Konsolosluğu basılıp 48 vatandaşımız rehin alındığında siz neden terör örgütü diyemediniz. Hangi milletvekiliniz 'IŞİD terör örgütü değildir' dedi. Terör örgütüne terör örgütü değildir diyor, Belçika'ya o yüzden itiraz edemiyorlar. 'IŞİD iyi ki varsın, Allah kurşununu azaltmasın.' Bu da AKP'linin sözüdür. TIR'larca silah gönderdiler, TIR'larca.

Dün Erdoğan dedi ki; IŞİD hiçbir sebep yokken sürekli ülkemizde eylem arayışı içinde. Yani 'Ne istediysen verdik, neden burada terör eylemi yapıyorsun' diyorlar. 'Adamlarını tedavi ettik, bomba istedin bomba verdik, ortada bir sebep yok, sen niye burada eylem yapıyorsun?' Bu ülkenin Cumhurbaşkanı söylüyor bunu arkadaşlar, terör örgütünün eylemlerine sebep aranır mı? Sebep belli zaten, terör örgütü. "

 

"Ankara'da yürekli bir savcı arıyorum"

 

"Fethullah Gülen terör örgütü. Ne diyorlardı? Fethullah Gülen ile ilgili olarak Merkez Bankası'na para bile bastırdılar, 'Ne istediysen verdik' dediler, IŞİD'e der gibi. Taşeron istedi bir kadro vermediler, Gülen örgütüne dünyanın arsalarını aktardılar. İstanbul'da hangi arazileri verdiler, Ankara'yı parsel parsel verdiler bunlara. Ankara'da yürekli bir savcı arıyorum.

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin cemaate verdiği parsel parsel arsalar nerede? Onun hesabının sorulması lazım. Kimsenin endişesi olmasın, biz soracağız. Dün gazetelerde bir haber; 'İzmir Büyükşehir'de FETÖ operasyonu.' Olay ne biliyor musunuz? Bütün belediyelere giden bir yazı İzmir Belediyesi'ne de gelmiş. İzmir Büyükşehir'de 26 bin kişi çalışıyor, bunların bir kısmı zaten mükerrer, bir kısmı ayrılıp gitmiş. İlla operasyon yapacaksanız bakın Ankara orada duruyor, İstanbul orada duruyor."

 

"İzmir'in kredi notu, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden daha fazla"

 

"İzmir'i hazmedemiyorlar, çünkü İzmir'in kredi notu, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden daha fazla. Türkiye Cumhuriyeti borç, kredi isterken teminat vermek zorunda, İzmir Büyükşehir ise teminat vermek zorunda değil, istediği zaman alabilir. Çünkü hesapları açık, kuruşa kuruşa hesap veriyorlar."

 

"Bunların FETÖ ile ilişkileri devam ediyor"

 

"Bir komisyon kuruldu, İlker başbuğ geldi. '2008'de MİT'ten rapor istedim. Rapora gayriresmi dediler, genel bilgiler verdi. Sadece 8-9 polisin ismi vardı Ben bunu dönemin başbakanına verdim, bu çok önemlidir.' Erdoğan'ın söylediği; 'Komutanım bunları çok büyütüyorsunuz.'
'MİT'ten Genelkurmay'a tek bir rapor bile gelmedi' diyor. Bakın bunların FETÖ ile ilişkileri devam ediyor. Önde kavga varmış gibi gösteriyorlar. Raporu düzenleyen FETÖ davasından yargılanan savcı. Böyle bir şey olabilir mi?
250 lira Ahmet İnsel'in gönderdiği dekontu 250 bin lira belge diye koyuyorlar. Düzmece belge koyuyorlar. Bunu dile getiren televizyon kanalına Cumhuriyet'in avukatı bağlanmak istiyor, ama bağlanamıyorlar. Parti Meclisimiz toplandı ve güzel bir bildiri yayınladı. Bugün konuşmalardan anlıyorum ki bildiren rahatsızlık duyuyorlar. 

Cumhuriyet gazetesine yönelik soruşturmaları hukuki bulmuyoruz, 'Milletvekilleri hüküm kesinleşmeden tutuklanmasın' diyoruz. 'Ne darbe, ne dikta yaşasın tam demokratik Türkiye' diyoruz. Bundan da rahatsızlık duyuyorlar. Doğruları söylemeye her zaman devam edeceğiz, her zaman halkımızın yanında olacağız. 'Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti' diyoruz ve bununla gurur duyuyoruz."