17 Nisan 2018 16:32
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "erken seçim" çağrısıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı işaret ederek "Ana aktörü bekleyelim" dedi. Kılıçdaroğlu, seçim atmosferine girildiğini belirterek "Seçim' diyorlar, gelecek inşallah" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, vatandaşlara yönelik çağrısında daha çok iktidar kanadı tarafından kullanılan "dış güçler" söylemine tepki göstererek "Bunları göndereceğiz. Her şeyi dış güçler yapıyorsa senin fonksiyonun ne kardeşim, sen devleti nasıl yönetiyorsun" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu isim vermeden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a "malum zat" diye seslenerek, "Nasırına basılmış gibi bağırıyor" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın Romanlarla ilgili olarak "Ben onların içinden çıktım" sözlerini değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Nereden çıktığını bilmiyorum ama Sulukule'ye ihanet ettin" diye konuştu.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Geçen hafta Konya, Hatay ve İzmir'i ziyaret ettim. Konya'da belediye başkanlarımızın toplantısı vardı ona katıldım. Size oy veren vermeyen herkesi kucaklayacaksın, ayrımcılık yapmayacaksın dedim. Vatandaştan vergi topluyorsunuz, siz de hizmet veriyorsunuz. Belde halkına neye ne kadar gitti anlatacaksınız. Halka hesap vermek, hakka hesap vermek gibidir.
"Bizim belediye başkanlarımız, başarılı birçok projeye imza attılar. Erzurum'un en küçük ilçelerinden biriydi, Doğu Anadolu'nun yıldızı gibi parladı. 18 bin kişi nüfusu vardı. Borçları ödediler ve vatandaşlara her türlü hizmeti götürdüler. Ben, Tekirdağ'dan veya İzmir'den söz etmiyorum. Hatay'dan veya Eskişehir'den bahsetmiyorum. En küçük beldede olan başkanlarımızdan bahsediyorum, vatandaşın kalbine girmişler. Bir de Batı'dan örnek vereyim. Burdur Yeşilova'dan... Belediyeyi aldığımızda 4 milyon borcu vardı, bugün hiç borcu yok. O dönem yıllık geliri 900 bin lira, şimdi 8 milyon lira oldu. Geliri artırmak çin 47 dükkan yapıyor, kiraya veriyor. Otel yapıyor, 10 adet bungalov ev yapıyor. 2 köyü kendi sınırlarına katıyor. Birinin kanalizasyon sorununu, diğerinin su sorununu çözüyor.
"İktidar yemin yüzde 50'sini dolarla getiriyor, millete de kızıyor niye pahalı satıyorsun diye. Ya sen bunu dışarıdan dolarla getirmişsin, ne yapsın vatandaş?
"Konya Lisesi'nde okuyan öğrenciler, pırıl pırıl çocuklarımız. Her birinin bir beklentisi var. Doktor olmak isteyen var, mühendis olmak isteyen var, hepsinin kafasında bir gelecek rüyası var. 1889 yılında kurulan bir lise, yani yaklaşık yüz yıllık bir lise. Ama Milli Eğitim Bakanlığı, burayı nitelikli lise kapsamında çıkarıyor. Batı'da yüz yıllık bir liseyi gördüğünüz zaman, "Zaten nitelikli" derler. Yüz yıldır orada yetişmiş binlerce kişi vardır. Sordum, yüz yıllık bir lisesiniz, sizden önemli insanlar çıktı mı diye? Turgut Özal, Sadi Irmak, Sami Selçuk, Işın Çelebi, Agah Oktay Güner, Tarık Buğra, Cahit Külebi, Ahmet Hamdi Tanpınar.
"Atanamayan bir öğretmenimiz atanamadığı için e yazık ki hayatına son verdi, bunun sorumluları onun atamasını yapmayanlardır. Bunların yatacak yerleri yok.
"Oy verme kardeşim oy verme. Sen sana söz verip sözünü tutmayan partiye oy verme. Oy verme. Biliyorum şimdi seçim atmosferine girdik. Bunlar mahalle mahalle gezecekler. Yine sizi kandırmaya çalışacaklar. Bir sözü sakın unutmayın, cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir. Varsa hakkınız, hakkınızı arayacaksınız. Söz mü verdiler? Takip edeceksiniz. Sözlerinde mi durmadılar? Kapının önüne koyacaksınız. "Bundan sonra size oy yok" diyeceksiniz.
"Meşhur bir zat var ya, nasırına basılmış gibi bağırmış; bay Kemal, tapusuz yerlere tapu dağıtacakmış diye. Evet, dağıtacağım. 50 yıldır orada oturuyorsa anasının ak sütü gibi helaldir.
"Vatandaşın eviyle uğraşıyor. 50 yıldır orada oturuyor. Kendisi lüks sarayda oturuyor ya, o da kaçak. Vatandaşın tapusunu vereceğim, senin tapunu vermeyeceğim. Üstelik oturduğun yer haramdır, haram. İsraf haramdır. İslamın temel kurallarından birisidir, israf haramdır denir.
"Muaviye kendisine son derece lüks bir saray yapar, sahabe şunu söyler; ey Muaviye, bu sarayı kendi paranla yapıyorsan israftır, halkın parasıyla yapıyorsan haramdır. O yüzden senin kaçak sarayına israf ve haramdır diye.
"Romanlara demiştim, o zat sizi ayağına çağırıyor, ben sizin ayağınıza geliyorum. Vatandaşın derdini dinlemek bizim görevimiz, bundan niye dertlenelim? Bay Recep kızıyor, "Sizi ayağıma çağırdım ama unutmayın, "Ben sizin içinizden" çıktım. Ya sen nereden çıktın bilmiyorum ama Sulukule'ye ihanet ettin. "Sürün bunları" dedin. Evleri güzelleşsin isteyen tüm o insanları sürdüler, ondan sonra kalkmış "Ben sizin aranızdan çıktım" diyorum. Türk filmlerinde olur ya, gecekondudan çıkar biri, daha sonra zengin olur lüks aracıyla eski mahallesine gelir. Eski arkadaşlarını aşağılar ve gider. Her birinde şu vardır, her filmin bir Tarık Akan'ı, bir Yılmaz Güney'i, Kadir İnanır'ı vardır.
"Vatandaşlar gitsin diye bir sürü yere "Riskli alan" diyorlar. Riskli alan dedikleri yere Taksim İlkyardım Hastanesi'ni getiriyorlar. Ya riskli alansa sen oraya hastaneyi nasıl kuruyorsun? Ben şimdi Gaziosmanpaşalı kardeşlerime sesleniyorum, orada güzel evlere sahip olmak sizin hakkınızdır. Biz bunu yaparız. Bakın bu vatandaşlara diyoruz ki, bir kentsel dönüşüm nasıl olur diye merak ediyorsanız İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Bey'in kapısını çalacaksınız. Fikirtepe'yi biliyoruz İstanbul'da ne hâle geldiğini.
"İstanbul'u aldığımızda herkes hakkına hukukuna sahip olarak evinde oturacaktır. Nokta. Beraber kazanacağız. Orada yıllardır oturuyorsunuz, tamamen kentsel dönüşüm olsun itirazımız yok. Ama vatandaşın hakkını vatandaşa vereceksiniz. (Hak, hukuk, adalet sesleri) Hakkı, hukuku ve adaleti sağlayacağız hiç endişe etmeyin. Az kaldı.
"Her alanda çuvallıyorlar, bir kentsel dönüşümü bile yapamayan yönetim, Türkiye'yi yönetemez. Valla bizim Çad Belediye Başkanımızı getirsinler, vallahi bunlardan çok güzel yönetir. En küçük beldemizi söylüyorum Erzurum'daki. Vatandaşımız huzur içinde evinde oturacak, parkına gidecek. Bunlar yapılamaz mı? Çok da güzel yaparız.
"Ekonomiyi de iyi götürmüyorlar. Hiçbir aile, çocuğunu gönderdiği okuldan memnun değil. Biri kalkıyor bir sabah diyor ki "O kalkacak". Nitelikli okulları değiştirmişler, yüz yıllık okul nitelikli değil, dün kurulan okullar nitelikli öyle mi? Sevgili anneler, 2019'da bu ülkeye demokrasiyi getirecek olan sizlersiniz. Bu ülkede kul hakkı yiyenleri de kapının önüne koyacaksınız bu kadar basit.
"Zafer Mezyiğit, 58 yaşında. Haymana'da yaşıyor. 10 yıldır hayvancılık yapıyor. "Biz Haymana'nın köyünde hayvancılık yapıyoruz. Ziraat Bankası'ndan kredi çektik, geçen seneye kadar borcumu ödüyordum. Bu sene ödeyemiyorum. Hayvanlarımı ucuza sattım, 20 bin lira vereyim dedim, 70 bin lira dediler. Avukat parası istediler, bir de faiz geliyor. Böbreğimi satsam yetiştiremem. Biraderim bana kefil olmuştu, arabasına el koydular. Çaresiz kaldım, bankanın önünde süt döktüm"
Zafer kardeşim, İzmir Büyükşehir'i, Eskişehir Büyükşehir'i görürsen orada kimse mağdur değil. CHP'nin olduğu yerde kırsalda kimse açlığa mahkum değil. Bu, şu demek Zafer kardeşim, aynı mağduriyeti sen yaşadın, herkes yaşamasın diye Ankara'yı senden istiyorum. Sen mağdur olurken, çocuğuna harçlık bulamazken, sütü dökerken Saray'da oturan badem sütüyle besleniyor. Bak senin sütün bile değil.
"Varlıklı olan için kanun çıkaracaklar. Bak benim bir sözüm var, senin faizlerini, tüm çiftçilerin faizlerini sıfırlayacağım. Sen haram yemiyorsun, üretiyorsun kardeşim.
"Ya dış güçler seni niye kandırıyor? Sen çocuk musun? Çocuğa elma şekeri verirsin, kandırırsın. Dış güçlermiş, bu da kandırmaca. Yok öyle bir şey. Bir günde mazota iki kez zam yap diye dış güçler mi diyor? Devletin kozmik odasını teröristlere açmanı dış güçler mi söyledi? Büyük ihalelerini dolarla yap diye dış güçler mi söyledi? Kendini bir kez aklaması lazım. Öyle bir şey diyeyim ki vatandaş sorgulayamasın diye "Dış güçler yaptı" diyorlar. Yok kardeşim, dış güçler diye bir şey yok. Bunların hepsini sen yaptın. Dış güçler mi söyledi sana yurt dışından et ithal et diye, yarısı da bozuk. Süleyman Şah'ı kendi topraklarından kaçır diye dış güçler mi söyledi? Kendi toprağını düşmanlara terk edip kaçtın. Batsın senin milliyetçiliğin, sen kendi topraklarından kaçıyorsun. Dış güçler mi Türkiye Cumhuriyeti'ni tefecilere mahkum etti? Sen yalvardın bana borç para verin diye. 15 yılda 150 milyon dolar faiz ödedin. İçeride bir grup sermayedara ödenen faiz miktarı 675 milyon lira.
"Erken seçim diyorlarsa, gelecek inşallah. Ve bunları göndereceğiz. Bunları dış güçler yapıyorsa senin fonksiyonun ne kardeşim, sen devleti nasıl yönetiyorsun? Badem sütü içmek mi senin fonksiyonun? Bunlar artık devleti yönetemiyor, gidemiyorlar da. Onların sözcüsü konuştu, seçime gidelim diye. "Bu ülkeyi doğru dürüst yöneticilere ihtiyacımız var. Her kuruşun hesabını veren yöneticilere ihtiyacımız var. Biz yönetemiyoruz artık" dedi. Niye yönetemiyorlar? Şu acı bir fotoğraf, Sakarya'da üniversite mezunu Cemal'in fotoğrafı. Niye hastaneye gitmiyor biliyor musunuz?
"3 bin lira Bağ-Kur prim borcu var diye devlet bu çocuğu hastaneye almıyor. AK Partili kardeşlerimin vicdanına sesleniyorum, 3 bin lira borcu olduğu için hastaneye kabul edilmeyip ölüme mahkum edilen bir insanın fotoğrafıdır bu. 3 yıl öncesine kadar bu, beton santralinde çalışıyormuş. Kafasına ilaçlı bir torba geçirmiş ve bu hale gelmiş. Eşi hastalansa ona da bakmayacaklar, kanun çıkarmışlar çünkü. Bir de kalkmışlar adalet, hak, hukuk diyorlar.
"Sen bir vatandaşını ölüme mahkum ediyorsun, hangi liderlikten bahsediyorsun sen. Suriye konusuna geleyim, dış politikada da battılar. Sabah Suriye'den, öğlen ABD'den yana konuşuyorlar. Nasıl bir devlet yönetimidir bu. Dışişleri Bakanlığı'nı tamamen devre dışı bırakmışlar. Elli sefer söyledik kardeşim, Orta Doğu bataklığına Türkiye'yi sokma. Başını belaya sokarsın dedik, sokmam dedi. Emevi Camii'nde 24 saat içinde namaz kılacağız dedin. Bırak Emevi Camii'nde namaz kılmayı, Süleyman Şah'ı kaçırdınız be. Afrin'e gideceğim dedin, sen sahte bir kıyafet bulup sınıra gidip poz verirsin. Miraç gecesi bombaladılar Suriye'yi. Ben o sırada Hatay'daydım. Şunu söyledim; kimyasal silah kullanmak suçtur.
"Kim yaparsa yapsın. İki, kimyasal silahın kimin kullandığının, kullanıp kullanılmadığının tespit edilmesi gerek. O kimyasal silahın hangi ülkede üretildiğine de bakılması lazım. Bakın böyle bir tespit yok, bir iddia üzerine gidip bombaladılar. Bir iddia üzerine bir ülkeyi bombalayamazsınız. Önce ispat edeceksiniz. Üstelik bombalananlar kim? Araplar, Kürtler, Ezidiler. Ya bizim akrabalarımız. Ortak kültürümüz, ortak inancımız var. Ben bunları doğru bulmadığımı ifade ettim. Aynısını Saddam için yapmışlardı, kimyasal silah iddiasıyla bombaladılar. Sonra öyle bir şeyin olmadığı ortaya çıktı. Bakın Almanya çok güzel bir tutum alıp tarafsız kaldı.
"Hatay'da iş dünyasıyla yaptığım toplantıda bunları söyledim. Taraflar, "Allah allah" deyip birbirini öldürüyor. Ellerindeki silahlar egemen güçlere ait silahlar. Onlar silah satıyorlar, keyifleri yerinde. Müslümanlar birbirini öldürüyor.
"Ben bunları söylüyorum, Erdoğan tam tersini yapıyor. "Bombalayın" diyor, "Biraz daha bombalayın" diyor. Masum insanların bombalanmasını isteyenlerin kafadan sağlık sorunları vardır arkadaşlar. Bunların bir de derneği var arkadaşlar, İHH. "Daha çok insan ölmeliydi" diyorlar. Gazze'ye Mavi Marmara'yı götürdü bunlar. Dokuz kişi öldü, bunlar ölülerine bile sahip çıkmadılar. Bir ara birisi kalkıp bir şey söylemek istedi, Erdoğan "Size verdiğimiz desteğin farkında mısınız" dedi, sustular. Bunlar da paranın peşindeler. 20 milyon dolara Türkiye'nin itibarını sattılar Gazze'de.
"Ben boşuna mı diyorum bunların yatacak yeri yok diye. Vallahi yatacak yerleri yok. 3.5 milyon Suriyeli var, 30 milyar harcadık diyorlar. Ya gidin bakın o parayı nereye harcamışlar. El Kaide'yi, El Nusra'yı, terör gruplarını sınıra konuşlandırdılar, iktidar da onları besliyor.
"Sınır karakoluna gittik Hatay'da daha sonra. Kıyafet falan da giymedim, askerlerimiz var zaten orada. Hepsinin morali iyiydi. Kendi yemeklerimizi kendimiz yapıyoruz dediler. Kendimize yetiyoruz, bayraklar dalgalanıyor dediler. Karakola girerken de küçük bir avluda, Atatürk'ün büstü önünde bir fotoğraf çektirdik. Ayrılırken de komutana "Vatan size minnettardır" dedik. Beyefendi ben Hatay'a giderken bağırmış "Postalın eksikse göndereyim" diye. Ben postalı da parkayı da 1968'lerde giydim. Sen altıncı filonun önünde secde ediyordun. Benim postalım yok, parkaya da ihtiyacım yok. Ama benim kuşağım, postalıyla parkasıyla Filistinlilere gitti. Bizim gencecik filizlerimizin mezarları şu an Filistin topraklarındadır. Erdoğan bunları bilmez, onun tek bildiği yeşil dolarlardır. Bana parka ve postal gönderecekmiş, fazla varsa askerlik yapmayan oğluna gönder. Yoksa benim askerden dönen oğlum, senin askerlik yapmayan oğluna parkanı ve postalını gönderecekmiş.
"Ordunun kahramanlığını ÖSO'ya atfetmek istiyor. Kuvayı Milliye hareketi gibidir ÖSO diyordur. Önce ağzını yıkayacaksın. Ne Kuvayi Milliye'si ya. Askere bakın çocuklar kucaklarındadır. Bu kendi tarihine ihanettir. Sen kendi tarihine ihanet edeceksin, ben de susacağım öyle mi. Neymiş savcılar hakkımda iddianame hazırlayacakmış, ben senin gibi korkak değilim. AKP Sözcüsü açıklama yapmış, partimizde FETÖ'cü kalmadı demiş. Bütün FETÖ'cüleri temizledik demiş. Bu çok güzel bir laf aslında. Sen o FETÖ'cüleri temizlerken onların FETÖ'cü olduğunu biliyorsun, kaçını mahkemeye verdin? Kaçı hakkında suç duyurusunda bulundun? Eğer suçluyu korursan sen de onun kadar suçlusun. Alttakileri temizlemişler, üsttekiler duruyor. Kaçı hakkında cezai soruşturma başlattınız? AKP Sözcüsü'nden bunu öğrenmek istiyorum. Öyle ya, bunlar FETÖ'cü. Siz de bunu itiraf ediyorsunuz. Kankasınız siz bunlarla. Ve varsa bir başlatılan soruşturma, nasıl sonuçlandı? Ben bunu da merak ediyorum. Siz de bir araştırma önergesi vereceksiniz. "Bunlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundunuz mu, kaçı hakkında soruşturma açıldı?" diye soracaksınız.
"Ben yine söylüyorum, devletin kozmik odalarını bunlar açtılar. Paralel devletin tüm valilerini siz tayin ettiniz. Bugün de paralel devlet var. Biri sarayın, biri hükümetin devleti. Paralelliğe o kadar alıştılar ki paralel devlet kurmadan rahat edemiyorlar. Bakın 25 Aralık 2014'te, yine bir AK Parti Milletvekili Tarafsız Bölge'de konuşuyor; biz askeri vesayeti bitirmek için cemaat ve ABD ile iş birliği yaptık diyor. Biz kendi ülkemize ihanet ettik demek bu. Harekete geçen bir savcı var mı? Yok. Biz konuşunca hemen fezleke düzenleniyor.
"Dün arkadaşlarımız 81 ilde oturma eylemi yaptı OHAL'e karşı. Adliyede FETÖ'yü bitirdik diyorsunuz, emniyette, askeriyede, AKP'de bitirdik diyorsunuz. E kaldırın kardeşim o zaman OHAL'i, "OHAL'i biz kaldırdık" diye övünüyordunuz meydanlarda? Şimdi niye kaldırmıyorsunuz? Bunlar sopayla milleti nasıl hizaya getireceklerinin yollarını arıyorlar, baskıyla nasıl seçime gideriz diye konuşuyorlar. Bu millet sana boyun eğmeyecektir.
Tüm bunların sorumlusu kim, bir sorumlu olması lazım (Tayyip Erdoğan sesleri) Bank Asya'nın önünden geçeni aldılar hapse attılar, üniversitedeki hocayı aldılar attılar. Ama sorumlu duruyor yerinde, kaçak sarayda oturan zat, Bay Recep, FETÖ'nün siyasi ayağının bir numaralı sorumlusudur. Tazminat davası açıyor, fezleke düzenlesene mahkemeye gidelim. Vallahi mahkemede tamamını ispat edeceğim. 15 Temmuz'da darbe girişimi oldu, 20 Temmuz'da sivil darbe yaptılar. Allahın lütfu olarak kabul ettin sen bunu. Darbeyi ranta çevirmeye çalışıyorlar. İki borsa var, bir FETÖ borsası, bir de FETÖ'nün kara borsası var. FETÖ borsası, varsa siyasette dayın, seni çıkarıyorlar. Bir de karaborsası var, şantajla insanları zorla istifa ettiriyorlar.
"Bugün biraz uzun konuştuğumun farkındayım, bir şeyi çok iyi bilmenizi isterim. Bu ülkenin geleceğini belirleyecek çocuklarımızın, huzur içinde sokaklarda oynamasını istiyoruz. Evimizde, okulumuzda, mahallemizde huzur olsun. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.
© Tüm hakları saklıdır.