T24 - CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, mektubunu eleştiren Başbakan Erdoğan için “Gramer sorunu var” dedi. Kılıçdaroğlu, ABD Başkanı Obama’nın son G-20 zirvesinde Erdoğan’a yakın ilgisini de “Her istediğini aldığı için kucakladı. O kucaklamasın da kim kucaklasın” sözleriyle değerlendirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cevabi mektubunu, “Mektubun içeriği de üslubu da hiç önemli değil. Benim öğrenmek istediğim, ‘Yarın Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı Kayseri Anakent Belediyesi’nin üst düzey yöneticileri hakkında bir soruşturma açarsa Tayyip Erdoğan benden özür dileyecek mi, dilemeyecek mi?’ Ben bunu öğrenmek istiyorum” karşılığını verdi.
Kurban Bayramı’nın ilk 2 gününü eşi Sevim Kılıçdaroğlu’yla Van’da geçiren; ilk gün Van ve Erciş’teki depremzedelerle buluşan, dün de bir sınır karakolunda askerlerle bayramlaşan Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin Hürriyet’e şu açıklamalarda bulundu:
“Başbakan, kullandığım üslup açısından benim mektubumu eleştirmiş. Oysa kendisine gönderdiğim mektubumda tırnak içinde kullandığım ifadeler, Sayın Başbakan’ın daha önce benim için kullandığı ifadelerdi. Kendisinin gramer sorunu olduğu için, o sözcükleri benim kullandığımı sanıyor. Kayseri Büyükşehir’deki yolsuzlukları, önümüzdeki günlerde herhalde Cumhuriyet savcıları açtıkları davalarla söyleyeceklerdir. İkincisi ben kendisine Çankaya Belediyesi ile ilgili suçlamaları nedeniyle mektup gönderdim. Olayı araştırdık ve suç duyurusunda bulunduk. Başbakan Kayseri için ne yaptı, hiçbir şey. Aramızdaki fark bu. Biz olayı soruştururuz, Başbakan ise olayı örter ve soruşturmaz. O yolsuzlukları besler, biz açığa çıkarırız. CHP’nin oylarında artış var. Bizim oylarımız diğer seçime göre 21’den 26’ya çıkmış onlar 47’den 49’a çıkmış. Oransal olarak bakalım. Gerçek bu. Özetle ben Başbakan’ın üslubunu yadırgamadım, kendisine uygun bir üslup. Ama derseniz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının kullanması gereken bir üslup mu, hayır, değil.”
Obama her istediğini aldı
Kılıçdaroğlu’nun dış politika ile ilgili değerlendirmeleri de şöyle:
“Obama, Erdoğan’ı kucakladı, çok güzel. Her istediğini aldığı için de kucakladı. ‘Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs’ın doğalgaz aramasına müdahale etmeyeceksin’ dedi, müdahale edilmedi. ‘Suriye’ye dişini göstereceksin, sopayla vuracaksın’ dedi, o da ‘Emrin olur’ dedi. Suriye’ye hiçbir Batılı ülkenin göstermediği dozda aşırı tepki gösterdi, hiçbir şey de olmadı. Gazze’ye yardım gemileri gidecekti, ‘Savaş gemileriyle beraber Gazze’ye götüreceğiz’ diyorlardı, ne oldu? ‘Emredersin’ dedi, hiç yapmadı. O kucaklamasın da kim kucaklasın. Her istediğini yaptı zaten. Sıfır sorun iflasa dönüştü.”
Sorun yasadan kaynaklanıyor
“Hak ve özgürlükleri genişleten, demokrasiyi güçlendiren, devletin yurttaş üzerindeki baskısını azaltan, medya özgürlüğünü güçlendiren, insan haklarını genişleten vb. her metne ‘Evet’ deriz. Biz samimiyiz ancak AKP özgürlüklerden ve demokrasiden yana samimiyse 12 Eylül’ün getirdiği yasaları da getirsin. Yüzde 10 barajı, özel yetkili mahkemeler, basın üzerindeki baskılar, Terörle Mücadele Yasası gibi; onları hemen getirsin parlamentoya, kaldıralım. Bunun için anayasa değişikliğine gerek yok. Anayasada ‘Basın hürdür, sansür edilemez’ diyor. Bana bugün bir Allahın kulu çıkıp ‘Basın hürdür’ diyemez. O zaman demek ki sorun Anayasa’dan değil, yasalardan kaynaklanıyor. 12 Eylül 2010 referandumuyla yapılan değişikliklerin yeni Anayasa sürecinde ele alınmayacağı açıkça beyan edilirse eğer, o zaman da masaya oturmaya gerek kalmaz. Biz neye ‘Evet’ diyeceğimizi biliyoruz. Onlar da neye ‘Evet’ diyeceklerini söyleyecekler. Tüm maddeler masaya gelmeli. 12 Eylül Referandumunda yapılan değişiklikler de. Yasamayı, yargıyı yürütmenin emrine verirseniz bunun adı demokrasi mi olur?”
İktidar Van’da sınıfta kaldı
“İlk geldiğimde vatandaşların sorunlarını bire bir dinledim. Ama o sorunları eleştirel bir dille değil, vatandaşların talebi olarak medyaya aktardık. Başbakan yine bizi suçladı. Çünkü onun yapacağı tek şey var, muhalefeti suçlamak, işin kolayına kaçıyor. Şimdi geldim, benzer yerlere, daha farklı yerlere de gittim. Talepler büyük ölçüde aynı. Çadır talebinin büyük bir kısmı karşılanmış, onu da söyleyeyim ama özellikle köylerde ciddi sorun olduğu görülüyor. Kış bastırdı, bu insanlar bu çadırlarda bekleyemezler. Bu kadar dar bir alanda yaşanan bu ciddi depreme bu kadar süre geçmesine karşın hâlâ çözüm üretemeyen bir iktidar var. Onun için bu olayda iktidar sınıfta kalmıştır.”
Koçkıran ziyareti
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dün eşi Sevim Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin ve Genel Sekreter Bihlun Tamaylıgil ile birlikte sınır karakoluna ziyarette bulundu. Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç tarafından Helikopter Filo Komutanlığı önünde karşılanan ve Mehmetçikle bayramlaşan Kılıçdaroğlu, eşi ve CHP heyeti, daha sonra helikopterle Koçkıran Sınır Karakolu’na götürüldü. Karakolda Mehmetçikle bayramlaşan Kılıçdaroğlu ve CHP heyeti sınıra götürülerek İran ve Irak sınır hattı hakkında bilgilendirildi. Mehmetçikle sınır karakolunda fotoğraf çektiren Kılıçdaroğlu daha sonra Mehmetçiğin sofrasında çorba, et sote, kavurmalı pirinç pilavı, baklava ve muhallebiden oluşan öğle yemeği yedi.
Kim analar ağlasın der
Bir yanda bu bölgede askerliğini yapan oğullarının sağ salim evlerine dönmesini bekleyen anneler var, diğer yanda da oğulları örgüte katılıp dağa çıkan anneler. Bulunduğumuz bölgenin acı gerçekliği. Bu bağlamda tüm annelere bir mesajınız var mı?
O mesajı aslında ben değil, o anneler zaten verdi. Çocuğu dağda olan anne de çocuğu şehit olan anne de gönül birlikteliğini bütün Türkiye’ye gösterdiler. ‘Bizim çocuğumuz öldü, başka çocuklar ölmesin’ dediler. Sorunu çözecek olan siyaset kurumu, 50 kez söyledim. İktidarın kulakları sağır, duymuyor. Siyaset kurumunun sorumluluk alması lazım. Hep Başbakan sorar, sizin çözümünüz ne? Biz çözümümüzü, yol haritamızı söyledik. Başbakan beğenmedi. Soruyorum, senin çözümün ne? Getir çözümünü, biz destek verelim. Amaç ne, analar ağlamasın, kutsal bir şey aslında bu. Kim analar ağlasın diyebilir? Bir anne için en acı olay, evladının ölmesidir. Hiçbir anne buna tahammül edemez. O açıdan eğer biz annelerimizi seviyorsak, onların gözyaşı dökmesini istemiyorsak yapacağımız bir şey var: Adam gibi oturup bu soruna çözüm üreteceğiz. 30-40 yıldır bu sorun çözülmüyor. Adam gibi oturup soruna kilitlenselerdi bu sorunu çözerlerdi. Bölgeden gelen ölüm haberleri, şehit haberleri iç dünyanızda nasıl karşılık buluyor?
Gözlerinizin dolması ötesinde söyleyecek laf bulamıyorsunuz. Uzun süre sessiz kalıyorsunuz. Sorunun büyüklüğü karşısında eziliyorsunuz. Çözüm üretemeyen bir iktidarı suçlamamak için kendimizi zor zaptediyoruz. 24 şehidin olduğu gün biz MYK’mızı olağanüstü topladık. Başbakan ilk yaptığı açıklamada muhalefeti suçladı. Tam bir sorumsuzluk örneği. Bunun kısaca adı vicdansızlıktır.
CHP-DSP Bülent Ecevit atışması
DSP Genel Merkezi’nde CHP heyetiyle “Bülent Ecevit atışması” yaşandı. DSP Genel Başkan Yardımcısı Soydal Sılay, CHP’nin Ecevit için düzenlediği anma etkinliğine eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in katılmasını eleştirdi. Sılay, “Siyasi hırsı peşinde koşan ve güdümlü parti oluşturma peşinde olan bir kişinin Ecevit’i anlatma hakkı ve yetkisi yoktur” dedi. CHPliler anma toplantısının Rahşan Ecevit’in oluru alınarak yapıldığını söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ayten Kayalıoğlu “Ecevit bizim genel başkanımız, saygımız, sevgimiz var. Biz ayrım yapmıyoruz. Sayın Demirel bir konuşma yaptı, çok da güzel mesajlar verdi” diye konuştu.